Müslüman Araplar hakkında konuştu, Müslüman Türkler hakkında konuştu, Müslüman?! Farslar hakkında konuştu, Müslüman Çerkesler hakkında sustu ve öte âleme göçtü.
Cevdet Said, Türk medyasına verdiği bir röportajda “Muhalifler silahla mücadele ediyor. Silah pisliktir. Ellerine hiç silah almamaları gerekirdi. Kurşun atanlara gül atmalıydılar. Ben olsam karımı, çocuklarımı öldürseler bile öyle yapardım. Devrim peşinde koşanlar iktidara gelince firavunlaşacaklar” demişti.* “Suudi Arabistan firavunlaştı. Katar, BAE de öyle. İran da firavunlaştı, tıpkı Osmanlı gibi. Osmanlı da firavun yönetimiydi; silahla geldi, silahla yönetti ve silahla gitti” diye devam etmişti Cevdet Said. “Halkın silahtan başka çaresi kalmadı” diye itiraz eden muhabire şöyle çıkışmıştı: “Siz Türkler silahtan başka bir şey bilmiyorsunuz.”
Çerkes Memlûk Devleti de firavunlaşmış mıydı Said’e göre? Memlûkler hakkında neler düşünüyordu Cevdet Said? Fikirlerini bizlerle paylaştı mı daha önce?
Yazılı görsel medyada Cevdet Said hakkında verilen kısa tanıtım bilgilerindeki temel unsur şu: Savaş ve şiddet karşıtı âlim…
Rahmetli Çerkes Cevdet Said’in 1763-1864 yılları arasındaki Çerkes-Rus Savaşı ile ilgili bir değerlendirme yaptığını duyanımız, bilenimiz var mıdır? Said bu savaşın da lüzumsuz olduğunu ve Çerkeslere zarar verdiğini mi düşünmekteydi? Öyle ise; bunu hangi saiklere dayandırmaktaydı?
Çerkes camiasında Şeyh Şamil’in Osmanlı, Rus Çarlığı gibi devletlerle işbirliği içinde olduğunu ve hem Rus Çarlığı’nın hem de Osmanlı’nın çıkarları adına suni bir Çerkes-Rus savaşı çıkarıldığını, bu ihanetin başrol oyuncularından birinin Şeyh Şamil olduğunu düşünenler de vardır. Acaba rahmetli de böyle mi düşünüyordu? Hiç gündem etti mi? Kendisine bu konuları sual eden Müslüman muhafazakâr Çerkeslerimiz oldu mu?
Cevdet Said’in Türkiye’deki Müslüman camiada ufak tefek sorgulamalar ve homurdanmalar dışında kapsamlıca irdelendiğine ve önemli sonuçlara varıldığına henüz şahit olmadım. Çerkeslerin ise “Büyük insan, büyük âlim Çerkes Cevdet Said” söylemi dışında değerlendirmeler yaptıklarına pek rastlamadım. Bu noktada Mustafa Özcan’ın “Çerkes-Zade Cevdet Said’in Ardından” başlıklı yazısı gözüme ilişti**. Yazının ilk üç cümlesinde Çerkeslerin kabaca “Osmanlı ve Türkiye’ye hizmet etmiş, Ürdün’de tebe-i sadıka olmuş, bulundukları devletlere istihbarat elemanı olarak hizmet etmiş ve bir de asabiyetlerini (aynı soydan gelenler veya bir başka sebeple aralarında yakınlık bulunanlar, kimlik, aidiyet) kiraya vermiş olanlar” olarak tasniflemesi dikkat çekicidir.
Said’in savaş ve şiddet karşıtlığı ne kadar isabetlidir ne kadar değildir, hangi şart ve zeminlerde haklı görülebilir, hangi durumlarda görülemez irdelemeleri bu yazının konusu değildir.
Müslüman bir Çerkes olan Cevdet Said, inancı gereği en azından dünyadaki tüm Müslüman Çerkesler adına, onların sorunlarına yönelik fikri bir sorgulama içine girmiş, bu sorgulamalardan edindiği neticeleri Müslüman Çerkes kardeşlerinin selameti için deklare etmiş midir?
İsrailli Müslüman Çerkesler hakkında ne düşünmekteydi rahmetli Cevdet Said? Son Çeçen-Rus Savaşı’na bakışı nasıldı? Bu savaşın da Çeçenler aleyhine olan lüzumsuz bir savaş, bir hata ya da aldanma olduğunu mu düşünüyordu? Çeçenler; Türkiye, Rusya ve diğer birtakım unsurların çıkarları için kullanılmışlar mıydı? Bu savaştaki Selefi, Vehhabi/Arap Vehhabiler etkisi hakkındaki fikri neydi örnek olarak? Yeni nesil gençler “Çeçen savaşındaki Vehhabiler” konusunu neden Dilipak’ın satır aralarında ya da YouYube video konuşmalarındaki iki-üç cümle üzerinden öğrenirler de dünyaca ünlü Suriyeli Çerkes âlim Cevdet Said’den dinleme şerefine nail olamazlar?..
Doğrusuyla yanlışıyla, günahıyla sevabıyla göçüp gitti Cevdet Said. Henüz göçmemiş olan, hayat limanında soluklanmaya devam eden Türkiyeli muhafazakâr Çerkesler ne durumdalar peki?
Biat ile bağlı oldukları cemaatlerin bir dediğini iki etmeden yerine mi getiriyorlar? “Türk milliyetçiliği soslu İslam” anlayışı ile statükoya olan bağlılıklarını mı ifade ediyorlar? Çerkes kimliğine olan aidiyetlerini ve bunun getireceği sorumlulukları reddedebilmek için ümmetçiliği-Müslümanlığı mı bahane ediyorlar? Statüko ve cemaat bağlılıklarının sağladığı dünyevi konfordan taviz vermek çok zor gelip ter dökmek, bir şeyleri ve birilerini karşılarına almak, risk almak ve mücadele etmekten mi çekiniyorlar? Hem nasıl olsa Müslümanlık ve ahiret hayatı da garanti, öyle değil mi? “Bize öbür tarafta ‘Sen Çerkes misin Arap mısın Türk müsün?’ diye mi soracaklar yahu?” Öyle değil mi?!..
Müslüman Arapların, Müslüman Türklerin, Müslüman Kürtlerin dertleriyle dertlendikten sonra sıra Müslüman Çerkeslerin dertleri ile ilgilenme konusuna gelince garip triplere giren bu zevat, içinde bulunduğumuz ramazan ayından başlamak üzere kendilerini bu konularda muhakeme ve muhasebe etmelidirler.
Geçtiğimiz ay 14 Mart Çerkes Dili ve Yazım Günü kutlandı. “Diller Allah’ın ayetleridir. Varlıklarını devam ettirmeleri için bir katkı da biz sunmalıyız” diyebilmeliler örnek olarak. Adigey’de camiler, müftülük, Adigey ve Krasnodar Bölgesi Müslümanları Manevi İdaresi ve benzeri kurumlar olduğuna göre oralarda hâlâ İslam’a ve Müslümanlara dair nüveler var demektir. “Son durum nedir ve neler yapabiliriz?” diye sorabilirler kendilerine. Mevcut iletişim çağında dünya üzerindeki tüm Müslüman Çerkesler ile ne tür iletişim imkânları oluşturulabilir diye düşünebilir ve ilk olarak onun bunun ajanı, kriptosu, “biatçisi” olmamış; kavmine, kimliğine, ata mirasına faydalı olmak isteyen Türkiyeli muhafazakâr Çerkesler ile “Hangi eksikler üzerine ne tür projeler hayata geçirebiliriz?” sorusuna cevap arayarak işe başlayabilirler.
Vesselam…
*https://sendika.org/2012/12/2013e-mesum-miras-mezhebi-dusmanlik-fehim-tastekin-radikal-76993
**https://www.fikriyat.com/yazarlar/mustafa-ozcan/2022/02/04/cerkes-zade-cevdet-saidin-ardindan