Greklerden önce Ege adaları ve Mora yarımadasında yaşayan halklar hakkında fazla bir şey bilinmez. İlkçağ Yunan toplumu hakkında yazı yazan ve Yunanlıları üstün ari ırkın saf temsilcisi olarak gören araştırmacıların çoğunluğu, Yunanistan’da Yunanlılardan önce yaşayan ve Hint-Avrupalı olmayan bir dil konuşan halkları adeta görmezlikten gelirler. Bu halklar hakkındaki ilkçağ Yunan inançlarını ve ilkçağ tarihçilerinin görüşlerini de “bilimsel değildir” diyerek hasır altı etmeye çalışırlar. (Martin Bernal’in Kara Atena adlı eseri bu yanlı tutumu çarpıcı bir şekilde gösterir)
Tarihöncesi Ege halkları hakkında halen aşılamayan araştırmayı anti-şovenist, anti-militarist ve anti-kapitalist görüşleriyle bilinen İngiliz bilim adamı George Thomson yapmıştır. George Thomson, Ege’nin en eski halklarından Pelasglar ve Akhaları (Akaları) Kafkasya ile ilişkilendirir. Bu yazıda, Thomson’un, bu halklar hakkındaki görüşlerini özet olarak sunacağım.
Pelasglar
Greklerden önce Ege’nin kuzeyinde yaşayan en eski halk Pelasg adını taşıyordu. Pelasglar, Mora yarımadasının hemen her yerinde görüldüğü gibi, Makedonya kıyılarında, Lemnos ile İmbros adalarında ve Anadolu’da görülmektedir.
Pelasgların Anadolu’da görüldükleri yerler Kyzikos (Bandırma dolayları), Troas ve Lidya’dır. Makedonya kıyısındaki Pelasg yerleşimi “Akte” adını taşır. Bu ad Abazacada köy anlamına gelen “kıta” sözcüğünü güçlü bir şekilde çağrıştırmaktadır. Bu bağlamda Akhaların Kıbrıs’taki yerleşimlerinin de Akaion Akte adını taşıması anlamlıdır.
Minyas Seramikleri Pelasglara Aittir
Pelasgların kökenini araştıran Thomson, “Onların anayurdunun Karadeniz’in öte yanında bulunduğunu düşündürecek güçlü bir kanıtımız olduğunu söyleyebiliriz” demekte ve Heurtley’in kuzeybatı Anadolu’dan gelen göçmen bir halk tarafından Thessalia ve Orta Yunanistan’da geliştirildiğini ileri sürdüğü Minyas seramiklerini geliştiren halkın Pelasglar olduğunu kabul etmektedir. (Thomson, cilt 1, s.192-214)
Alkmenoidleri Kolkhis’e Götüren Pelasg Kılavuzlar
Thomson, Pelasgları Orkhomenos kentiyle ilişkilendirdikten sonra, Atina’nın eski klanları Kodridler ve Alkmenoidleri de Orkhomenos kentinin anaerkil rahip krallarıyla ilişkilendirir ve şu saptamaları yapar: “Çok geçmeden denizlere açılarak Lemnos’la ve Troya’yla ilişkilere girerler, oradan belki de Pelasg kılavuzlarıyla birlikte Karadeniz’in öte ucundaki Kolkhis’e ulaşırlar, daha sonra güneye yönelerek Peloponnessos’un batı kıyılarında krallıklar kurarlar” ( Thomson, cilt 1, s. 220 )
Susa’daki Kissi Halkı Troya Halkının Doğu Koludur
Thomson, “Kisseus” adını, Makedonya’daki Kissos Dağı ile Kissos kentini Pelasglarla ilişkilendiriyor. Buraların Pelasg yurdu olduğunu söylüyor. Kisseus adının güney İran’daki Susa kentinde görülen “Kissi” kavminin ata adı olarak karşımıza çıktığını belirtiyor ve bu halkı Troya (Truva) kral ocağıyla ilişkilendiriyor: “Demek ki, Kissilerin biri doğu, öbürü batı olmak üzere iki kolu vardı ve batı kolu Homeros Troya’sının kral soyunu oluşturuyordu” (Thomson, cilt 1, s. 290 )
Asya (Aşuva) Kralı Teutamos
Thomson, “Memnon’u, Priamos’un yardımına, Asur ya da Asya kralı olarak tanımlanan Teutamos diye biri göndermişti” diyor. Kretschmer’e gönderme yaparak “Teutamos” adının Anadolulu bir ad olduğunu, Thessalia’daki Larissa kentinin Teutamidas adında bir Pelasg kralı tarafından yönetildiğini, Troya civarındaki Larissa kentinden Troya’ya yardıma gelen Pelasg önderlerinin de Teutamos’un torunları olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
“Bütün bunlar birbirini tutmaktadır. Eğer Kissiler Pelasg idiyseler, onların ilk yurtlarını Kafkasya’da aramamız gerekir; oralarda bir yerde, Trabzon’la Batum arasında kıyıda Kissa adı verilen bir yerleşim merkezine rastlıyoruz. Eğer Kissilerin iki kolu karşıt yönlere doğru göç etmişlerse, bu, batı kolunun Ege bölgesine taşıdığı Tithonos söylencesine açıklık getirmektedir: Tithonos’u, kendisine aşık olan şafak tanrıça kaçırmıştı” (Thomson, cilt 1, s. 290 )
Kaukasa Adlı Köy ve Kafkasyalı Artemis
Thomson, ayı tanrıça Brauronlu Artemis’i incelerken de şu tespitleri yapmaktadır:
“Bu tanrıça, kendisini Arkadia’ya Attika’dan, Attika’ya Lemnos adasından, Lemnos adasına da Karadeniz’in uzak kıyılarından getirmiş olan Pelasgların tanrıçasıydı. Bu durumda, Ege’ye Propontis, yani bugünkü Marmara Denizi üzerinden gelmiş olması gerekir. Pelasg dilinin varlığını sürdürdüğü bölgelerden biriydi burası; ayrıca burada Ayı Dağı denilen bir dağ bulunuyordu, Kyzikos kenti bu dağa kurulmuştu. Böylece Pelasgların Kafkasya kökenli oldukları doğrulanıyor ve irili ufaklı öteki kanıtlar da yerli yerine oturuyor. Elis’de, Troas’da, ve Paphlagonia’da rastgeldiğimiz Kaukonlar Kafkas adı taşımaktadırlar; gene Pelasgların yaşadığı Khios Adası’nda Kaukasa adlı bir köy ve bu köyde bir Artemis Kaukasis, yani Kafkasyalı Artemis tapımı vardı” (Thomson, cilt 1, s. 308 )
Pelasgların Bir Kolu; Etrüskler
Thomson, “Yunanlılar Etrüskleri Tyrsenler olarak bilirlerdi” demekte, “Ataları Ege’nin kuzey kıyılarından olan Thukydides, Akteli, Lemnoslu ve Attikalı Pelasgları Tyrrhenler (Tyrsenler) olarak tanımlamaktadır” diye yazmaktadır. (Thomson, cilt 1, s. 192 )
Şu tespitler de Thomson’undur:
“Nitekim, Caereli Etrüskler de soylarının Thessaialı pelasglardan geldiğini ileri sürmüşlerdir. Tyrrhenos, bir Lydia kenti olan Tarkhon’un budunsal türevidir. Targinius’un Yunanca biçimi olan Tarkhon’un erkek kardeşinin adıdır Tyrrhenos. Tarkhon ile Tyrrhenos’un babasıdır Telephos ise, İtalya’da Targuiniillerin atası, Lydia’da Teuthrania kralı olarak karşımıza çıkar. Son olarak, Lemnos’da bulunan kimi yazıtlar, Etrüsk dilini çok andıran bir dilde yazılmıştır. Gerçi Lydialıların dili konusunda pek az bilgi vardır, ama gene de eldeki bilgiler bu dilin de aynı aileden olduğunu göstermeye yeterlidir” (Thomson, cilt 1, s. 193)
G. Thomson, “Karadeniz’den Suriye’ye, Ege’den Sumer’e kadar bütün bir bölgeyi kaplayan ortak bir dil alt katmanının bulunduğunu” ileri sürmekte, Pelasgların bir kolu olarak gördüğü Etrüsk dilini Kafkasya’da halen konuşulan dillerle bağlantılı sayan Thomsen’e katılmakta, “Ege’nin ilk halklarıyla ilgili eski Yunan geleneklerinin, bilgisizce kaleme alınmış duygusal yazılar ya da eski çağlara ilişkin palavralar olarak nitelendiren” görüşlere de karşı çıkmaktadır” (Thomson, cilt 1, s.196 )
Kafkasya’daki Zyg Halkı Akha Soyundandır
Akhalar, en eski dönemlerde Thessalia’da, Peloponnessos’ta Korinthos Körfezi kıyısındaki on iki kentte, Doğu Akdeniz’e yayılmış küçük kentlerde, Kylikia’da ve Zakynthos adasında yaşıyorlardı. Makedonia kıyısındaki Skione kenti de Akhalar tarafından kurulmuştu.
Thomson şunları yazıyor:
“…Attika geleneğinde, Troya Savaşı’ndan önce, Troya’ya karşı düzenlenen ve Telamon’un da katıldığı bir sefere değiniliyor. Telamon, kenti ele geçirdikten sonra Priamos’un kız kardeşlerinden biriyle evlenmiş. Yoldaşlarından bazıları Yunanistan’a dönecekleri yerde, doğuya doğru gitmişler ve Kafkasya’ya yerleşmişler. İşte, Henioklar ve Zygiler, yani tüm eski çağlar boyunca varlıklarını koruyan ve Akha kökenli olduklarını hiç unutmayan gerçek Kafkasya halkları bunların soyundan inmiş.
Bu gelenekler hiç kuşkusuz birbirine karışmıştır, ama onlara inanmamamız için bir neden değildir bu. Tam tersine, onların bağımsızlığının bir göstergesidir. Troya, Attika, Salamis, Kıbrıs ve Girit’e dağılmış olan bu Teukrosoğulları arasında gerçek bir hısımlık olsa gerek. Bunlar Kilikia’da, Kıbrıs’da ve Kafkasya’da Akha adıyla doğrudan bağıntılıdırlar. Ayrıca, Odysseia’da Akhalardan Girit’de oturanlar diye söz edildiğini de eklememiz gerekir” (Thomson, cilt 2, s.120 )
Akhaların krallığını yapan Anadolu kökenli Tantalos oğlu Pelops soyu (Pelopidler), Thomson tarafından “Hitit kültürünü özümlemiş Akhaların Anadolu’daki kolu” olarak değerlendirilmektedir.
(Bağlantının daha iyi anlaşılabilmesi için yukarıda sözü edilen Telamon’un, Aiakos’un oğlu ve Peleus’un kardeşi olduğunu belirtmek istiyorum. Yani Telamon, Aias’ın babası ve Akhilleus’un amcasıdır. Heraklesle birlikte Troya’ya karşı bir savaşa ve Argonautlar seferine katılarak Kolkhis ülkesine-Aphazya’ya- gitmiştir.)
Sonuç
Görüldüğü gibi Thomson, Pelasgları ve onların bir kolu olan Etrüskleri pek açık bir şekilde Kafkasya’yla ilişkilendirmektedir. Yazara göre Akhalar, Çerkes halklarından Ziglerin atasıdır. Thomson, Troya (Truva) kral soyunu da eski Elam yurdundaki Susa kenti civarında yaşayan Kissi halkıyla ilişkilendirmekte, daha doğrusu bu iki halkın da Kafkas kökenli ve Pelasg olduğunu belirtmektedir.
Bu saptamaları doğrulayacak kanıtların varolduğunu düşünüyor, Akhaların halen Apsuvalar arasında Akha/Aka/Akba adıyla; Kissilerle ilişkilendirilebilecek “Kis, Kisba, Kişa, Kiz, Kızıl/Kızılbek, Kuş, Kuşh, Kuşha, Kuşba” klanlarının Abazalar ve Adigeler arasında yaşadığını belirtmek istiyorum.
Bu yazıda yalnızca George Thomson’un görüşlerini özetlemeye çalıştığım için başka yazarların görüşlerine yer vermedim, ancak konuyla ilgilenenlerin (özellikle Zygler, Akhalar ve Heniokhlar konusunda) başvurulabilecekleri önemli bir kaynak olarak Aytek Namitok’un Çerkeslerin Kökeni adlı kitabının birinci cildine dikkat çekmek istiyorum.
Kaynakça
George Thomson, Tarihöncesi Ege, (1. ve 2. cilt), Payel Yayınevi, İstanbul, 1991
Sayı: 2013 07