Çeçen annelerin figanı

0
560

Anna Nemtsova*

Çoğu Çeçenlerden oluşan 15 bin nüfuslu Pankisi Vadisi’ndeki harap evin beyaz boyalı odasına eski kumaş kokusu sinmiş, doldurulmuş geyik kafası bir köşede duruyor. Aminat, yedi ay önce Işid’e katılmak için evi terk eden 16 yaşındaki oğlu Müslim Kuştanaşvili’ye cep telefonunda yalvarıyor. Hattın öbür ucundaki Müslim ise seçimini cihad yönünde yaptığını söylüyor. Aminat eve dönmesini söyleyince “Yine başlama anne” diye kestirip atıyor.
Oda sessizliğe gömülüyor, dışarıda ise Kafkas dağlarında uğuldayan rüzgarın sesi var.
Telefon görüşmesi bittiğinde annenin gözleri yaşlarla doldu, “O daha bir çocuk” dedi.
Odanın bir köşesinde Aminat’ın iki kızı oturuyordu. Kardeşlerinin evi neden terk ettiğini ve dönmediğini bilmiyorlardı. Aminat, Rusya ve Avrupa’daki akrabalarının yolladığı birkaç yüz dolarla evini geçindiriyor. Evin tamirata da ihtiyacı var ama ailede hiç kimsenin işi yok.
Aslında Pankisi’deki 5 bin gencin neredeyse hiçbirinin işi yok. Ziyaret ettiğim Jokalo, Omalo, Duisi, Jibakhevi ve Birkiani köylerindeki genel manzara şu: Namazdan çıkan gençler sokaklarda dikilip sohbet ediyor ya da cep telefonlarıyla internette sörf yapıyorlar. Pankisi’de yapacak çok fazla şey yok.

Işid; işsizlik ve yoksulluğun hüküm sürdüğü, Rusya ile savaşın hıncının dinmediği bu tip Çeçen topluluklarından gençleri silah altına alıyor.

Son bir buçuk yıldır, oğulları Suriye’deki savaşa giden beş Kafkasyalı kadınla görüşme yaptım. Hepsi de 1990’larda gerçekleşen ve onbinlerce sivilin öldüğü Çeçen savaşlarını yaşamışlardı, şimdi ise o savaşlardan kurtarıp yetiştirdikleri çocuklarının dünyanın bir başka bölgesinde yaşanan ve yine sivillerin hedef alındığı bir başka savaşa katılmak üzere evlerini terk edişlerine şahitlik ediyorlardı. Aminat, “Anlamaya çalışıyorum. Çeçenya’daki savaşı yaşadık, çocuklarımız asla unutmadı savaşı. Öfkelerini dışa vuruyorlar belki de” diyor.
Rus tankları 1999’da Çeçenya’ya girdiğinde Aminat’ın oğlu henüz bir yaşındaydı. Müslim’in çocukluğu, ailesinin Grozni’deki vahşetten kaçıp Pankisi’ye gelişlerine dair öyküleri dinlemekle geçmişti.

xxx

1994-2003 yılları arasında yaklaşık 300 bin kişi Avrupa’ya gitmek için Çeçenya’yı terk etti. Bir başka 10 bin kişi ise güneye doğru giderek Pankisi Vadisi’ne geçti. Sonrasında birçoğu Avrupa Birliği ülkelerine yerleşmek üzere batıya seyahat ettiyse de Aminat ve ailesi dahil yaklaşık 250 kişi Pankisi’de kaldı.

Bu dönemde camiler, Çeçenlerin umut ve destekleyici bulduğu ama aynı zamanda da Çeçen gençlerin radikalleşmeye başladığı yerlerdi. Suudi Arabistan, Ürdün ve diğer İslam ülkelerinden Vahhabi vaiz ve emirler, 1990’lı yılların ortalarından itibaren Kafkasya’ya akın ettiler ve çoğunluğunu Suudi Arabistan’ın finanse ettiği Selefi camileri inşa ettiler.
Cumhurbaşkanlığı eski sözcülerinden Şota Utiaşvili, “Kuzey Kafkasya ve sınırlarındaki Vahhabilik, Suudi kaynaklıdır. Yıllarca yaygın olan Sufi camileri Çeçenya’dan gelen parayla ve tüm Selefi camileri ise Suudi Arabistan üzerinden gönderilen parayla inşa edilmiştir” diyor.

İsyancılar önceleri Kafkasya Emirliği gibi Rusya’ya karşı savaşan hareketlere katılmaya meyilliydi. Ama Işid ve El Nusra Cephesi, bölgede son üç yıldır adam toplamaya başladığından beri çoğu Orta Doğu’daki savaşa gitmeye karar verdi. Işid’e adam toplayanlar genelde radikal camilerde çalışma yapan bölge Selefileri oluyor. Gençleri silah altına alanlara para veriliyor ve gençlerin Suriye’ye ulaşımını ayarlamak için ayrıca para alıyorlar.
Işid’in Kafkasya’dan asker toplamaktaki başarısının altında işsizlik, şiddet, adaletsizlik duygusu ve kaybedilen Çeçen bağımsızlığının hüsranlı anılarından oluşan karmaşıklık yatıyor. Memorial İnsan Hakları Merkezi’nin başkanı Aleksandr Çerkasov bir röportajımızda “Bu çocuklar terörizm karşıtı operasyonlarda çok kötü şartlar yaşadılar, Rusya ve Gürcistan’da Selefi harekete yöneltilen şiddete şahit oldular ve şimdi karanlık anılar tetiklendi” demişti.

xxx

Annesinin “evde tembel çocuk, okulda vasat öğrenci ama atletik ve güçlü biri” diye tarif ettiği Müslim, 2 Nisan 2015 sabahı Omalo köyündeki okuluna gideceğini söyleyerek evden çıkmış. Sonrasında 18 yaşındaki arkadaşı Ramona Bagakaşvili ile bir taksiye binip önce Akhmeta’ya sonra da Türkiye’ye gidecek bir uçağa binmek üzere başkent Tiflis’e gitmiş.
Öğleden sonra köye gelen okul otobüsünde Müslim yokmuş. Annesi Aminat, arkadaşlarına ve akrabalarına sormuş ama kimsenin haberi yokmuş. Birkaç saat sonra Müslim annesini arayarak cep telefonu şarjının bitmek üzere olduğunu, eve geç döneceğini söylemiş. O anı ve oğlunun söylediği yalanı hatırlayan Aminat kafasını sallayarak, “Meğer o sırada uçağa biniyormuş. Ama uçakla yurt dışına çıkmasına nasıl izin verdiler?” diyor.

İleriki günlerde Aminat oğlunun bir yıldan fazla süredir okulu astığını ve Jokalo köyündeki Selefi camisine gittiğini öğrenmiş. Cami imamı Ayub Borçaşvili ile görüşüyormuş. Aminat, oğlunu Işid’e katılmaya Borçaşvili’nin ikna ettiğine ve Gürcistan’dan Türkiye’ye gitmeleri için para verdiğine inanıyor. Bu inancının dayanağını ise şu sözlerle ifade ediyor: “Çocuklarımızı Suriye’ye gönderdikten sonra siyah bir spor araba satın aldı. Bu işi para için yaptığına eminim. Kendisi gitseydi ya da kendi çocuklarını yollasaydı” diyor.

Müslim’in gidişinden sonra Aminat ve kocası haftalar boyunca her gün hatta bazen günde iki kez Jokalo köyüne gidip, oğullarının geri gönderilmesi konusunda Işid komutanlarıyla konuşmasını istemek için Borçaşvili’yle görüşmeye çalışmışlar. Borçaşvili iddiaları reddetmiş ama Aminat hiç inanmamış çünkü oğluyla Borçaşvili’yi birlikte gören birçok şahit varmış. İki ay sonra Borçaşvili, Işid’e asker sağladığı suçlamasıyla tutuklanmış. Mahkeme devam ediyormuş.

Aminat’la konuşurken oğlunun gidişine dair hatırladığı anılar yüzüne yansıyor ve ifadesi üzüntüden öfkeye dönüşüyor. Türkiye’ye geçmesi için oğluna para veren kişiyi suçluyor. Oğlunun pasaportsuz olarak uçağa binmesine izin veren Gürcistan makamlarını suçluyor. “Toy ve çabuk güvenen” oğluna kızıyor, imamla bu kadar yakın ilişkiler kurduğunu anlayamadıkları için kendisine ve kocasına öfkeleniyor.

Oğulları Işid’e katılmış olan Moskova, Dağıstan, Dağıstan, Çeçenya ve Gürcistanlı annelerin öykülerinde çok ortak yan var. Oğullarının kaçıp gideceğine dair hiçbir öngörüleri olmamış çoğunun…

Aminat’la görüştüğüm gün onu ziyarete gelen aile dostları Mona, “Bu iş bitmez. Bu savaş bitse bir başkasına giderler” diyor. Selefi olan Mano’nun 14 yaşında bir oğlu varmış, her gün camiye gönderiyormuş ama yakından izliyormuş. “Oğlumla sık sık cihad konusunda sohbet ederiz. Ona her seferinde ‘Eğer savaş bizim topraklarımıza gelirse sen de ben de ülkemiz için savaşmaya gideriz. Suriye bizim savaşımız değil ve bizim yapacağımız birşey yok’ derim” diyor.

xxx

Paris saldırılarından üç gün sonra Leyla Açişvili’nin minicik mutfağındaydım. Üzerinde kırmızı kalpler ve Eyfel Kulesi resimlerinin yer aldığı “Paris” yazılı bir mutfak önlüğü giymişti. Paris saldırıları kurbanları için üzülüp üzülmediğini sordum. Onun için cevaplaması zor bir soruydu. Cevaplamaktan kaçındı. Tekrar sordum. Gözleri yaşlarla doldu.
13 ve 15 yaşlarındaki iki oğlunu Pankisi’den uzaklaşmaları için babalarıyla birlikte Avusturya’ya göndermişti. Avrupa’da Avrupalılar gibi büyümüşlerdi, üçer çocukları olmuştu ikisinin de… Ama ikisi de Işid’e katılmıştı.

Pankisi’de herkes Leyla’nın öyküsünü biliyor. İki yıl önce Suriye’ye giderek büyük oğlu Hamzat’ı eve dönmeye ikna etmeye çalışmış ama başaramamıştı. Oğlu ve Çeçen arkadaşlarıyla Şam’da geçirdiği o bir haftayı hiç unutamıyor. Haçapuri adlı peynirli ekmeğin Çeçen versiyonunu hazırlarken, Hamzat’la kaldığı Şam’daki “muhteşem lüks villa” yı anlattı. Duvarda düzinelerce intihar bombacısının bir listesi asılıymış. Herhangi biri “şehit” olduğunda anma yaparlarmış. Hamzat ise Leyla eve döndükten birkaç ay sonra 2013’te “şehit” düşmüş. Hamzat’ın ölümünden üç ay sonra Avusturya’daki küçük oğlu telefon etmiş ve cihada katılacağını söylemiş. Leyla o günleri şu sözlerle anlatıyor: “İki oğlunu Abhazya’daki savaşta kaybetmiş olan yaşlı annem, savaşa gitmemesi için ‘Cihadınız bana göz kulak olmak olsun’ diye küçük oğluma yalvardı. Ama gitti ve hayatta olup olmadığını bilmiyoruz.”

Yaşlı ebeveynleri ve benim için yemek pişirmeye devam ederken, sorduğum soruya cevap verme konusunda oğullarının seçimi nedeniyle bir mücadele içinde olduğu belliydi. Avrupa onun için altı torununun yaşadığı bir yerdi.

Sorumu, “Paris kurbanları masumdu, Putin’in Suriye’yi ya da Amerika’nın Irak’ı bombalamasına dair o kurbanların bir suçları yoktu. Paris kurbanlarının annelerine bizimle yani Suriye’deki çocukların anneleriyle birleşmeleri için çağrı yapmak isterdim, savaşı beraber durduralım” diye yanıtladı. Peki ama nasıl? Bu sorunun cevabını o da bilmiyor.

*Newsweek ve Daily Beast gazetelerinin Moskova muhabiri. Yazıları ayrıca Washington Post, the Chronicle of Higher Education, Foreign Policy, nbcnews.com, Al Jazeera, Marie Claire ve Guardian’da yayınlanmaktadır. (www.politico.com)

Çeviri: Serap Canbek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz