Öncesi var…
İngiltere…
Londra…
Charing Cross Road…
Gündüz saatleri…
Bir başından diğer başına neredeyse yarım saatte gidebileceğiniz bu sokakta bir gün geçirirdim…
Mızıkanın olduğu müzik malzemeleri satan dükkânın önünden her geçerken, mızıka çalmak için içeri girerdim her defasında…
Acil durumlarda takılmak üzere deriden boyunluğu da vardı mızıkanın…
Sonra benim oldu…
Sonra Uzuntarla…
…
Çok kitapçı vardı…
Hepsinde bir ömür geçerdi…
Keyif alırdım rafların arasında dolaşmaktan…
…
Yerlere oturup, kitap bitene kadar okuyanlar…
Elinde kahve içeride dolaşanlar…
…
Kütüphane gibi üst üste yığılmış kitaplar arasında, istediğim kitabı gözlük takarak arayanların yanında gün nasıl geçerdi bilemezdim…
…
Amerika…
Eskiden daha çoktu… Giderek azalmışlar…
Bir gittiğim Barnes & Noble kitapçısını bir sonraki gidişimde bulamıyorum…
Kapanıyor kitapçı…
…
Buldum tesadüfen…
Madison üzerinde…
…
Aynı cadde üzerinde oturan ve yazdığı o kitapçıda satılan büyüğüm var…
…
Evinde ıspanak yediğimiz…
…
Eşref Bey ise uzaktan konuk…
…
Daha önceden bildiğim bilmediğim ne çok kitap var…
Uzak kalmışım…
…