Bana bir masal anlat nine; uyanayım!

0
514

Suriye’deki zor durumdaki insanların sorunu şüphesiz ki dünya insanlığının ortak bir sorunudur.

Suriye Çerkesleri meselesi de özelde, doğaldır ki kendini Çerkes olarak tanımlayan, halkına sahip çıkan biz Çerkeslerin doğrudan sorunudur.

Bu sorunda birilerine şirin görünmek, politik davranmak, görmezden gelmek gibi bir davranışta bulunmayı bırakın, ima ediyormuş gibi yapmak dahi-başkaları elbette yapabilir- kendisini Çerkes olarak tanımlayanların içine sindirmeyeceği ve de asla kabul etmeyecekleri bir durumdur.

Doğaldır ki Çerkesler bu sorunu dünyada yaşamakta bulundukları ülkelerin yürütme erkine de götürerek, bu insanlık dramının pençesinde kıvranan soydaşlarının çaresizliğine çare aramak durumundadırlar. Bunun tabii sonucu olarak öncelikle başvuracakları iki yer vardır: Tarihi vatanlarının içinde bulunduğu ve halen Çerkes halkının yaşamakta olduğu Rusya Federasyonu (RF) ve 911 km’lik Suriye sınır komşuluğu ile Çerkes Diasporasının en kalabalık bulunduğu yer olan Türkiye Cumhuriyeti.

İşte bu sebeplere dayanarak Adığe Xase Başkanı Sayın A. Ş. Bogus, duyarlı bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak, tarihsel olarak yerleşik sahibi bulunduğu ülkesinde, içinde yaşadığı, vergi verdiği, askerlik yaptığı, doğal olarak vatandaşı olduğu RF yürütme erkine müracaatta bulunuyor.

Yanıt mı? Alıyor; Gök kubbenin sonu nerede?

Biz bu sorunun cevabını kesinlikle bilmiyoruz.

Eminiz ki dünyaya değerli bilim insanları yetiştirmiş RF’nin saygıdeğer bilim insanları da bu sorunun cevabını hala aramaktalar. RF Milletlerarası İlişkiler Departmanı Direktörü Sayın A.V.Curavsky çok muzip biri olsa gerek ki bu soruyu bize yöneltebiliyor.

Biz öyle bilinmez şeyler sormayacağız, bilakis Adığe Xase Başkanı Sayın A.Ş.Bogus’a verdiği yanıtları tekrar kendisine soracağız.

Elbette kanun maddelerini numara numara, madde madde saymak onun uzmanlık alanı. Biz o maddeler altında sıraladığı gerekçeleri soracağız. Bu soruları yalnızca ona değil, bu dünyada yaşamakta olan tüm insanlara, uluslararası kurumlara ve de dünyada mevcut ülkelerin yürütme erklerine soruyoruz.

“Rusya Federasyonu toprakları dışında yaşayan ve kurallara göre Rusya Federasyonu topraklarında tarihi olarak yaşayan halklarla bağı olan kişiler ile onların nesilleri;”(*)
– Çerkesler şu anda RF’de tarihi olarak halen yaşamıyorlar mı? Yaşıyorlar.
– Sayın yetkili, Rusya arşivleri elinizde, Osmanlı arşivleri de mevcut. Siz “gönüllü” gönderdiklerinizin kayıtlarını yayınlayın, Osmanlı arşivlerinden de Suriye’ye hangi ailelerin yerleştirildiği bilgileri sağlansın, kim kiminle akraba çıksın ortaya.

“Ayrıca, Rusya Federasyonu ile dini, kültürel ve hukuki bağın oluşması için özgür iradesini kullananlar;”
-Suriye’den gelenler özgür iradeleri ile vatandaş olmak istediklerini beyan etmiyorlar mı? Ediyorlar. O halde sorun ne?

“Ayrıca, Rusya Federasyonu topraklarına geçmişten direkt akrabalık bağları ile bağlı olan kişiler;”
-Söyledik, bir daha söylüyoruz; açılsın Rusya ve Osmanlı arşivleri, hangi Çerkes “gönüllü” gönderilmiş, Osmanlı onları nereye yerleştirmiş, listeler yayınlansın, kim kiminle nasıl akraba açıkça çıksın ortaya. Akrabalık kesin. Bahane ne?

“Ayrıca, önceden, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) vatandaşı olanlar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ni (SSCB) oluşturan devletlerde yaşayan kişiler; bu ülkelerin vatandaşlığını alan veya vatandaşı olmayan kişiler”

-Sayın yetkili, Rus Çarlığı mirası üzerinde oturmuyor musun? Oturuyorsun. Sovyet Cumhuriyeti “gönüllü” giden Çerkeslerden önce mi, sonra mı kurulmuştu? Bu gerekçe de Çerkeslere bir şaka galiba.

“Rusya devletinin, Rusya Cumhuriyeti’nin, RSFSR, SSCB ve Rusya Federasyonu ile vatandaşlık bağı olan ve daha sonra yabancı bir devletin vatandaşı olan veya vatandaşı olamayan kişiler, Rusya devleti asıllı (göçmenler)’’

-Çerkeslere “gönüllü” gidişlerinde, hiçbir hak iddia etmemek ve geri dönmemek şartlarını kabul ettiklerine dair birer sözleşme imzalattıktan sonra Rus Çarlığı pasaportu verdin mi vermedin mi? Elbette verdin. Osmanlı o pasaportlarla geçerli muameleleri yaptı. Demek ki Çerkesler “gönüllü” gidişlerinde bile birer Rusya Çarlığı vatandaşları idiler. Yukarıda belirtilen kurala uyuyor. Bahane ne?

“Suriye Çerkesleri, Kuzey ve Batı Kafkasya Adıge Halkları asıllı kişilerin nesilleridir. Bu kişiler, Rusya vatandaşlığını kabul etmediler ve Kafkasya savaşı (1817-1864 yılları) sırasında sürdürülen askeri harekatların bitmesinden sonra, özgür iradelerini kullanarak bölgeden ayrıldılar.”

-O tarihlerde Rusya vatandaşlığını niye kabul etsinler ki! O topraklar o zamanlar Rusya’nın değildi, Osmanlının değildi, Özgür Çerkeslerin idi. Açıkça,1817-1864 savaşları ile ben aldım diyorsun, onlar önceden benim vatandaşlarım değillerdi beyanını sen söylüyorsun. Çok doğru söylüyorsun; senin vatandaşların değillerdi. Ve açıkça şunu itiraf ediyorsun; Çerkesya’yı ben işgal ettim! Biz de tam olarak bunu söylüyoruz. Çerkeslerin vatanlarından “gönüllü” gidişi masalına ise bugünün dünyasında siz dahil artık kimse inanmıyor.

“Dolayısıyla, şimdiki Suriyeli Çerkeslerin nesillerinin yaşadıkları topraklar, bu kişilerin 1864 yılında Osmanlı İmparatorluğuna göç etmelerinden önce Rusya devletine bağlı değildi ve bu kişiler Federal kanunun 1. Maddesi’nin, 3. Bendine göre, Rusya devleti asıllı (göçmenler) olarak kabul edilemezler.”

-Söyledik, senin verdiğin pasaportlarla Osmanlı devleti gerekli muameleyi yaptı. Bal gibi de vatandaşın idi. Senin olmayan toprakları işgal etmen neticesi Çerkesler “gönüllü” gittiler, şimdi de gönüllü olarak anavatanlarına dönmek istiyorlar. ”Göçmen” idiler tekrar özgür iradeleri ile geri dönen göçmen olmak istiyorlar.

“Ayrıca, Federal Kanun’un 3. Maddesi’nin, 2. Bendine ve 1. Maddesi’nin 3. Bendine göre, şu kişiler vatandaş olarak kabul ediliyor:”
“Kendi tercihiyle, toplumsal veya profesyonel faaliyetleri ile Rus dilinin ve Rusya Federasyonu Halklarının dillerinin korunmasının desteklenmesine,”
-Evet, şu anda, Anavatanda kalan Çerkesler RF’nin halklarındandırlar, dolayısı ile kendi dilleri olan Çerkescenin korunmasını, geliştirilmesini elbette destekliyorlar, destekleyecekler. Rus dilini niye Çerkesler geliştirsin? Bu, Rus halkının bir görevidir. Rus dilinin gelişmesinden sevinç duyarız, Çerkes dilinin gelişmesinden de kıvanç duyarız. Suriye Çerkesleri de kültürlerinin korunması gerekçesi ile vatana gönüllü dönüyorlar. Dolayısı ile bu maddede belirtilen şartı yerine getiriyorlar.

“Yurt dışında Rus kültürünün geliştirilmesine,”
-Rus kültürünün derinliğini, dünyaya etkisini elbette biliyoruz. O bu dünyadan kaybolmayacak, daha da derinleşecek, gelişecek. Biz bundan sevinç duyarız. Anlamadığımız; Çerkes kültürünün yok olmasının neden bu kadar arzu edildiği, yok sayıldığıdır. Çerkes varlığı dünyaya bir renk katmıyor mu? Bir halkın daha dünyadan silinmesine katkı vermek Rus halkına ne kazandırır? RF çatısının hem Rus kültürünü hem de Çerkes kültürünü barındıracak ve besleyecek kadar geniş olduğunu biliyoruz. Yanyana, dost ve kardeşçe yaşayabilmeyi uygar halkların başaracaklarına inanıyoruz.

“Rus vatandaşlarının yaşadıkları devletler ile Rusya Federasyonu arasında dostluk ilişkilerinin geliştirilmesine,”
-Dostluk karşılıklı ilişkilerle gelişir. Çerkeslere dost elini uzatın, dost gibi davranın, dostluk gelişsin. Hiç itirazımız yok. Çerkesler dostça uzanan eli asla çevirmezler; yeter ki onun gerçek bir dost olduğunu bilsinler.

“Yurt dışındaki vatandaşların sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi ve vatandaşların haklarının savunulmasına veya diğer yollarla söz konusu kişilerin Rusya Federasyonu ile dini ve kültürel bağlarının geliştirilmesine hizmet edenler.”

-Diaspora Çerkeslerinin RF’de yaşayan Çerkeslerle tarihi, dini, kültürel bağları vardır. Bunları geliştirmek her Çerkesin görevi ve sorumluluğundadır. RF’nin Hitler ırkçılığında bir devlet olmadığına inanıyoruz. RF yasalarından yalnızca Rus halkı faydalanır, diğer halklar faydalanamaz diyorsanız, üzgünüm ki RF de milliyetçi, üniter yapıya doğru hızlı adımlarla koşuyor demektir ki, bu ne Rus halkının çıkarınadır, ne de RF’de yaşayan diğer halkların çıkarınadır. Böylesine çarpık anlayış ise yalnızca birkaç “Demirperde” daha yıkmaya hizmet eder. Çerkeslerin çıkarı RF’nin yıkılmasında değil, gelişmesinde ve her geçen gün daha da demokratikleşmesindedir.

“Suriyeli Çerkeslerin, Federal Kanun ile “yurt dışındaki vatandaşlar’’ olarak nitelendirildiğinin delillerle teyit edilmesi talep ediliyor.”

-Yalnız Suriye Çerkesleri için değil, dünyanın neresinde olursa olsun tüm Çerkesler için “yurt dışındaki vatandaşlar” statüsünü talep ediyoruz. Evet, çifte vatandaşlık hakkını talep ediyoruz, hep edeceğiz. Çerkesler olarak yurdumuzdan nasıl “gönüllü” ayrılmış isek aynen öylece gönüllü olarak çifte vatandaşlık hakkını elde etmek istiyoruz. Rusların vatanı nasıl Rusya ise, buna nasıl saygı duyuyor isek, RF de Çerkeslerin anavatanının Çerkesya olduğunu uygar, demokrat bir devlet olarak kabul etmek durumundadır. Çerkeslerin bu sorunu yapısı itibariyle çağdaş bir insan hakları sorunudur. Bu sorunun üstü yapay göndermelerle kapatılıp yok sayılamaz, uygar bir devlete yakışan da budur. Bunun için delile gerek yok, bu tarihi gerçeği siz Rus halkı herkesten daha iyi biliyorsunuz; Seyyahlardan, tarihçilerinizden, kendi hazırladığınız haritalardan ve Kafkas Savaşlarında bulunmuş askerlerinizin anılarından. Bu hakkı vermek kaçınılmaz olarak RF’nin tarihsel görevidir.

Bir de yukarıda bahsi geçmeyen “kontenjan sayısı” meselesi var. Sanmıyorum ki RF yetkilileri -içlerinden geçse dahi- şöyle söylesinler: Kontenjanımız maalesef bin kişi, geri kalan yüzbin Suriye Çerkesi rahat rahat ölebilirler. Bu acımasızlığı eminiz ki herkesten önce Rusya halkları içlerine sindiremez. RF yetkilileri böyle bir sorumsuzluğun altından kalkamaz.
Hiçbir şüpheye yer yoktur, bu sorun, kanun numara ve maddelerine hapsedilecek kadar basit bir sorun değildir. Yalnız ve yalnızca insani bir sorundur ve insanlığa yakışır bir biçimde çözülmek zorundadır.

RF yetkilileri şunu da gayet iyi biliyorlar: Türkiye’de, Diaspora Çerkesleri, Suriye Çerkesleri içinden ancak gönüllü, kendi iradeleri ile anavatana gitmek isteyenlere bu konuda gerekli katkıyı, yardımı sağlıyorlar, istemeyenler ise Türkiye’de, Çerkeslerin yaşayageldikleri muhtelif bölgelerde, yine Çerkesler tarafından acil sorunlarına çare olmak, yaralarını sarmak gayreti ile barındırılıyorlar. Üçüncü ülkelere gitmek isteyenlere de gerekli yardım verilmeye çalışılıyor. Bu durum bundan sonra da böyle devam edecektir.
Suriye Çerkesleri açısından sorunun yapısı gereği acil, genel olarak Çerkesler açısından ise acil olduğu kadar insani sorun olması yanında tarihi ve kültürel bir sorunu da ister istemez içinde barındırıyor; Kimlik ile var olmak!

Ünlü Yazar Yaşar Kemal bir söyleşide şöyle diyor;
“Zilli Kurt etme baskıların en belalısıdır. Size onun hikayesini anlatayım: Doğu Anadolu’da koyun damlarına kışın acıkan kurtlar girer, koyunlara saldırır, bir koyunu alıp götürmez, bütün sürüyü ısırırlar, yaralar, parçalarlar, kaçırırlar. Kurdun dişlerince yaralanmış koyunlar iflah olmaz; ölürler eninde sonunda. İşte böyle, köye kurt girdiğinin sabahı köylüler atlanırlar, kurdun ardına düşerler. Kurdu, kurtları yakalayınca fiske bile vurmaz, sağlam bir zincirle, kopmaz kirişle, kurtların boğazına birer zil takar onları bırakırlar. Kurtlar kurda kuşa, hiçbir canlıya, koyuna, keçiye, eşeğe danaya, hiçbir yaratığa yaklaşamazlar açlıktan ölürler. İşte Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de bu kurt metodunu köylülerden öğrenmiş, her hoşuna gitmeyen insanın boynuna bir zil takıp bırakıyordu bozkıra. Ben sizi bilmem, benim gençliğimde boynumda hep zil oldu; arkadaşlarımın da. Türkiye’de insan hakları için, insan onuru için, özgürlük için savaşım veren sanatçılar, insanlar, yoksulluğa, haksızlığa direnenler hep ‘Zilli Kurt’ oldular.”

Derdimiz ‘Zilli Kurt’ olmak değil, ne “kurt kapanı”nda boğulmak ne de birileriyle “aşık atmak” niyetindeyiz. Yalnızca insan hakları ölçeğinde, çağdaş, uygar bir dünyada kültürümüzle, dilimizle kısacası bizi biz yapan varlıklarımızla, nasıl diğer halklar kendi kültürlerini ve varlıklarını geliştirmek, korumak ve gelecekte de kendi varlıklarıyla yer almak istiyorlarsa biz de benzer şeyleri talep ediyor ve istiyoruz.

Ne yazık ki RF yetkililerinin verdiği cevap, varla yok arasında, baki ile ati zaman diliminde, yüzümüze söylemeseler de içlerinden söyledikleri “işimize geldiği zaman ve işimize geldiği gibi” türünden, sorunumuza kısa zamanda çare olmayacak şekilde, sorunu geçiştirici, tatmin etmeyen bir cevap olarak hafızalarımızda yer etti.

Üstelik bu cevabı, kendi vatandaşı olan, bir sivil toplum kuruluşunun başkanlığını yapan, kendisine geçmişte inanmış, muhtemelen halen de inanmakta olan, RF varlığına vatandaşlık bağıyla bağlı ve bu bağlılığa içtenlikle saygı duyan bir insana “git başımdan” dercesine söylüyor. Çerkesler “ikinci sınıf”, “üçüncü sınıf” yoksa “en alt sınıf” insanlar mı yoksa eşit RF vatandaşları mı, insanın içine ister istemez şüphe düşüyor, kuşku duyuyor. Bu kuşkuyu gidermek ise RF yetkililerinin asli görevlerinin arasındadır.

RF yetkililerinin verdiği bu talihsiz cevapla birlikte tarihe olumsuz bir not düşülmüştür!
Bir de UNPO’nun şu kararını hatırlamakta yarar var;

“UNPO- Birleşmiş Milletler’de Temsil Edilmeyen Halklar ve
Milletler Örgütü

15-19 Temmuz 1997 Genel Kurul 5.toplantısı-Genel Kurul kararı :1

Çerkes ulusunun durumu üzerine karar;

Genel Kurul,
Dünya Çerkes Birliği temsilcisinin Çerkeslerin bir kısmının Rus-Kafkas savaşlarında imha edildiği ve sağ kalanların %90’ının Türkiye, Suriye ve Ürdün’e sürgün edildiği;

Ulusun uzun bir süre soykırım ile karşı-karşıya kaldığı;

Gurbette yaşayan Çerkesler’in kendi dil, kültür ve kimliklerini korumada zorluk çektiği;
konusundaki raporunu dinlemiştir.

Bu nedenle UNPO,

Rusya Federasyonu ve uluslararası topluluğa, 19.yüzyılda Çerkes ulusuna soykırım yapıldığını kabul etmeleri ve Çerkes halkına sürgün ulus statüsü verilmesi çağrısını yapar.

Rusya Federasyonu’na, Çerkeslerin hem Rusya, hem de yaşadıkları ülke vatandaşlığı olmak üzere çifte vatandaşlık hakkı verilmesi çağrısını yapar.

Rusya Federasyonu’na, Çerkes halkının kendi tarihsel topraklarına dönebilme garantisi vemesi çağrısını yapar.“

Dünya Çerkes Birliği UNPO’da aldırdığı bu karar doğrultusunda, RF’nin anadil eğitimi, Cumhuriyetlerin özgün adlarının değiştirilmesi, Kafkasya‘da seçim sisteminden vazgeçilmesi ve de Suriye Çerkesleri için verdiği cevabı gözden geçirmeli, kendi varlığını -ya da yokluğunu- yeniden sorgulamalıdır.

Çerkes halkının bugün içinde yaşadığı sorunların ana kaynağı tarihsel olarak Rus Çarlığı ve Osmanlı İmparatorluğu’dur. Onların tarihsel mirasçıları da bugünkü RF ile Türkiye Cumhuriyeti’dir. Doğal olarak, bugün hala çoğunluk olarak bu iki cumhuriyetin vatandaşları olarak yaşayagelen Çerkesler, sorunlarının çözümünde elbette ki bu iki devletten gereken yapıcı yaklaşımı beklemek ve istemekte son derece haklıdırlar. Yılmadan, bıkmadan, barışçıl her yolu deneyerek sorunlarına çareler aramaya ve istemeye devam edeceklerdir.

İnanıyor ve biliyoruz ki Çerkesler yılmayacak!
Bilirsiniz, eskiden torunlar uyusun diye nineler masallar anlatırlardı. Çerkes halkının bir tek şeye ihtiyacı yok; Masallara.
O yüzden diyoruz ki bana bir masal anlat nine; uyanayım!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz