Hepimiz göçmeniz, hepimiz muhaciriz

0
304

18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’ydü. Güzelce Mezarlığı’nın da anlattığı gibi kimimiz birkaç, kimimiz bir buçuk, kimimiz yarım yüzyıl evvel buralara göçtük. Günün sonunda hepimiz göçmeniz, hepimiz muhaciriz.


İstanbul’un batısında ismiyle müsemma bir köy var: Güzelce.

Anlatılanlara göre 1923’te buraya yerleşen Lozan Mübadilleri köye “Çöplüce” adını vermişler. 1956’da köyü ziyarete gelen ve çok beğenen dönemin valisi Fahrettin Kerim Gökay ismi beğenmeyip “Güzelce” yapmış. (Malum, Şirince için de benzer bir şey anlatılır. Köyün “Çirkince” olan eski adını dönemin İzmir Valisi Kâzım Dirik “Şirince” olarak değiştirmiş.)

***

Güzelce’nin köy meydanında bir Atatürk heykeli var. Azmi Sekban imzalı anıt 2018’den beri burada. Kaidesinde: “Muhacirler, kaybedilmiş toprakların aziz hatıralarıdır” yazıyor.

Arapça “göçmen, göç eden” anlamına gelen “muhacir” sözcüğü nedense Türkçede genel anlamından sıyrılıp, Balkan göçmenlerine verilen özel bir isim olmuş. (Böyle olmakla beraber, konu yine muhacirle aynı kökenden gelen “hicret” ya da “tehcir” olunca, kavram seti başka bir eksene kayıyor.)

***

Muhacir Güzelce Köyü’nün, Marmara kıyısında güzel bir mezarlığı var. Bir futbol sahasından daha küçük. Mezarlığa girer girmez sizi 1900’lerin başında doğup, 1900’lerin sonunda ölen insanların mütevazıkabirleri karşılıyor. Çoğunun üstünde de “Selanikli” olduğu belirtiliyor. “Suyun öteki tarafı”nda doğmuş, bu tarafında ölmüşler. “Kaybedilmiş toprakların aziz hatıraları” olarak burada uyuyorlar.

***

Mezarlıkta, bir şekilde tanıdığım üç insan daha yatıyor. Yaş sırasıyla: Aslan Çelik, Ali Hüryılmaz ve Emre Saltık…

1938 doğumlu babam Aslan Çelik, büyük Çerkes Sürgünü’nde Anadolu coğrafyasına gelen bir ailenin çocuğuydu. Mensubu olduğu Gerige (Cerice) sülalesi 1869’da Kuzey Kafkasya’dan yola çıkmış, önce Maraş’ın Göksun ilçesinde iskân edilmiş, daha sonra çok sayıda Çerkes köyünün olduğu Uzunyayla’ya göç etmişti.

Bir buçuk asır geçmesine rağmen anavatan hasreti dinmeyen Çerkes toplumu Uzunyayla’yı ikinci bir vatan olarak bildi. Ama Türkiye’nin inişli çıkışlı tarihi, Uzunyayla’daki Çerkes demografisini de tespih taneleri gibi dağıttı. Ataları Kafkasya’da doğan ama Anadolu’da ölen sonraki kuşaklar, gözlerini Uzunyayla köylerinde açsalar da, başka başka yerlerde kapattılar. 28 Aralık 2016’da hayatını kaybeden Aslan Çelik de onlardan biriydi.

***

Ali Hüryılmaz 1945’te Bulgaristan, Şumnu, Kayacık Köyü’nde doğdu. Çok hareketli ve dikbaşlı bir çocuktu. Mehmet Büyükarı, onun hayatını anlattığı romanı Son Rampa’da lakabının “Haylaz” olduğunu söylüyor. Bitmez tükenmez enerjisi, ona çok zor bir spor olan bisiklette büyük başarıların kapısını açıyor.

Çocuk yaşta katıldığı ilk yarışı kazanıyor. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Bulgaristan Milli Takımı’na giren ilk Türk sporcu oluyor. 1969 baharında takım olarak gittikleri Roma’da gizlice Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınıyor. Büyükelçi Necati Savaşan onu gizlice Napoli’ye giden bir trene bindiriyor. Napoli Limanı’nda bindirildiği Akdeniz vapurunda, Süleyman adında bir kişi “Hüryılmaz” soyadı almasını öneriyor.

Türkiye’ye ayak bastıktan sonra dönemin basını hikâesine büyük ilgi gösteriyor.

(17 yıl sonra tarih bir kez daha tekerrür etti. 1967 Kırcaali doğumlu Naim Süleymanoğlu, 1986’da, Melbourne’de yapılan Dünya Halter Şampiyonası sırasında Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınmış, gizli yollarla Türkiye’ye getirilmişti.)

Ali Hüryılmaz, Bulgaristan’da gösterdiği başarıların devamını Türkiye’de de sürdürüyor. Memleketin en önemli bisiklet yarışı olan Cumhurbaşkanlığı Turu’nu iki kez kazanıyor. Üstüne bir de “Yılın Sporcusu” seçiliyor. Yetmişli yılların ortasında aktif sporu bırakıp ABD’ye taşınıyor. Orada yaklaşık 40 yıl yaşadıktan sonra tekrar Türkiye’ye dönüp, Antalya’ya yerleşiyor. 2017 Eylül’ünde hayatını kaybediyor, cenazesi Antalya’dan İstanbul’a yollanıyor ve Güzelce Mezarlığı’na defnediliyor.

Halen Büyükçekmece’de onun adına her yıl bisiklet yarışı düzenleniyor. Organizasyonu da onun adını taşıyan Ali Hüryılmaz Bisiklet İhtisas Kulübü yapıyor.

***

Emre Saltık’ı seksenli yılların başında Aksaray’da bulunan Arif Sağ Eğitim Merkezi’nden biliyorum. Arif Sağ’ın deyim yerindeyse “bağlamayı yeniden icat etiği” yıllarda bir karınca yuvası gibi olan merkezin güler yüzlü hocalarından biriydi. 1960’ta Tunceli Ovacık’ta başlayan ömrünün ilk 20 yılını doğduğu yerde, sonraki yıllarını İstanbul’da geçirdi. 2017’de çok genç yaşta aramızdan ayrıldı.

Sevenleri ona Güzelce’de bir anıt mezar yaptırdı. En tepesinde “Saltıkoğlu” yazan mezarın alt kısmında şu dizeler yazılı:

Servetim insandı, rehberim sevgi.

Yetmiş iki millete aşklar büyüttüm.

Kanmadım rüzgarına malın paranın.

Sazımın avazında dostlar büyüttüm.

Horasan’dan Anadolu’ya, oradan Balkanlar’a uzanan bin yıllık Sarısaltık efsanesinin bir kolu, İstanbul’da küçük bir köy mezarlığında devam ediyor.

***

18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’ydü. Yaşadığımız coğrafyada göçler her zaman olduğu gibi bütün yakıcılığıyla devam ediyor.

Güzelce Mezarlığı’nın da anlattığı gibi kimimiz birkaç, kimimiz bir buçuk, kimimiz yarım yüzyıl evvel buralara göçtük.

Günün sonunda hepimiz göçmeniz, hepimiz muhaciriz.

 

* Bu yazı ilk olarak “Bağımsız İnternet Gazetesi” t24’te yayımlandı. Jineps için az biraz revize edildi.

 

aydan.celik@gmail.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz