Tsey Rengin Yurdakul’la Sohbet – Mart 2021

0
962
Nuriye Ulviye Mevlan Civelek

Bu ay sohbet yazılarıma ara vererek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili bir yazı yazabilir miyim diye sordu yayın kurulu, ben de elimden geldiğince bir şeyler karalayacağımı söyledim kendilerine. Umarım sizleri sıkmam; zira bana göre kutlanacak bir olayın yaşanmadığı, aksine ancak anma günü olarak nitelenmesi gerektiğini düşündüğüm için bu bir anma, hatırlama yazısı olacak.

1857 yılında ABD’nin New York kentinde yaşanan bir grevin ardından 8 Mart günü bir tekstil fabrikasında çıkan yangında 120 kadın işçi feci şekilde yanarak can verir. Olayın sonrasındaki ilk yıllarda belirli bir tarih olmadan ilkbaharda anma olarak başlayan törenler, yıllar içinde kutlamaya dönüşür (Sanırım bu çok acı olayı gölgelemek için yıllar içinde bilinçli olarak kutlamaya dönüştürüldü). Ancak daha sonra tarihin belirlenmesiyle her yıl 8 Mart’ta “kutlanmaya” başladı. Dolayısıyla Kadınlar Gününüzü kutlamayacak ama kadınlarımızın nelere kadir olabildiklerinden bahsederek tüm yürekli, fedakâr kadınlarımızı anacağım.

Savaşlardan başını kaldıramayan ve buna rağmen savaşa (ölüme) gideceğini bilerek çocuk yetiştiren ve hazırlayan, cenazeleri başında tüm metaneti ile nasıl savaştıklarını öğrendikten sonra defnedilmeye gönderen, düşmana teslim etmemek için çocuklarını kendilerine bağlayarak yüce dağlardan atlayan kadınlarımızı ve tüm başarılı insanlarımızın yetiştiricisi kadınlarımızı nasıl hatırlamadan, anmadan geçebilirim ki?

Dağıtıldığımız ve yaşadığımız coğrafyaların hepsinde öncü erkeklerin yanı sıra bu tür idealist kadınlarımız hep var olmuşlar ve pek çok ilki üretmişler zaten.

Birkaç örnek;

Dinen insanı resimlemenin pek de makbul görülmediği dönemlerde dahi, portre çalışmalarına devam eden ve yabancı ülkelerde de ünlenen bu coğrafyanın ilk kadın ressamı Mihri Müşfik 1886 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Edebiyat, musiki ve resim ile ilgilenir. Resme olan ilgisi diğerlerine göre ağır basar. Yaptığı bir tabloyu Sultan II. Abdülhamit’e takdim edince saray ressamı Fausto Zonaro’nun öğrencisi olur. Böylece Osmanlı devletinde çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam unvanını alır. Dönemin Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey ile görüşerek kız öğrenciler için Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurulmasında etkin isim olmuş ve mektebin ilk kadın yöneticisi olarak pek çok kadın ressamın yetişmesine emeği geçmiştir. Ressam Hale Asaf’ın da teyzesidir. 1954 yılında Amerika’da vefat etmiştir.

Günümüz kadın dergilerinin büyükannesi sayılan, 1893 yılında, Gönen, Hacıoba Köyü’nde çiftçi Mahmut Yediç’in kızı olarak doğan, 20 yaşında saraya gelin giden, akabinde eşi ölünce gencecik dul kalan, döneminde pek çok erkeğin dahi cüret edemeyeceği, yazarlarının tümünün kadınlardan oluştuğu ilk kadın dergisini çıkaran ve kadınlara yükseköğrenim, yani üniversite yolunu açan Ulviye Nuriye Mevlan… Bu dönemde feminist olarak niteleyebileceğimiz tek dernek olan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’ni (Osmanlı Kadınının Hakkını Savunma Derneği) Ulviye Nuriye Mevlan kurmuştur.

Dergi 1913’ten 1921’e dek, savaşlar yüzünden kesintilere uğrasa da, dokuz yıl boyunca yayın hayatını sürdürmüş, yazı kadrosu, hatta mürettipleri bile kadınlardan oluşan derginin maddi sıkıntılarını Nuriye Ulviye Mevlan Civelek mücevherlerini bozdurarak gidermiştir. Şubat 1914’te Darülfünun tarihinde ilk kez kadınlar için konferanslar düzenlenmesini sağlamış ve bu konferanslar Osmanlı’da kadınların yükseköğrenime katılmaları sürecinin başlangıcı olmuştur. 1914 tarihinde Kadın Üniversitesi, edebiyat, matematik, tabii bilimler bölümleriyle eğitime başlamış, 1919’da kapatılıncaya kadar eğitimine büyük bir ciddiyetle devam etmiştir. Nuriye Ulviye Mevlan Civelek 1964 yılında Antakya’da vefat etmiştir.

1896-1963 yılları arasında yaşayan, saraya başkaldırdığı için Bursa’ya sürülen, ilk kadın roman yazarı, Çerkes cariyelerin azat edilmesi için çalışmalar yürüten, 17 Kasım 1908’de kurulan Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alan, 1920’de yayımlanan Diyane (Annemiz) dergisinin başyazarı, 1911-1914 yılları arasında yayımlanan Ghuaze (Rehber) gazetesinin de yazarı (Dergi ve gazete Türkçe-Adigece yayımlanmıştır), Kurtuluş Savaşı yıllarında mitinglerde söylevleri olan (her nedense Sultanahmet ve Kadıköy mitinglerinde Hayriye Melek’in de konuştuğu hiçbir yerde geçmez) bir kahraman kadın. 1963 yılında vefat etmiştir. Yayımlanan iki romanı: Zühre-i Elem, İstanbul, 1910. Zeynep, İstanbul, 1926.

  1. Meşrutiyet’in ilanından sonra ülkedeki havanın biraz daha demokrasi çağrıştırması ile gelen rahatlık sonucu cesur, güçlü 5 kadın; Hunca Hayriye Melek, Berzeg Makbule, Zalique Emine Reşit, Pekhu Seza Polar (Üçer) ve Ulagay Faika’nın, 1918 yılı eylül başlarında Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti adı altında kurdukları dernek faaliyete başlar. Seza Pooh, “Çerkes Teavün Mektebi” adı ile kurulan okulun müdireliğini ve coğrafya hocalığını yapmıştır. Okulun diğer okullardan bir ayrılığı, Türkiye’de ilk kez kız ve erkek öğrencilerin bir çatı altında birlikte ders görmeleri olmuştur. Ayrıca bu okul, İslam dünyasında ilk kez olarak Latin harfleriyle eğitim veren ve tiyatro sahnesi de olan bir Müslüman okulu idi. Okul müdiresi Seza Pooh’un yazdığı “Kafkas’a Doğru” adlı piyes burada sahnelenmiş ve çok beğeni toplamıştı.

24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nda Çerkeslerin azınlık haklarından yararlanmasının reddedilişinden bir ay sonra da “Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti” ile “İstanbul Çerkez Kadınları Cemiyeti” kapatılır. Birkaç gün sonra Seza Hanım tutuklanır. Ankara’ya gönderilen Seza Hanım üç ay sonra serbest bırakılır. 20.11.1990 tarihinde vefat eder.

Modern Türk müziğinin ilk kadın bestecisi Neveser Kökdeş, 1904 yılında babasının sürgün edildiği Drama’da dünyaya gelmiştir. Babası Hurşit Paşa, annesi ise Dilber Hanım’dır. Ağabeyi de ünlü operet bestecisi Muhlis Sabahattin Ezgi’dir. Aynı zamanda Keriman Halis’in de halasıdır. Türk müziğine yeni bir yorum katan ve kendi duygularını yansıtan eserleri ile “Neveser Makamı”nı Türk sanat müziğine kazandıran ilk kadın bestekârdır. Bir erkek çocuk annesidir ve 1962’de ölmüştür.

Tevfik Halis Bey ve Ferhunde Hanım’ın altı çocuğundan biri olan Keriman Halis 1913 yılında dünyaya gelir. İyi bir eğitim alan Keriman, aynı zamanda halası ve amcasının yönlendirmesi ile çok iyi piyano da çalar. 1932 yılında düzenlenen Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması “International Pageant of Pulchritude”da dünya güzeli seçilmiştir. Cumhuriyet’in ilk dünya güzeli olan Bıjnav Keriman Halis, bu nedenle 80 yıl boyunca, gururla ben Çerkesim diyemeden yaşamış ve etrafındaki herkese “Ölünce benim Çerkes olduğumu söyleyin” diye vasiyet ederek 2012 yılında dünyadan göçmüştür.

Eylül 1916’da dünyaya gelen Suat Fetgeri Aşeni, Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurucularından olan, sporcu ve antrenör Ahmet Fetgeri Aşeni (Şoenu) ile Mihrimah Aşeni’nin kızıdır. Suat Fetgeri Aşeni, Halet Çambel ile birlikte 1936 yılı Berlin Yaz Olimpiyatları’nda eskrim dalında Türkiye’yi temsil eder. İkili, Olimpiyat Oyunları’na katılan ilk Türk ve Müslüman kadınlar olarak tarihe geçer. 22 Nisan 1970’te vefat etmiştir.

Ve bir tek şiiriyle (Büyüme Çocuk) Türkiye’yi mest eden gazeteci Özcan Kandemir ve sayfalara sığmayacak daha niceleri…

İsmi geçen ve geçmeyen tüm kadınlarımızı saygı ile anıyor ve genç kızlarımızın da aynı çizgiyi başarı ile devam ettireceklerine yürekten inanıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz