10 Ekim 2015. Ulusal düzeyde yapılmak istenen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi için Ankara Garı önünde toplanan on binlerce insana iki intiharcı IŞİD’li teröristin kendilerini patlatmaları sonucu 100 insanımızı kaybettik. Önemli bir bölümü ağır olmak üzere yüzlerce kişi yaralandık. Türkiye Cumhuriyeti tarihine en kanlı terör eylemi olarak geçen bu katliamın 8. yılında bir yaralı olarak kayıplarımızı saygı ile anıyoruz. Yürekler çok şeye dayanır. Ama bu katliamı yüreksizler yapmıştı.
Bu katliamın o dönemdeki siyasi konjonktürün bir sonucu olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybeden ve iktidar olamayan AKP’nin Türkiye’yi karanlık bir girdaba sürüklediği gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Koalisyon görüşmelerinin de olumsuz sonuçlanması ve 1 Kasım 2015’te yeniden seçim kararı alınması, AKP’yi iktidarsız kalacağı endişesine sevk etmiştir. Halkı korkutmak ve yıldırmak amaçlı ilk katliam 20 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde taşeron olarak kullanılan IŞİD tarafından gerçekleştirildi. 33 genç insanımız katledildi. Bunların arasında eğitimini Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyeti’nde sürdüren Nartan Kılıç ve annesi Ferdane Kılıç dostlarımızın da bulunması biz Çerkesleri çok üzmüş ve rahatsız etmiştir. Çerkes olan anne ile oğlunu Bursa’da saygı ile toprağa verdik.
Bu karanlık eylemin izini sürerken, 80 gün sonra 10 Ekim 2015’te Ankara Garı katliamı ile bir kez daha sarsıldık. Aynı taşeron örgüt bu kez iki intiharcı terörist kullanmıştı. Gar önü kızıl denize dönmüştü. 100 insanımızı kaybettik. Yüzlerce yaralımız vardı. Ağır yaralılarımızdan 4 arkadaşımız da takip eden süreçlerde yaşamlarını yitirdiler. Kayıplarımızın sayısı 104’e çıkmıştı.
Evet, 20 gün sonra da 1 Kasım 2015 seçimleri gerçekleştirilecekti. Ampullerin söndürüldüğü, aya bile perde çekildiği karanlık ve korku dolu bir ortamda yapılan seçimde AKP tekrar tek başına iktidar oldu. Zifiri karanlığa gömülen ülkede cadı avına çıkılmıştı. Demokrasi söylemlerinin rafa kaldırıldığı, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, muhalif siyasilerin, aydınların, akademisyenlerin ve sanatçıların gözaltına alındığı, haksız yere uyduruk gerekçelerle tutuklanarak cezaevine konduğu dönemler başladı. Bu sürecin hâlâ devam ettiğini görüyoruz.
Emek, Barış ve Demokrasi mücadelemiz eşitliğe, adalete, özgürlüğe ve demokrasiye ulaşana dek sürüyor ve sürecek.
Saygılarımla…
Xanaxu Seyfullah