Rahim ağzı kanseri

0
1423

Kocaman bir gülümsemeyle yeniden merhaba 🙂

Mart ayında “Dünya Kadınlar Günü”ne istinaden kadınlarda tarama yöntemleriyle erken saptanması ve tamamen tedavi edilmesi mümkün iki kanser türünden bahsediyorduk. Konunun önemi ve Jıneps’in mart sayısının yoğunluğundan dolayı yazıyı ikiye bölmeyi tercih ettik. Meme kanserinden geçen sayıda bahsetmiştik. Bu ayki yazıda “rahim ağzı kanseri”ne değinelim…

Rahim ağzı (serviks) kanseri, azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde daha sık rastlanmakta olup genellikle 50 yaş civarında görülmekte. Ancak hastaların %20-25’ini 40 yaş altı genç kadınlar oluşturmakta.

En önemli risk faktörü, HPV (İnsan Papilloma Virüsü) enfeksiyonu. Öyle ki rahim ağzı kanseri hastalarının % 98’inde HPV enfeksiyonu saptanmış. Erken yaşta veya çok sayıda doğum yapmak, erken yaşta cinsel ilişkiye başlamak, çokeşlilik (partnerinizin çokeşli olması da riski artırmakta), genital organlarda viral ve bakteriyal enfeksiyonların sıkça görülmesi, sigara içmek, düşük sosyoekonomik düzey, bağışıklık sisteminin zayıf olması, C ve A vitamini eksikliği rahim ağzı kanserine zemin hazırlamakta.

Rahim ağzı kanserinin erken döneminde sıklıkla hiçbir belirtisi yoktur. Belirtiler ortaya çıktığında kanser genellikle ilerlemiştir. Erken evrelerde nadiren lekelenme tarzı kanama, cinsel ilişki sırasında ağrı-kanama, düzensiz-değişik aralıklarla kanamalar, menopoz sonrası kanama, kötü kokulu vajinal akıntılar görülebilir. Bu durumda hemen bir doktora başvurmak gerekir. Tanıda gecikildiğinde kanama miktarında kansızlığa neden olacak kadar artış, vücudun alt bölgelerinde, özellikle bacaklarda ağrı ve şişlik, vajinadan idrar veya dışkı gelmesi, idrar yolları tıkanıklıklarına bağlı böbrek yetmezliği gibi belirtiler gelişebilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu belirtiler kanserin geç evresinde görülmekte; bizim hedefimizse kanseri erken evrede hatta ortaya çıkmadan saptamak ve mümkünse engel olmak…

Rahim ağzı kanseri erken dönemde saptandığında tamamen tedavi edilebilmekte, organ koruyucu cerrahiyle kişinin doğurganlığı korunabilmekte. Erken tanı almış kadınların tanı konduktan sonraki 5 yıllık sağ kalımları % 92 gibi yüksek düzeylerdeyken gecikilen vakalarda ölümcül olabilmekte. En önemli risk faktörü olan HPV virüsünden korunmak için önlemler almanın (cinsel ilişkide bariyer yöntemler kullanmak), sigarayı bırakmanın, Akdeniz tipi beslenmenin, özellikle folik asit, B vitamini ve karoten gibi vitaminleri içeren sebze-meyve ağırlıklı besinler tüketmenin rahim ağzı kanserinden korunmada etkili olduğu savunulmakta.

Bunların dışında, literatür verileriyle desteklenen rahim ağzı kanserinden korunmada etkili birincil (aşılama) ve ikincil (tarama) korunma yöntemleri mevcut. Aşılama, hastalığın primer nedeni olan HPV’ye (tip 16 ve 18) karşı yapılmakta (bu bahsettiğimiz ikili aşılama, bunun 4’lü, henüz Türkiye’de kullanıma girmeyen 9’lu tipleri de mevcut) ve 12 yaşından itibaren kız çocukları ve kadınların rahim ağzı kanser aşısı olması önerilmekte. İdeal aşılama zamanı, cinsel deneyim başlamadan, yani HPV virüsü ile temas olmadan önceki dönem. 9-14 yaş aralığındaki kişilere en az altı ay arayla iki doz, 15-26 yaş arasında ise üç doz aşı önerilmekte. 45 yaşa kadar rahim ağzı kanseri aşısı erkeklere de önerilmekte; çünkü HPV erkeklerde de bazı kanser türlerine yol açmakta ve taşıyıcılıkla kadına HPV aktarımına neden olmakta. Rahim ağzı kanseri aşılarını yaptıran kadın ve erkeklerin, aşıların içerdiği HPV tiplerine karşı % 100’e yakın, ömür boyu bağışıklık kazandığı kabul edilir.

İkincil korunma yöntemlerinin başında “smear testi” yer almakta. Basit ve ağrısız bir tarama işlemi olan smear testi ile henüz kanser gelişmeden yıllar önce hücresel değişiklikler saptanabilmekte ve kanser gelişmeden müdahale edilmekte. 21 yaş üzerindeki aktif cinsel yaşamı başlamış tüm kadınların yılda bir kez smear testi yaptırmaları gerekir. Eğer aktif cinsel yaşam bu yaştan önce başlamışsa, başlanan yaştan itibaren ilk üç yıl içinde smear testi yapılması önerilir. Testler menopoz sonrasında da uygulanmalı. 65 yaşından sonra, hastanın o zamana kadar en az üç smear testi normalse, doktor kararıyla smear testlerine son verilebilir. Amerikan Kanser Derneği, HPV aşısı yaptıran kadınların da kendi yaş aralığındaki kadınlara önerilen aralıklarla smear yaptırmasını savunmakta. Smear testinde şüpheli bir durum varlığında, test daha sık aralıklarla yapılabilir ya da ileri tetkik uygulanabilir.

“Kolposkopi” ise dürbüne benzer özel bir aletle rahim ağzına bakılarak burayı döşeyen epitelin büyütülerek incelenmesidir. Hücrelerde başlayan bozulma kolposkop muayenesiyle görülerek takip edilebilir. Smear’le birleştirildiğinde etkinliği artar. Kesin tanı için şüpheli alandan biyopsi alınır ve evreleme için radyolojik yöntemlere başvurulur.

Özetle, değiştirilebilir risk faktörlerini düzenleyerek ve tarama programlarına uyarak meme ve rahim ağzı kanserinden korunmak mümkün. Her iki kanserden kaçınmak için sigarayı bırakın, Akdeniz tipi beslenmeyi alışkanlık edinin – eti kısıtlayın, sebze-meyve ağırlıklı beslenin, yağ tüketimini azaltın. Tam da bizim millete uygun diyet 🙂

Meme kanserinden kaçınmak için 30 yaşından önce anne olun, çocuğunuzu bol bol emzirin, kadınlık hormon ilaçlarından (tıbbi gerekçe olmadıkça) uzak durun, aylık kendi meme muayenenizi yapın, mamografi taramalarınızı aksatmayın. Rahim ağzı kanserinden kaçınmak içinse HPV aşısı yaptırın, yıllık smear taramalarınızı ihmal etmeyin lütfen.

Bahsetmesem olmaz 🙂 14 Mart “Adige Dil Günü” olmasının yanı sıra “Dünya Böbrek Günü” ve “Tıp Bayramı” olarak da kutlanmakta. Dilin öneminden bahsetmek bana düşmez, bunu anlatacak thamade’lerimiz var ama bir sağlık çalışanı olarak hastalıklarınızın olduğu kadar sağlığınızın da farkında olun – olmaya çalışın en azından 🙂

Türk Nefroloji Derneği’nin yaptığı bir tarama çalışmasında Türkiye’de her 6-7 erişkinden 1’inde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı saptanmıştır. Daha önemlisi, hastalığın farkındalığının % 10’un altında olduğu ve olguların çoğunun son dönem böbrek hastalığına ilerlediği bildirilmekte. Kronik böbrek hastalığından korunmak için; düzenli egzersiz yapın, sağlıklı beslenin ve vücut ağırlığınızı koruyun, tuzu azaltın, yeterli sıvı alın, sigara içmeyin, gereksiz ilaç kullanımından kaçının, kan basıncı ve kan şekerinizi düzenli olarak ölçtürün, risk grubundaysanız böbreklerinizi düzenli kontrol ettirin lütfen.

Veeeee 14 Mart “Tıp Bayramı”nın kutlanmasına öncülük eden Adige cerrah Hikmet Boran’ı burada saygıyla anmak istiyorum. 1. Dünya Savaşı sırasında İngiliz birlikleri Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye el koyduklarında henüz 3. sınıf öğrencisiyken, 14 Mart 1919 tarihinde, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin o güne kadar hiç yapılmayan “92. yıldönümü kutlaması” adı altında tıbbiyelileri bir araya getiren grubun içinde yer almış ve tıp öğrencilerinin temsilcisi olarak Sivas Kongresi’ne gönderilmiştir. 1919’daki o kutlama ilk Tıp Bayramı kabul edilir. Tabip Yarbay Hikmet Boran 1944 yılında adına ağıtlar yakılan Sarıkamış şehitlerini kurtarmaya çalışırken rahatsızlanmış ve 44 yaşında İstanbul’da sanatoryumda vefat etmiştir. Mezarı İstanbul Karacaahmet Şehitliği’ndedir. Hikmet Boran, sunucu Orhan Boran’ın babası ve adını tarihe yazdıran Adigelerdendir. Saygı ve minnetle…

Son not: Bu özel günleri lütfen tek bir güne hapsetmeyin. Ha bir de sağlık çalışanlarına daha anlayışlı davranın lütfen 🙂 Sağlıcakla, sevgiyle kalın…

Sayı: 2019 04
Yayınlanma Tarihi: 2019-04-01 00:00:00

Önceki İçerikCHP’nin Kadıköy belediye başkan adayı, Jıneps’i ziyaret etti
Sonraki İçerikBaşlarken
Dr. Hajbeviko Fatma Yılmaz
20 Ocak 1977’de Kayseri Pınarbaşı’nda doğdum. İlkokulu Kayseri Ahmet Paşa İlkokulu’nda, orta-lise eğitimimi Kayseri Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi’nde aldım. Tıp eğitimimi 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Uzmanlık eğitimimi, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda 2014’te tamamladım. 2019 yılında Türk Nöroloji Derneği Nöroradyoloji Diploması’nı aldım. Türk Tabipler Birliği, Türk Nöroradyoloji Derneği ve KAHEV üyesiyim.