Anadilinin anlamı ve değeri anlaşıldıktan sonra, 1999 yılı kasım ayında UNESCO Genel Konferansı’nda, 21 Şubat, Dünya Anadili Günü ilan edildi. O tarihten bu yana, 20 yıldır, 21 Şubat, DÜNYA ANADİL GÜNÜ olarak kutlanmaktadır.
Ancak dünya dilleri arasında ADIĞABZE’nin ayrı bir yeri ve farklı bir hikâyesi var. Her şeyden evvel, ADIĞABZE, çok eski ve köklü bir kültüre sahip Adige halkının, ses zenginliği ve fonetik yapısıyla farklı özellikleri olan bir dil.
Buna karşın, çok eski tarih dönemlerinde, Hattiler zamanında, o çağın şartlarına göre var olduğu bilinen yazım alfabesinin işlevini yitirdikten sonra, yerine yeni bir alfabenin ikame edilmediği, ancak sözlü edebiyatın ve kültürün olağanüstü güçlü bir şekilde devam ettiği görülmektedir.
Modern çağlara yaklaşırken, uluslararası ilişkiler arttıkça, ortak dil ve yazılı ilişki ihtiyacı da arttı. Bu nedenle 19. yüzyıl başlarından itibaren, yazışma dili için alfabe arayışları başladı. Arap, Latin ve Kiril harflerine dayalı muhtelif alfabe denemeleri yapıldı.
Sonunda, Bersey Vumar tarafından hazırlanan Arap harfleri temelli, ÇERKES DİLİ’NİN HARFLERİ adlı alfabe, 14 Mart 1853’te Tiflis’te basıldı ve kullanılmaya başladı. Bu nedenle 14 Mart günü Adigey Cumhuriyeti tarafından, Adigelerin Anadil Günü kabul edilmiş bulunuyor.
Adigey Cumhuriyeti, 1864’ten bu yana Kiril Alfabesi’ni kullanan Rus yönetimlerinin sahası içinde bulunmaktadır. Bugün Rusya Federasyonu’na bağlı bir federe cumhuriyettir. Dolayısıyla Sovyetler Birliği döneminde gelişen yazılı edebiyat ve külliyatın tamamı Kiril’e dayalı Adige Alfabesi’yle yazılmıştır ve böyle devam etmesi gerekiyor.
Ancak yeryüzünde yok olma aşamasına girmiş diller arasında sayılan Adığabze’nin, hangi alfabeyle olursa olsun, daha fazla konuşulur, okunur ve yazılır hale gelmesi önceliğimiz olmalıdır. Anavatanda yerleşik halktan çok daha fazla nüfusu olan ve çoğu Latin Alfabesi’ni kullanan ülkelerde dağınık bulunan diasporanın Latin alfabesini kullanmayı tercih etmesi çok normaldir.
Bu telaş ve endişeler yaşanırken, farklı görüş ve düşünceler çerçevesinde, alfabe tartışmaları da gündeme gelebiliyor. Yerleşik literatürde, Kiril temelli alfabeden vazgeçip başka alfabelere geçiş bu aşamada düşünülemez. Ancak, dili daha kolay öğretme, daha fazla konuşulur hale getirme konusundaki çalışmalara da saygı duyulması, destek olunması gerekir.
H. Yaşar Nogay