Yıkılan hayaller

0
387

Zamanın birinde bir delikanlı, şafak sökerken uyanıp pazara gitmek için yola çıkmış. Bir küpün içinde tereyağı götürüyormuş satmak için. Dağ yolundan gelirken, güneşin doğma vakti ormandan çıkıp düz bir çayırlığa ulaşmış. Güneşin ışınlarıyla güzelleşmiş, çiğ damlalarının parladığı çayıra soluklanmak için oturmuş genç adam. Yakındaki yüce dağa bakarak başlamış kendi kendine konuşmaya:

-Eeyt..! Hey yavrum hey, ben boz küheylana binip; tüfek atınca vurulmayan bir boz geyiği kovalayarak şu dağın yamacından aşağı geliyor olsaydım.

Diğer taraftan arabayla Nepihat gelseydi, annesi ve kardeşiyle birlikte. Onlara yetişince tüfeğim isabet edip geyik yere serilmiş olsaydı, ben üstüne atılarak kamamı çekip onu kesmiş olsaydım, dikine enine iki defa kama sallayıp dört parçaya ayırsaydım, yaptıklarımı görünce mahcup olup kızaran Nepihat, sorardı bana:

-Onu niye dört parçaya ayırdın, diye.

Sonra ben de;

-Bir pay senin babana, diğeri annene, üçüncüsü senin kardeşine, peki bu? Bu da ikimize…, derdim.

Bundan utanan Nepihat, başörtüsünün ucunu yüzüne tutup başını çevirirdi.

Etrafında ne varsa unutup hayalleriyle kendinden geçen delikanlı, kız başını çeviriyormuş gibi o yana bu yana dönerken bilmeden içinde yağ taşıdığı küpü devirmiş, tatlı hülyalarından uyanan adamın dünyası başına yıkılmış. Yerinden ayağa fırlayarak, yumruklarını sıkıp bağırmış.

– Ehhey! Neşesi, mutluluğu olmasın o geyiğin de. Kıyamete kadar isabet etmeyeydi ona tüfek de. Nepihat denen sen şeytan, olmaz olaydı senin anan da kardeşin de. Et yiyemeden kalaydı senin anan da baban da…

 

Kaynak: Нохчийн фольклор/Халкъан Новеллаш – Çeçen Folkloru/ Kısa Halk Hikâyeleri

 

Çeçenceden çeviri: Galip Özdemir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz