Ingorokva Teorisi

0
552

Gürcü-Abhaz savaşından önce Gürcü politikacılar, tarihçiler, yazar ve gazeteciler kendi halkına ve tüm dünyaya, Abhazya’nın “Gürcistan’ın bir parçası”, “Gürcistan’ın bir köşesi”, “tarihi Gürcü toprağı” olduğu propagandası yapmaktaydı. İddialarını kanıtlamak için de Abhazya’nın savaş öncesi demografik yapısını ileri sürmekteydiler.

Belirtilen çevreler ayrıca, Abhazya’nın yerlilerinin Gürcüler olduğunu, “Apsuylar” olarak adlandırdıkları şimdiki Abhazların ise dışarıdan geldiklerini, Abhazya’da tüm zamanlarda Gürcülerin sayısının Abhazlara karşı üstün olduğunu iddia etmekteydi.
Gürcü Edebiyatı uzmanı Pavle Ingorokva tarafından 1940’lı yılların sonunda ortaya atılan bu tez, günümüzde de birçok Gürcü tarafından savunulmaktadır.

Birçok çevrede “Ingorokva Teorisi” olarak adlandırılan ve cebren asimilasyonu öngören bu bilim dışı tez, Abhaz okullarının kapatılması, Abhaz yazısının Gürcü alfabesiyle işlenmesi, ezeli yer isimlerinin Gürcüce isimlerle değiştirilmesi, Abhazya’ya Batı Gürcistan’dan onbinlerce Gürcünün göç ettirilmesi, … şeklinde yaşamın her alanında “Gürcüleştirmeyi” hedefleyen bir kampanya olarak Abhazlar için en karanlık dönem olan 1940’lı yıllarda ortaya çıkmıştı.

Ingorokva teorisinin ana mantığı, Abhazların aslında bir Gürcü kabilesi olduğu, modern Abhazların Abhazya’ya 17. yüzyılda K. Kafkasya’dan geldiği ve gerçek Abhazları, yani Gürcüleri asimile ettiği üzerine kuruluydu. Ingorokva teorisi daha sonra teori sahibi P. Ingorokva tarafından “Georgiy Merçule” adıyla kitaplaştırılmıştır1.

Bu bilim dışı teori, Abhaz topraklarının Gürcülere ait olduğu tezini ileri sürmekle birlikte, 40’lı yılların ortalarından itibaren Abhazların tamamının Orta Asya’ya transfer edileceğine dair yapılan bir plana dayanak oluşturmak isteyen çevreler için de bir çeşit “bilimsel haklı çıkarma” argümanı haline gelmişti. Bu şekilde, Abhazların bölgeden yollanmaları sağlanacak ve bölgede hiç bir hakları olmadığı iddia edilecekti. Neyse ki bu plan hiçbir zaman hayata geçirilemedi.

Bilimsel eleştiriye bile değer bulunmayan, 50’li yıllarda önde gelen Gürcü tarihçi ve dilbilimcilerinin desteklemediği, Abhazlar için küçük düşürücü bu teori 80-90’lı yıllarda yeniden hortlatılarak bazı çevrelerin propaganda malzemesi haline getirilmiştir.
Bilim dışı Ingorokva teorisini temel alan Z. Gamsahurdia ve takımı “Gürcü toprağında misafir oldukları”, kendilerinin “Apsuy” (yani Gürcü) oldukları ve özerkliğin lağv edilmesi gerektiğini beyan ederek Abhazları kışkırtmışlardır.

Dönemin Gürcistan liderlerinin çoğunluğu -Z. Gamsahurdia, M. Kostava, G. Çanturia, A. Bakradze, N. Natadze- Tiflis, Sohum, Gulrıpş ve Gagra’da yaptıkları mitingler ve medya üzerinden Abhazya halkına ve Kartvel nüfusa seslenerek “Abhazya’nın Gürcü toprağı, Abhazların ise Gürcü olduğu” tezini telkin etmeye başlamışlardır.

Dönemin kışkırtıcı politikaları meyvelerini vermeye başlamış, Ingorokva teorisi ile yetişen ve buna inandırılan eğitimli Gürcüler ortaya çıkmıştır(!)

Bu “eğitimli Gürcüler” 1989’da “Gürcistan Yazarlar Birliği” dergisinin kapağında şu kışkırtıcı çağrıyı yayınlamaktan çekinmemişlerdir: “Bizi mecbur bırakmasınlar, yoksa gün gelir elimize silah alırız ve adaleti olmayan misafire iki asır önce geldiği yerin yolunu gösteririz”2.
SSCB’den ayrılma ve özerkliğinin yok edilmesi çağrıları ile Abhazların aslında Gürcüler olduğuna ilişkin “bilimsel tez”, o dönem Abhazya’nın günlük yaşamının bir parçası haline gelmişti. Abhazya’daki Gürcü nüfus arasında, “Abhazların ülkenin yerlisi olmadıkları”, “kovulması” ve hatta “fiziki olarak yok edilmesi gerektiği” yönünde yoğun propaganda yürütülmüştür.

Örneğin Tiflis teknik yüksek okulu doçenti Z. Çkvanava şu teklifte bulunmuştur:
“a) Gürcistan’da yaşayan belirli etnik grupların dengeli çoğalması için azami çoğalma seviyesi -en fazla 2 çocuk olarak- belirlenmeli; daha fazla çocuk isteyenlere ise yaşamak için ülke dışına çıkma hakkı verilmeli;
b) Bölgelere göre periyodik olarak Gürcüce ve Gürcistan tarihi bilgisi kontrol edilmeli. Bunlar dikkate alınarak Gürcistan halkını kutsama törenleri düzenlenmeli”3.
Bu ifadeler o denli küstahçaydı ki, S. Çervonnan gibi önyargılı bir araştırmacı bile bu çıkışı “faşist bilim adamının itirafları”4 olarak değerlendirmiştir.
Ardından her gün medyada boy gösteren sayısız Gürcü yazarlar türedi. Örneğin Mayıs 1989’de bir edebiyatçı grubunun (M. Kahidze, R. Mişveladze, T. Meburişvili, G. Culuhidze) imzasıyla basında yer alan mektupta şunlar yazılabilmiştir: “Adige kavimleri (Apsiller ve Abazglar), bizim bin yıllık iyi niyet ve hoşgörümüzü kullanarak ikiyüz yıl önce Kuzey Kafkasya’dan buraya geldiler. Biz onlara Gürcü topraklarına sığınmaları için izin verdik… Dağlardan gelen bu göçmenler ulusal bedenimizi adeta bir yosun gibi sarmış, şimdi bir de topraklarımız üzerinde hak iddia ediyorlar”5.
Aynı dönemde “Sovyetskaya Abhazya” gazetesinin sayfalarında, Abhazya Parlamentosu’nun Z. Gamsahurdia yanlısı Gürcü milletvekili tarihçi D. Gamaharia, “Gürcü ulusunun hakları, insan haklarından daha geniştir”6 beyanında bulunmuştur.
Yine aynı dönem medyasında “çok sayıda açık ırkçı söylemin yer aldığı rahatlıkla görülebilmektedir”7.
Ünlü Gürcü yazar Çabua Ameridjibi şöyle yazmıştır: “Abhazlar Gürcü kavmidir. Kuzey Kafkasya’dan bize gelenler ise bazı haydutlar, Adygeler, katiller ve yarı vahşi kabilelerdir…”8
Gürcü yazar R. Mişveladze’nin Abhaz yazar Fazıl İskender’e gönderdiği mektupta şu ifadelere yer vermiştir: “… Hiçbir yerde ve hiçbir zaman, ne Abhaz dili, ne Abhaz kültürü var olmuştur. Lanet Bolşevikler saf Adigeleri yanılgıya düşürmüş, Gürcü topraklarında Abhaz özerkliğini uydurmuş, pasaportlarına var olmayan ‘Abhaz’ uyruğunu yazmışlardır”.9
1989 yılının başında Z. Gamsahurdia, Abhazya’nın Kartvel nüfusu (ağırlıklı olarak Megrel ve Svanlar) arasında “Kuzeybatı Gürcistan Gürcülerine” başlıklı Abhazlara karşı bir nevi davranış direktifini içeren broşürler dağıtarak yangının üzerine körükle gitmiştir.
Bu olumsuz ortamda Abhazya’yı Gürcüleştirmenin yeni dalgası yoğunlaşmaya başlamış, çeşitli demografik vakıflar açılmış, yok pahasına evler, arsalar, daireler satın alınmış, Gürcistan’dan Abhazya’ya yeni bir göçmen akımı oluşmuştur. Svanlara, bu toprakların sahibi oldukları telkin edilmeye başlanmıştır.
Son yüz yıl içerisinde Gürcü sömürgeciler tarafından uygulanan iskan politikaları sonucunda Abhazya’nın demografik durumu köklü bir değişime uğramıştır. Şöyle ki, 1886 yılında Abhazlar Abhazya nüfusunun %85,7’sine, Kartveller (Gürcüler, Megreller, Svanlar) %6’sına tekabül ederken; 1989 yılında Abhazlar %17,8’e düşmüş, Gürcüler ise %45,7’ye çıkarak çoğunluğa geçmiştir. Sayısal üstünlüğü öne süren Gürcüler buraların kendi toprakları, Abhazların ise “dağdan gelenler” olduğunu ve sayıları “az” olduğundan halk bile sayılmayacağını dillendirmeye başlamışlardır.

1 P. İngorokva, Georgiy Merçule – Tiflis’te X.yy Gürcü yazarı, 1954 (Gürcüce)
2 Kritika. 1989. № 4 (Gürcüce)
3 “Komunisti” gazetesi, 21 Kasım 1988//NFA arşivi
4 S. Çervonnaya. Abhazya – 1992: post Komünizm isyanı
5 Ahalgazrda Komunisti. 6 Mayıs 1989 (Gürcüce)
6 Bkz.: N. Akaba. Sevgi ve nefret arası Abhazya. Sohum, 1996. S.7
7 G. Nodya. Abhazya’da savaş: ulusal projeler ve siyasi durumlar // Gürcüler ve Abhazlar. Barış yolu. M., 1998. S.39
8 “Russkie vesti” gazetesi, 22 Ekim 1992
9 “Ahalgazrda İverieli” gazetesi, 11 Aralık 1990

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz