Süha Baytekin
“Çerkes Sürgünnamesi” bir halkın 60 yıl içinde art arda yaşadığı üç dramı anlatıyor. Anavatan’dan sürülüş, Balkanlardan sürülüş ve Gönen-Manyas Sürgünü…
Ama bu bir tarih kitabı değil. Edebi bir eser de değil. Her iki kalıba da oturmamakla birlikte, yapıtaşları bu iki türden alınma. Bu nasıl oluyor? Yazarın, atalarından miras kalan toplumsal acıları usule değil esasa odaklanarak olanca yoğunluğuyla okurlarına aktarma gayretinden. Çünkü Baytekin okurlarını, kendi içinde yaşadığı atmosfere çekebilmek için her iki formatı da sadece bir atlama taşı olarak kullanıyor.
Bunun için de hem bilgilendiriyor, hem de hikâye kalıbında sahneye sürdüğü kahramanlarla okurlarını duygulandırıyor. Bilgi içeren bu duygu yoğunlaşması ile de amacına ulaşıyor, istediği empatiyi uyandırıyor.
Kitap “İsimsiz mezarlarda yatanlara” ithaf edilmiş. Çünkü vatan uğruna verilen mücadelede, soykırım ve sürgünde, sürgün sonrası kamplarda, sokaklarda, tarlalarda, çayırlarda, iskân için dağıtım yapılırken yollarda, Osmanlı’nın savaştığı her cephede, bastırılması gereken her isyanda, Kurtuluş Savaşı’nda, Gönen-Manyas Sürgünü’nde, dağda, bayırda, velhasıl her yerde o kadar çok isimsiz mezarlarımız var ki.
Bu masum ve mazlum, ama her zaman kahraman ve onurlu insanları daha iyi anlamak için yapılmış samimi bir çalışma “Çerkes Sürgünnamesi”.