Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Diller ölmesin diye

Zasho Tevfik Esenç’i Rahmetle anıyorum, Ubıhça gibi orijinal bir lisanı günümüze taşıdığı için. Esenç ve Dumêzil Ubıhça üzerine çalışmaları sayesinde, Adygelerin dünyasına varlık-yokluk kavramını yeniden hatırlattı. Tabidir ki Georges Dumêzil’i büyük bir emek harcamış ve tarihi bir hizmeti yerine getirmiştir. Eksiğiyle fazlasıyla Adyge toplumu kendine düşen dersi almıştır diye düşünüyorum. Ubıh dili ile ilgilenen başkaları da var elbette. Bu ve benzeri çalışmalar Adyge dilinin önemli bir kolu olan Ubıhça (Pakhıbze) konusunda tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekti. Adyge toplumu olarak bizler millet olarak yeryüzünde var olmak istiyorsak, var olmanın birinci, sonuncu ve en önemli şartının dil olduğunu biliyor olmamız gerekir. Dil olmadan millet olunamayacağını iliklerimize kadar hissetmeliyiz.
Vurdumduymazlık kimimizin üstüne sinmiş vaziyette. Bazılarımızın rahatından ödün vermeyen, anadilini seçmeli ders olarak isteyemeyecek kadar geleceğinden bihaber, çerez dünyasıyla tv’lerin magazinsel abonesi durumunda. Eğitimle uğraşan, mektep medrese görmüş insanlarımızın çoğu da günlük çalışmaların dışında, yirmi dört saatten bir saat olsun ayırıp kendi kültürleriyle ilgilenemiyorlar. Zaman zaman kendi çocuğunun yanında bile Adyge dilinin gereksizliğini ve bizlerin dille uğraşmanın anlamsızlığını savunmaya kalkan kimi zavallılarımız da yok değil. Üzülmemek elde değil, tamamen kimliğini kaybetmiş durumda olan bu tip insanların gün gelip kendilerine gelecekleri zamanı beklemiyor değilim.
Mevlâna şöyle diyor: ‘Aynı dili konuşanlar değil anlaşanlar, aynı şeyi söyleyenlerdir…’ İnsanların barış içinde aynı topraklarda birlikte yaşayabilmenin şartını tek dil konuşmaya bağlamak saflık olur. Hakeza bir dili öğrenmek için kendi dilini terk etme zorunluluğu algısı da öyledir. İstediğiniz kadar tek dil konuşun, eğer aşkın insanlar yaratamamışsanız iç çatışmalarınız kaçınılmaz, huzursuzluk veren olaylarınız sürekli olacaktır. Aksi durum doğru olsaydı, ülkemizde;
-1980 öncesi 70’li yıllarda ortalama yirmi gencimiz sokak ortalarında birbirlerini kurşunlayarak öldürmez,
-15 Temmuz’da bunca kelli felli insan aklını peynir ekmekle yemez,
-İslam’ın bunca esenlik çağrılarına rağmen İslam coğrafyası kan gölüne dönmez,
– Her Cuma hutbesi hatibin adalet ve iyilik çağrılarıyla bitiyor olmasına rağmen haksızlık ve kötülük her geçen gün artmaz,
-Bunca cehalet her dakika peydahlanmaz
-Ve coğrafyamız güllük gülistanlık olurdu.
Çanakkale’de yan yana yatan onca insan evladı aynı dili konuşmuyordu şüphesiz ama aynı aşkınlığa sahiptiler. Hatta Çanakkale savaşını Allah’ın izniyle zafere çeviren 57. Alayı oluşturanların çoğu Adapazarı, Amasya, Balıkesir, Bursa, Düzce, Samsun, Sinop, Sivas vs. yörelerinden giden Çerkeslerin çoğunlukta olduğunu işitmiştim. Kim bilir bunların çoğu o zamanlar Türkçeyi doğru dürüst bilmiyorlardı bile, Suriye cephesinde esir düşen rahmetli dedem Hamdi Lhaş, Sarıkamış’ta gazi olan rahmetli ağabeyi Can Mırza ve savaştan dönemeyen diğer üç şehidimiz, köyümüzden seferberliğe katıldığı söylenen 98 köylümüz gibi.
20. yy’ın 2. çeyreğinde (1928) başlayan “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları ne etnik sorunları çözdü ne de Türkçe okutulan ezanlar ve Türkçe ibadetler din sorununu çözdü. Tam tersine bazı kesimlerde nefreti körükledi ve katmerleştirdi.
Branşım olması sebebiyle yıllarca Türkçe dersini keyfini yaşayarak işledim. Bu dilde şiirler yazdım, yazılarımı yazıyorum. Adyge dili anadilim; onu kullanırken bir dilin sizinle nasıl konuşabileceğini anlıyorsunuz. Adyge dili adeta kendini size anlatır, adeta kelimelerle resim çizersiniz. Dil size kendini anlatırken ‘anlamadım’ ortadan kalkar. Haz duyarsınız. Orijinal bir dilin olabilecek tüm özelliklerini onda görürsünüz. Yerden, gökten, denizden rüzgârdan, ormandan, sulardan, kuşlardan tabiatın her köşesinden tınılar duyarsınız. Doğanın bir parçası olduğunuzu bilirsiniz. Başka başka dillerde de ne güzellikler var kim bilir ki.
Hangi dil olursa olsun hepsi Allah’ın birer ayetidir. (Rum:22) yeryüzündeki bütün diller güzel, bütün diller insanlığın ortak mirasıdır. Bugüne kadar altı ayrı dilin eğitimini aldım, keşke bugün altısını da konuşabiliyor olsaydım.
Ubıh dili Kafkas dillerinden Adyge dilinin bir kolu. G. Dumêzil’in verilerine göre 82 sessiz ve 3 sesli olmak üzere 85 sesten oluşan bir dil. Ubıh dili bu topraklarda öldü diğer onlarca dil gibi. Okulların açıldığı şu günlerde hatırlatmak istedim: Diller, sadece ortaokullarda ve sadece isteyen on kişi bir araya gelsin de isterlerse iki saat ders veririz, mantığıyla öğretilemez. Bu durum insanda kendi kaderine terkedilmiş hissi yaratıyor. Baş döndürücü gelişen dijital dünyasında, ciddi devlet desteği olmadan az konuşulan dillerin yaşaması mümkün değil. Yarın Ubıhça gibi başka dillere ağıt yakmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Çeşitli yazılarımda farklı dillerden alınmış kelimeleri Adyge dilinde tahlil etmemin nedeni Adyge diline dikkatleri çekmek, onun kadim güzelliğini ve gücünü göstermek, Ubıhça’nın akıbetine düşmesinin önüne geçmek içindir.
Anadolu’da risk altında yaşayan daha birçok dil vardır. Her bir dil bir millet, milletler ölmesin ve tüm dillere sahip çıkalım. Ölmesi gereken kötülüklerdir. Kötüler bile ölmesin ama kötülükler ellerinden alınsın, belki bir gün güzelleşirler ve aşkın hale gelebilirler. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ama hepimiz mükemmel olmaya uğraşmak zorundayız. Ülkemizde demokratikleşme adına, son on beş yılda az şeyler yapılmadı şüphesiz ama insanlarımız daha iyilerini hakkediyorlar. Ufak dokunuşlar çok şeyleri güzelleştirebilir, buna inanın.
Sayın cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde kullandığı bir cümleyi hatırlatmak istiyorum: ‘Asimilasyon insanlık suçudur’ demişti. Müthiş bir ifade. Bana heyecan vermişti. Hatta o dönem Kaf-Fed kongresinde döviz olarak da kullanılmıştı. Şimdi de anayasamızda nefret suçu kondu, bu konuda devlet kimseyi ötelemez, öteleyemez. Güzel şeyler bunlar. Demokrasinin gereği de budur zaten.
Bugünkü Türkiye dünkünden güzel, yarınki Türkiye de bugünkünden güzel olacaktır. Yeter ki herkes aşkın insan olma gayretinden vaz geçmesin, umudunu yitirmesin. Bir Adyge atasözü, Гор к1одымэ шэр чъэрэп / umut yiterse at koşmaz, der. Ben bu kanıdayım. HERKES, DİLLER ÖLMESİN, DİYE KENDİ DİLİNE SAHİP ÇIKMALIDIR. Katılıp katılmamak her bireyin kendine kalmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -12

Pala Pala1 halkıyla ilgili elimizde yeterince bilgi yoktur. Kastamonu ve çevresinde yaşamış, Hititlerin etkisinde küçük bir krallık. Dili konusunda da yeterince bilgi sahibi değiliz....

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -11

Assuva (Aşuwa)1 Assuva, Batı Anadolu bölgesinde 22 şehir devletinin Hititlerin baskılarına karşı oluşturdukları askeri, siyasi güç birliği için kullanılan bir ifade. Bu konfederasyonun varlığıyla birlikte...

Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -10

Değerli okurlarım, bu köşe yazısı ile birlikte aynı başlık altındaki seri yazılarımın onuncusunu okumuş olacaksınız. Tüm çalışmalarım Adigece referanslı, Otej Teoremi esaslı etimolojik çalışmalardır....

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img