Zorunlu nedenlerle savaşçı olmuş bir halkın çocuklarıyız. Giysilerinden halk oyunlarına kadar direnmenin simgesi olmuş bir halk… Tarih boyunca saldırılara maruz kalmış, sömürgecilerin iştahını kabartan bir vatana sahip olmanın çilesini çekmiş bir halkız. Arkeolojik eserleri, mitolojik olayları ve kahramanlarıyla dünyadaki birkaç kadim halktan biriyiz. İnsanı temel alan geleneklerimizle ne kadar övünsek azdır ancak, toplumumuza ve Xabzemize feodalizmin olumsuz etkileri olduğu da bir gerçek. Rahmi Tuna “Adige Xabze” kitabında, feodalizmin Xabzedeki etkilerinin klasik Avrupa feodalizmine uymasa da görüldüğünü söylüyor.
“…Adige toplumunun tüm boylarında, açıklandığı gibi, katı biçimde oluşmuş bir sınıfsal sistem yoktur. Buna karşılık Kabardey toplumuyla Abhaz toplumunda bu katı sınıfsal sistem bütün açıklığıyla vardır. Bu toplumlara baktığımız zaman çeşitli farklılıklar olmasına rağmen, milattan sonra 4.yy’dan itibaren feodalizmin oluşmaya başladığı ve 1600’lü 1700’lü yıllara gelindiğinde, bütün unsurlarıyla uygulandığı görülmektedir.
…Ancak Kafkasya’da görülen toprak mülkiyeti hiyerarşik sınıfların Xabze karşısında tutum ve davranışları dikkate alındığında, bizdeki hiyerarşik yapılanmanın evrensel insanlık ilkeleriyle daha çok örtüştüğüne tanık olmaktayız. Ne var ki feodalizmin çok geliştiği ve köle ticaretinin Kafkaslıları da içine aldığı son dönemlerde, bu hiyerarşik yapı daha sert olarak görülmeye başlamıştır. Özellikle Abhazlar’da, Kabardeyler’de ve Asetinler’de sınıfsal yapılanmanın katı özellikleri açık olarak görülmektedir.”
1800’lü yıllardan itibaren Werklık statüsünün genetik olarak kuşaktan kuşağa geçen bir uygulama olarak anlaşılmaya başladığını söyleyen yazar, Werkların ciddi anlamda söz sahibi olmaya başlamalarını; doğal delegelik haklarını elde etmeleri, adlarına köy kurulması, marka tescillerinde soylu olarak tescil edilmeleri ile örneklendiriyor.
“Bu güçlerle doğru orantılı olarak, daha önceleri bütün toplumu kapsamak üzere Adige Xabze diye anılan Xabze kurallarını, önemli ölçüde değiştirerek ‘Werk Xabze’ adını almasını sağladılar. Bununla da yetinmediler, halk folklorunda bile kendi etiketlerini tescil ettirdiler.
Bütün bu oluşumlara rağmen, Xabze kurallarına göre Werklık sıfatı genetik olarak babadan oğla geçmez. Werk olabilmek bir takım kişisel üstün niteliklere bağlıdır, bu meziyetleri taşımayan kimse, babası werk olduğu halde bile, kendisi werk olamaz. Bunu, Adige Xabzesinin Solon’u olarak kabul edilen Kazanokua Jabağı, ‘Lhır Lhak’uas’ yani ‘Mert olan soyludur’ cümlesiyle dile getirmiştir.”
Vatanı terk etme ve geri dönüşü engellemede Osmanlı ve Rus dayatmalarının yanı sıra Çerkes feodalitesinin fikri ve kararınında ne kadar etkin olduğu anlaşılıyor.
… “Kabardey toplumunda devlet yönetiminin oluşması, bu hiyerarşinin sonucunda oluşan P’şı ve onun yardımcıları Lhek’ualheşler ve Werklar tarafından sağlanmıştır ya da onlar kanalıyla uygulanmıştır diyebiliriz.
… Toplum toprak mülkiyeti bakımından, yönetim bakımından bu sınıfın güdümüne sokulmuştur. Bunun sonucu olarak, toplumu yakından ilgilendirecek, varlık yokluk nedeni olacak kararların alınması ve uygulanması, bu sınıflar kanalıyla olmuş, toplum bunlara sadece figüran olarak katılmıştır. Nitekim Kabardey’den yapılan göçlere baktığımız zaman, daha 1822’deki Batı Kafkasya’ya yapılan Hajret ‘Göç’ ile Osmanlı topraklarına yapılan göçlerde bu olguları açık bir şekilde görmekteyiz.
P’şıların yönetiminde olan bölgelerin içerisinde kalmak üzere, bazı köylerin K’oajelerin ve Hablelerin oluşumunda, sınıfsal yapılanmayı belirgin olarak saptayabiliyoruz.
Ülke yönetiminde birinci derecede önemli olan Xabze kurallarının genel niteliğinden uzaklaşarak, Werk Xabze gibi özel ve keyfi bir yapıya dönüştürüldüğüne de tanık olmaktayız.
Bütün bunların sonucu olarak ülke genelinde barış yapmak, savaş yapmak, dış ülkelerle ilişkileri kurmak, toprağı terk etmek ya da toprakta kalmak gibi yaşamsal önem taşıyan olaylarda, hiyerarşik yapının ciddi anlamda olumlu ya da olumsuz etkilerini görüyoruz.
Ayrıca, zamanla bu hiyerarşik yapılanmanın doğurduğu psikolojik, ekonomik ve sosyal dengesizliklerin iç karışıklıklara ve savaşlara neden olduğu da tarih kaynaklarında açıkça belirtilmektedir. Bugün ‘Mezdeug’ diye anılan bölgede oluşan ve tümüne yakını Hristiyan olan 70-80 bin Kabardeyin, köylerinden ve yerlerinden ayrılarak bu bölgeye gelmeleri olayı bu içsel olumsuz çatışmaların bir sonucudur.”
Rusya’da köleliğin kaldırılmış olması ve Osmanlıda sürüyor olması, üstelik burada köle ticaretinin enikonu kazanç kapısı olmasının Çerkes feodallerinin iştahını kabarttığını da kabul etmek zorundayız.
“… hangi soylu sınıf statüsüne dahil olursa olsun, soylu olan ya da soyluluk unvanı verilen ailelerin bazı temel davranış özellikleri vardır. Xabze’ye göre de bu davranış özellikleri olmak zorundadır. İsmail Berkuk’un da açıkça vurguladığı gibi, sınıfsal yapı ve soyluluk gurur doğurmaz.”
Xabzemizi feodalizmin yozlaştırdığı geleneklerden arındırarak işe başlamalıyız ve var olmanın ön koşulunun birlik olmaktan geçtiğini bilerek hareket etmeliyiz. Werk Xabze değil Adige Xabze yolumuzu aydınlatacaktır.