Nart Destanı’nda ensestin mitolojik anlamı
Sunuş: Şatana’nın evlendiği Wırıjmæg onun anneden bir kardeşiydi. Bu tür kardeş / akraba evliliği hikâyeleri tüm mitlerde ve dinlerde mevcuttur. Ya tanrıların ya da ilk insanların kaynağı olarak hep bu tür ilişkiler, mecburen, anılır. Bir keresinde Nart Destanları’nı okuyup “bu ne sapıklık, bizim kültürümüzde, dinimizde yasak bunlar kimler uydurmuş bunları?” diyen (sonra da, Nart Destanları kitabını önerdiğimiz için de bizi bu tür ilişkilere teşne sayıp camiadan kopan) birine şahit olmuştum. Oysaki Oset kültürünün en büyük kaynağı ve kayda geçmiş halidir Nart Destanları ve ata dinlerinde de sonradan bazılarının edindikleri İbrahimi dinlerde de tanrısal varlıklar ya da ilk insanlar hep bu şekilde: ensest ile dünyaya gelmiş olarak, açıklanır. Mitolojik ya da dini hikâyelerin bugünkü ahlaki ve etik standartlara uymasını beklemek bunların sembolik anlamlarını değerlendirememekten kaynaklı bir eğitimsizlik belirtisinden başka bir şey değildir. Bu konuda yazılmış EB Satsaev’in bir makalesine denk gelince çevirmek ve sadeleştirerek sizlerle paylaşmak istedim, umarım insanlarımızın Nart Destanları’nı anlamlandımalarına ve genelde bu tür metinlere yaklaşım tarzlarında bir gelişmeye katkısı olur.
Atsætı Ufuk Güneş
Nart Kahramanlık Destanı, Kafkas halklarının antik kültürünün en büyük anıtı olarak kabul edilir. Kafkas halklarının çoğuna yayılmış olan Nart Destanı’nın en geniş kapsam ve zenginlik içinde korunduğu halk Osetlerdir. Osetya dışında, Nart Destanları’nın özellikle yaygın olduğu Kafkasya halklarının başında Abhazlar ve Adigeler gelir. Bununla birlikte, Kafkasya’nın farklı halkları arasında, bu efsaneler özgünlükleriyle, -yapı, stil, sanatsal ve görsel araçlarla- ayırt edilir.
Nart Destanı’nın farklı halkların versiyonlarının karşılaştırmalı bir analizi, bu versiyonların farklı halkların içinde bağımsız olarak ortaya çıkmış olamayacakları sonucuna varır. Bağımsız olarak tekil temalar ve görüntüler ortaya çıkabilir ancak temel prensipler her zaman korunur. Nartlar çok eski zamanlara dayanan mitolojik bir temele kurulmuş arkaik bir destandır. Destan tek bir merkezde ortaya çıktı ve çevresinde efsanelerin gelişimi durmadı ve farklı versiyonlar ortaya çıktı. Birçok önde gelen bilim insanına göre, Nart Destanı’nın ilk temeli İrani idi ve kadim İran toplumundaki Osetlerin ataları arasında oluştu. Birçok komşu halk Osetlerden aldıkları destanı değiştirdiler, zenginleştirdiler ya da bir şeylerini kaybettiler, sonuçta farklı birer ahlaki renk verdiler ona. [1: 298-9; 2:161-2]
Nart Destanlarının oluşumu ve gelişimi, ilkel komünal sistemden başlayıp feodal düzene uzanan birkaç bin yıl boyuna yayılıyor. Destanlarda uzak geçmişin gerçeklerinin ve tarihi olayların yankısını bulabiliriz. Osetler arasında eskiden yazılı tarih geleneğinin bulunmamasından dolayı Nart destanı, Oset halkının tarihi geçmişini, yaşam tarzlarını, dünya görüşlerini ve karakterlerini incelemek için paha biçilmez bir kaynaktır. Oset Nart Destanı, dünya halklarının destansı eserleri arasında olağanüstü bir yere sahiptir. Osetya dışında, Nart Destanları söz konusu olduğunda benzer öneme sahip ikinci bir yaratı odağı da Adigey’dir. Bununla birlikte, Osetlerden farklı olarak Adige Nart Destanları’nın taşıyıcısı ve sanatçıları, profesyonel halk ozanları – şarkıcıları ve hikâye anlatıcılarıydı. Osetlerde ise tamamen farklı bir durum görülmektedir. Onların profesyonel hikâye anlatıcıları yoktu. Oset hikâye anlatıcıları kabilelerindeki diğer insanlardan farklı değildi ve kendi hanelerinin geçimlerini başkaları gibi yüklenmiş insanlardı. Aldıkları hediyeler önemsiz ve seyrekti. Osetya’nın farklı yerlerinden derlenen efsanelerin adı sanı bilinmeyen hikâye anlatıcılarının kimliklerini dikkate alarak, öykü anlatıcılarının hikâyeleri düzenlemekle ilgilenmediği, anlamlarını değiştirmediği ve değişen ahlaki ve etik standartlara göre eğip bükmedikleri sonucuna varılabilir. Oset efsaneleri, kısa ve öz olmaları, basitlikleri ve hatta sanatsal ve grafik araçlarının ekonomik kullanımı, dahası yokluğu ile farklılaşırlar. [1: 297] Varılacak sonuç, Nart Destanı’nın Osetçe versiyonunun, Adigece de dahil olmak üzere, diğer versiyonlarla karşılaştırıldığında en arkaik olduğu yönündedir.
Nart Efsaneleri, yaratıcılarının etik görüşlerini kapsamlı bir şekilde yansıtıyordu. Nartların ahlaki kurallarının temel ilkeleri özgürlük, onur, halkın çıkarlarının korunması, orantılılık duygusu ve kadına saygıdır. Nartlar bu söze bağlılık, görevin kutsallığı, özgürlük aşkı, doğruluk ve dürüstlük ile ayırt edilirler. Bütün bu nitelikler Osetler arasında halen daha çok takdir edilmektedir. Bununla birlikte, Oset Nart Efsaneleri’nde, Osetlerin ideallerine en azından son birkaç yüzyıl boyunca hiç uymayan motifler de vardır. Bu motiflerin korunması, Oset Nart Efsaneleri’nin derin arkaik doğasına tanıklık eden inanılmaz bir olgudur. Oset halkı, Oset halkının geliştirdiği ahlaki ve etik standartlarıyla tam uyumsuzluğu nedeniyle, ortadan kalkması beklenen bu motifleri mucizevi bir şekilde korumuştur. Bilinen skandal durumlarından biri Şatana (Сатана // Setenay) imajıyla bağlantılıdır.
Şatana, Nart dünyasının merkezinde ve olayların odağında yer alan halkın gerçek annesidir. Bütün konular bir şekilde ona bağlanır. Onun katılımı ve tavsiyesi olmayan tek bir önemli yoktur [1: 160]. Şatana bilgedir, geleceği görür, zor zamanlarda Nartlara yardım eder. Şatana’ın lütfu sınır tanımaz ve masasının bolluğu bir atasözü haline gelmiştir. Oset dilinde bir kadına yapılabilecek en büyük övgü, ona Şatana (gibisin) demektir. Özetle, Şatana figürü Oset Nart Destanı’nda haklı olarak en dikkat çekici ve en parlak olanıdır [3: 36-7]. Şatana mucizevi bir şekilde doğdu. Babası göksel Waştırci, annesi suların efendisi Donbettır’ın kızı Zæraşşæ’dır.* Şatana’nın doğuşu da bir skandaldı. Gerçek şu ki, göksel Waştırci Zæraşşæ’nın cesedini geçici olarak canlandırdı ve beraber oldu. Bir süre sonra, müteveffa Zæraşşæ’nin mezarında Şatana bebek ile beraber ilk dünyevi köpek yavrusu ve at tayı da bulundu. Wırıjmæg (Уырызмæг) ve Şatana’ın efsanesi, bize Efsanelerin ana karakterin doğması ve dünyevi ilk at ve ilk köpeğin doğumunu anlatır. Bunların hepsi göksel Waştırci ile onun göksel atı ve göksel köpeğinden türemişlerdir. İlk insanın ortaya çıkışını (anthropogonic) ve bir soyun / milletin ortaya çıkışını (ethnogonic) konu alan bu efsanelere ilk at ve köpeğin ortaya çıkması efsanelerinin dahil edilmesi, büyük olasılıkla Osetler – İskitler, Sarmatlar ve Alanların atalarının yaşamında bu evcil hayvanların özel önemi ile açıklanmalıdır [3: 39-40].
Nart Efsaneleri’ndeki bir başka skandal olay da Şatana imgesi ile bağlantılıdır: Wırıjmæg’ın anadan bir kız kardeşi Şatana’la evlenmesi. Osetya yaşamında, bu tür ensest ilişkiler kesinlikle kabul edilemez. Dünyada Osetler arasında olduğu kadar her türlü ensest ilişkisinin yasak olduğu bir millet ile karşılaşmak neredeyse imkansızdır, burada çok uzak akrabalar arasında bile evlilik yasaklanmıştır. Evliliğe izin verilmeyen akrabalar sadece kendi sülale üyeleri değildir: anne sülalesinin üyeleriyle de, büyükannenin ve anneannenin sülalelerinin üyeleriyle de evlenmek yasaktır! Yani, çok geniş bir çember dahilinde kan bağı olanlarla evlenilemez. Hele ki kız kardeşle evlilik Osetlerin gözünde kesinlikle kabul edilemez bir olaydır! Mantığa aykırı olarak, Osetler destanlarında, günümüzde dünya epik çalışmalarında özgün bir fenomen olan, bu bölümü korudular ve günümüze kadar aktardılar. Tüm bunlara ek olarak, tarif edilen ensestin en sevdiğiniz kahramanlar tarafından gerçekleştirildiği de unutulmamalıdır [4: 22-6]. Nart destanında anlatılan ensestin kahramanları Wırıjmæg ve Şatana’nın (bu ve diğer skandal bölümler hariç) Osetler arasında idealleştirildikleri ve birer rol modeli oldukları da not edilmelidir.
Bu bölümün kökenleri kadim Hint-Avrupa mitolojisinde aranmalıdır. Burada bir erkek ve kız kardeşin evliliği ortak bir motiftir. Eski Hint mitolojisindeki ilk insan çifti olarak olarak tasvir edilen Ölüm Tanrısı Yama ve Yaşam Tanrıçası Yami erkek ve kız kardeşlerdi. Antik Yunan mitolojisinde Kronos’un eşi Rhea aynı zamanda kız kardeşidir, yine onların çocukları Zeus ve Hera da birbirleriyle evlenmişlerdir. Eski İran Zerdüştçülüğü’ndeki yaratılış mitlerinde de Yim ölümlü olmayı seçip eşi ve kız kardeşi Yimak ile insan soyunu başlatan tanrı-insandı, bu liste böyle uzar gider. Bize aktarılan bilgilere göre, ensest eski İran kabileleri arasında biliniyordu, ancak sıradan halka dair değil sadece hanedana ait bir karakteri vardı: yani liderin kendi kız kardeşiyle evlenmesinin sonucu doğan oğlu varisi olurdu. Böylece, Nart Efsanesi’nde, Hint-Avrupa mitolojilerinde de görülen bu eski geleneğin izleri mevcuttur. Antik tarihçilere göre İskitler arasında da ensest evlilikler yaşandı.
Mitolojide ensestle çok sık karşılaşılır ve bu ilişkiler bazı özel durumlar veya enseste farklı nedenlerle duyulan ihtiyaç nedeniyle meşrulaştırılır. Ensest evlilikleri, örneğin İnkalar veya Firavunlar arasında olduğu gibi, genellikle kraliyet gelenekleriyle ve asil kanı korumak ile ilişkilendirildi. Arkaik mitolojilerdeki hikâyelerde ensest kesin bir yasak olarak sunulur. Ancak aynı kahramanın ata olarak kutsal bir ensest içinde yer alması gibi durumlar da vardır. Kahramanlık mitlerinde, ensest, kahramanın artan erotizminin bir tezahürü olarak ortaya çıkar, onun özel gücünü gösterir. Gelişmiş mitolojilerdeki en karakteristik ensest hikâyelerinde bu bir suç olarak görülür, bundan kaçınma arzusu belirgindir ve buna rağmen ensest en çok, akrabalık bağları ya da birlikte olunan kişinin kimliğine dair, bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Teorik yorumların sayısı ensest ile ilgili konular söz konusu olduğunda diğer mitolojik konulara göre çok daha fazladır. Tarihsel veya etnografik gerçekliğe dair malzemelerde enseste dair açıklamalar bulma girişimleri açıkça zorlama oluyor çünkü ensest hikâyeleri tam olarak yasağın ihlaliyle veya mitolojik zaman ile bağlantılı olarak açıklanır. Efsane, tabu yıkmanın sonuçlarına dikkat çeken, ve bu şekilde tam da tabulara uyma zorunluluğunu ortaya koyan, toplumsal bir düşünce deneyinin bir kurgusal deneyimi olarak işlev görür. Genel olarak, herhangi bir tabu ihlali, hakiki bir seçilmişliğin veya normdan başka sapmaların yanı sıra, yanlış bir öz-yüceltmeye işaret edebilir. Bir kahraman aşırı derecede iyilik veya kötülük ile gelişebilir. Bazı mitolojilerde ensest, medeni insanlığın vahşi doğaya muhalefeti ile veya insanın kökeninin kendiliğindenliğinin (otoktonluğunun/ilahi olmamasının) reddiyesi ile ilişkilidir.
Nart Destanı’nda ensestin kutsal bir anlamı vardır, bu anlam zamanla silikleşip kutsal anlamını yitirdi. Destan’da sadece gerçeklerin bir dükümü var ve ensest sadece şartlar ve mantık tarafından haklı gösteriliyor. Ensest motifine ek olarak, Nart Destanı’nda, Osetlerin ahlaki ve epik normlarına tam olarak aykırı değilse de, en azından onaylanmaya layık olmayan birçok bölüm daha vardır. Ancak Nart kahramanlarının eylemlerini modern ahlak bakış açısıyla değerlendirmek tamamen bilim dışı bir tutum olur. Nart kahramanlarının her birinin davranışı bir şey tarafından belirlenir ve bir şeyi sembolize eder. Oset Nart Destanı, arkaik zamanların dünya görüşlerinin ve ahlaki standartlarının korunması açısından, dünya folklorunda istisnai bir konuma sahiptir.
Ensest hikâyelerinin olay örgüleri gerçekte, derin bir mitolojik karaktere sahiptirler, toplum hayatındaki önemli tarihsel değişimlerle bağlantılı olarak ortaya çıkmış ve daha sonra yeni tarihsel koşullarda yeniden düşünülmüş ve işlenmişlerdir. Bu tür hikâyelerin yüzyıllar boyunca süren popülaritesinin nedenleri o zamanki halk estetiğinin özelliklerinde ve halkın hayatındaki dramatik gerilim tarafından her zaman desteklenmiş olan ilgide aranmalıdır. [5: 8]. Oset Nart Destanı’nı bize sözlü olarak gelen diğer halkların destanlarıyla karşılaştırırsak bunların hiçbirinde epik ve modern normlar arasında böylesi bir farklılık olmadığı not edilmelidir. Nart Destanı, kendi yazılı tarihine sahip olmayan Oset halkının tarihi geçmişini, yaşam tarzlarını, dünya görüşlerini ve karakterlerini incelemek için paha biçilmez kaynaklardan biridir.
Kaynakça: 1. Abaev V.I. Seçilmiş Çalışmalar. Din, Folklor, Edebiyat, 1990. // 2. Dumésile Georges. Oset Destanı ve Mitolojisi, 1976. // 3. Kuzey Osetya Araştırma Enstitüsü’nden Haberler. Cilt X (1), 1945. // 4. Nartlar. Oset Kahramanlık Destanı. Kitap I, 1990. // 5. Putilov B.N. Slav Baladlarının Ensest Hakkındaki Tarihi Kökleri ve Oluşumu, 1964.
*: “Dünya güzeli”, “altın saçlı” Zæraşşæ eşi Ahsartag ve onun ikizi Ahsar’ın cesetlerini gömmesi karşılığında Waştırci ile evlenmeye söz vermiş ancak defin bitince babası Donbettır’ın sualtı krallığına çekilip sözünde durmamıştı. Waştıri arkasından bağırmıştı: “Mezarında bile olsa seni bulup evleneceğim!” Ölmezden evvel Ahsartag’dan olma oğulları Wurıjmæg (Урызмæг) ve Xamıts’a (Хамыц) vasiyet etmişti “üç gün kriptimde (anıt-mezarımda) nöbet tutun, kötü niyetli biri yanıma gelmesin” diye. Son gece oğlu Xamıts Waştırci’nin gökte yükselttiği Bonvarnon’a (Seher Yıldızı) ve köyden gelen müzik seslerine kanıp üç gün doldu diye düğüne katılmak için nöbeti bırakınca göksel Waştırci gelip sihirli kırbacı ile Zæraşşæ’yı canlandırmış ve tüm Nart köylerine dağılan kutsal müzikler eşliğinde herkesin Şimd’e durduğu bir düğünden sonra birlikte olmuşlardı. Daha sonra düğün hediyesi olarak geride bıraktığı ve sonrasında taşlaşan bir at ve köpek koruculuğunda mezarına geri yatırdığı Zæraşşæ’nın mezarından dokuz ay sonra bebek viyaklaması gelince kapağını açmışlar ve dünyalar güzeli bebek Şatana’yı ilk dünyevi köpek olan Arfan (Арфан) ve ilk dünyevi at olan Lama (Лама) ile beraber bulmuşlardı.
***
Bægænı – Бæгæны (2. Bölüm)
SOIGSI Enstitüsü ile Kuzey Osetya gazetesinin ortak projesi olan “A’dan Z’ye Alanlar” dizisinden beşinci makalemiz olan SOIGSI, Tarihi Bilimler Bölümü’nden Ludwig Alekseevich Chibirov (Л.А. Чибиров) ve İrina Alesheevna Bedoeva’nın (И.А. Бедоева) BEGENI // БÆГÆНЫ başlıklı makalesinin çevirisinin ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz. Çevirimi düzelten Sayın Ælbortı İrmæ Akdemir’e teşekkür ederim.
Oset Nart Destanı’nda Bægænı onurlandırılmıştır, ana özel şarkılar adanmıştır. Halk anlatılarında, bu içeceğin icadı efsanevi Şatana’ya atfedilir. Efsaneye göre, bir gün Waştırci, sıcak bir öğleden sonra, Wırıjmæg’ın yaşadığı yerden uzak olmayan bir ağacın altında dinleniyordu. Küçük bir kuş, üstündeki ağaçtan göğsüne düştü. Kuş kendinden geçmiş gibiydi, gagasında da şerbetçi otu yaprakları vardı. Waştırci kuşu göğsünde tutarak su içmek için Wurıjmag’ın evine geldi. Kuş birden çırpınıp kendine geldi, onu Şatana’ya gösteren Waştırci, kuşun göğsüne nasıl baygın düştüğünü ve şimdi nasıl hayata döndüğünü anlattı. Şatana, kuşun sıcaktan dolayı bayılmadığı sonucuna vardı çünkü Waştırci’nın koynu ağaçtan daha sıcak olmalıydı dolayısı ile kendinden geçmesine sebep şerbetçi otu olmalıydı. Şatana, bu kendinden geçmeyi yaratan etkiyi bulmak için şerbetçi otu, un ve diğer pek çok malzemelerle deneyler yapmaya koyuldu. Farklı karışımlar hazırladı ve onları kaynattı, uzun denemelerden sonra nihayet üç farklı içki keşfetmiş oldu: Bira (Oset birası – Bægænı // Бæгæны); rakı (damıtılmış – araqq // арахъхъ) ve boza (malt ekmeği ile yapılmış ev bozası – maxşımæ khuımӕl // махсымæ къуымӕл). Büyük kazanı olmadığından, bu içecekleri kaynatmasını Kuırdalægon’dan (Куырдалæгон -demircilerin koruyucusu UG) istedi. Bu içkiler, Kuırdalægon’un çok hoşuna gitti. Derhal diğer Semavi varlıklardan Safa (Сафа – ocağın ve zincirinin yani hanenin ve bebeklerin koruyucusu UG), Waştırci (Уастырджи – erkeklerin, yolcuların ve savaşçıların, iyilerin ve dürüstlerin koruyucusu, Şatana’nın babası UG) ve Watsilla’yı (Уацилла -yıldırımların ve yağmurun efendisi, tahılların ve bereketin koruyucusu UG) davet etti ve hepsi Şatana’nın icat ettiği bu içkileri beğendiler ve evden çıkarken her içkiden bir miktar yanlarına aldılar. Göksel varlıklara göre bunlardan en iyisi biraydı; Araqq’ı sadece tembel insanların içebileceğine ve Khuımӕl’in ise çalışma sırasında insanlara yararlı olacağına hükmettiler. Burada anlatılanların diğer Kafkas halklarının Nart Destanı versiyonlarında olmaması ilgi çekicidir.
Oset folklorunda bira ile ilgili pek çok şarkı vardır: “Nereden gelir kara bira” (Şaw bægænı tsæmæy væyı // Сау бæгæны цæмæй вæййы) ve “Bira fermente etme şarkısı” (Bægænı æntawcıtı jaræg // Бæгæны æнтауджыты зарæг). İçlerinden biri şöyle der:
«Нарты нæртон æфсин Сатанайы
Къухæй æфтыд фæ — у!
Дæ кад Сидамоны кадæн фæуæд!
Де ’хсар Æлгъуызы æхсарæн фæуæд,
Дæ бæркад — Хъусæгоны бæркадæн!
“Nartların muhteşem anaları Şatana’nın
Elinden çıkmadır!
Onurun, Sidamon’un onur gibi olsun!
Cesaretin Ælğuız’ın cesareti gibi olsun,
Bolluğunuz – Quşægon’un bolluğu gibi!
Şarkıda bahsi geçen Alan-Osetlerin efsanevi kahramanları: Şidamon, Ælguız ve Quışagon, onların tarih ve kültürlerinde önemli rol oynadılar. Sadece Osetlerde değil, tüm Hint-İran toplumlarında bilinen üçlü dini-mitolojik bir yapının vücut bulmuş halidir bu kahramanlar. Bu ritüel içkinin, bu üçlü yapının karakteristik özellikleri ile karşılaştırılması: şeref, cesaret ve bolluk, diğer benzer içeceklerde biranın olağanüstü yanını gösterir.*
Bira, dinsel sihir törenlerinde özel bir rol oynadı. En eski bira türü aluton olarak bilinir ve sadece özel durumlarda pişirilirdi. Muhtemelen, bu yüzden, Aluton adının yerini zamanla başka bir ilgili isim olan Bægænı aldı. Birayı cam kadehlerle ve tahta kupalarla içtiler, bunlarda sıklıkla özenli oymalar vardı. Hacimli figürlerle veya hayvan başlarıyla süslenmiş olan kulplarına özellikle dikkat edildi. Özgün veya prestijli biçiminde, içeceğin kendisi ve adı Gürcü komşuları (Ludi) tarafından Alan-Osetlerden ödünç alınmıştır. Bu gerçek, bu kültürel gelişimin temelinin bir besin öğesi değil, dini bir tercih olduğunu göstermektedir. Dağlılar, şarap yerine ritüel içki olarak birayı koymadılar: bu işlevi yüklenen ilahi içki aluton idi. Geçmişte Sarmatya birliği ile ortak alanlarda, nehrin aşağısında, yaşayan Rus Kazaklarından derlenen etnolojik materyallerde Aluton’un geniş dağılımından bahsediyor: Volga Nehri ve Güney Urallar-Alanya. Vilen Warjiati’ye göre, Kazaklar arasında bilinen bir çeşit buzı (sur boza) biliniyordu. Hazırlanmış içeceğe kuyruk yağı batırılırdı ve böylece buzı yağlı olurdu, kuyruk yağı ise kıkırdağa benzeyen bir hal alırdı.
V.I. Abaev’in bahsettiği Alanların Kuzey Avrupa ile Transkafkasya arasındaki kültürel aracılık rolü oynadıklarının en iyi kanıtı bu coğrafyada yaygın olan bira kültürüdür. Bu konuda sadece pratik değil, aynı zamanda ideolojik işlevlerle de önemli bir rol oynadılar.
Bira kutsal bir anlama sahiptir ve ritüel ve mitolojik alanın dikey bölünmesinde aracılık eder. Bu şerbetçio tundan elde edilen içki toprağın ve Güneş’in ürünlerini içerir. Bu anlamda, ritüel şölenlerin diğer besin unsurları gibi, ilahi güçlerin ihtişamına bir sunudur. Üçlü yapının özelliklerine sahip olan bira, mitolojik olarak düzenlenmiş alanın aracısıdır: uyum ve kaos; üst ve alt kozmik katmanlar arasındaki bir arabulucu. Vilen Ouarziati’nin belirttiği gibi şematik olarak, birayla yapılan libasyonun (Tökü / dökme sunusu) yapısı, “göksel-bira / kase-yeryüzü veya tanrısal-bira / kase-ölümlü insanlar” ’ı temsil eder. Birada, mitolojik bir alan gerçek insanlarla gerçek bir törenin performansında yansıma bulur, cennetin ve yeryüzünün karşıtlığına izin verilir: bira, ilahi olanla yeryüzünü birleştirir.
Osetlerin atalarının geleneğini onurla devam ettirdiklerini görmek memnuniyet vericidir. Son yıllarda, ulusal bira festivalleri “İron Bægænı” başarıyla gerçekleştirildi. Bu festivaller Farn “Фарн” Geleneksel Kültür ve Etnik Turizm Merkezi ile birlikte Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti Kültür ve Kitle İletişim Bakanlığı tarafından, Bavarya (Бавария) Şirketler Grubu’nun desteğiyle, organize edilmektedir. Bu önemli etkinlik, bu eski Alan geleneğinin güncellenerek, nihayetinde ekonomiyi, kültürü, sosyal alanı geliştirmek, rekreasyon ve turistik faaliyetleri canlandırmayı amaçlayan Kuzey ve Güney Osetya’nın tarihi ve kültürel mirasının etno-kültürel markalaşma sistemindeki hakkettiği yeri almasına olanak tanıyor.
L.A. Chibirov, Tarihi Bilimler Doktoru, Etnoloji Bölümü Başkanı, V.I. Abaev SOIGSI;
I.A. Bedoeva, Tarihi Bilimler Doktora Öğrencisi,
*: Dört farklı vadiden oluşan kadim Oset toplumundaki en eski topluluk olduğunu varsayılan Ardon ırmağı boyunca uzanan Alagir toplumuna (diğerleri batısındaki Digor, doğusundaki Kurtat ve güneyindeki Tual), Alan Kralı Os-Bagatır’ın oğullarından türediğine inanılan, asil sülaleler hükmederdi. Bunların adları ve sayıları farklı şekillerde anılsa da bunlar arasında toplumsal işlevlerine göre sivrilmiş ve ayrışmış üç sülale vardı: Khuşagon’lar adlarındaki dini simgeleyen khuş / kâse’den anlaşılacağı üzere dini ve yargı işlevlerini; Tsarazon’lar, Sezar’dan türeyen isimlerinden anlaşılacağı üzere askeri ve yönetimsel işlevleri; İranı kökenleri olan Sidamon’lar ise üretim işlevini yüklenmiş varlıklı sülalelerdi.
Hint-Avrupa topluluklarında farklılaşmış bu üç işlev (dini-idari; askeri; üretim) Dumezil ve Abaev’in dikkat çektiği üzere, üç farklı altın objenin: çan; kılıç ve kumaş üç kardeş (Şidamon, Kuşag (Tsakhil), Alguz / Aguza) tarafından paylaşılmasındaki ana temadır. Benzer motifleri İskitler’in orijinine dair Zeus ve Borysthenes’in kızının oğulları olan Targitaos’un üç oğluna gökten düşen üç altın obje: Kase; Kılıç; Saban efsanesinde de görebiliriz. (UG)
(Bitti)
Çeviri: Ufuk Güneş