Genç kadınların gözünden zexes ve kaşenlik

0
1231
Hazal Şenses

Hazal Şenses

Ben Hazal Şenses, 28 yaşındayım. Anne tarafından Abzeh ve Kabardey, baba tarafından Abzehim. İstanbul’da doğdum ve hep burada yaşadım. Ekonomi bölümünde lisans ve yüksek lisansımı tamamladım; lisans öğrencisiyken üniversitede açılan seçmeli dersler ile biraz Kabardeyce öğrendim. Mezuniyetten sonra üniversitede araştırma görevlisi ve finans sektöründe uzman olarak çalıştım. Son iki senedir, ilaç sektöründe sağlık ekonomisi uzmanı olarak ilaçların fiyatlandırılması ve geri ödenmesi alanında çalışıyorum. 

Çocukken ailemden ve onların arkadaşlarından zexes’leri ve kaşenliği dinlendim. Derneklerde ve yazları gittiğim Çerkes kamplarında da zexes’lere severek katıldım. Birgül Abla’nın (Asena Güven) röportaj fikrini duyunca çok heyecanlandım. Hem genç Çerkes kadınlarını dinlemek hem de Jineps için içerik hazırlamak beni çok mutlu etti. Umarım keyifle okursunuz.


Merve Dönmez

Merve Dönmez

-Hoş geldin Merve, öncelikle seni tanımak isteriz.  

-Merhaba, ben Ordu-Ünyeliyim. Babam Ubıh ve Voşa’e sülalesinden, annem Samsun-Termeli, Şapsığ ve Mişa sülalesinden. Her ne kadar bilinmese de Ordu’da Çerkesler var. Ben 19 yaşından beri dışarıdayım, birçok derneğe gidiyorum, Ordu’da Ubıhların ve Abazaların olmasına şaşırıyorlar. Ankara’da üniversite okurken Ankara Xase’ye gidiyordum. İstanbul’da da yaklaşık 4 yıldır Bağlarbaşı’na gidiyorum. 

  

-Peki, zexes’lere katılıyor musun, zexes’lerde bulunmayı seviyor musun? 

-Zexes’lere üniversitedeyken katılıyordum. Pandemiden önce Bağlarbaşı’nda da oldukça geliyordum. Zexes’leri çok seviyorum, orada Çerkes olduğumu bir kere daha hatırlayıp bu kültürü unutmamak gerektiğini düşünüyorum. İnsanların birbirine böyle bağlı olması hoşuma gittiği için orada kendi ailemi yanımda hissediyorum. 

  

-Ne güzel… Ailen sana zexes’ler ile ilgili neler anlatırdı? 

-Ben bu konuyu anneannem ve annemden dinliyorum daha çok. Ünye’deki köy oldukça küçük, herkes akraba ve zexes’leri bilmiyorlar. Ünye’de zexes kültürü ne yazık ki yok. Daha çok Samsun’da var. Anneannemin anlattığı düğünlerde nişase’ler, kadının başka evde, erkeğin başka evde olması, düğünlerin o şekilde olması -babaannem de o şekilde evlenmiş zaten- çok güzel hikâyeler. Annemin zamanındaki zexes’ler de güzel. Annem “Hikâye anlatılırdı, akordeonlar çıkardı, şarkı söylerdik, dans ederdik, yemek yerdik” diye anlatıyor. Bunu daha bir arkadaş ortamı olarak görüyorum, hatta yeni nesil ev partisine benzetiyorum. 

  

-Sen de bir süredir zexes’lere katılıyorsun. Anlatılanlar ile nasıl bir fark görüyorsun? Orada bulmayı umduğun ama bulamadığın bir şeyler oluyor mu? 

-Yeni nesil zexes’lerde zaten xase’ye gelip dans ediyoruz. Akordeonlar çalınıyor, daha çok dans ediliyor. Ankara’da worşer yapıyorduk, herkes yan yana oturuyordu, “Eşinden memnun musun?” oynuyorduk, sohbet ediyorduk ama eskilerin anlattığı bana daha eğlenceli, daha sıcak, daha samimi geliyor. Oradaki sohbet daha içtenmiş gibi geliyor. Burada böyle biraz daha yapay, “yapalım, geçsin gitsin” gibi hissediyorum. 

  

-Ama buna rağmen zexes’lere gelmeye devam ediyorsun… 

-Zexes’lerde kendimi iyi hissediyorum, kızlarla arkadaşlık yapmak, bağlarımı koparmamak istiyorum. İstanbul büyük bir şehir, burada yalnız hissetmek istemiyorum ve İstanbul’da kendi benliğimi kaybetmek istemiyorum, sanırım daha çok önemli olan da bu. 

  

-Kaşenlik deyince aklına ne geliyor? 

-Annemin anlattığı, zexes’lerde olan şaka kaşenliği geliyor. Sonra, düğünde erkeğin kadına çikolata hediye etmesi -Ankara’da da öyleydi-, birbirine güzel söz söylemesi, dansta kaşenlik geliyor. Bir de iki insanın birbirini severek yaptığı kaşenlik var sanırım. Bunu çok yaşamadığım için bilemiyorum, güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. 

  

-Annenin anlattıklarından ve Ankara’da da benzer durumların olduğundan biraz bahsettin. Annenin kaşenlik anlayışı ile seninkinin farklılaştığını düşünüyor musun? Öyleyse neden olabilir? 

-Benimki farklılaşmıyor, annem gibi düşünüyorum. Ben daha çok şaka kaşenliği değil de normal, evliliğe giden kaşenlik taraftarıyım. Modernleşen dünyada daha çok birbirimize benzeyen ilişkiler yaşıyoruz, eskisi gibi olmayabiliyor ama daha çok anneminkiyle benzer görüyorum kaşenliği. Yine kaşenimin bana wored söylemesini, pşıne çalmasını isterim tabii ki.


Gökçen Okan

Gökçen Okan

-Gökçen hoş geldin, seni tanımak isteriz. 

-Merhaba, ben Gökçen. Samsunluyum, orada doğup büyüdüm. Şapsığım. Annem Hapajuko sülalesinden, babam Lesheşap sülalesinden. Üniversiteyi Adana’da okudum. 10 yıldır İstanbul’dayım, tekstil mühendisi olarak uluslararası bir firmada çalışıyorum. 

  

-Samsun’da, Adana’da, İstanbul’da derneklere veya üniversite topluluklarına gittin mi? Şu an gidiyor musun? 

-Samsun’da ve Adana’da derneklere hiç gitmedim. Samsun’da üniversite hazırlık sürecinde hiç vaktim olmadı. Adana’da da Çerkes ortamlarına hiç denk gelmedim. İlk dernek deneyimim İstanbul’da oldu. Benden önce abim ve kuzenim Bağlarbaşı’nda mahalli dans grubuna geliyordu, ben de onlardan duyup katılmaya başladım. Şu an iş yoğunluğundan dolayı düzenli olarak gidemiyorum. 

  

-Anlıyorum… Zexes ortamlarına katıldın mı peki? Şu an katılıyor musun? 

-Zexes’e hiç katılmadım, çok bilgim olan bir konu da değil. Dernekte yapılan gecelere ve düğünlere katıldım ama sonrasındaki sohbetlere ve oyunlara katılmadım. 

  

-Katılmamanın özel bir sebebi var mı? 

-Yok aslında. Katılmak veya katılmamak ile ilgili özel bir tercihim de yok, denk gelmedi diye düşünüyorum. 

  

-Annenler zexes ortamlarını anlatır mıydı? Neler hatırlıyorsun? Şu anki zexes’ler ile ilgili duyduklarınla arasında farklar var mı sence? 

-Annem de zexes ortamlarına katılan biri değil diye biliyorum. Şehirde büyüdüğü için o da çok denk gelmemiş olabilir. Babam köyde büyüdüğü için biraz daha aşina olabilir ama bize çok bir şey anlatmadı bu konuyla ilgili. Kendim de katılmadığım, ailemden de çok dinlemediğim için bir kıyaslama yapamıyorum maalesef. 

  

-Kaşenlik ile ilgili ne düşünüyorsun peki? Kaşenlik deyince aklına ne geliyor? 

-Kaşenliği hep duyuyordum tabii ama esas olarak İstanbul’da derneğe gitmeye başlayınca öğrendim. Güzel bir ilişki biçimi olduğunu düşünüyorum. Bunu illa evliliğe giden bir ilişki gibi görmüyorum, daha çok bir arkadaşlık, yeni insanlar tanıma şekli olarak düşünüyorum. Kaşenlik sayesinde tarafların birbirinden Çerkes kültürüyle ilgili de daha çok şey öğrenebileceğine inanıyorum. Daha ciddi bir ilişkiye evrilmesinin de güzel olabileceğini düşünüyorum. 

  

-Ailen bu konuyla ilgili neler anlatırdı? Bugün gördüklerin ile onların anlattıkları farklılaşıyor mu? 

-Annem ve babamdan kaşenlik ile ilgili çok hikâye duymadım, bildiğim kadarıyla kaşen olarak başlayıp evlenen bir akrabamız da yok. Halamın bu konularda daha çok bilgisi var, biraz da kendisi okuyup araştırdığı için… O da çok ayrıntılı şeyler anlatmazdı ama. Günümüzde de nasıl yaşandığını çok iyi bilmiyorum. Yine bir kıyaslama yapmam çok doğru olmayabilir.


Ceren

-Merhaba, seni biraz tanıyabilir miyiz? 

-Ben Ceren, Tokat doğumluyum. Annem de babam da Abzeh. Hayatımın büyük bölümü Ankara’da geçti. Üniversite için İstanbul’a geldim, şu anda da İstanbul’da ebe olarak çalışıyorum. 

  

-Ankara’dayken derneğe gider miydin? 

-Dernek, evimize çok uzak kalıyordu. Birkaç sefer teşebbüs ettim ama gerçekten çok yorucu oldu. Dershane sebebiyle hafta sonları da çok boşluğum olmuyordu. 

  

-Derneğe düzenli gitmesen bile zexes’lere gider miydin? 

-Dernekteki zexes’lere Ankara’dayken gidemezdim, yine çok uzak olduğu için. Akrabalarımızın düğünleri için gittiğimiz köylerde, yazın memlekete gittiğimizde düğünlerden sonra zexes’lere ilk başlarda uzaktan bakıyordum. Bizde şöyle bir âdet olduğu söylenmişti bana: Aynı aileden, sülaleden büyükler zexes’e katıldığı zaman yaşı küçük olanların ortama girmesi ayıp bulunuyor. Ben baba tarafımın tek kız çocuğuydum, benden çok büyük erkek kuzenlerim ortamda olduğu için ben zexes ortamına hiç giremedim. Merak edip uzaktan bakardım, oyunlar, kahkahalar ilgimi çekerdi, içeriğini çok bilmezdim. Lise dönemimde, birkaç sefer yanımızda bir büyük -köyün genç ablaları- ile ortamı görmüş olmak için zexes’e gitmiştim. Eğlenceliydi, oyunlar oynandı. “Eşinden memnun musun?” oyunu, yüzük oyunu vardı. 

  

-Anlatışından ortamı sevdiğini anlıyorum… 

-Evet, sevdim. Yaşıtların olduğu bir ortamdı. Düğünlerde thamade’lerimiz, büyüklerimiz oluyor, biraz daha dikkat etmemiz gerekebiliyor. Yalnızca gençlerin kaldığı bir ortamda espriler havalarda uçuşuyor, hatıyako’lar herkesi kaynaştırmak istediği için daha da samimi bir ortam oluyor. 

  

-Şu an zexes’lere gidiyor musun? 

-Şu anda da derneklerde düzenlenen gecelere katılıyorum. Bazen aylık, bazen yıllık, bazen de özel günlerde toplanılıyor. Ailem de bu konuda bana destek veriyor, soydaşlarım ile aynı ortamda olmam onların da hoşuna gidiyor. Sadece İstanbul’da çok geç saatlere kadar uzadığında sonuna kadar kalamıyorum, yalnızca köyde mümkün oluyor. 

  

-Peki, annenler sana ne anlatırlardı zexes’ler ile ilgili? 

-Ortama giremediğim zamanlarda merak ettiğim için sorardım. “Oyunlar oynanıyor, eş oluyorsun” derlerdi, eğlenceleri ve cezaların konuşulduğunu anlatırlardı. Bizim köyde genellikle düğünlerin ertesi günü veya birkaç gün sonrasında bir piknik düzenlenir. Herkese şakalarla karışık cezalar verilir. Kimine pasta-börek yaptırılır, kimine kuzu kestirilir. Zexes’te başlamış olan görüşmeler varsa piknikte devam eder. 

  

-Bugünkü durum ile bir fark görüyor musun? 

-Benim halam sülalenin büyük thamade’lerinden, geçmişe dair çok hikâye anlatır. Onlarınkine bakınca girdiğimiz zexes’ler çok zexes değil gibi. Onun anlattığına göre, zexes’te konuşulanlar, yapılan şakalar daha sonra hiçbir yerde konuşulmazmış. Şimdi bunların başka yerlerde anlatıldığına ben birkaç defa denk geldim. Köyde değil ama İstanbul’da, derneklerde gidilen zexes’lerde duymuştum. Bir de halamın söylediğine göre, zexes’lerde yapılan şakalar gerçekten şakadır, orada yapılan hiçbir şaka ciddiye alınmaz. Günümüzde insanlar şaka kaldıramadığı için zexes’ler de biraz tehlikeli bir boyuta gelmiş olabilir bence. 

  

-Kaşenlik senin için ne ifade ediyor? 

-Yine halamdan duyduğum kadarıyla, zexes’lerde olan kaşenliği şöyle biliyorum: Orada eş olunuyor, kaşenlik muhabbeti geçiyor ama ertesi güne veya oranın çıkışına taşınmıyor. Yalnızca oradaki gençlerin arasında kalıyor, büyüklere asla yansıtılmıyor. Normal hayatta sürekli soydaşlarımız ile aynı ortamda bulunamadığımız için kaşenlik de biraz farklılaşmaya başladı diye düşünüyorum. En azından kendi adıma, eski zamanlara göre şudur diyemiyorum ama şu anki sevgili, flört gibi kavramlar ile de aynı şey değil, bunu biliyorum. Bunlarla aynı tutmamak benim çok hoşuma gidiyor, Çerkes olarak kendimi daha özel hissediyorum, böyle ince ve özel konularda da bir farkımız olduğunu görmek, halamın anlattıklarıyla da birleştirerek o saygıyı görmek beni çok iyi hissettiriyor. 

  

-Çevrende kaşenliği şu anda da halanın anlattığı gibi gözlemliyor musun, yoksa daha farklı mı geliyor sana? 

-Bizim köyde, son birkaç yazda yakın akrabalarımın düğünleri olduğu için zexes’lere ev sahibi olarak girdim. Kendi çevremizde, halamın anlattığı kadar olmasa da, benzer bir kültür görüyorum. Yine orada konuşulan orada kalıyor. Normalde çok rahat hissettiğim konular olmamasına rağmen kendimi rahatsız hissetmedim. Demek ki o ciddiyet korunabiliyor. O kadar eğlencenin arasında bu ciddiyeti koruyabilmek bence Çerkes marifeti.


Gözde İmdat
Gamze İmdat

Gözde İmdat (29)

Gamze İmdat (25) 

-Hoş geldiniz. Öncelikle sizi tanımak isteriz. 

-Merhaba, ismim Gözde. Bilecikliyim, Abazayım. Annem Eskişehirli, Abaza ve Aşharuva sülalesinden. Bilecik’te büyüdüm, üniversiteyi Kütahya’da okudum. 

-Merhaba, ben Gamze, Gözde’nin kardeşiyim. Ben de Bilecik’te büyüdüm, üniversiteyi Çanakkale’de okudum. Bilecik’te ve Çanakkale’de derneklere gittim ve aktif olarak görev aldım. 

  

-Gözde, sen Bilecik’teki ve Kütahya’daki derneklere gider miydin? 

-Bilecik’te derneğe gidiyordum. Ortaokul zamanlarında bir mahalli gösterisi de yapmıştık, bayağı geniş bir katılım olmuştu. Lise döneminde daha da büyük bir gösteri yaptık. Bir ekip çalışması geçmişim var, dernek kültürünü biliyorum. Kütahya’da aktif bir dernek araştırdım ama bulamadım. 

  

-Bilecik’te derneğe gittiğin zamanlarda zexes’ler olur muydu? Gider miydin? 

-Zexes’ler olurdu ve giderdik. Yaş olarak biraz küçüktüm, büyüklerin arasına çok katılma şansım olmadı ama zexes’lere gidiyorduk. 

  

-İstanbul’da da derneğe geldiğini biliyorum. Zexes’lere şimdi katılıyor musun? 

-Derneğe geliyorum, evet. Onun haricinde bu civarda ya da İstanbul’daki derneklerin yaptıkları etkinliklere katılıyorum. İnsanlarla tanışmak, sohbet etmek ve eğlenmek istiyorum. Gittiğim etkinliklerde gerçekten eğleniyorum. 

  

-Ailen de sana zexes’lerden bahsetmiştir. Onlar neler anlatırlardı? Şimdi katıldıklarında ne görüyorsun? 

-Tabii ki annem ve babam ile bir araya geldiğimiz zaman bunların muhabbetini yapıyoruz. Eskiden çok daha fazla düğün vardı. Düğünleri, zexes’leri çok daha eğlenceli olarak anlıyorum ben onların anlattıklarından. Mesela annem hep anlatır; kendi köylerinden 2-3 minibüs toplanıp başka bir köyün düğünündeki zexes’e katıldıklarını, sabahlara kadar dinlenip dinlenip oyun oynadıklarını, hatta bazı düğünlerde damada veya geline eziyetleri, 3-4 günlük zexes’lere katıldıklarını… Şimdi öyle bir şey yok tabii, şimdi gidiyorsun, akşam 11-12’ye kadar ya da en fazla 2-3 belki, sonra herkes dağılıyor ve evine gidiyor. 

Muhtemelen annemlerin zamanında zexes için çok fazla hevesli genç vardı. Anladığım kadarıyla şimdi pek öyle değil, gidelim, eğlenelim, karşılaşalım ve dönelim diye düşünüyor sanki insanlar. 

  

-Sence bunun sebebi annenin anlattığı zexes’lerin köyde olması sebebiyle ulaşımın biraz daha kolay olması mı, yoksa kültürün değiştiğini mi düşünüyorsun? 

-Bence kültür de değişti. Bana göre, eskiden Çerkesler birbirine daha düşkündü, daha kendi aralarında kız alıp veriyorlardı. İnsanlar artık evlenirken Çerkes mi değil mi meselesini göz ardı ediyorlar, Türklerle de evlenebiliyorlar. Bunların sonucunda da zexes’ler çok fazla olmuyor, genellikle Türk düğününe dönüşüyor. Çevre değiştikçe zexes olayı da azalıyor. 

  

-Gamze, sen ne düşünüyorsun? Farklılıkları nasıl açıklarsın? 

-Geçmişten günümüze etkileşim artmadığı ve yaşlı nüfus da biraz azaldığı için onlardan alabileceğimiz dil, oyun, zexes kuralları gibi konuları günümüze çok fazla yansıtamıyoruz. Bunun için de üç-beş tane şey biliyoruz, sadece bunları yapıyoruz. Çeşitlilik kalmadı artık. Araştırma gibi bir durum da gençlerde pek fazla yok aslında, herkes var olan bize yeter diye düşündüğü ve derine inmediği için çok bir şey yapılamıyor. 

Geçmişte Çerkeslerin kendi örf ve âdetlerine daha çok önem verdiği, temizliğine, giyimine daha çok özen gösterdiği gibi bir algı vardı. Şu anda herkes bir hayat gailesi içinde koşturduğu için kendi örf ve âdetlerimizi bile yerine getiremeyecek duruma geliyoruz. Zexes’ler herkes ertesi gün kalkıp işe gideceği için kısa kesiliyor. Şehirlerde ulaşım problemi de var. Bunun gibi problemler yüzünden de gelecek nesillere aktarılamıyor. 

  

-Sonraki sorularım kaşenlik ile ilgili. Gözde ile başlayalım. Kaşenlik kavramı sence nedir? 

-Düğüne veya zexes’e gittiğin zaman beğenilen kişiye gönderilen ufak bir çikolata ya da bir kâğıt ile başlayan karşılıklı tanışma. Eğer anlaşılabiliyorsa ya da bir beğeni söz konusu ise devam eden -günümüz tabiriyle- flörtleşmeler. 

  

-Kaşenlik senin için ne ifade ediyor Gamze? 

-Ben öyle düşünmüyorum. Bana göre, bir düğüne gittiğimde birini beğenip onunla kaşen olabilirim, bu benim için sadece o düğünlük bir şeydir. Diyelim ki o düğünde eğlendim ve başka bir düğünde tekrar o kişiyle karşılaştım, yine onunla muhabbet edebilirim ama bu düğünde farklı biriyle kaşen de olabilirim. Üç kişi de olabilir, beş kişi de olabilir, kaşenlerim çoğalabilir. Kaşenlik kavramı aslında birlikte kendi kültürünü paylaşabileceğin, düğünde güzel vakit geçirebileceğin bir eğlence arkadaşlığıdır diyebilirim. Kaşen olduğun biriyle iyi vakit geçirdin, 5-6 düğün gezdin, muhabbeti çok ilerlettin, zexes’lerden sonra akşam oturmaya da davet etti karşı taraf seni, o zaman flört evresine geçilmiş olabilir. Annem de arada bir anlatır; zexes’lerden sonra gençler bir odada toplanır, çay veya kahve içerler, oyunlar oynarlar diye. “Birbirlerini çok beğenen, devam etmek isteyen kaşenler de ayrı bir odada çaylarını baş başa içerler” der. Flört evresindeki kaşenlik o mesela benim için ama normal kaşenlik için düğün arkadaşlığı diyebilirim. 

  

-Gözde, sen kaşenliği flörtleşme olarak tanımlıyorsun. Sanıyorum ailen bu şekilde anlatmadı. Onların anlattığıyla bugün gözlemlediklerin arasında nasıl farklar görüyorsun? 

-Evet, onlar flörtleşme olarak anlatmadı. Sanıyorum Gamze’nin anlattığı gibi kaşenlik geçmişte düğün arkadaşlığıydı ama şu anda öyle mi, çok emin değilim. Şimdi daha sahiplenici gibi geliyor bana. Olay hızlandı sanırım biraz. Eskiden daha çok düğün oluyordu, daha sık karşılaşılıyordu. Şimdi düğün sayısı da azaldığı için bir düğünden sonra ya tamamen kesiliyor ya da daha ileri boyuta daha hızlı taşınıyor. 

  

-Sen ne dersin Gamze? 

-Günümüzde kaşenlik daha çok sevgililiğe kayıyor. İnsanlar sürekli aynı yüzleri görüyorlar, daha farklı yerlere gidemiyorlar. Sürekli gördükleri insanlarla kaşen oldukları için bir yerden sonra sevgililiğe kaydığını düşünüyorum. Bir abim, eskiden farklı illerdeki düğünlere de toplanıp gittiklerini, sık sık gezdikleri için bir sürü insan tanıdıklarını ve kültürümüzü yaşattıklarını anlatırdı. Şimdi hayatın yoğunluğu ve zorlukları sebebiyle sürekli kendi etrafımızda dönmek zorunda kalıyoruz. İstanbul’daki derneklere gidip aynı insanları görüyoruz, bu nedenle de fazladan bir aktarım yapamıyoruz.


Setenay Adıgüzel

Setenay Adıgüzel

-Merhaba, öncelikle seni tanımak isteriz. 

-Merhaba, ismim Setenay. Babam Çerkes, Kocaeli’nin Ketence Köyü’ndeniz. Adigelerin Çemguy boyundan, Vursimko sülalesindeniz. Ben Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun pratisyen bir doktorum. 

  

-Biz Antalya’daki Çerkes kampında tanıştık, oraya katıldığını biliyorum. Ankara’da derneğe gidiyor musun? Zexes’lere katılıyor musun? 

-Derneğe düzenli olarak gitmiyorum, zexes’lere de katılmıyorum. Yalnızca bahsettiğin gibi, üniversitedeyken Antalya’daki Çerkes kampına gitmiştim. Orada kendi aramızda sürekli olarak düğün yaptık. Dans etmeyi de bilmiyordum, orada öğrendim. 

  

-Baban sana ne anlatırdı zexes’lerle ilgili? 

-Gençlerin, kızların ve erkeklerin toplanıp dans ettiği ve sosyal paylaşımda bulunduğu bir etkinlik olarak anlatıyor babam. Aynı zamanda bunun hem eğlence hem de gençlerin birbirlerini, kültürlerini tanıması için bir araç olduğunu söylüyor. Zexes’ler için toplu olarak başka köylere gidilebilirmiş veya köye misafir bir kız geldiği zaman onun onuruna evine gidilerek orada zexes düzenlenebilirmiş. 

  

-Antalya’daki kampta gördüklerin ile babanın anlattıkları arasında bir fark var mıydı sence? 

-Kamp ortamı biraz daha farklıydı tabii. Ankara’da dernekte düzenlenen zexes’lere katılmadığım için çok da bilmiyorum ama yine de aralarında bir fark olduğunu düşünüyorum. Önceden çok daha kültürün içinde olan bir şeymiş. Günümüzde kentleşme ve kültürün değişmesi gibi durumlar nedeniyle köy ve kasabalardaki düzen içinde olan o etkinliklerin doğallığı yok bence. Şu anda gençler arasında o kadar yaygın olmadığını düşünüyorum. Hizmet ettiği, aracı olduğu şeyler için de artık başka yollar var, belki de bu yüzden azaldı. 

  

-Gördüğün zexes ortamını sevdin mi? Şu an etkinliklere katılmamanın özel bir sebebi var mı? 

-Aslında kamptaki ortamı çok sevmiştim. Katılmamamın özel bir sebebi yok açıkçası, hayattaki yoğunluklar nedeniyle böyle olduğunu düşünüyorum. Ortamı sevmediğim için katılmıyor değilim. 

  

-Kaşenlik deyince aklına ne geliyor? 

-Bekâr kadın ve erkeklerin birbirlerine ilgi duyduklarını ve birbirilerini tanımak istediklerini bir aracı yoluyla ilettikleri, karşılıklı bir niyet beyanı olarak açıklayabileceğim bir gençlik kavramı. Bu durum ileride ciddileşerek evliliğe de gidebilir, zaman içinde sönümlenerek normal bir ilişkiye de dönebilir. İlk başta şu anda alışık olduğumuz sevgililik veya flört gibi kavramlara benzetilebiliyor ama onlardan biraz daha farklı. Babamın anlattığı kadarıyla kaşen olan gençler birbirlerini aynı zamanda dost gibi görürlermiş, yakın bir bağ kurarlarmış ve birbirlerine güvenirlermiş, karşılıklı çeşitli paylaşımlar olurmuş. Ben kaşenliği iki insanın paylaşımda bulunma isteği olarak algılıyorum. Bu, romantizm içerebilir de içermeyebilir de. 

  

-Ben de babanın nasıl anlattığını soracaktım. İkinizin düşüncelerinin benzer olduğunu görüyorum. 

-Evet, aslında bunların hepsi babamdan duyduklarım. Bir de bu ilişkinin istismarına asla izin verilmediğini ve böyle bir durumun en büyük ayıp olarak görüldüğünü söyledi. Burada, hem kaşenlik ilişkisinin saygı çerçevesinden çıkmasından hem de toplum içerisinde kaşenliğe yaklaşımdan söz ettiklerini anlıyorum. 

Babamın anlattığı bir anısı vardı. Gençliğinde, bir köy düğününe gitmek için Düzce’den bir taksi tutarak yola çıkmış. Başka bir köyden geçerken yaşlı bir kadın seslenmiş ve Adigece olarak babama Adige olup olmadığını sormuş. Babam da Adigece cevap verince teyze, köydeki kızların düğüne gideceğini, bir Adige geçerse onunla gidebilecekleri için seslendiğini söylemiş. İki genç kız, Adige olduğu için ismi bile sorulmadan babama emanet edilmiş. Babam, kızların aslında ona değil, Adigeliğine teslim edildiğini, Adigeliğine güvenildiğini, kaşenlik müessesesinin böyle bir kültür ortamında yaşadığını söylüyor. 

  

-Ortamlarda çok bulunmadığını biliyorum ama günümüzde babanın anlattıklarından farklı bir şey gözlemliyor musun? 

-Şu anda kaşenlik devam ediyor mu, kaşen olan gençler var ise ilişkiler nasıl gelişiyor, pek bilmiyorum. Bu nedenle sanırım bu konuda bir cevap veremeyeceğim.


Deniz Gün

Deniz Gün

-Merhaba, seni biraz tanıyabilir miyiz? 

-Merhaba, ben Deniz. Macaristan’da doğdum, ben 6 aylıkken Bursa’ya geldik. Sonrasında da Antalya’da ve İstanbul’da yaşadım. Annem Macar. Babam Çerkes, Bursa’nın Hacıkara Köyü’nden. Babaannem Mişe sülalesinden, dedem Husziko. Köyde bir evimiz ve ceviz ağaçlarımız var, ara ara ziyarete gidiyoruz. 

  

-Bursa’da, Antalya’da veya İstanbul’da derneklere hiç gittin mi? 

-Hiç gitmedim açıkçası. Kültüre ilişkin konuları daha çok dedemlerden öğrendim. Babamlar kendi aralarında Çerkesçe konuşurlardı ama herkes aynı derecede konuşamıyordu. Annemden Macarca öğrendim, babamdan da Çerkesçe öğrenmeyi çok isterdim. Babam Çerkesçe bildiğini ama bana öğretebilecek seviyede olmadığını söylüyor. 

  

-Öğrenebilsen ne kadar güzel olurdu… Derneklere gitmediğini söyledin ama zexes’lere hiç katıldın mı? 

-Hiç katılmadım maalesef. Babamla da bu konuyu konuşurken beni hiç Çerkes düğününe götürmediklerini fark ettik. Belki çok küçükken gitmişimdir ama hatırladığım bir deneyimim yok açıkçası. 

  

-Peki, babanlar ne anlatırdı veya şimdi ne anlatıyor? 

-Babamın tarafına baktığım zaman tüm gelenekleri görenekleri sürdüren, uygulayan bir aile olmadığımızı görüyorum. İşyerindeki Çerkes bir arkadaşım bana düğünleri anlattığı zaman çoğu şeyi bilmediğimi anlamıştım. 

  

-Gördüğüm kadarıyla ailen de bu konuda fazla bilgi paylaşmamış ve seni düğünlere götürmemiş, sen de bu tür ortamlara girmemişsin. 

-Evet, bir de tam bu tarz şeyleri gözlemleme çağında Bursa’dan Antalya’ya taşındık. Bursa’dan uzak kaldığım için böyle geleneklerden de uzak kaldım. Biraz da bu sebepten olduğunu düşünüyorum. 

  

-Kaşenlik deyince aklına ne geliyor? 

-Aslında hiçbir şey gelmiyor, ilk defa senden duydum diyebilirim. Hatta bunun üzerine babama sordum, o biraz anlattı. 

  

-Nasıl anlatıyor baban? 

-Arkadaşlık gibi daha çok. Bir çift olmak, sevgili olmak ama bunun Çerkes versiyonu… Kaşen olabilmek için iki tarafın da Çerkes mi olması gerekiyor diye sordum, öyle bir şey olmadığını söyledi. Aile dinamiklerinin de nasıl olduğunu merak ettim, kaşen olunca aile büyükleri biliyor mu, herkesin bildiği bir şey haline mi geliyor diye. Öyle olmadığını söyledi, “Belki aile büyüklerinin sağdan soldan bilgisi olabilir ama Çerkeslikte bir şeyler resmiyete dökülmeden aile büyükleriyle paylaşılmıyor böyle şeyler” dedi. 

  

-Bu vesileyle bu kavramla tanışmış olmana sevindim. Zexes’lere de kaşenliğe de çok aşina değilsin ama “Keşke önceden bilseydim, zexes ortamlarına girseydim” diyor musun? Öyle bir eksiklik hissediyor musun? 

-Biraz uzak kalınca böyle şeylerden veya bu tarz şeylerin varlığını bilmediğin zaman onun eksikliğini hissetmiyorsun ama şu anda seninle veya babamla konuşunca düğünlerde neler yapıldığını merak ettim. O deneyimin tabii ki bir parçası olmak istedim. Çünkü hem içinde olduğum ve bildiğim bir şey hem de yabancı kaldığım, bilgi anlamında eksiklerim olduğunu fark ettiğim bir alan. Üzerinde konuştukça merakım arttı, keşke daha çok deneyimleyebilseymişim diyorum. 

  

-Dernekte gençlik gecesi olursa birlikte gidebiliriz. Son olarak, derneğe gelen insanlar sosyalleşme ihtiyaçlarını biraz da bu şekilde karşılıyor. Sen böyle bir ortamın varlığını çok bilmediğin için böyle bir gereksinim de duymuyorsun ama bu senin için merak diye anlıyorum. 

-Çok güzel olur, çok sevinirim. Evet, açıkçası derneğe giden insanların ne yaptıklarını, orada ne tür aktiviteler olduğunu pek bilmiyorum. Senden dinlemek isterim müsait bir zamanında. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz