Desteğim Yeşil Sol Parti’ye… Adayım Metin Kılıç

0
1113

Geleceğimizi belirleyecek önemli bir seçimin arifesindeyiz. Mevcut iktidarın sembolik olmaktan çıkarıp tek adamın ülkeye hükmeder hale getirdiği cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri bir arada.

İki hedef de çok önemli; cumhurbaşkanını değiştirmek, Meclis’te anayasa değiştirebilecek çoğunluğu sağlamak. Kamuoyu yoklamalarının değişkenlik gösteren sonuçlarından yapılan simülasyonlar, cumhurbaşkanı değişiminin olabileceği, Meclis’te çoğunluğun sağlanabileceği, anayasa değiştirme çoğunluğunun ise gerçekleşemeyeceği yönünde. Geçmiş deneyimler (YSK kararı ile mühürsüz oyların kabul edilmesi başta olmak üzere) nedeniyle sonuçların değişebileceği endişesi taşıdığımız net. Her anlamda seçim güvenliğinin sağlanması önemli.

Uygulamadaki seçim sistemi (D’hondt) sürpriz sonuçlara uygun bir sistem. Bu da bir diğer gerçeklik. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda TİP’in, Millet İttifakı’nda İYİP’in seçimlere kendi logoları ile katılacak olması çok net AKP’nin işine yarar sonuçlar çıkaracaktır. AKP anketlerde hâlâ 1. parti konumunda, her seçim çevresinde olmasa da.

Bu seçimin farklı bir özellik taşıdığı, görece iyi bir sonuç için “şeytanla bile işbirliği” koşullarının olduğu gerçeği es geçildi. Özellikle TİP’in, ülke barajı %7’yi Emek ve Özgürlük İttifakı ile aşabileceği gerçeğine karşın kendi logosuyla seçime katılımı ciddi bir aymazlıktır. Bu seçim partiyi ve seçmeni test etme seçimi değildir. TİP’in tek başına %7’yi aşıp aşamayacağını test etmesi, ittifakın da TİP’in de bu doğrultuda karar alması gerekirdi. TİP’in kendi logosu ile katılım gerekçesi “Zaman içinde oluşan, Yeşil Sol Parti’ye oy vermeyecek bir seçmen kitlesi var” ise, o kitleyi ikna etmek için çaba göstermek daha doğru olmaz mıydı? Seçime ittifakla veya kendi logosuyla katılım durumundaki oy matematiği yapılmış mıdır? Her iki durumdaki olası vekil sayısı matematiği yapılmış mıdır? Seçmen psikolojisindeki etkisi araştırılmış mıdır? Seçim sistemi nedeniyle Yeşil Sol Parti ve TİP’in alacakları oyların çöp olup AKP’ye vekil yazılabilecek seçim çevreleri kontrolü yapılmış mıdır? Sorular çok.

Toplumun beklentilerini umuda çevirecek, demokratik ve özgür bir geleceği inşa edecek tek seçenek, tarihsel ve siyasal sorumluluğun bilinciyle hareket eden Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Bu ittifakın tek alternatif olduğunu, Millet ve Cumhur ittifaklarının özünde aynı olduğunu düşünüyorum. Yeşil Sol Parti lehine tarafım; cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifakın aldığı karara uygun davranacağım. Çerkes kimliği ile Ankara 3. Bölge 1. sıra adayımız Metin Kılıç özelinde elimden gelenin fazlasını yapacağım.

Metin Kılıç’ı, sadece Çerkeslerin adayı olarak değerlendirmiyorum, aynı zamanda temsiliyeti olmayan bütün halkların adayı olarak görüyor, seçildiğinde bu sorumlulukla yürüyeceğini biliyorum. Bu bir ilk olacak, Metin seçilip Meclis kürsüsünden anadili ile seslendiğinde sadece Çerkesler için değil, bütün halklar için umut olacak, yeni bir süreç başlayacak. Demokrasi lehine dengeler değişecek.

 

Sussam olmaz…

Halkların Demokratik Kongresi’ne, Halkların Demokratik Partisi’ne lafım var…

Jineps Gazetesi, siyasal ve toplumsal/sosyal güçlerin ittifakı olarak 2011 yılında kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) bileşenidir. HDK, 2012 yılında Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) kurmuştur, yani HDP kongrenin partisidir esasında, her ne kadar sonraki gelişmeler doğru olmayan bir biçimde HDK’yı gölgede bırakmış olsa da.

HDK’nın 2011 yılı programı 8 ana başlık (Neden bir aradayız? / Ne yapacağız? / Demokrasinin kazanılması / Emek mücadelesi / Halklar ve inançlar / Kadınların özgürlük mücadelesi ve LGBT bireyler / Ekoloji ve yaşam / Gençlik) ve 43 maddeden oluşur. Halklar ve inançlar faslında Anadolu’nun renkleri anılmış, “Tüm halkların, kimliklerin, dillerin, kültürlerin eşit, özgür ve gönüllü birlikte yaşamını savunan Kongremiz” cümlesi kurulmuştu.

2011’den bu yana 12 yıl geçti, deneyimlerimiz yüksek sesle eleştirmeden yürümenin doğru olmadığını öğretti. Seçimlere yönelik açık ve net desteğime karşın o günden bugüne söylediklerimiz ve önerdiklerimizden seçkilerle eleştirilerimi ifade etmeden yürürsem olmaz…

Neler söyledik, önerdik:

-Devletin halkların arasına mesafe koyan anlayışını tersyüz etmek gerekir. Çerkes hain, Kürt bölücü, Ermeni küfürden, Alevi mum söndüren vb. ezberlerin kırılması, bizlerin eşitler olarak bir arada durabilmemizle, birbirimizin elini güçlendirmemizle mümkün olur.

-Özellikle bölücü-terörist algısı ile Kürtlerle birlikte davranmayı engelleyen devlet aklına karşı birlikte tutum geliştirilmelidir. Meclis’teki partilerin dahi HDP ile arasına mesafe koymayı becerebilen bu anlayışın halkları etkilememesi mümkün değildir. Jineps Gazetesi’nin HDK bileşeni olarak davranması taşın altına elini koymaktır. Diğer halklar için de benzer durum vardır. On yıllarca çoğunlukla iktidarlar lehine tavır geliştiren Kürtlerin ve Alevilerin kat ettikleri yol unutulmadan bu durum değerlendirilmelidir. Birçok etkenin yanı sıra Meclis’te kimliğiyle vekil temsiliyetin; Kürtler ve Aleviler genelinde pozitif bir durum yarattığını, bir dizi etkenin yanı sıra tekçi devlet anlayışını daha farklı sorgulamalarının nedenlerinden birinin de bu olduğunu ve seçmen davranışını demokrasi lehine geliştirdiğini görmeli ve temsiliyeti genele yayabilmeliyiz.

-Bileşenlerden siyasal güçler zaten örgütlü. Özelde halklara yönelik çalışmalar yürütmeliyiz. Etnik kimliklere yönelik çalışmalar, 21 Şubat Dünya Anadili Günlerine yönelik 1-2 günlük etkinlik olarak kalmamalı. On yılların devlet politikaları sonucu “bölücü-terör” kıskacında tutulan, birlikte hareket etmeleri gerekirken birbirlerine mesafeli duran halkların ezberlerinin bozulması için, asıl olarak bu zor alana yönelik çalışmak gerekir. Genelgeçer laflar yerine halkların özelinde, onların kalplerine dokunacak laflar eder hale gelebilmeliyiz. Bu da temasla, diyalogla, işbirliğiyle olur.

-Hemen her etkinlikte davetiyeler, çağrılar iki dilli yapılmakta; Kürtçe-Türkçe. Bunu değiştirelim. Lazlara Lazca-Türkçe, Gürcülere Gürcüce-Türkçe, Abazalara Abazaca-Türkçe… çağrı yapalım.

-Bileşen siyasal güçler, vekil kontenjanlarını kendi yoldaşları olan etnik kimlik aidiyetli -Hemşinli, Laz, Gürcü…- üyelerinden seçsinler. Halklarıyla temas eden, anadilleriyle cümleler kuran bir vekilin, o siyasi gücün üye sayısı ve etki alanından çok daha geniş bir kitleye sesini duyurabileceği, dengeleri değiştirebileceği dikkate alınmalı. Böyle bir deneme siyasi güçlere bir şey kaybettirmez ama toplamda çok şey kazandırabilir (Tam bu noktada nitelik-nicelik laflarına kulağım kapalı, belirtmek durumundayım).

-HDP vekilleri bağımsız Abhazya’yı ziyaret etsin, organizasyonu biz yaparız. Karşılıklı el güçlendirmenin önemli bir adımı olabilir.

Önerilerimize, irtibat çabalarımıza karşın kısa ve öz, kongrenin de partinin de adında belirleyici olan “halklar”, tam anlamıyla ilgi odağı olamadı. 100 yıllık baskının, kimliğine yabancılaşmanın, iktidarın hâlâ sürdürdüğü bilgi kirliliğine dayalı propagandanın etkisi ile yanlış yerde duran, yanlış ittifaklar içinde olan, yanlış partilere oy veren ve hatta kendi celladına boynunu uzatan, kendi ölümünün suç ortağı olan, kimliğine dair talepleri çekingen bir biçimde ifade edebilen, adeta kendi içlerine konuşur durumda olan, anadillerine sahip çıkma noktasında dahi devletin baskısı ile “Biz de anadilimizi yaşatmak istiyoruz ama Kürtler gibi değiliz” gibi akıl tutulması cümleler kurabilen, üstelik demokrat kamuoyunda da “diğerleri” olarak adlandırılan halklar için mesai harcanmadı. Etkinliklere çağrılarda dahi anadilleri ile davet edilmediler. Kolay yol tercih edildi, zaten örgütlü olan siyasal güçler ve diğer alanların varlığı yeterli görüldü.

HDP demokratik cumhuriyet hedefine karşın, kuruluşundan bugüne parti içi demokrasiyi tam olarak işletemedi, özellikle vekil adaylarının belirlenmesinde izlenen yol-yöntem mış gibi yapmanın çok net örneğidir.

2015 seçimleri sırasında birçok görüşmemiz oldu, özel, genel. Çerkesler olarak vekil adayı çıkarmamız talep edildi, kulağımıza fısıldanan ‘Meclis’te bir Çerkes vekil’ olmalıydı. Demokrasi özlemimize denk düşen programa sahip, Çerkes taleplerine sahip çıkan HDP’yi zaten destekleyecektik, doğrusu vekil beklentisi ile yola çıkmamıştık, talep üzerine o doğrultuda da çalıştık. HDP İstanbul il binasındaki toplantıda “Adaylarımız Birgül Asena ve Metin Kılıç’tır” dedik. Aday sıralamalarında anlaşıldı ki seçilme garantisi olmayan sıralardaydı adaylarımız. 2015 yılının her iki seçiminde de… Elden gelenin fazlasını yaptık, eleştirimizi kendi içimizde tuttuk. Sonuçta elbette Çerkes halkının sitemleri ile de karşılaştık; elimiz güçleneceğine zayıflatılmış, bir sonraki seçimde yeniden sıfırdan başlamamız gerekmişti.

Pek çok kent ve çevresinde yerleşik Çerkeslerin (5 milyon civarı), anadilleriyle Meclis’e seslenen vekillerinin olması durumunda, hatırı sayılır bir kesiminin Türkiye siyasetine bakışı değişirdi, oya tahvil edildiğinde binlerce oy lehimize dönebilirdi. Giderek diğer kimliklerden temsiliyetler, dengeleri sarsıcı bir şekilde demokrasi lehine değiştirebilirdi. Aksi görüşler olabilir elbette ama denemekle bir şey kaybedilmezdi. Hep aynı şeyleri yaparak değişik sonuçlar elde edilemeyeceğini siyasette de öğrenmiş olmalıyız. Dengeleri lehimize değiştirecek yeni yöntemler bulabilmeliydik. Bir yöntem de -üstelik zaten olması gereken- bu olabilirdi.

2015 seçimleri sonrası aradan geçen yıllar içinde yapılan birçok toplantıda durumu dile getirip Meclis’te Kürt, Alevi, Ermeni, Süryani temsiliyetinin yanına diğer etnik kimlik aidiyetlerinden vekillerin temsiliyetinin eklenmesinin statükoyu kırabileceğini, bunun için iradi bir hamlenin yapılması gerektiğini dile getirmeye devam ettik. “Vekillik sembolik” cümlesi dışında (yanıtımız; ‘O sembolden bir de biz alsak’ olmuştu) değerlendirmemize karşı çıkılmadığını da belirtelim. 2018 seçimlerinde adayımız Metin Kılıç’tı. Sıralamada seçilemeyecek pozisyon takdir edildi, grup kararı ile Metin geri çekildi.

Ve 2023… Aday sıralamaları yapıldı. Adayımız Metin Kılıç, Yeşil Sol Parti’den Ankara 3. Bölge 1. sırada. HDP’nin bir önceki seçimde 1. Bölge’den bir vekil çıkardığını, bu seçimde de oradan bir vekil beklendiğini, garantiye almak için TİP’in oradan aday çıkarmadığını, 3. Bölge’den ise hem Yeşil Sol Parti hem de TİP’in aday çıkardığını biliyoruz. Yani HDP’nin 3. Bölge’den umudu yok, olsa net tavırla ya Yeşil Sol Parti ya da TİP işaret edilirdi. Kaldı ki 3. Bölge’de Yeşil Sol Parti’nin zayıf bir aday çıkaracağı da konuşulmuş. Yani asıl olarak HDP burada Metin’i aday göstererek TİP’i de zor durumda bırakmış oldu. Siyasi bir karar alındığını ve uygulandığını düşünüyorum. Halklardan bir vekil adayının seçilebilecek sırada yer bulamaması, hafife alınabilecek bir durum değildir. On yıllardır ülke iktidarlarının ve mevcut iktidarın, bu anlamdaki geleneğinin sürdürülmesine katkıdır bu aynı zamanda. Oysa sorun çözücü olabilmek için bir şeyleri farklı yapmanız gerekirdi.

Seçilme garantisi ile aday edilen Cengiz Çandar yerine bir Çerkes, Hasan Cemal yerine bir Laz aday; bileşen siyasi güçler vekil kontenjanlarında Türk yoldaşları yerine Gürcü ya da Hemşinli yoldaşlarını tercih edebilirlerdi. Olmadı…

Cengiz Çandar’a ve Hasan Cemal’e bilemediğimiz bir borcumuz mu vardır? Hangi kesimi -siyasi ya da toplumsal/sosyal gücü- temsil etmektedirler? Nasıl bir etki alanları ve oy potansiyelleri vardır ki tepeden inme seçilecek sırayı işgal edip halklardan birilerinin yerine aday olabilmişlerdir? Açıklanmayan, bilmemiz gerekmeyen dengeler mi söz konusudur? Gelecek işlevleri nedeniyle aday yapıldıysalar, vekil olmadan o işlevleri yerine getiremezler miydi?..

2023 seçimleri sonucunda bir geçiş dönemi olacağı, muhtemelen 2 yıl içinde erken seçimin gündeme geleceği, o zaman tekraren değerlendirme yapılacağı vaatlerine de kulaklarımız kapalı artık.

Sonuç olarak elbette Emek ve Özgürlük İttifakı’nı destekliyorum, Metin Kılıç’ın seçilmesini ve Çerkesleri temsilen Meclis’te yerini almasını tabii ki istiyorum. Bu, tarihte bir ilk olacak ve inanıyorum ki sonraki yıllarda Türkiye’deki dengeleri halklar lehine çevirecek. Seçilebilme başarısı HDK ve HDP’ye rağmen olacak, bunun da altını çizmek isterim. Genel anlamda beklentinin altında kalınırsa bunun sorumlusu da HDK ve HDP olacak elbette.

 

21 Mayıs Çerkes Soykırımı ve Sürgünü…

14 Mayıs ülke için önemli bir gün, ülkede yaşayan bütün halklar için de… 21 Mayıs Çerkesler için özel bir gün, soykırım ve sürgünün sembol günü. 14 Mayıs seçimlerinde temsilcimizi TBMM’ye göndermek istiyoruz: 21 Mayıs’ta Çerkeslerin sesinin Türkiye kamuoyunca Ankara’dan duyulabilmesi için. Böylesine denk düşen bir durumu HDP’nin değerlendirmesi ve bunca seçimden sonra Metin’in seçilme garantili seçim çevresi ve sırası ile aday yapılması mümkün değil miydi? Çerkeslere ve Çerkesler üzerinden bütün halklara mesaj vermek hepimize iyi gelmez miydi?

 

Yeşil Sol Parti: Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi

TİP: Türkiye İşçi Partisi

İYİP: İyi Parti

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz