Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Korona dersleri

Başlıyoruz!

Fotoğrafta, ağacın sol üst köşede başladığı yerden, aşağıya doğru gövdeyi takip eden bir çizgi çekin, çizgi yere kadar, sonrasında yerdeki eğimi takip ederek atın ayaklarının altından fotoğrafın sağda bittiği sınıra kadar gelsin. Fotoğrafı yeryüzü ve geriye kalanı olarak neredeyse eşit, iki parçaya böldünüz. Fotoğrafta bir gökyüzü, sonsuzluk, uhrevi hayallere izin veren bir mavilik yok. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, orman, yeryüzü, toprak var. Tıpkı köklerimizin anlattığı gibi…

İhtiyar; bu yeşil cangılda, çok belirgin, net, keskin, koyu bir (görsel) leke olarak duruyor.

“Resimdeki en ışıklı alan” kafasında, temiz, beyaz… Gövdesi ağacın köklerine yakın, ayakları ağacın köklerinden bir parça gibi!..

Genç; daha gri-yeşil, daha az belirgin, diğerine nazaran tüm renklere, fona karışmış. Sağlıklı büyüyecek bir filiz gibi dik. Başı onun mu yoksa arkadaki rüzgar namzeti atın mı!..

İhtiyar köklerin, genç atın parçası sanki. Tıpkı köklerimizin anlattığı gibi.

İhtiyar ikaz ya da kızgınlık ifadesi taşımıyor, ihtimal ki bir “temsil” anlatıyor hayata dair.

Genç, bir azar işitmiyor. Vücut dilleri “fotoğraftaki iktidarı” inanılmaz bir biçimde paylaşıyor. İhtiyarın elleri önünde, yolunun nispeten azlığını hikâye eder gibi. Gencin elleri arkada, önü açık yolu uzun ve bu, duruşunu alıştığımız gibi küstahlaştırmıyor. Dinliyor.

Fotoğrafta ihtiyar zirvede, yani eğimin başında. Genç ise ortasında. İhtiyar tüm bedeniyle toprağa daha yakın, genç ayakta üstelik ona yakın tam önünde taze bir fidan var.

İhtiyarın bedeniyle karıştığı ağacın dallarına bakın! Fotoğraftaki üçlünün; dünün, yarının ve yolun (atın) tamamen üzerini örtüyor, sarıyor. İhtiyarla genç birbirine dönük ama at; arkada ucunu görmediğimiz dağlara. Fotoğrafta laubalilikten uzak, ketum olmayan, saygılı bir yaşam alışverişini gösteren; renklerin, tonların, nesnelerin, her şeyin haddini bildiği bir barış var.

Tıpkı köklerimizin anlattığı gibi…

Yok yok! Sanat tarihi dersine gelmediniz!

Şu “Korona günlerinde” ihtiyar insanlarla kurulan iletişimin dilinde bir acı, bir densizlik, saygısızlık, hesapsızlık var. Neredeyse “bizim” hayatımızın vesikası gibi duran şu fotoğrafa, öyle boş boş değil de, biraz incelikli bakınca; içime bir rahatlık, bir huzur, mentollü bir vicdan soluğu doluyor. Onu paylaşmaya geldiniz…

Neydi? Yazı akla ziyaretti ve kısa olanı makbuldü…

Sayı: 2020 04
Yayınlanma Tarihi: 2020-04-01 00:00:00
Cihan İşbaşı
Cihan İşbaşı
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Resim Ana Sanat Dalını bitirdi. Karikatür, illüstrasyon ve tiyatro ile profesyonel olarak ilgilendi. Marje dergisinde tasarımcı, yazar ve karikatürist olarak çalıştı… 90’lı yılların sonunda İletişim tasarımı ve reklam yazarlığı yapmaya başladı. Antalya’ya yerleştiği ‘97 yılından itibaren sadece bu alanda çalışan İşbaşı, farklı üniversitelerde “Reklamda Yaratıcılık” ve “İletişim tasarımı” dersleri veriyor. Son 20 yıldır, kurucu ortağı olduğu Graphx’in Yaratıcı Yönetmenliği görevini sürdüren İşbaşı evli ve bir kız babasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Öteki çocuklar için ölme duası 

Allahım ben güzel yaşadım. Sabahları çay karıştıran çıngıraklara, “Vay vay, kim gelmiş” seslerine uyandım. Tam da bu yüzden işte güzel ölmek istiyorum, güzel güzel ölmek....

Bayram yazısı

Merhaba! Neredeyse bütün önceki yazılarımı yazdığım kasvetli şehir ortamından uzakta, bir Çerkes köyünün sakin, nezih, nemli ama huzurlu ortamından yazıyorum. Biraz sağımda geniş bir çayırda...

Mayıs sıkıntısı

Sevgili ve efsane Kuşha Doğan uzun uzun yazmış: “Kaybedilenlere, vefat eden insanlara, gençlere ve toplumsal kimliklere nasıl veda edilir? Cenaze töreninde bir büyüğün öne...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img