Uyanık olunması gerektiği bir defa daha hatırlatıldı…
Kol kırıldı, yen içinde kaldı…
İlk defa gözümle gördüm; Yen içinde kalan kırık bir kolu nihayetinde gördüm…
Kitaplarını ölümünden sonra almıştık, nasıl oldu da oldu, iki sandık kitap daha çıkmış ortaya…
Tüm ıslak imzalı evrakları, nadide bulunan kitapları, alınmak üzere oğluyla görüşülmüştü oysa… Oğlunun bildiği, verilmişti bir karşılık beklenmeden…
Ya bilmedikleri…
İşte o bilinmeyenler, diğer eşyalar ile birlikte sahafa düşmüştü…
Nasıl olmuşsa olmuş…
Haber verilmiş…
Sahafa vazifeli gidenlerden biri, o iki sandık başında beklemiş, diğeri diğer kitapları toplarken…
Altı çizilmiş tüm kitaplar…
İyi anlatan, kötü anlatan tüm nüshalarla, dört sandık daha olmuş…
İki sandık kitap almaya niyet edenler, altı sandık ile geri dönmüşler… …
Islak imzalı evraklar…
Okunsa bile anlaşılamayacak o kitaplar, sonradan cilalanmış o masanın üstüne konmuş…
…
İspahnur Hanım…
Her birini tek tek ayırırken tozdan hapşırıyormuş…
Eline aldığı evrakın ne kadar önemli olduğunu anlayınca, iki damla sol yanından düşüyormuş…
…
Uyanık değilmişiz ama dikkat ettiğimizden olsa gerek…
Sandık açılmadan, bir daha kitlendi…
En az üç defa kitlendi…
…
Yüz sene öncesine ait ıslak imzalı evrak, henüz kırkı çıkmayanın eşyaları arasında çıktı… Kimine göre tozdur hapşırtır… Kime göre sol yanından düşen iki damladır…
…
‘Dağa Yaslanan Yeşil’ için gitmiştim…
İki sandığa dayanmış buldum kendimi…
Sandığın ceviz olduğu söylendi…
Hem süt ceviz, hem çürük ceviz…
…
Üç defa kitlenen sandık, dağdan önce yeşile yaslanmış…