Suriye’de 8 Aralık 2024’te gerçekleşen yönetim değişikliği, ülkedeki mezhepçi şiddetin yeniden tırmanmasına yol açtı. Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) yönetimi ele geçirmesinin ardından, Alevi ve Hıristiyanlara yönelik saldırılar arttı; kutsal mekânlar hedef alındı ve çok sayıda sivil zorla kaçırıldı veya öldürüldü.
Türkiye’deki Alevilerin tepkileri
Alevi Bektaşi Federasyonu, yaşananların bir Alevi soykırımına dönüşme riski taşıdığına dikkat çekerek, uluslararası kamuoyunu derhal harekete geçmeye çağırdı. Federasyon açıklamasında “Yönetim değişikliği, Suriye’de Selefi inancı dışındaki tüm inançları yok sayan ve katleden pratiğiyle, diğer inanç gruplarının kaygılarında ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca saldırıların dışarıdan gelen cihatçılar tarafından gerçekleştirildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtilerek “HTŞ’yi aklamak adına, saldırıların Özbek, Çeçen ve benzeri dışarıdan gelen cihatçılar tarafından gerçekleştirildiği öne sürülse de, HTŞ güçleri bizzat bu iddianın yalan olduğunu ortaya koymuştur” dendi.
Saldırıların detayları
Edinilen bilgilere göre, saldırılar öncesinde İdlib, Humus ve Hama’da camilerden yapılan çağrılarla Alevi mahalleleri hedef gösterildi; ardından saldırganlar bu bölgelere yönelerek sivillere ateş açtı. Lazkiye ve Tartus gibi bölgelerde de Hıristiyan toplulukları hedef alındı ve bazı kiliseler saldırıya uğradı. Özellikle Halep’te, Arap Alevi toplumunun önemli tarihsel kişiliklerinden Hüseyin bin Hamdan el Hasibi’nin türbesi ateşe verildi ve türbenin bakımından sorumlu beş sivil öldürüldü. Şam, Tartus ve Humus’ta binlerce kişi bu saldırılara karşı protestolar düzenledi; ancak güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle karşılaştı. Humus’taki gösterilerde ölen ve yaralananlar oldu.
“Türkiye bu vahşete müdahale etmeli”
Alevi Bektaşi Federasyonu, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve uluslararası güçleri sorumluluk almaya çağırarak “Suriye’de bir Alevi soykırımı yaşanmaktadır. Bu insanlık suçuna karşı, insan haklarını savunan herkes, uluslararası güçler ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti derhal harekete geçmelidir. Ülkemizde, Suriye’de akrabaları olan yüz binlerce vatandaşımız varken, bu kaosa seyirci kalınması kabul edilemez. Türkiye hem bu vahşete müdahale etmeli hem de vatandaşlarının güvenliği ve kaygılarını gidermelidir” ifadelerini kullandı.
“Geç kalmış değiliz: Soykırımı önlemek mümkün”
Suriye’de yaşanan insanlık suçlarına karşı daha büyük katliamları önlemek için acil adımlar atılması gerektiği belirtiliyor. Alevi Bektaşi Federasyonu, başta Türkiye olmak üzere tüm devletleri sorumluluk almaya çağırarak, “Hâlâ geç kalınmış değildir. Daha büyük katliamları önlemek ve Alevilerin yaşam hakkını korumak mümkündür. Herkesin eşit yurttaş olarak güven içinde yaşayabileceği bir yönetimin tesisi için harekete geçilmeli, bölgedeki iç savaşın derinleşmesi engellenmelidir” açıklamasını yaptı.
Güncel durum ve değerlendirme
Son gelişmelere göre, HTŞ’nin kontrolündeki bölgelerde mezhepçi şiddet devam etmektedir. Uluslararası toplumun bu duruma karşı sessiz kalması, saldırıların artmasına ve sivillerin daha fazla zarar görmesine neden olmaktadır. Özellikle Alevi ve Hıristiyan topluluklarının hedef alınması, bölgedeki demografik yapının değiştirilmesine yönelik endişeleri artırmaktadır.
İlk haberin yayımlanmasından bu yana, saldırıların şiddeti ve sıklığı artmış, daha fazla sivil hayatını kaybetmiş veya yerinden edilmiştir. Uluslararası toplumun ve özellikle Türkiye’nin bu duruma karşı daha aktif bir tutum sergilemesi gerektiği açıktır. Aksi takdirde, bölgedeki mezhepçi şiddet daha da derinleşecek ve insani kriz büyüyecektir.
Suriye’deki soykırımın durdurulması için uluslararası müdahale çağrısı
Barış İçin Toplumsal Girişim, Suriye’de Alevilere yönelik saldırılara dair yaptığı açıklamada, HTŞ’nin Lazkiye ve Tartus vilayetlerindeki eylemlerinin etnik veya mezhepsel temizlik niteliği taşıdığını ve soykırım suçunun tüm unsurlarını içerdiğini belirtti. Açıklamada “Silahsız sivil halka karşı ağır silahlarla yürütülen bu operasyonda binlerce kişinin öldürüldüğü insan hakları kuruluşlarınca belgelenmiş bulunmaktadır” ifadesi kullanıldı.
Girişim, bu durumun yeni bir iç savaş tehlikesi doğurduğunu ve Suriye’nin parçalanma riskini artırdığını vurguladı. Ayrıca uluslararası toplumun ve Türkiye’nin bu katliamı seyretmekle yetinmesinin endişe verici olduğu belirtilerek, Türkiye’nin HTŞ üzerindeki nüfuzunu kullanarak katliamı durdurmak için gerekli önlemleri alması ve faillerin cezalandırılmasını talep etmesi gerektiği ifade edildi.
Açıklamada zaman faktörünün önemine dikkat çekilerek “Bu aşamada iç savaş hâlâ önlenebilir durumdadır. Oysa bir süre sonra sorun dış güçlerin müdahalesine açık bir Alevi-Sünni çatışmasına dönüştüğünde Suriye’nin parçalanmasını önlemek çok daha güçleşecektir” dendi.
Barış İçin Toplumsal Girişim, demokrasi güçlerini soykırımın önlenmesi ve bölgede barışın sağlanması için seslerini yükseltmeye çağırdı ve hükümete, Suriye’deki soykırımın durdurulması için tüm siyasal ve hukuksal adımların zaman geçirmeden atılması çağrısında bulundu.
Haber: Elif Tokgöz