Maykop’taki Haçemziye Köyü’nden Düzce’nin Haçemziye Köyü’ne (Köprübaşı Ömer Efendi) özel bir ziyaret gerçekleştirildi. Bu ziyaret, iki köyün “kardeş köy” ilan edilmesi sürecini başlatan tarihi bir adım oldu.
Maykop’tan gelen 10 kişilik grubun katılımıyla gerçekleşen buluşmada, iki köy arasında dostluk ve işbirliği protokolü imzalandı. Ziyaret, ortak kültürel mirası pekiştirme ve gelecekteki işbirlikleri için sağlam bir temel oluşturma amacı taşıyor. Bu anlamlı sürecin detaylarını Erdal Özmeç ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide ele aldık.
-Sizi tanıyabilir miyiz?
-Adım Erdal Özmeç. Köprübaşı Ömer Efendi Köyü, Adigabze adı ile Haçemziye Köyü’nde ikamet ediyorum. Köyümüzdeki Adige Kültür Evi Derneği Adige Wune’nin başkanlığını yürütmekteyim.
-Maykop ve Düzce’deki Haçemziye köylerinin kardeş köy olma girişimleri ne zaman başladı?
-Haçemziye köyleri ziyareti 2014 yılında köyümüzün muhtarının ve yanında iki akademik büyüklerimiz ile gittiklerinde orada imzaladıkları bir protokol ile başladı; “Kardeş Köy Protokolü” adı altında. O protokol gereği bir dizi projeler, planlamalar yaparken Maykop’taki Haçemziye Köyü Muhtarı’nın vefat haberini almış olduk. O biraz bu organizasyonumuzu geciktirdi derken pandemi süreci girdi araya. Pandemi de bizi biraz geri itti. Pandemi peşine tekrar bir canlandırma maksatlı girişimler yapmak artık mecburiyet oldu bir anlamda çünkü çok uzun zamandır beklettiğimiz bir andı. Bir yazı hazırlayarak Düzce merkez derneğimiz ve KAFFED aracılığı ile o yazımızı oradaki ilgili derneğe ulaştırabildik. Bu konuda özellikle KAFFED’e, daha sonra Düzce’deki merkez derneğimize ayrıca teşekkür etmemiz lazım çünkü onların iletişimi biraz bu işi hızlandırmış oldu, zaten gecikmişti.
-Bu protokol sonrası ilk ziyaret Maykop tarafından gerçekleşti…
-Onların gelmelerini biz istedik, ilk önce oradan bir heyet gelsin istedik. Bir 10 kişilik grup gibi düşündük bunu. Bu 10 kişilik grup içinde yaş grupları olarak her yaştan, akademik olanları, biraz thamade dediğimiz büyükleri, genç çocuklar, kızlar… Öyle bir grup misafir ettik. Onların gelmeleri ağustos ayının ilk haftası olabilir gibi bize haber gönderdiklerinde 1 hafta kadar bir süre planlıyorduk. Sonra netleştirildi, netleştirilip bize gelen havadise göre de biz 5 günlük planlama yapmak durumunda kaldık. Onlar 5 günlük planla gelebiliyorlardı.
-Bu 5 gün için nasıl bir program planlandı? İlk geldikleri an itibari ile biraz bahsedebilir misiniz?
-2 Ağustos akşamı onların geleceklerini öğrenip çıkış saatlerine göre köyden bir karşılama komitesi gibi grup oluşturduk. Düzce merkez dernek başkanımız, buradan ben ve muhtarımız, bir de gençler de olduğu için yanımıza gençlerden bir kardeşimizi alıp 4 kişi olarak İstanbul Havaalanı’na gidip onları orada karşıladık. Akşam saat 10 buçuk-11 gibi indiler. Çok ilginç, enteresan bir karşılaşma dönemi oldu. Grubun bir kısmı erken çıktı havaalanından. Bayraklar sırtlarında bizi görünce, bizimde elimizde bayraklar zaten, birbirimizi bulunca sanki grup orada bitmiş gibi arkamıza bakmadık. Meğer gençler orada ayrı bir grup geliyorlarmış. Bir daha geri döndük, ortalık karnaval yeri gibi.
İstanbul’da karşılama düzeninde sağ olsun oradan derneklerden bazı arkadaşlarımız gece saati, gündüz saati ayırt etmeden geldiler. Çünkü biz ne kadar önemsediysek duyanların da o derece önemsediği anlaşılıyor bu konuyu.
Gençlerin grubu arkadan çıktı, bir yarım saat 20 dakika geç kaldı onlar. Toparlandık köye geldik, Düzce’ye. 3 saat 20 dakika gibi bir yol durumumuz oldu. Köprübaşı Ömer Efendi Haçemziye Köyü’ne gelince, gece tabii etrafı görmedikleri için “Şimdi giriyoruz” deyince “Bismillahirrahmanirrahim” dediklerini duydum içlerinden bazılarının.
Kültür evimize geldik, orada biraz istirahat ve kaynaşma… Sağ olsun köy halkı, az çok dinamiklerinin de farkındayız, böyle olacağını düşündük, kalabalıkça biraz ortam oluşturdular, gençler özellikle. Daha sonra hafif aperatif bir şeyler yedirtip, birazcık yorgunluklarını attırıp evlere dağılıştık. Günü öyle tamamlamış olduk.
“Sabah ne zaman kalkarsınız” tarafına gelince dediler ki “Biz yatmayalım. Zamanımız dar, biz çok şeyleri görmek, çok şeyleri yaşamak istiyoruz”. Dedik “Olmaz. Düzce’deki Haçemziye Köyü’nün, Düzce’nin iklim yapısı insanı yorar, orası gibi düşünmeyin. Uyumadan da geçirirsiniz ama ikinci günü olmaz bu iş” diye biraz şakalaştık tabii.
Sabah erken kalkıldı, saat 8 gibi toplaşıp, iyi bir kahvaltı yapıp köy ziyaretlerine karar verilmişti o gün planlama olarak. Gençler bir taraftan, thamadeleri bir taraftan, iki grup halinde, köyde yaşça ileri seviye olup çok da çıkamayan, gelemeyen, göremeyenleri biraz seçerek diyeyim, onların yanına ziyarete gittik. Her gittiğimiz evde hiç oturmasanız 15-20 dakika sohbet ortamı doğuyor. Mevzular bitmeden kalkıyoruz mecburen. Kalma durumuna düşünce ev sahibi ayrı kızıyor, ayrılanlar ayrı kızıyor. Önünden geçtiğimiz diğer evdekilerden “Bize niye gelmiyorsunuz, bize de gelin, 5 dakika durun, bir çay için” gibi istekler hep oldu. Akşama kadar dolaştık köyde. Akşam da bir düğün organizasyonu vardı, o da isabetli oldu. Düzce düğününü biraz gözlemlemiş oldular. İçlerinden biri dansçı, sanatçı, Albina ismi, o oynadı. Bize şarkı, wored söyledi, oradan da mutlu ayrıldık. Yine gecenin bir yarısından sonra evlere dağıldık. Gençler Adige Wune’ye geldiler tabii. Onlar evlerde kalmadılar. Anahtarları verdik onlara, istedikleri zaman geldiler, istedikleri zaman gittiler.
Bir sonraki gün için Düzce’nin de köylerini gezmek gibi bir plan vardı. Düzce de bu konuya çok duyarlı kaldı, Allah razı olsun herkesten. Misafir etmek için “Bana da gelin, bana da gelin” seviyesinde herkes çok ataktı. Herkese gidemedik, onlar için kusura bakmasınlar diyebilirim. Gidebildiğimiz yerlerde de sağ olsunlar ki mahcup etmediler. Beklenmedik ilgi vardı. Çok duygusal, içten davrandılar. Köyüm adına, derneğimiz adına her birine ayrı ayrı teşekkür ederim onlara.
3.gün için, Düzce’deki valilikte Turizm Kültür Müdürlüğümüz bu konudan haberdardı. Onları ziyaret ettik. Turizm Kültür Müdürümüz sağ olsun bizi ağırladı, hediyeler verdi gelen misafirlere. Onların yanında 1-1,5 saat kadar kaldık neredeyse. Birbirlerine doyamadılar, işin bürokrasi tarafını da böylece biraz kestirmece atlatmış olduk ama (gülüyor)…
Oradan çıktık, Düzce Üniversitesi’ndeki Çerkes Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün daveti vardı, bölüm başkanımız Fehmi Bey bizi bekliyordu, ona gittik. Orada misafirlerimizden Sultan kardeşim, kardeşimdir artık bundan sonra da öyle görüşeceğiz, onlar kendi aralarında bir söyleşi, konuşmalar yaptılar. Bir toplantı ortamı da düzenlendi. Karşılıklı fikirleri, “ne yapılabilir”leri anlattılar, anlattık. Anlayabildiklerini ve bizim anladıklarımızı örtüştürdük. Oradan ayrılıp yine derneklerimizden bir tanesi, Adige Literatürü Dili Derneği bizi yemeğe davet etmişti, oraya gittik. Onlara da teşekkür ediyoruz.
Bu arada düğün misali Düzce’de geleneksel yapılan Bayramcı Köyü Voleybol Turnuvası planı vardı. Oraya onları da götürmek durumunda kaldık. Çok memnun kaldılar, organizasyonu çok sevdiler ve orada birçok insanla iletişime geçtiler. Birbirimizi kaybettik orada, gece toplanıncaya kadar herkes bir wunekoşunu arıyor. Oradaki Haçemziye nasıl, buradaki nasıl, orada çok ölçüldü tartıldı bu iş, orada gözlemledim ben daha çok. Oradaki Haçemziye’de hangi boylar varsa, soylar varsa burada da bulundu. Ben Haçemiz bir aile çocuğuyum mesela, orada da Haçemiz aileler olduğunu… İşte Andırhoy varsa orada da, Ahavlar orada da var, Mamışler var, akrabalar genelde aynı aile olarak o yapıda kalmışlar.
-Düzce merkezdeki köyler ve resmi kurumlar dışında bir ziyaretleri oldu mu?
-Akçakoca ziyareti yapılsın istedik. Karadeniz’in bu tarafından Karadeniz’i göstermesek biraz olmazdı gibi, belki biraz nostalji yaptırmak mantıklı. Bir günümüzü orada tükettik, Akçakoca’da. Sağ olsunlar orada da yine köyümüzden Mamışlerden Yücel Ablamız var, o bizi ağırladı, misafir etti. Bir restoranda oturduk, saatlerimiz biraz geçti orada. Daha sonra döndük Düzce’ye.
Yine istirahatten sonra sabah 5 gibi, son gün İstanbul’a hareket etmemiz planlanmıştı. İstanbul gezisini de yaptık. Uçakları akşam 7’deydi. 5-6 saat, vapuruydu, kahvaltısıydı, yemeğiydi… Alışveriş yapmak istediler, onlara biz serbest zaman verdik. Serbest zamanda da tabii yanlarından ayrılamıyorsunuz, olay biraz ticari tarafa dönüşünce, biraz da Çerkesçede matematik biraz sıkıntılı hepimizde (gülüyor). Dolayısıyla orada da yanlarında bulunmadan olmadı. Sonuç olarak onları tekrar havaalanına bıraktık ve döndük.
-Bu ziyaret süresince her an grupla beraberdiniz. Bu 5 günlük süreci değerlendirmenizi istesem; ilginizi çeken, şaşırdığınız ya da gözlemlediğiniz farklı olay ya da durumlar gelir mi aklınıza?
-Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; önce tabii bu kaldıkları 5 gün süre boyunca
bu konuda bize yardımcı olan, koşuşturan, gönülden davranan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum yine köyüm adına, derneğim adına. Özellikle Bayramcı Voleybol Turnuvası konusunda, o gece farkında olduğum şey, insanlarla tanışma konusunda karşılıklı olarak
onlar da çok sıcakkanlıydı. Herkes birbirine çok sıcakkanlıydı. Özellikle aynı sülaleden birilerinin bulunup bulunmadığı konusunda, işte “Mamış var mı?”, “Haçemiz var mı?”, “Var, bak sizin sülale şurada, şu köyde var, burada var”, hep insanlar böyle bir telaş içindeydi.
Demek ki, adına “kardeş köy” diyebilirsiniz ya da başka bir sistem üretebilirsiniz. Bu gidiş geliş ve tanışma ortamlarının sağlanmasının çok uzun vadede işe yarayacağı konusunda bir kanaatim oldu. Bir kanaatim de şöyle oluştu, özellikle gençler… Belirli bir yaş kesimine kadar Adigece konuşabilen, anlaşabilenler oldu. Gençlere gelince; Adigece hiç konuşamadan, inanın sadece o telefonun ekranından 7/24 birbirleri ile hiç konuşmadan anlaştılar. Çok enteresan geldi bu da bana. Bunu bir dipnot, anekdot gibi düşünüyorum, bu biraz ürpertici ama bir gerçek. Bu konuda çalışmaları biraz geliştirmemiz lazım
sanıyorum. Bu translate dedikleri mesele ile, bir hece ile bir anlaşıyorlar, ben çözemedim gitti. İşte kurslar düzenleniyor, Adigece öğrenmeye uğraşılıyor, üniversitede bölümler açılıyor, bunlar bir şey amaçlı ama görünüyor ki sanki buna ihtiyaç kalmadan böyle bir kestirme yol var. İnsanların bu konuda biraz düşünmesi lazım, hepimizin düşünmesi lazım.
-Haçemziye köyleri için bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Belli bir planlama var mı?
-Üniversiteye gittiğimiz günkü ziyaretlerinde birlikte çalışma kararı aldıklarına ben kulak misafiri oldum. Onlar enstitü tarzı, yükseköğrenim tarzı konularda bir şey geliştirmek üzerine konuştular. Akademik süreçte onlar tabii yapabilirler. Bundan sonraki süreçte ne var? O protokol gereği zaten karşılıklı diye bir planlama var. Her yıl işte bir grup çağrılacak, bir sonraki yıl diğer köy karşıyı çağıracak. Tabii yine pandemidir vesaire gibi böyle bir olumsuz durum olmadığı sürece önümüzdeki yıl buradaki Haçemziye’den Maykop Haçemziye’ye bir ziyaret düşüncesi var en azından, planlamanın bu kadar uzun süre önce yapılması biraz zor. Gerçi gençlerimize kalsa haftaya hemen beraber gidiyorduk peşlerine. “Haftaya gidelim” diye tutturdular. Gidip gelmekten kastımız özellikle gençlerin bu yaşlarda birbirlerini tanımaları, bundan sonraki hayatları boyunca da o tanışıklıklarını devam ettirmeleri. Bu daha sonra belki ticari boyuta ulaşır, belki sadece kültürel anlaşmalar
çerçevesinde kalır. Belki hayatları değişir, birileri oraya gider kalır, birileri buraya gelir kalır. O tabii hayatları içinde bulunduracakları, arşivlerinde hep olacak şeyler. Özellikle bu konularda gençlerin aktif olmasını hedefliyorum, benim düşüncem bu yönde. Gelen kişiler içinde de 6 tane 20 yaş altı, diğerleri 20 yaş üstüydü. İlk gidecek grup içinde de belki bir-iki tane thamade gitmesi gerekebilir fakat ondan sonraki süreçte bence özellikle 5 kişi, 10
kişi değil, 20 kişi, otobüslerle gidilsin, otobüslerle gelinsin, özellikle gençler gitsinler gelsinler. Çünkü onların önünde uzun hayatları var, onlar ne kadar birbirleri ile diyalog ederlerse, ki geliyor kulağıma, bu sosyal medyanın sağında solunda nerelerdeyse onlar yine 7/24 konuşuyorlar, biz de dedikodularını duyuyoruz işte peşlerinden (gülüyor). Yani bu süreci bu aşamaya getirebildiğimiz için ben mutluyum açıkçası. Bazı insanlar farklı görüşte
olabilir ama buna ihtiyaç vardı. İnşallah benzer anlaşmalar, görüşmeler ya da projeler diyelim, adını ne koyarsanız, diğer illerde, diğer köylerde ya da diğer gruplarda olabilir. Bunun sıklaştırılmasında fayda görüyorum ben, önemsiyorum bu işi çok. Takipçisi olacağız. Belki daha önce bunu deneyenler vardır, Düzce ile Maykop da kardeş kent belki de 40 yıldan beri ama gidip yemek yemekten, geri gelmekten başka ileri gitmedi. Yani uyuyan bir plan. He, biz de biraz geciktik mi 10 yıl, böyle gerekti. Oradaki muhtar Kuane sülalesinden, şu
anda bizim muhtarımız da Kuane sülalesinden, onların orada denk gelmesi ve bunu kâğıda dökmeleri biraz bağlayıcı oldu. Dünya geçti COVID diye bir şeyden, 3 yıllarını yedi insanların. O 3 yılı yok hükmünde geçirdik, sonra bu biraz ilerledi ve arkadan da çok şeyi toplayıp geldiğimiz bir hızlı görüşme oldu. Bundan sonra önerim, herkesin de bunu denemesi. Biz devam edeceğiz, planımız bu.
-Çok teşekkür ediyorum samimi cevaplarınız için.
Söyleşi linki:
https://youtu.be/ya-VXnm-5xw