Dönüş konusu üzerine:
Geçen ay kutladığımız ‘1 Ağustos Çerkeslerin Anavatana Dönüş Günü’ çok önemli. Çerkesler, her yıl 21 Mayıs anma etkinliklerinde, yaşanan soykırım ve sürgün felaketini “unutmadık, unutmayacağız” derken, unutulmaması gereken bir gerçek daha var. O gerçek şudur; atalarımız trajik sürgün yolculuklarında ve muhaceretin ilk yıllarında, uzun yıllar anavatana geri dönüşün ümit ve hayali ile yaşadılar. Dolayısıyla diaspora Çerkeslerinin geri dönüş ideolojisi, sürgünün tarihi kadar eskidir.
Şimdilerde, yeryüzünde 40’tan fazla ülkede dağınık halde diaspora yaşamını sürdüren Çerkeslerin çoğu, anavatan özlemi ve dönüş hayalleri ile yaşamaktadır. Ancak gerek anavatanda ve gerekse diaspora coğrafyalarının çoğunda, yasaklar ve baskılar yüzünden bir buçuk asır boyunca bu konudan bahsetmek bile mümkün değildi.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Rusya Federasyonu’nun (RF) kurulması ile, ilk 10 yıl içerisinde dönüşün önünde bürokratik engel pek yoktu. Lakin bu büyük değişim çok ani gelişirken ne anavatan tarafı ne de diaspora güçlü ve kapsamlı bir dönüşe hazır değildi.
Sadece, bilinçli ve kararlı az sayıda Çerkes anavatana kalıcı olarak döndü ve yerleşti. Onlar ilk birkaç yılın zorluklarına katlandıktan sonra hayata tutundular ve başarılı oldular. Tutunamayıp geri dönenler de oldu. Gidip oturma izni ve pasaport aldıkları halde bir daha hiç gitmeyenlerin de sayısı az değil.
Bugüne kadar, kalıcı olarak dönen ve yerleşenlerin sayısı yaklaşık olarak, Adiğe Federe Cumhuriyeti’ne çoğu Türkiye’den olmak üzere 2.500, Kabardey-Balkar Federe Cumhuriyeti’ne çoğu Suriye’den olmak üzere yaklaşık 2.000, Karaçay-Çerkes Federe Cumhuriyeti’ne Türkiye’den 100, Abhazya’ya çoğu Türkiye’den 600 civarındadır. Osetya, Çeçen-İnguş ve Dağıstan’a yok denecek kadar az.
Son 30 yıl boyunca, anavatana dönenlerin toplam sayısı yaklaşık 5.000 kişi. Kuşkusuz bu sayı çok az. Ama dönüş konusunun daha ciddiye alındığı son yıllardaki gelişmelere bakılırsa ve uygun koşullar sağlanabilirse, önümüzdeki yıllarda daha fazla dönüşlerin gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Çerkes halkı, yok olma tehdidi altındaki anadili ile birlikte, erozyona uğramakta olan kadim kültürü ve kimlik anlayışı için son derece endişeli. Bu konuya dair, son yıllarda anavatan Kafkasya’da ve diasporada çeşitli platformlarda yoğunlaşan çaba ve çalışmalar devam ediyor olsa bile, bugünkü koşullarda ilerleyen asimilasyon ve erozyonun önüne geçmek pek mümkün gözükmüyor.
Özellikle diasporada, farklı dil, kültür ve hatta siyasi ve ideolojik ortamlarda azınlık konumunda yaşarken, etnik değerlerini ve kimliğini koruyarak hayatı sürdürmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan, bazı zorluklara rağmen, köklerin ve kökenin bulunduğu anavatan topraklarında olmanın bazı imkân ve avantajlarını kabul etmek lazım.
Anavatan coğrafyası sadece bu konuda değil, ekonomik ve sosyal hayata dair gelecek hayalleri kuran gençler için de bazı imkân ve avantajlar sunmaktadır. Ne var ki, yeni bir coğrafya ve yeni bir ortama alışma ve adapte olmanın geçici zorluklarını kabul etmek lazım. Kararlı ve inançlı olmak önemli.
Zira anavatan toprakları da bomboş bizi beklemiyor. Rus işgalinden sonra uygulanan kolonizasyon politikaları sonucu, Rusça konuşan ve çoğunlukta olan farklı insan toplulukları ile birlikte yaşamak gerekiyor. Anavatanımızda azınlık konumunda yaşıyoruz diye bunu dert etmemek lazım. Zaten çağımızda dünyada, aynı dil, kültür ve kimlikte, homojen nüfusa sahip devlet yapılarının da pek kalmadığı bilinen bir gerçek.
Her şeye rağmen, en büyük davamız olan kimliğimiz, kültürümüz ve anadilimizin yeryüzünden yok olup gitme tehdidine karşı, bu değerlerimizin korunup yaşatılabilmesi için köklerin ve temelin hamisi anavatan topraklarında olmak gerekiyor. Zira diaspora ortamlarında bunun mümkün olmadığı bilinen bir gerçek.
Bu nedenle, anavatana dönme ideolojisinin canlı tutulması kaçınılmazdır. Kaldı ki anavatanın da azalan nüfusu ve ekonomik koşulları gereği diasporaya ihtiyacı vardır.
Diğer taraftan, anavatan coğrafyamızdaki federe yönetimlerin bağlı olduğu RF genelinde nüfus ve işgücü sorunları ortadayken, anavatanlarına dönmek isteyen diasporadaki Çerkeslere öncelik tanınması ve teşvik edilmesi gerekir. Zira anavatanlarına dönüş yapacak Çerkesler, ülke ekonomisine ve demografik yapıya güçlü ve kalıcı katkıda bulunacaklardır. RF devletini yönetenlerin bu gerçeği görmeleri ve anlamaları gerekiyor.
Tabii, bugünün koşullarında topyekûn bir dönüşten bahsetmek mümkün değil. Ancak dönüş ideolojisinin canlı tutulması, desteklenmesi ve mevcut yasal imkânlar çerçevesinde sürekliliğinin sağlanması gerekiyor. Dönüş konusunda bugün var olan zorluklar yarın devam etmeyebilir, ancak o zaman da önceliğin başkalarına geçmesi tehlikesi vardır.