Mutluluk ve karamsarlık yanyana

0
455

Anavatana yerleşen Suriye Çerkeslerinden Muhammed Kanoko ve ailesiyle Nalçik’teki bir otelde buluştuk. Karısı Dumyani ve oğulları 5 yaşındaki Mazin ile 3 yaşındaki Rud da oradaydı. Perit Xase’nin davetiyle 15 ay önce gelmişler.

Muhammed, ailesini savaşın şiddetinden kurtarmak için anavatana ilk gelenlerden. “Köyümüz bombalanmıştı. Satacak hiçbir şeyimiz yoktu. Ama anavatandaki kardeşlerimin bize yardımcı olacağına inanıyordum” diyor.

Önce “Nart” adlı otelde sonra da “Dostluk” adlı sanatoryumda kalmışlar. Bir yıl önce cumhurbaşkanı ile tanışmış. Cumhurbaşkanı kendi köyünde bir ev vermek istemiş ama henüz bir gelişme yokmuş. 3 ay önce ailesi de gelmiş.

Muhammed, yaşadıklarıyla ilgili şunları söyledi: “Anzorey köyünde 2 ailenin ortak kullanacağı bir ev verdiler, onar metrekarelik 2 oda, mutfak, su, doğalgaz vardı. Ama kalorifer çalışmıyordu ve boruyu değiştirmek gerekiyordu. Tamiratın masrafını benim karşılayacağımı söylediler. Ya otele gitmemi ya da evi tamirat masrafını karşılayabilecek başka birilerine vermemi istediler. Bu şartları kabul ettim ama zamanla bu masrafın altından kalkamayacağımı anladım. Ben de diğerleri gibi inşaatta, ev tamiratlarında çalışıyorum. Tuğla duvarlar örüyorum. Günlük 500 ruble ödüyorlar. Bazen de para almadan 4 ay çalışıyoruz. Gördüğüm kadarıyla bize Özbeklere ödediklerinden daha az veriyorlar. Oysa biz de iyi çalışıyoruz.

5 yaşımdan beri spor yapıyorum. Suriye’deyken karatede iki kez şampiyon oldum. Ordu Özel Güçleri’ni çalıştırdım. General ve diğer yüksek rütbeliler için özel koruma uzmanları yetiştirdim. Suriye’de erkek çocuklar, küçüklükten itibaren sadece ev tamiratı değil ev yapacak kadar becerikli olmaları için birçok konuda yetiştirilir. Bu yüzden çalışmaktan yılmayız. Anzorey’deki evi tamir edebilirdim ama sadece beceri yeterli değildi, para da lazımdı. Nalçik’te çalışıyordum ve kazandığım 500 rublenin 140’ı yola gidiyordu. Bir ailem var ve bu masraflarla başa çıkamazdık. Bu yüzden otele dönmek zorunda kaldık.

Perit Xase’nin benim için yaptıklarının farkındayım. Onların davetiyle hayatta kaldık. Burada ellerinden geldiğince bize yardımcı olmaya çalışan herkese minnettarım. Kendimizi yalnız hissetmiyoruz. Ama nasıl geçineceğiz? Her zaman yardımlara bel bağlayarak yaşayamayız. Dayanılmaz bir durum bu.

Yararlı olmak istiyorum. ‘Dostluk’un yöneticisi spor salonunu kullanmamıza izin vermedi. Çocukları çalıştırmayı önerdim ama elektrik kullanacağımız için çok masraflı olacağını söyledi. Orada bir zamanlar mülteci Çeçenlerin de olduğu ve spor salonunu sorunsuz olarak kullandığını duymuştuk.

İşte böyle zamanlarda; yaşadığınızı ve anavatanınızda olduğunuzu bilmenin verdiği mutluluğun yerini çocuklarınızı geleceğine dair korku ve karamsarlık alıyor.” (aheku.org)

Çeviri: Serap Canbek

 

Sayı : 2013 06