Hani meraktan mıdır nedir, son sayfaya geliyorum hemen…
Tatlıcı olduğum için, tatlıların olduğu kısım sonlardadır diye…
Kahve de olur…
…
Son sayfalarda mısır kokusu geldi sayfalar arasından…
…
Sovyet dönemi insanlarıyız diye başlıyor kitap…
Analı-kızlı, Malatya mutfağı gibi…
…
Kendini tutsak zanneden bir anne…
Yoldaş komşusunun tenceresinden et çalan yoldaş komşu…
…
Aç birisinin yapabilecekleri…
…
Sohum muhakkak var…
Savaş döneminde üstelik…
14 Ağustos günü üstelik…
…
Bir insanın bir ömür boyunca yiyebileceği ne var…
Hep aynı şeyleri yese daha çok yaşar diyor Sula Benet…
…
Sovyet döneminde süt düğünleri…
…
Ukrayna’da ‘pashaşok’…
Ermeni konyağı…
Abhaz şarabı…
…
Bir evi İstanbul’da olan bir kız…
Dünyanın her yerinde bir lokma alsa da…
Kitabında bir Ağustos sabahı yedikleri…
Unutmadığı…
Savaş döneminde paylaşılan lokmanın değerli olduğu…
…
Havyar…
…
Kolbasa…
Kaşkaval…
…
Ermenilerin Sarı Pilavı…
…
Tatar istilası…
Kvass…
Yaz…
Çok sıcak…
…
Kanepede oturup gevşek bir Oblomov pozunda, soğuk çay yudumlamak…
…
Ah Odesa…
Güzel Odesa…
Denizin incisi…
Kıskanmayın ben de yürüdüm o merdivenlerden…
Denizci değildim üstelik…
…
Rum binaları bir yanda…
İran halısı serilmiş bir ev diğer yanda…
…
Pesah olmaz mı…
…
Shota Rustavelli üzerinde kaç tane vardı…
Sinagog karşısında…
…
Izgara domuz kokusu sinmesin diye, yeni bir yer bile açıldı üstelik…
…
Özbek Pilavı, safransız olur mu…
Üç kuruşa satılan üç parça…
Bir tencereye yeter…
Yarına da artar…
…
Saf olduğu için safran…
…
Nomenklatura…
Kotleta…
…
Ne çok şey yemişim ben de…
İstemeden üstelik…
…
Lahanayı neden sevmem bilmiyorum…
…
Çorbası renkli…
İçi et dolu…
…
Sinema izlerken bira yanında kurutulmuş balık…
…
Amerikan pop-corn felaketinden daha beter kokardı…
…
Bilet göstericiye az para verip, biletsiz izlediğimiz çok olmuştu…
…
Yerel arkadaşlarım sağolsun…
…
Patates…
Kartof…
…
Soğan ile sotelenince çok güzel olurdu…
…
Domates turşusu…
Tek sıkımla, bir lokmada yemek…
…
Domuz lasası…
Bir küp yağ…
…
Ne sıkı votka…
…
Mayonez soğukta bozulmaz…
Hep yenir…
…
Tekerlekli Krematoryumlar…
Çeçenleri, İnguşları, Karaçayları, Kalmukları ve Balkarları taşıdı…
…
Abhazların Mark Twain’i, Fazıl İskender misarfir göndermişti…
…
Nasıl ağırlamasınlar misafir gelenleri…
…
Tarifler olmasa da olur…
Tadını bildikten sonra, yemekler unutulmaz…