Dün 21 Mayıs idi…

0
525

Mayıs ayını uzun yıllardır herkesin gündeminde tutan, 1 Mayıs gününün İşçi Bayramı olmasıdır. Çok önceden başlayan hazırlıklar nedeniyle Nisan ayı, hatta Mart ayı bile ‘’gündemde olması’’ anlamında pay alırlar. Alırlar idi desek daha doğru olur. Zira Kapitalizmin Reel Sosyalizmi yenmesi ile Sovyetik Devletlerin dağılmasıyla işçiler de yenildi; dolayısıyla işçi bayramının da önceleri gördüğü ilgi giderek azaldı gibi. Oysa bazı Mayıs aylarının tüm yıl boyunca gündemde kaldığı bile olurdu. Biz Çerkeslerin soykırım sonunda sürgün edilişimizin anma günü olarak yaşanan 21 Mayıs günü daha görünür, hatta konuşulur hale geldi gibi artık. Onbeş bin kişilik sayılara bile ulaşıldığı oldu.
Önceki cümlede ima ettiğim neden önemsiz değil ama asıl önemli olan Diaspora Çerkeslerinin sürgün tarihleri boyunca taleplerini yüksek sesle dillendirmeye başlamaları, daha da önemlisi örgütlü bir şekilde seslerini yükseltmeye başlamış olmaları. Bu ses şimdilik yeterli değilse de karşılık bulmaya başladı denilebilir. Çerkeslerin yoğun yaşadıkları her şehirde hatta kimi ilçe ve köylerde anma etkinlikleri düzenlenmiş bu yıl. TBMM’de grubu olan tüm partiler, 21 Mayıs Çerkes Soykırımı ve Sürgünü ile ilgili resmi açıklamalar, meclis toplantılarında gündem konuşmaları yaptılar. En anlamlı ve kararlı meclis konuşmasını iki partinin sözcüleri yaptı. HDP sözcüsü, Parlamentoda temsil edilmeyen Çerkesler adına uzun ve içerikli bir konuşma yaptı. Buna cevap verme ihtiyacı duyan MHP Sakarya milletvekili Abhaz Zihni Açba ise Çerkeslerin Sovyetler Birliği yönetimi tarafından sürüldüğünü anlatmış ve aklınca HDP’yi sıkıştırmak istemiş. HDP’nin Kürt kökenli vekili kadar kendi ulusunun geçmişini, dünya ve kendi yakın tarihini bilmeyen bu vekil MHP’ye yakışmıştır diyebiliriz… Aksi halde MHP saflarında ne işi olabilirdi ki? AKP açıklaması da -günümüzün hassas dengeleri nedeniyle olabilir-; soykırım sözcüğünü kullanmak istemedi. Sonuç olarak, Çerkes soykırım ve sürgünü ilk kez yoğun bir şekilde TBMM gündeminde, dolaysıyla meclis tutanaklarında yer aldı. Hatta HDP tarafından meclis araştırması isteğiyle önerge verildi. Ancak, ne Rusya Federasyonu Dumasında ne de Kabardey Balkar, Adigey, Osetya, Çeçenya, İnguşetya yerel parlamentolarında konu ile ilgili bir konuşma yapıldığını duymadım… Nalçik’te yapılan anma gününe de yerel yönetim resmi olarak katılmadı. Eskiden olduğu gibi devlet başkanı ve protokolü de katılmamıştır. Hatta Nalçik kortejinin yerel yönetimce, yerel parlamentonun önünden geçmemesi uyarısı yapıldığını da az kişi biliyor…
21 Mayıs zaten bir halk hareketidir. Halk tarafından henüz yeteri kadar sahiplenilmemiş olsa da; Çerkeslerin uğradıkları soykırım ve sürgünü dünya gündemine taşıyacak kadar güçlenmiş olsa da; geçmişe yönelik haksızlıkların düzeltilmesini talep eden bir güce ve politik bir söyleme de ulaşamamıştır. Çerkes toplumu kaybedilmiş haklarının olduğunun bilincine varmış olsa da, kaybettikleri haklarını geri alma bilincine çok yakın değiller gibi henüz. 21 Mayıs anma gününde talepler yoktur. Soykırım ve sürgünle ilgili kaybedilmiş hakların neler olduğu ve bunların geri istenmesi yoktur. Soykırım ve sürgünün sorumlularından söz bile edilmiyor. Binsekizyüzlü yılların Çarlarının yarattığı haksızlıkların istenmesinde bugünün yöneticilerinden korkuluyor mu acaba? Yoksa -ki daha akla yakın- bireyler kendi kişisel imtiyazlarını kaybetmekten mi korkuyorlar acaba? Sıradan insanlar hak arama bilincinden mi yoksun? Yoksa günlük yaşamlarında başlarına dert almak mı istemiyorlar? Talep/talepler içeren ne bir slogan atılıyor ne bir pankart taşınmaktadır. Sanki “yasta olduğumuzu” bilmeleri, yasta olduğumuzu hatırlamamız bize yetiyor gibi… Bu nedenle katılımcıların çoğu ulusal giysileriyle -daha çok çocuklarına giydirdikleri- bol bol resim çektirmekte/çekmekte ve anında sosyal medyada paylaşarak ruhunu belki de vicdanını rahatlatmaktadırlar gibi… Bu anlamda birçok mazeret sıralayan olabilir. Soykırımın sonuçlarıyla ilgili mazeret olabilir mi? Olsa olsa kendi kafamızda ürettiğimiz mazeretler olabilir. Ola ki mazeretlerimiz haklı ise, “hak verilmez, alınır” özdeyişini nasıl açıklarız? Tersini doğrulayan en küçük bir davranış da görmedik ki… Görünen o ki hak arama-alma günü olan bu gün, son zamanlarda, rutin törene dönüşme tehlikesi taşımaktadır. Hatırla, üzül ve unut… Hal böyle ise yeni bir düşünce-davranış sıçramasına ihtiyaç yok mu acaba?
Çerkes sorununun hem anavatan hem de diasporanın yeni koşullarına göre yeniden düşünülmesi ve tartışılması gerekiyor gibi. Anavatan sorununu demografik orana, diaspora sorununu da varlığını sürdürmeye kilitleyen politikaları aşan; bireylerin yaşam standartlarını, sosyal, kültürel, ekonomik ve demokratik standartlarını her ülkede adil siyasi temsil haklarını arayan bir bilinç-bilinçli politik toplumsal duruşa sıçratmak gerekiyor gibi. Hatta kaçınılmaz görünüyor… Anavatandaki Cumhuriyetlerdeki yerel parlamentoların bu anlamda görünen bir işlevleri yok gibi. Dumadaki temsilin de çok ulusal temsil olduğunu düşünmüyorum. Diasporadaki siyasi temsil, var olan seçim sistemleriyle imkansız görünüyor. Diaspora Çerkeslerinin kendi temsiliyetini sağlayacak bir sistem önerip savunmada ısrarlı olmaları gerekmez mi? Örneğin, “nisbi temsil” gibi… Damlanın taşı delmesi, ısrarı ve sürekliği değil mi…?

Sonuç olarak; 21 Mayıs Nalçik anmaları gösterişli idi. 20 Mayıs akşamı anıt önünde gelenek haline gelen şeffaf pet bardaklarda yanan mumlarla günün tarihinin yazılması, anıt çevresinin bayraklarla donatılması, en genci 40 yaş üstünde olan sanatçıların eski ağıt ve şarkıları söylemesi, şiirlerin okunması, yeteri kadar izleyicisinin olmasıyla da başarılı bir gece idi. 21 Mayıs günü sabah saat 10.00’da Tren Garı önünden başlayan yürüyüş korteji; önde yüze yakın ulusal giysileriyle atlı grup, arkasında ulusal giysileriyle gençlerin kenarlarından tutarak yere paralel gerilmiş taşınan dev bayrak, arkasında ulusal giysisiyle boynuz üfleyen genç; onun arkasında ulusal giysileriyle yaşlılar gurubu, en arkada, kimi ulusal giysi, kimi siyah giyinmiş üç bin civarında halk; ama herkesin elinde resim çeken cep telefonları… Yürüyüş başlarken farklı pankart taşınmaması, slogan atılmaması konusunda yapılan uyarıya uyulmuştur. Ancak gençler arada “Adige Wey! Wey!” şeklinde üçer kez bağırarak anıtın önüne gidilmiştir. İlk an orada bekleyenlerle sayı biraz artmış, DÇB başkanı içeriği olmayan hamasi bir konuşmayı Kabardeyce ve Rusça yapmış, bir dakikalık saygı duruşu yapılmış, beş imam fatiha okuttuktan sonra anıta köyleri temsilen çelenk-çiçekler konularak tören resmi olarak bitmiştir. Törenin dört katı süre kalanlar her objenin önünde tek tek ya da gruplar halinde resimler çektirmiş/çekmiş ve yavaş yavaş dağılmışlardır. Ben dahil hepimizin en az bir adet 21 Mayıs 2016/Nalçik anma günü resmimiz var şimdi… Sosyal medyada uçuşup/dolaşıp duruyor…

Nalçik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz