En son Uzunyayla çayırlarında görüldü.
Fotoğrafta görülen bu güzel çiçekli bitki “Salep” olarak bilinir…
Türkiye’de geniş bir yayılımı ve birçok türü olan bu bitkinin Uzunyayla’da yetişenlerinin (belki türü bile bilimsel olarak tanımlanmamış olması da ihtimal dahilindeyken) yok olmama mücadelesindeki kaderi ellerimizde.
Bilgiye ulaşımın bu kadar kolay olduğu bir çağda amacım sizlere bilgi vermek değil. “Bilgi de istiyorum” diyene bu çağda “salep, salep orkidesi, Türkiye’de salep üretimi” benzeri kelimelerle arama yapıldığında Google ve çoğunlukla PDF formatlı belgeler, dijital dünya doğru bilgiyle yardımcı olacaktır.
Ben başka bir şeyden bahsedeceğim.
Bu bitkinin hikâyesini anlatacağım.
Bu zamanlarda pek kıymeti de yok hikâyelerin üstelik ama “İnsanı insan yapan şeydir hikâyeler” ifadesine güvenip ben bir şansımı deneyeceğim…
Söyleyeyim, bir garip hikâye bu:
Bu hikâyenin kahramanı fotoğraftaki salepti. Bu fotoğraf çekildiğinde vardı, şimdi yok!
Ama üzülmeyin, içimizde…
Nasıl bir hikâye bu?
Garip!
Bu garip hikâyede fotoğrafını gördüğünüz hikâye kahramanını şimdi yerinde bulamazsınız.
Size olmayan bir şeyin hikâyesini anlatacağım.
Dedim ya, bu bir garip hikâye!
Kahramanımız, köklerindeki tek yumrusuyla ve binlerce yıldır olduğu gibi gelecek yıl da yeniden aynı yerde büyüme umuduyla birlikte köküyle topraktan söküldü.
Yok edildi.
Başına gelenler şunlardı: Soydaşı yüzbinlerce bitki gibi tam da türünün devamı için döngüsel yaşamında son evreyi tamamlayacağı esnada, bir salepçi tarafından, çayırda tek bir soydaşı kalmayacak şekilde, kökündeki yumru için topraktan sökülerek toplandı. Diğer kısımları değersiz sayılarak sadece yumrusu alındı. Bu yumru ipe dizildi, kaynatıldı, kurutuldu, öğütüldü ve salep yapımında veya bir dondurmaya kıvam vermek için kullanıldı.
Hikâye garip ve tam burada bitti…
Afiyet olsun…
Hikâye bitince “Afiyet olsun” diyeni de ilk kez duyduk.
Zaman…
Zaman işte bunları yaptırıyor insana.
Kimse bu zamanda uzun hikâyeler dinlemek istemiyor, bu zamanda hemen tüketilecek kısalıkta olması gerekiyor hikâyelerin bile…
Ne yapalım…
Salebin bu kısa hikâyesi bitti ama merak edenlere bu salebi, şahinleri, kurbağaları, Uzunyayla’yı ve değerlerini korumak için çırpınan yüreklerin uzun hikâyesi yıllardır sürüyor…
Başında yazmıştım. Hikâyelerin ve hikâyeciliğin pek kıymeti olmayan zamanlardayız ama “İnsanı insan yapan şeydir hikâyeler”.
Hikâyelere meraklı iseniz…
İletişim: nartsawa@gmail.com