Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Kafkas halklarının ezgileri

Sevgiler, saygılar değerli dostlar… Bu söyleşide size her yönüyle bir kültür elçisi, tam bir musikişinas, kitleleri harekete geçiren, çevresine her daim ilham olabilen değerli insan Serdar Şefimizi (Taştanoğlu) tanıştırmak isterim…


-Merhabalar… Sizi tanıyabilir miyiz?

-Merhaba efendim. Ben Serdar Taştanoğlu. İstanbul’da doğmuş, hem biyolojik hem ruhsal hem de düşünsel olarak tam anlamıyla kültür sentezi ile yoğrulmuş biriyim. Bunu sizlere kısaca şöyle anlatınca bu ifademe hak vereceksiniz…

Baba tarafım Kafkasya’da yaşarken Rusların tehcir ve tacizinden kaçıp önce Artvin’e, orası da işgal edilince Tokat’a gelmiş. Ne yazık Kafkasya’nın neresinden geldiklerine dair elimde hiçbir bilgi bulunmamakta. Sadece babam bizlere “Benim dedem Kafkasya’dan gelmiş, biz Kafkasyalıyız!” derdi. Babamın 96 yaşına kadar hiçbir özel bakımı haiz kalmaksızın böylesi uzun yaşamış olması “Kafkasya insanı uzun yaşar” tezini hep hatırlatmış; bir yerde, kafamda kökenimin tam olarak Kafkasyalı olduğunu teyit etmiştir.

Anne tarafım ise tamamen tezat; onlar ise güneyden, Kıbrıs’tan Türkiye’ye gelmişler. Anne tarafım Larnakalı, oraya da Konya Karaman’dan sürülmüşler. Anne tarafıma ait daha çok bilgiyi haizim. Ayrıca Türk vatandaşlığım yanında gururla KKTC vatandaşlığımı da taşıyorum.


“Kışın Kürtçe, Zazaca, Süryanice, Arapça konuşan arkadaşlarım ile oyun oynarken yazın Şişli’de Türk, Ermeni, Rum, Musevi arkadaşlarımla oyun oynadım”


Ben İstanbul’da doğdum, ancak 20’li yaşların ortalarında İstanbul’a tamamen yerleştiğimiz zamana kadar hayatımda hep İstanbul ana liman ama yanında birkaç yılda bir değişen partner şehirler oldu. Bu sizlere ilginç gelecektir. Açmak isterim…

Anne tarafım İstanbul’a gelip yerleştiği için ve birbirlerine çok bağlı olduklarından eğitimci babamın tayin olduğu şehirde okul süresi olan 8 ay yaşayıp, İstanbul’a gelip 4 ay anneannemin yanında kalıp o değişen şehirlere geri dönerdik. Böylece babamın görev süresi boyunca hem İstanbul’da hem Malatya’da, hem İstanbul’da hem Urfa’da, hem İstanbul’da hem Çanakkale’de, hem İstanbul’da hem Biga’da, hem İstanbul’da hem İzmit’te, hem İstanbul’da hem Bursa’da, hem İstanbul’da hem Ankara’da yaşadık. Babam emekli olunca İstanbul, Bostancı’ya yerleştik. Böylece hayatımın büyük bir bölümü, üstelik her şeyi öğrenmeye çalışan, sorgulayan, asla unutulamayan çocukluk ve gençlik yılları kısmı böylesine çok farklı kültürleri bir arada yoğun yaşayarak geçti. Kışın Kürtçe, Zazaca, Süryanice, Arapça konuşan arkadaşlarım ile oyun oynarken yazın Şişli’de Türk, Ermeni, Rum, Musevi arkadaşlarımla oyun oynadım.

 

-Müzik yolculuğunuz nasıl başladı? Sizin için müzik, hayatın neresinde yer alıyor?

-Bu soruya vereceğim yanıt çok klasik gelecektir ama gerçeği yansıttığı için ben de söylemede bir beis görmüyorum. Sadece müzik değil, resim ve diğer güzel sanatlara olan sevgim ve yeteneğim çocuk yaşlarda başladı. Ortaokulda yağlıboya resim yapıp ritim enstrümanı çalardım. Şarkı söylemeyi çok severdim. Küçük dayım meşhur sanatçı, hoca Tülin Korman’ın ablası ile evlenince, bu duayen sanatçı da büyük aileye girince ondan feyz almamak mümkün değildi. Onun meşk ortamlarında icralarında yer aldığım gibi her konuda ondan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. İleri yaşta ritim yanında ut enstrümanına merak sardım ve Türk sanat müziği içinde oldum. Oysa okul başarılarım üniversitede iktisat ve denizcilik eğitimlerini kazandırdı, iki alandan da, biri Hollanda devletinden olmak üzere, burs kazanarak yüksek lisans yapmamı sağladı. Ancak oralarda birçok müzik ortamında ve resim atölyelerinde müzik ve resim alanında çalıştım. Ülkeme dönünce de yine bazı ressamların atölyelerinde, birçok cemiyette müzik alanında kendimi yetiştirmeye çalıştım.

Eğitim ve görevlerim nedeni ile yurtdışında bulundum, oralarda Batı müziklerine merakım arttı, muhtelif grupları izledim, müzik bilgimi çeşitlendirdim. Müziğe olan merakım ve yetişme şeklim de benim çok yönlülüğümü etkiledi. Evrensel müzikler ve etnik müzikler benim vazgeçilmezlerim oldu.

-İstanbul Kültürler Korosu fikri nasıl ortaya çıktı? Müzikal birikiminiz ve müziğe bakış açınız bu koroyu nasıl şekilde etki ediyor?

-Biraz önce arz ettiğim gibi genetik yapım, kültürel yaşamımın çeşitliliği, yaşadığım farklı coğrafyalar benim etnik ve kendi öz müziklerimiz yanında tüm müzikleri katıksız sevmeme neden olmuştu. Yapı itibariyle asla güçlü yanında değil, hep güçsüzler, ezilenler, ötekileştirilenler yanında olmuş biri olarak gerek Türki topluluklar gerek diğer tüm ıstırap yaşatılıp yok edilmeye çalışılmış kültürlere yakınlığım daha çok arttı. İnsanların kendi dillerinde şarkı söylemesi kadar çok önemli ve hakları olan bir gerçeğin kabul edilmemesi beni çok yaralamıştır. Gerçek anlamda kültürel mozaiğin güzelliğine inanan biri olduğumdan, bu farklı kültür ve dillerde icra yapmak gerektiğine inandığımdan ve zaten çok sevdiğimden İstanbul Kültürler Koromu 2016 yılında kurdum.

Kültürlere ve anadillere olan büyük sevgi ve saygımı, kurduğum korolarıma gelen koristlerimde de ya gördüm ya da aşıladım. Böylece İstanbul Kültürler Koromun yanında Bostancı Gönüllüleri Dünya ve Etnik Korosu ile İzmit’te Nikomedia Kültürler Korosu’nu da kurdum. Aynı vizyon ve misyonu oralarda da genişletince koca bir aile olduk. Yetmedi, dünya ve etnik kültürler korolarım içinde yer verdiğim Türki soydaş halklara ait ezgilerin icrası büyüdü, yoğunlaştı ve ilgi duyanlar o kadar arttı ki 2022 yılı başında Türk Dünyası Koromu kurdum. Böylece tüm Türki ağızlardan ezgiler icra etmeye başladık.


“Toplumumuzda ‘Kafkasya’dan gelen insanlar’ şeklinde çok kısa bir bilgiyle bilinen Adige, Abhaz, Çeçen, Kumuk Türkü, Karaçay Türkü, Oset, Gürcü, Azerbaycan Türkü, Megrel, Ahıska Türkü ve Ermeni adlı halkların bu coğrafyada yaşadıklarını hem ezgileri icra ederek hem de sunum ve barkovizyonla bulundukları coğrafi noktaları aktararak seyircilerin düşünmelerini, merak etmelerini ve sevmelerini başardık”


-Kaç farklı dilde eserler seslendiriyorsunuz? En sevdiğiniz ya da en rahat çalışmayı sevdiğiniz müzikler hangi dilde?

-Evet, zor bir soru sordunuz. Şu anda Afrika dilleri de dahil olmak üzere 53 dil ve ağızdan eserler seslendiriyoruz. Şu gerçeği rahatlıkla ifade edebilirim ki; müziği, ritmi beni etkilemişse ki aynısı koristlerim ve öğrencilerim için de geçerli, o ezgi hangi dilden olursa olsun kolay öğreniliyor.

Ancak ısrarla bir tasnif yapmamı isterseniz; Abhazca, Adigece, Flemenkçe ve Kazak Türkçesi zor olanlar diyebilirim. Fakat size şu sırrı vermek isterim; bu dilden ezgiler öğrenmede kişisel yetenek, yabancı dile olan yetenek çok önemli bir faktör olmakla beraber genç yaşlarda öğrendiğim ve öğrencilerime, koristlerime uyguladığım hafıza teknikleri, metotları öğrenmeyi kolaylaştırıcı çok önemli bir faktördür.

 

-Sizce koro şefinin iyi bir müzikal iletişim kurabilmesinin ipuçları nelerdir?

-Öncelikle yaptığı işi çok sevmesi hatta bir aşk ile bağlı olması diyebilirim, sonra çok çalışmak, sabır ve insanı sevmek gibi özellikleri olması gerekir. Benim yaşam şeklimdir müzik, sığındığım en sadık dosttur. Müzik benim doktorumdur, dert ortağımdır; sırdaşımdır müzik. Durum böyle olunca da her insanla iletişim kurarım.

 

-Müziğe başlamanın bir yaşı var mı sizce? Belli bir yaştan sonra bu işi profesyonel olarak yapabilmek mümkün müdür?

Müziğe başlamanın yaşı elbette çok genç yaşlarda olmalıdır. Genç yaşta başlamak sadece bir an önce olunmak istenen yerde, mevkide yer kapmak, pozisyon almak için önem taşır. Ancak asla ve asla kesin kural değildir. Belli yaştan sonra da profesyonel olarak yapılabilir hatta işin akademisyenlerinden fazla yol bile alınabilir.

-Koro çalışmalarınızda hangi kültürlere kucak açıyorsunuz? Özellikle “Kafkas Ezgileri Konseri” (10 Aralık’ta, İstanbul, Maltepe-Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleşti) epey ses getirdi… Ne düşünüyorsunuz Kafkas halklarının şarkıları hakkında?

-Demin arz ettiğim üzere her kültür her dil benim ilgi alanımdadır. Meraklı bir yapım var, hâlâ her şeyi merak ediyorum; öğrenmeye, öğrendiklerimi derinleştirmeye çalışmaktayım. Tüm kültürleri merak ediyorum, sadece ezgilerini değil, davranış şekillerini, örf, âdet ve geleneksel yapılarını, mimarilerini hatta yeme içme kültürlerini bile merak ediyorum.

Zaten müzik, sanat merakım yanında bu gezip görme merakım nedeni ile 43 farklı ülkeye defalarca seyahat ettim. Ülkemde ise sadece görmediğim 10 şehir kaldı… Binlerce yerleşim yerini gördüm.

Bu merak bana turizm köşe yazarlığı ve iki kitap çıkarma gibi fırsatı verdi. 2018’de “Yediğin İçtiğin Senin Olsun, Gördüklerini Anlat Dediler 1” adlı kitabım çıktı. 2019’da “Bir Kâtibin Dünya Serüveni” ve Aralık 2024 sonunda da “Yediğin İçtiğin Senin Olsun, Gördüklerini Anlat Dediler 2” kitabım çıkacak…

Kafkas kültürlerini inanılmaz çok seviyorum, bu sevgi altında genetik yakınlığım olduğuna inanıyorum. Danslarını çok seviyorum. Danslardaki coşku, gururlu tavırlar beni etkiliyor. Bundan altı yıl önce de kızım gibi sevdiğim Abhaz kökenli gelinim ve iki dünya güzeli prenseslerim yani torunlarım da aileye girince manevi duygularımın daha da arttığını itiraf edebilirim.

Haklısınız, Kafkas ezgileri konserim çok çok ilgi gördü… Bardaktan boşanırcasına yağmurlu ve soğuk bir hava, aynı zamanda hafta arası bir gece olmasına rağmen salonun tıklım tıklım olması, seyircilerin yerlere oturacak kadar çok olması bizleri çok etkiledi. Yoğun bir duygu seli yaşadık. Bazen gözlerim dolu dolu koromu yönettim.

Konser repertuvarına tüm Kafkas halklarını almaya çalıştım. Az önce arz ettiğim gibi; birilerini öne çıkarmak, güçlüden, bilinenden yana olmak yerine, herkesi kucaklamak isteyen, kimseyi ötekileştirmeye kıyamayan bir yapım olduğundan o coğrafyada yani Kafkasya’da kimler yaşıyorsa hepsine ait ezgilere yer vermenin hem etik hem hakkaniyet hem de büyük güzellik olduğuna inandığımdan; Türkçe, Abhazca, Adigece, Çeçence, Kumuk Türkçesiyle, Karaçay Türkçesiyle, Osetçe, Gürcüce, Azerbaycan Türkçesiyle, Megrelce, Ahıska Türkçesiyle, Ermenice ve Rusça dillerinden ezgilere yer verdim.

Gerçeği ifade etmek gerekirse Türk insanının Rumca ve Arapça ezgilere çok daha yatkın olduğunu ifade edebilirim. Ancak demin ifade ettiğim gibi bu kesin kural değil, en zor dil diyebileceğim dil olan Adigece “Seriday” isimli şarkı. Yine Türkçeye ters gelme açısından zor dillerden biri olan Hemşince “Ella Ella Mertzella” adlı şarkı hem benim kolay öğrettiğim hem de korolarımın kolay öğrendiği ezgiler… Ortak paydalarının, ritmik ve neşeli tınılarının olması diyebilirim…

 

-“Kafkas Ezgileri Konseri” düşlediğiniz boyutta gerçekleşti mi?

-Ne yazık, hayır. Sanırım bütün sanatla ilgili olanlarda bu duygu var… Elde edilen en maksimum sonuç dahi yeterli gelmemekte, benim için de bu geçerli. Böyle bir konserde her dile ait halk dansları olmasını, koronun her farklı dilde o kültürün kıyafetleri ile çıkmış olmasını, o kültürleri anlatan, tanıtan bilgi aktarımları olmasını… Özetle böyle bir konserin bir gecede üç saatte değil, bir hafta sürüp o kültürleri doyasıya tanıtan bir atmosferde ezgileri icra ettirmeyi düşlüyorum. Ancak buna da şükür. İnsanların kafasında sadece Çerkes diye bildikleri, ki onu da olumlu olumsuz yansımalarla bildikleri, toplumumuzda “Kafkasya’dan gelen insanlar” şeklinde çok kısa bir bilgiyle bilinen Adige, Abhaz, Çeçen, Kumuk Türkü, Karaçay Türkü, Oset, Gürcü, Azerbaycan Türkü, Megrel, Ahıska Türkü ve Ermeni adlı halkların bu coğrafyada yaşadıklarını hem ezgileri icra ederek hem de sunum ve barkovizyonla bulundukları coğrafi noktaları aktararak seyircilerin düşünmelerini, merak etmelerini ve sevmelerini başardık.

 

-“Kafkas Ezgileri Konseri” ile ilgili sosyal paylaşım linki ya da bu konserle ilgili detaylarını nerede bulabiliriz?

-İstanbul Kültürler Koromuzun sosyal medya mecraları; Instagram, YouTube, Facebook vb. olmak üzere kısa bir süre sonra görebilecekler.

Ancak bir müjdeyi vermek isterim. Bu konserin tekrarını isteyen o kadar çok talep oldu ki; sanırım İstanbul’da birkaç yerde tekrarını yapacağımız gibi Kafkas halklarının yoğun yaşadığı ülkemizdeki yerleşim yerlerine de gideceğiz. Bu repertuvarı daha da geliştirip, zenginleştirip daha çok ilgi uyandırmaya çalışacağız.

 

-Müzikal olarak ulaşabilme nasıl gerçekleşiyor? (Nota, ses-görüntü, dillerin telaffuzu vb.)

-Çok araştırıyoruz. Her toplumda, her bölgede müzikal dostluklarım oldukça kuvvetli. Onlardan rica ediyorum. YouTube ve diğer müzik platformları çok büyük hazinemiz. Sonuç alamazsak notasını yazıyoruz. Bir şekilde şansımız yaver gidiyor.

 

-Etnik müzik ve modern müzikle çalışma sürecinde karşılaştığınız zorluklar oluyor mu? Mesela Kafkas halklarının müziklerini koro çalışmalarında kullanırken dil, müzik yapısı ya da benzer sıkıntılar ile çok fazla uğraşmak zorunda kalıyor musunuz?

-Elbette çok çok zorluklar ve sabır gerektiriyor. Bir zamanlar hem kendim bizzat gözlemleyip ut ve ritim çaldığım TSM (Türk sanat müziği) ve THM (Türk halk müziği) korolarının, derneğimde de ünlü sanatçıların şefliğinde faaliyet göstermesine izin verdim. Çoksesli koro çalışmaları yaptırdım. Bu çalışmalar haftada maksimum 3-4 saat sürerken biz haftada en az 10 saat çalışıyoruz. Konser yaklaşınca bu 20 saate kadar çıkıyor… Koristlerimin de bu işi sevip sabır göstermeleri büyük bir şans benim için. Zira bu iş, vaktini neşeli birkaç saat geçirmek, iki şarkı, üç kahkaha atmak için gelecek kişilerden oluşan korolarla yapılacak bir iş değildir. Üstelik bununla da kalmıyorum, verdiğim yazılı-sözlü ödevlerin yapılıp getirilmesini talep ediyor ve ciddi şekilde takip ediyorum. Bu disiplin, çalışkanlık sonuçta başarı ve gururu getiriyor.

 

-Çalışma ve yaratma sürecinizde hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?

-Muhtelif kültürlerdeki dostlarımdan da kopmamaya çalışırım, haftanın belli günleri onlarla bir araya gelir; onların fikirlerine, düşüncelerine yer verip dinler, sorarım. Şarkı talep ederim ve dinlerim. Beni etkileyip etkilememesine dikkat ederim… Kültürlerin dillerini bilen kişilerden orijinal ve doğru şekilde ilgimi çeken ezgileri öğrenmeye çalışırım. Yardım isterim. Bununla ilgili yakın zamanda gerçekleşen anımı aktarmak isterim.

Ben Lübnanlı Süryani sanatçı Feyruz hayranıyım. Onun şarkıları çok etkiler. Repertuvarıma ondan da ezgiler koyarım. Birkaç yıl önce sosyal medyadan bizi gören Mısırlı udi ve koro şefi Hossam Bey çıkıp İstanbul’a geldi. Benimle tanışmak için geldiğini, uzun yıllar Avrupa’da, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da konserler verdiğini, ben ve koromun benzerine rastlamadığını, çok beğendiğini ifade etti.

 

Kurduğumuz dostluk devam etti. Bana Arapça şarkıların doğru telaffuzunu öğretti. Mısır’la olan siyasi ilişkilerimiz düzelince bir koro festivaline katılmaya karar verdik, bunu da meslektaşımla paylaştım. “Madem Şarm el Şeyh’e geliyorsunuz kesinlikle Kahire’de de Arapça ezgilerden bir konser vermelisiniz” dedi ve dediğini yaptık. Çalışma sürecinde iki kez İstanbul’a gelip hatalarımızı düzeltti ve Mayıs 2024’te hem Şarm el Şeyh hem de Kahire olmak üzere iki başarılı konser verdik. Kahire’de tamamen Mısırlılardan oluşan seyirciye Arapça ezgilerden konser verip onların büyük takdir ve sevgisini yaşamak sanırım en unutulmaz anılarımızdan biri olarak kalacaktır.


“En kızılan, nefret edilen topluma ait bir ezgiyi öğrenip söylediğiniz takdirde o topluma olan tüm kızgınlığınız yok olur gider, bu ezgilere devam ederseniz de o düşman gördüğünüz ya da tanımadığınız toplumu merak eder, tanımaya başlarsınız”


-Müziğinizde her zaman anlatmak istediğiniz hikâyeler veya mesajlar oluyor mu? Müzikle ifade etmek istediğiniz kültürel veya toplumsal temalar mesela?

-Evet, olur; ben ezgilerin kültürleri tanımada, halklarla kardeşlik bağı kurmakta en etkin yol olduğunu kabul edenlerdenim. En kızılan, nefret edilen topluma ait bir ezgiyi öğrenip söylediğiniz takdirde o topluma olan tüm kızgınlığınız yok olur gider, bu ezgilere devam ederseniz de o düşman gördüğünüz ya da tanımadığınız toplumu merak eder, tanımaya başlarsınız. Bu nedenle ben öncelikle bu duyguyu yaratmaya çalışıyorum. Sonra kişilerin merak edip o kültürleri, onların tarihi süreçlerini öğrenmelerini istiyorum.

Bunu da başardığımı söyleyebilirim. Repertuvarıma alıp icra ettirdiğim ezgiler vasıtası ile Kafkas halklarının başına gelenlerin sorgulanmasını, bir Kırım trajedisini, bir Abhaz acısını, bir Ahıska sürgününü gündeme getirip merak edilmesini sağladık. Sadece bir Japon araba markası olarak bilinen veya sanılan “Qashqai” Türklerinin öğrenilmesini başardık.

 

-Müzik dersleri ve belki diğer sanat dersleri için okullarda öğrencilere yeterli düzeyde imkân sunulduğunu düşünüyor musunuz?

-Hayır. Konservatuarlarda veya güzel sanatlarda bile bu anlamda bir bilinç yaratılmadığına inanıyorum. Oysa içinde ne cevherler olan çocuklar olduğuna, onların keşfedilemediğine ya da kendini ifade edebileceği maddi-manevi ortamın sunulmadığına inanıyorum.


“Bazen ilk dinlenen ezgiler hiçbir reaksiyon yaratmaz, oysa bazılarının sihirli bir yapısı vardır”


-Müziğe yeni başlayan ya da bilfiil müzikle alakadar olanlara, özellikle etnik çalışmalar yapan müzikseverlere bir tavsiyeniz olur mu?

-Öncelikle o etnik toplumu sadece müzikal kültürü ile tanımayla yetinmemelerini, müziklerin ana temasını, çıkış noktasını, onların icra yer ve zamanlarını öğrenmelerini de tavsiye ederim. Etnik müziklere aşina olmayanların o farklı ezgiyi ilk duydukları hisle yetinmemelerini, o ezgiyi birkaç kez dinlemelerini, hatta eğer mümkünse kendilerinin farklı ruh hallerinde yeniden dinlemelerini tavsiye ederim. Bazen ilk dinlenen ezgiler hiçbir reaksiyon yaratmaz, oysa bazılarının sihirli bir yapısı vardır. İnsanı sessiz ve derinden etkiler. Öyle etnik ezgiler vardır ki ilk dinlediğinizde sıradan gelir ama daha sonra âşık olursunuz. Bir de eğer mümkünse farklı icracılardan dinlemekte de yarar vardır. Bazen bir icracının sıradan ve duygu geçirmez okuduğu ezgiyi bir başka icracı içinizi yararak dinletir ve büyüsüne kaptırır.

 

-Son olarak eklemek istediğiniz görüş, düşünce ve önerilerinizi paylaşabilir misiniz?

-Eklemek istediğim şudur: Hangi konuda olursa olsun asla önyargı ile hareket edilmemesi; bu elbette müzik için de geçerlidir. Hiçbir müziği onun mensup olduğu etniğe olan varsa pozitif veya negatif duygu ile değerlendirmeden, sadece melodisiyle, sözleri bile anlamadan dinlemelisiniz. Sözlerin ne dediğini bilmek çok az olumlu etki yaratır. Ama temel olan yalnızca müziğidir. Kendinizi ezgiye teslim etmelisiniz. Kim yazmış, kim okumuş, neden ve nasıl okumuş önemli olmadan dinlemelisiniz. Her dile, her kültüre sonsuz saygı göstererek… Çünkü bu dünyaya kimse nerede, hangi toplumda, hangi dil ile geleceğine karar vermedi. Herkes anasından ak sütü emdi ve onun şefkatiyle yoğruldu. Onun kendisine öğrettiği dil ile hayata tutundu, mutlu oldu, şarkı söyledi, acı çekti ve yine şarkı söyledi… Bu insanlığın ortak paydası ise hepimiz aynı yerdeyiz ve aynı değerdeyiz…

Aşağıda elektronik posta adresimi paylaşmaktayım. Sizlerden ricam; bu e-posta adresime; Kafkas kültürü başta olmak üzere, tüm dünya ve etnik müzikseverleri, icracıları, ustalarının eserlerinin örneklerini ulaştırabilir misiniz? Bana mensup oldukları kültürlere ait ezgilerin öncelikle orijinal yazılımını, sonra mümkünse Türkçe okunuş şeklini ve en önemlisi varsa notasını gönderirlerse kendilerine müteşekkir olurum. Onlarla olan kültür kardeşliğime bir tuğla daha koymuş olurum. Hep birlikte ve hep beraberce… Nice ortak paydalarda sağlıcakla kavuşmak dileğiyle…

tastanogluserdar@hotmail.com

 

-Sevgili şefim… Samimi cevaplarınız ve işbirliğiniz için çok teşekkür ederim…

-Ben de size çok teşekkür ediyorum ve değerli Jineps gazetesi okurlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum…

Yazarın Diğer Yazıları

2025 geldi hoş geldi, hoşluklar getirsin!

Selamlar, sevgiler kıymetli okurlar… Eksiğiyle gediğiyle, eğrisiyle doğrusuyla, geliştirebildiğimiz ya da geliştiremediğimiz yönlerimizle, kendi kişisel üretimlerimize olumlu katkılarımızla, öte yandan da yitirdiklerimizle doludizgin bir...

Geldi 2024’ün son ayı, hoşça gelsin 2025 yılı!

Merhabalar değerli bireyler… Kasım ayını bir dolu etkinlikler, anma programları, ara tatiller diyerekten bitirdik ve nihayet yılın son ayına kavuştuk… Malumatfuruşluk yapmak gibi olmasın, epey...

Bir kasım rüyası hayalleri ve gerçekleri!

Merhabalar herkese… Doğanın tüm güzellikleri, bilinmezlikleri, gizemleri, anlaşılabilirlikleri, paradoksal hali ve daha niceleri… Zamanın akışında her şey bir şeylere dönüşüyor, evriliyor, olaylar cereyan ediyor,...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img