İyi Sonuç

0
388

Türkiye 18. Genel Seçimini yaptı.

Çerkes kimliğinin diğer kimliklerle birlikte yaşayabilmesi ve geleceğe taşınabilmesi için gereken “demokrasi daha fazla demokrasi” için mevcut koşullarda alınabilecek en iyi sonuç alındı. Bu anlamda diğer partilere göre çok farklı ve olumlu, aslında olması gerekenleri söyleyen Halkların Demokratik Partisi %13. 12 oy alarak, 12 Eylül 1980 askeri cuntasının eseri ve aynı zamanda 13 yıllık AKP iktidarının sahiplenip gözü gibi koruduğu anti-demokratik barajı yıktı.

Bu şeyi becerenler listesi uzun; HDP’liler var, HDK’lılar (Halkların Demokratik Kongresi) var, demokratlar var, solcular var, sağcılar var, CHP’liler var, AKP’liler var, hatta MHP’liler var. Belki olmayanları saymak gerek, liste daha kısadır muhtemelen. Taktik oy, emanet oy, tanımı her ne olursa olsun her oy önemliydi. Ülkenin yol haritasını belirlemeye başlayan anti-demokratik anlayışa dur demek için önemliydi. Bunca faş olmuş yolsuzluğa kayıtsız kalmamak için önemliydi. 12 Eylül faşist askeri cuntasının eseri anti-demokratik seçim yasasının paramparça edilmesi için önemliydi.

Bir irade ortaya koymak gerekiyordu. Parti olarak seçime girmek, siyaseten doğru yerde durmak, ekonomik durumu doğru okumak ve Türkiyeli mutsuz emekçi-köylü, dar gelirlilere buna mahkûm olmadıklarını anlatmak, onca yıldır egemen yapıyı/statükoyu koruma doğrultusunda geliştirilen siyasi inisiyatifi çatlatmak, bütün bunlara uygun ve önyargıların kırılabilmesi ile toplumun büyük kesiminin destek vereceği seçim beyannamesi ortaya koymak, şeffaf olmak, kıvırtmamak vb. Tümünün bir arada olacağı bir irade. Sonuçta önyargılar ve ezberler biraz daha aşındı. Elbette bu daha başlangıç olmalı.

90 yılı aşmış cumhuriyet tarihi, bir yanıyla demokrasi konusunda bütün iktidarların sınıfta kaldığı bir sınavdır. Bu nedenle elde edilen sonuca genel geçer bir lafla demokrasinin zaferi diyemiyorum. Kırıntılarının bir sonucudur ancak. Askeri cunta eseri anayasanın (değiştirilen kısımları olsa da) uygulandığı, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne torba yasalarla yeni sınırlamaların getirildiği ülkede, muhtemelen Gezi’nin yarattığı, zaten sınırlı özgürlük alanını daha fazla daraltmaya gösterilen tepkinin bir sonucunu da görüyoruz. Temsili demokrasinin en geri hallerinden birinin uygulandığı bu demokrasi modelinden fazlasını hak ediyoruz. En başta vekil adaylarını halkın kendisinin belirlediği, seçtikten sonra gerekli gördüğünde geri çağırabildiği, vekil adaylarının oy isterken değil seçildikten sonra ceketinin önünü ilikleyerek seçmenine dönüp “vekil olarak asıl olan sizler için ne yapıyorum şimdi” diye sorduğu bir demokrasiden ve daha fazlasından söz ediyorum.

Siyasi bilincin yeterli olmadığı bir ortamda; yolsuzlukları, Gezi sırasında yaşanan ölümlere dair hukuksal sürecivb. bir dizi şeyi sorgulamaktan aciziyetin olduğunu söylemek mümkün. 301 madencinin yaşamını yitirmesi sonucubir müdürün görevden alınmasını sineye çekerken, Yalova köprü inşaatında intihara varan -üstelik bir yerli firmanın imalatı sonucu- Japon modeline “vay be” diyebiliyoruz ancak. Demokrasi elbette sadece yasalarla olabilecek bir şey değil, bir kültür meselesi aynı zamanda. Demokrasi geliştikçe siyasi bilinç artacak, siyasi bilinç arttıkça daha fazla demokrasi talep edilecek. Temsiliyetten katılımcılığa uzanan yolda aşağıdan yukarıya hakların istendiği, talep edildiği ortamlar oluşacak. Bu tabi ki kimlik ve tarih bilinci konusunda sıkıntı yaşayan halkların da önünü açacak ve siyasete yaklaşımlar değişecek. Bir zamanlar, Türk ırkçısı partilerin içinde Çerkeslik yaptığını düşünen ama şimdi gülümseyerek o günleri anlatan ve günah çıkaranlar; şimdi ezilenden, mağdurdan yana yani aslında kendinden/kimliğinden yana tavır alanlara küfredenler, hakaret edenlere rol modeldir. Günü gelecek onlar da günah çıkaracak ya da köşelerinde suskun oturacaklardır.

Seçimlerdeki Çerkes tavrını hemen hepimiz bir şekilde değerlendireceğiz. Değerlendirilmelerin ne kadar paylaşılacağı, ne kadar okunacağı bilinmez. Herkes kendi doğruları ile mi devam eder, ders çıkararak ve sonuçları iyi okuyarak mı bir sonrasına hazırlanır, birlikte göreceğiz. Umudum şudur ki; öncelikle kendimizi sorgulayarak, kendi içimizde yanlış yapmış olabilme ihtimalimizi değerlendirerek başlamamız. Bir sonraki genel seçimde çok daha iyi bir sonuç alabilmek için, bugüne kadar yaptıklarımızı değerlendirme yöntemimizi de değiştirmemiz gerekebilir.

*

Seçim sonrası RTE buyuruyor ki; “Herkes egolarını bir kenara koymalı, ’ben’ demek hakkına sahip değiliz, ‘biz’ demek zorundayız”. Uzlaştırıcı görünüm, anayasal sınırlarda durmak vb. laflar. İnanıyor musunuz? “Mış” gibi yapmak ve polemik konusunda ustalaşan, daha dün meydan meydan dolaşıp oy ve başkanlık isteyen bir politikacının, bize söylemediği gerçek niyetinin ne olduğu, bize nesöylediğinden önemlidir. Egodan söz ederken, “ben hariç egoları bir kenara koyun” dediğini anlıyorum örneğin. Sürekli kamuoyu yoklamaları ile şimdiden dile getirilen “erken değil tekrar seçim” laflarına daha bir dikkat etmeli.

Önceki İçerikKafkas Diasporası Yayınlarından Seçmeler Temmuz 2015
Sonraki İçerikÇerkeslerin biraz buruk mutluluğu
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz