-Bilimde beşik Anadolu, merkez İyonya-
Kütüphanelerin Anadolu coğrafyasında veya yakın çevresinde gelişip çoğalmaları tabiidir ki bir tesadüf değildir. Her okula gidenin görüp öğrendiği “Bereketli Hilal” bu coğrafyanın bir parçasını ve yakınını kapsar. İlk yedi hayvanın evcilleştirilmesi, tarımın insan yaşamına katılması, ilk yerleşimlerin hayat bulması, tekerleğin icadı, madenciliğin, yazının keşfi hep bu bölgede gelişip, insanlık tarihini dönüşümsüz bir yola soktu. Tüm bunlar, deneyim birikimleri yazıyla kalıcı bilgilere, onlar kitaplara, kitaplar da kütüphanelerde birikerek, zamanla devasa deneyim-bilgi birikime yol açtı.
Bu birikim de zamanla deney ve bilginin birleştirilmesi ile sistematik bir hale getirilerek bilime dönüştü. Dünyada ilk defa kullanılan bu sistemin yeri Anadolu, merkezi de İyonya oldu. O zaman “Bereketli Hilal”i tarım, madencilik, yazı, ilk yerleşim ve bilimi de ekleyerek gerçek coğrafyası ile yeniden konumlandırmak ve yeni bir tanımla belirtmek gerekir düşüncesindeyim. İlk nirengi noktası olarak tarım ve yazı, ilk inançların geliştiği Sümer-Asur bölgesi (1), madenciliği-sanatı ile apayrı bir ekol olan Hatti-Hitit medeniyeti ile paralelliğini de göz alarak Maykop kültür bölgesi (2), ilk yerleşim yeri olan Anadolu’nun bağrı Çatalhöyük ile bilim ve felsefenin geliştiği İyonya (3). Bu üç nirengi arasında üçgen şeklindeki alan, şüphesiz ki dünya tarihinde gerçek “Altın Üçgen” olarak yer almayı hak ediyor. Modern bilimin başlangıç yeri olan İyonya’yı kimse yadsıyamaz. Eski “Bereketli Hilal”e bilimi de eklediğinizde, o üçgenin ucu İyonya’ya varıyor. İyonya medeniyetinin uzantılarını Ege adalarına, Miken uygarlığına kadar uzatabiliriz. Böylece Altın Üçgenimizin en uç noktasına ulaşmış oluruz…
Neden İyonya olduğunu, uzaybilimi halka sevdiren Carl Sagan’ın “Kozmos” adlı eserinden dinleyelim:
“İlk İyonyalı bilimadamı Miletoslu Thales’tir. Güneş tutulmasını önceden haber verdiği söylenir. Bir piramidin yüksekliğinin nasıl ölçüleceğini gölgesinin uzunluğuyla Güneş’in ufka olan açısı hesaplayarak bulmuştu. Bu yöntem bugün de Ay’daki dağların yüksekliğini ölçmek için kullanılıyor.”
“Miletoslu Anaksimandoros, deney yaptığı bilinen ilk insandır. Dik duran bir sopanın yürüyen gölgesini izleyerek yılın ve mevsimlerin uzunluklarını tam olarak hesaplayabildi. Çağlar boyunca insanlar sopaları saldırı ve savunma aracı olarak kullanmışlardı. Anaksimandoros zamanı ölçmek için kullandı, güneş saatini icat eden ilk insandır.”
“Bu dönemde Theodoros, o çağın en büyük mühendisi yetişti. Yunanlılar anahtarı, cetveli, tesviyeyi, torna tezgâhını, bronz kalıbı ve merkezi ısıtmayı onun bulduğunu söylerler.”
“O civarda İstanköy (Kos) Adası’nda, hemen hemen aynı dönemde Hippokrates, tıp geleneğini yerleştiriyordu.”
“Havaya ilişkin bir deneyin Empedokles adlı fizikçi tarafından yapıldığına dair kayıt vardır. Empedokles böylece görünmez olanı görebilmişti. Empedokles görünmez olan cismi, yani havayı görmüştü. Hava, görünmesini imkânsız kılacak kadar ince bölümlerden oluşuyor diye düşündü. Anaksimandoros ve Demokritos gibi Empedokles de, Darwin’in doğal ayıklama yoluyla evrimine ilişkin derin görüşünün bazı yanlarının öncülüğünü yapmıştır.”
“Atomun varlığı hakkındaki bu küçük ima, bu hafif esin kaynağı, Demokritos adlı bir bilgin tarafından daha da geliştirildi. Demokritos’tur ‘atom’ sözcüğünü bulan, Yunanca ‘kesilmesi olanaksız’ anlamındadır atom. Her şeyin iç içe yerleşmiş atomlar toplamından oluştuğunu söylerdi. ‘Biz bile atomlardan oluşuyoruz’ diye eklerdi. ‘Atomlardan ve boşluktan başka hiçbir şey yoktur.’ Zamanında geçerli olan dinlerin kötülüğüne inanır ve ‘ölümsüz ruh ya da ölümsüz tanrılar diye bir şey olmadığını’ söylerdi.”
“Anaksagoras MÖ 450 yıllarında ün yapan ve Atina’da yaşayan İyonyalı deneycilerdendi. ‘Hayatın amacı nedir?’ diye sorulduğunda ‘Güneş’in, Ay’ın ve göklerin araştırılması’ yanıtını verirdi. Gerçek bir astronomun vereceği bir yanıttı bu. Anaksagoras, Ay’ın yansıttığı ışık nedeniyle parladığını kesinlikle savunan bir bilimadamıdır. Ay’ın evrelerine ilişkin kuramı da geliştirdi. Bu görüş zamanında öylesine tehlikeliydi ki, kuramı içeren yazı elden ele gizlice dolaştırılırdı. O zamanın geçerli inancı Güneş’in ve Ay’ın tanrı oldukları yolundaydı. Anaksagoras, Güneş’in ve yıldızların yanan taşlar olduğu görüşünü benimsemişti. ‘Yıldızların ısısını hissetmiyoruz, çünkü çok uzaktalar’ diyordu.”
“Yeryüzünün bir küre olduğunu dünya tarihinde ilk kez Pythagoras öne sürmüştür. Kendisi ve öğrencileri ‘Pisagor Teoremi’ olarak bilinen kuramı buldular. Her türlü bilime temel oluşturan çağdaş matematiksel düşünce yöntemi Pythagoras’a çok şey borçludur. Düzenli ve uyumlu, insan zihninin kavrayabileceği bir evreni tanımlamak üzere ‘Kozmos’ sözcüğünü kullanan ilk o olmuştur.” (Devam edecek)
Kaynak: Carl Sagan, Kozmos, Altın Kitaplar Yayınevi, Nisan 2021-İstanbul