“Erdemdir bazen sabretmemek”

0
481

Ne yazık ki şu günlerde gülmekten utanır hale geldik. Küçücük mutluluklarımızı yaşarken bile ülkenin bıçak gibi keskin gündemi yüreğimize saplanıyor, nefes alamıyoruz.
Çocukluğum… İki katlı ahşap evimiz, kocaman kanatlı kapılarını güçlükle açabildiğim yüksek duvarlarla çevrili avlumuz ve sokaklarında doyasıya oynadığım mahallemiz. Her evin dost olduğu, annelerimizden izin bile almadan her saatte rahatlıkla girip çıkabildiğimiz komşu evleri. O mutluluğu şimdilerde hemen hemen hiçbir çocuğun yaşama şansı yok. “Biz büyüdük ve kirlendi dünya.” O kadar kirlendi ki sonunda nelere mal olacağını hiç düşünmeden çocuk tecavüzcülerini kurtarmaya yönelik kanun bile çıkarmaya kalktılar. Bir de utanmadan “küçüğün rızası” gibi cümleler kurdular. Adı üstünde küçük, onlar küçük birer çocuk… Nasıl rızası olabilir? Yaşadığıtravmanın yanında, ona bu korkuyu yaşatanla ömür boyu bir arada olma cezası verip bunu iyi niyetle yaptık demek vicdanlarınıza hiç mi dokunmayacak. “Mağdurun faille evlenmesi durumunda” tecavüzcüyü ödüllendiren mağduru cezalandıran bu nasıl bir adalet? Bu çocukları anlayabilmek için kadın olmaya gerek yok. Kızını, eşini, karını düşünmek yeterlidir. Bu önergeyi meclise sunan ve ona kabul oyu veren AKP milletvekilleri kendi çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar.
Tecavüzcüsüyle evlenip çocuk sahibi olduğu için kocasının cezaevinden çıkmasını isteyen kadınlar azınlıktır, onların en önemli mağduriyeti geçim sıkıntısıdır. Bunu çözmenin yolu da failin değil mağdurun yanında yer alarak o kadınlara çocuklarını besleyip büyütecek maddi imkânı sağlamaktır.
Nereye dokunsanız elinizde kalıyor, memleket her yanıyla çürümüş dökülüyor. Maden ocaklarında riskler bertaraf edilmeden acil üretimi dayatanlar, işçilerin diri diri gömülmesine sebep oluyorlar. Kapitalizm; taşeronlaştırma yöntemiyle örgütlü işçiyi, toprağı dinamitler gibi dinamitledi. Ne yazık ki 15-16 Haziran büyük işçi direnişini görmüş bu ülke, yıllar içinde işçilerin gücünün nasıl yok edildiğini ve onların nasıl köleleştirildiğini de görüyor.
Cumhuriyetin ve demokrasinin teminatı olarak gördüğümüz CHP de, önce dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek verip sonra “seçimle gelen seçimle gitmeli” gibi laflar ediyor. Kazara HDP’nin yanında görülürüm de terörist ilan edilirim diye ödü kopuyor, demokrasiye sığmayacak şeylere göz yumuyor dahası destek çıkıyor. Peki, damgalanmaktan kurtulabiliyor mu? Hayır. Çünkü iktidar çok başarılı ve ne yazık ki muhalefet ne yapacağını bilmiyor. Yeri geldiğinde ateist ilan edilen CHP’yi; dinci terör örgütüyle gözümüzün içine baka baka ilişkilendirmeye çalışanları da çok merak ediyorum, bu kadar yalanı dinin neresine yerleştirip gönül rahatlığıyla yaşıyorlar.
Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi:
“Yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
Hükmü verilmiştir oysa:
Yıkılacak. Çürümüştür.”
CHP korkmadan inançlarının arkasında durmakta gecikiyor. Hemen toparlanması şart ve yine Ataol Behramoğlu diyor ki:
“Eskidenmiş sabredip murada ermek
Şeyhin kerametini bekleyerek
Öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum
Erdemdir bazen sabretmemek…”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz