АВД ХОЙЫ [Arv Xoyı] Ülker (“Yedi Kız Kardeş”) Takımyıldızı. Bu takımyıldızındaki yıldızların adları şunlardır: Uz, Zaz, Tsitsir, Zada, Gadakk, Udykk ve en küçüğü Gada (kötü ve güçlü, hep bir kenara çekilmiş, diğerlerine ulaşmayan) (Уз, Заз, Цицыр, Зада, Гадæкк, Удыкк æмæ кæстæр Гæда). Diğer varyantları şunlardır: Azza, Uryzza, Tsitts, Urdakh, Dadakk, Uædakk ve Kaebada (Аззæ, Уырыззæ, Цицц, Уæрдахъ, Дæдæкк, Уæдæкк æмæ Къæбæда).
АРВ [Arv] Gökyüzü.
АРВАСТÆУ [Arvaştæw] Zenit, tepe noktası, zirve (“Арвы астæу” denirse “Göğün ortası” anlamına gelir).
АРВÆЙ ÆРХАУГÆ ДУР [Arvæy Ærxawge Dur] Göktaşı, meteorit (“Gökten düşen taş”).
АРВÆРДЫН [Arværdın] Gökkuşağı.
АРВЫ ЗЫЛД [Arvı Jıld] Ufuk çizgisi.
АРВЫ КУЫДЗ [Arvı Kuız] Küçük Köpek Takımyıldızı (“Göğün köpeği”).
АРВЫ КЪУЫРФ [Arvı K’uırf] Gökkubbe.
АРВЫ РОН [Arvı Ron] Gökkuşağı (“Gökkemeri”). Nartlardan Soslan yayı, Batradz’ın kemeri. Bir kız çocuğu üzerine atlarsa erkek, erkek çocuğu da kız olurmuş derler.
АРВЫ СÆМÆН [Arvı Şæmæn] Kuzey (Kutup) Yıldızı (Göğün aksı, ekseni).
АРВЫ ЦÆДЖЫНДЗ [Arvı Tsæcınz] Kuzey (Kutup) Yıldızı (Göğün direği, kolonu).
АРВЫ ЦÆСТ [Arvı Tsæşt] Sirius (yıldızların en parlağı). (“Göğün Gözü” – Tanrı’nın gözü. Oset halkı, Tanrı’nın bu yıldız aracılığıyla Dünya’da olup biten her şeyi gördüğüne inanıyordu. Göğün Gözü gökyüzündeki en parlak yıldızdır.
АРТЪАУЫЗ [Art’awıj] Art’awıj, Oset mitolojisinde Tanrı’ya itaatsizlik ettiği için Ay’a zincirlenen ve orada zedlerin muhafızlığında tutulan kötücül bir yaratık/ruhtur. Art’awıj’ın kaçıp insanlara zarar vermesini önlemek için her demircinin çalışma sırasında çekiçle örse bir kez vurması gerekiyordu; bu şekilde Art’awıj’ın Ay’a zincirlenmesi sembolize ediliyor ve aynı zamanda muhafızlarının uykuya dalması engelleniyordu. Yakın zamana kadar, Ay tutulması sırasında Osetler, Art’awıj’ı muhafızlarının kaçırmaması için örslerine vurarak Ay’a doğru tüfek atıyorlardı.
АХСАХЪТЕМЫР [Axsaktemır] Kutup Yıldızı (“Aksak/Topal Timur”).
ÆМБЫРДТÆ [Ambırdtæ] Ülker Takımyıldızı (“Toplananlar”).
ÆРВÆРТТЫВД [Ærværttıvd] Yıldırım.
ÆРВГÆРОН [Ærvgæron] Ufuk.
ÆРВНÆРД [Ærvnærd] Gök gürültüsü.
ÆРВОН [Ærvon] Göksel.
ÆРВОН ТЫГЪДАД [Ærvon T’ığdad] Gök küresi.
ÆРФÆНЫ ФÆД [Ærfænı Fæd] Samanyolu (“Ærfæn’in İzi”). Ærfæn/ærvon, Nartların bilge ve akıllı hişteri Wuırıjmæg’in atının adıdır. Efsaneye göre Ærfæn “yeryüzündeki atların atası”dır, Wuırıjmæg’in yolculuğunda onun destekçisi, zor zamanlarında danışmanı, savaşta yoldaşıdır. İnsan diliyle konuşur, yerle gök arasındaki farkı bilir, Geyik gibi de uçar. O güçlü ve sabırlıdır. Wuırıjmæg için pek çok iyi şey yapmıştır. Bunlar göksel atlardan oluşan bir aileydi; yerküredeki atlarının atası olarak anılır ve bu atların da göksel atlardan geldiği söylenir. Açık bir gecede gökyüzünün ortasında bir uçtan diğer uca kadar görünen beyaz-mavi lekeye Oset halkı tarafından “Ærfænı fæd” de denir.

Samanyolu’yla ilgili bir başka efsane daha vardır: “Bir gün, Geyik ile Manda (саг æмæ къамбец) atıştılar, gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kimin daha hızlı ulaşacağı konusunda tartıştılar. Göğün bir ucunda durdular. Geyik boynuzunu kaldırıp zıplayarak koşmaya başladı. Göğün ortasına vardığında yüreği parçalandı ve durduğu yere yıkıldı, öldü. Manda ise yola koyuldu ve yavaş yavaş karşı uca ulaştı. Gece gökyüzü karanlık ve yıldızlar parlak olduğunda, göğün ortasında bir uçtan öbür uca ağartılmış bir yün yumağı gibi bir iz açıkça görülür. Onun yanında, bir uçtan bir uca tekdüze değil katmanlar halinde, süt beyazı bulut benzeri kümeler vardır. Bunlar bir geyiğin ve bir mandanın izleridir.
БОБРОН/БОНВÆРНОН [Bobron/Bomværnon] Venüs Gezegeni. Seher Yıldızı/Venüs Gezegeni. Karların Koruyucusu. “Guırzixan ve Bonværnon” efsanesinde Bonværnon birbirinin içine yerleştirilmiş sekiz sandığın en içerisindekine hapsedilmiştir. O zamanlar kar yağmıyordu ve ülke çok güzeldi, her daim bahardı. O zamanlar sığırların yem hazırlama ihtiyacı yoktu; açıkta toprağın verdiklerini yerlerdi. Fakat Guırzixan, çıkacağı bir yolculuk öncesinde bir ipe dizilmiş sekiz sandığın anahtarları da dahil olmak üzere evinin anahtarlarını kiler görevlisi yaşlı kadın K’uza’ya verdiğinde, K’uza’nın şeytanı onu o sandıklarda saklananları keşfetmeye kışkırttı. K’uza sekizinci sandığı açar açmaz Bonværnon anında fırlayıp göğe oturdu ve göz açıp kapayıncaya kadar kar yağmaya başladı. O günden bu yana her kış kar yağıyor.
ГАЛГÆС СТЪАЛЫ [Galgæş Şt’alı] Arcturus. Çoban Takımyıldızı’nın (Галгæс/Boötes Takımyıldızı) alfa yıldızı olup, Sirius ve Canopus’tan sonra göğün üçüncü parlak yıldızıdır. Arcturus, Yunancada “ayının koruyucusu ve bekçisi” anlamına gelir. Yunanlar bu yıldızı, ikisi de Arcturus’un bulunduğu Boötes Takımyıldızı’nın yakınındaki Ursa Major ve Ursa Minor’un koruyucusu olarak görüyorlardı.
ДУН-ДУНЕ [Dun-Dune] Dünya.
ДУН-ДУНЕЙЫ ТЫГЪДАД [Dun-Dunæyı Tığdad] Kozmos, Evren.
ДУНЕЙЫ ТЫГЪДАД [Dunæyı Tığdad] Evren.
ЗÆХХ [Jæxx] Dünya gezegeni. Bir zamanlar Güneş ve Ay birmiş, ama Yaratıcı onlara gücendi ve ayırdı. Ve, Güneş gündüzleri, Ay da geceleri parlamaya başladı. Tanrı kızgınlıkla oturduğu sandalyeyi yere çarptı ve ondan bir parça kopup uçtu gitti ve Güneş’in boynuzuna saplandı (o zamanlar Güneş’in boynuzu vardı). Güneş’in boynuzu koptu, gidip Ay’ın nefesiyle buluştu. Tanrı dolu yağdırdı ve boynuz soğudu. Ay etrafında dönmeye başladı, etrafındaki halkaları yükselterek uzaklaşmasına engel oldu. Gökyüzündeki tahtında (“Æдзæф Бандон”) oturan Güneş, Ay’a dedi ki: “Bırak düşsün, etrafında ne dönüp duruyorsun?” Ay cevap verdi: “Hayır, onu bırakmayacağım, sen hikmetinle bizi ayırdın, bırak bari boynuzuna bakayım.” Güneş güldü, boynuzuna sıcaklık verdi ve o boynuzdan Dünya oluştu. Güneş dedi ki: “Peki, burası bizim ışınlarımızı göndereceğimiz yer olsun. Gündüzleri ben ışıtırım, geceleri de sen.” Yerküre kaynayıp fokurdayarak oluşmaya başladı, içinden çıkan buharlar onu gözlerden gizledi (Tanrı bile bakamadı). Tanrı bu duruma kızdı ve ateşinden bir parçayı fırlattı, bu yeryüzüne saplanıp içine girdi, başını bulutlar sardı. Yer feryat etmeye başladı, altüst oldu, bazı yerlerde büyük çukurlar, bazı yerlerde ise tepeler, dağlar, kimi yerlerde de düzlükler oluştu, çukurlar suyla doldu, okyanuslar, büyük nehirler oluştu. Atalarımıza göre Dünya böyle oluştu ve bizim koruyucumuz, besleyenimiz oldu.
КÆРДÆДЖЫ СТЪАЛЫ [Kærdæcı Şt’alı] Vega Yıldızı (“Ot Yıldızı”). Vega, Çalgı Takımyıldızı’ndaki en parlak, kuzey göksel yarıküredeki en parlak ikinci yıldızdır.
КЪÆДЗИЛДЖЫН СТЪАЛЫ [K’æzilcın Şt’alı] Kuyrukluyıldız (“kuyruklu yıldız”).
ЛÆДÆРТÆ [Lædærtæ] Büyükayı Takımyıldızı. Lædærtæ ile ilgili şöyle bir efsane vardır: “Bir zamanlar zæd’ler (Tanrı’nın yardımcıları) ve insanlar birlikte sefere çıkıyorlardı, yeryüzündeki en kötücül adamlardan biri olan Axsax’temır (Timurleng) da onlarla birlikte yerleşik insanlara talana gitti. Sefer sırasında günün bir vakti suya gitmeleri gerekiyordu. O zamanlar yeryüzünde Lædær’ler adı verilen yedi kardeş yaşıyordu. Axsax’temır bunlara zorbalık yaptı. Artık dayanamayıp, “Her gün suya gidiyor ve Donbettır’dan bir lütuf diliyor. Biz de gidelim, Donbettır* ile Æmtsægzinad (atalık ilişkisi geleneği) yoluyla akraba olalım. O bizi korur. Zaten Donbettır’dan da korkmaz ise Axsax’temır hiç kimseden korkmaz, kimse onna bir şey yapamaz demektir” dediler. Axsax’temır bunu öğrendiğinde “Donbettır’dan korkup korkmadığımı görürler” dedi. Sonra içeri girdi ve æmtsæg’leri öldürdü. Lædær’ler Donbettır’e gidip başlarına gelenleri anlattılar. Donbettır onlara şöyle dedi: “O illaki bir gün bana gelecek, siz de o zaman onu öldüreceksiniz.” Axsax’temır bunu öğrenince bir daha suya gitmedi, göğün ortasına çıkıp oturdu (Kutupyıldızı oldu -UG). İki aygırı da kendine hizmet etsinler diye yanına aldı. Lædær’ler onun suya gideceğini düşünerek suya doğru yürümeye başlarlar. Gökyüzünde yıldızlar aydınlanıp ortaya çıktığında onu gökyüzünde görüp yanına doğru gidebilirlerdi ama tam yaklaşacakken hava aydınlandı ve yıldızlar yok oldu. Axsax’temır kaybolmuştur. Böylece Lædær’ler her gece gökyüzünde Axsax’temır’u ararlar ama onu yakalamanın bir yolunu bulamazlar. Bu yüzden onlara beceriksizler (uyuşuklar, çaresizler) denimiştir.
*Donbettır, suların koruyucusu tanrısıdır.

**Æmtsægzinad, Osetlerin atalık adını verdikleri bir gelenektir; bir çocuğu (genellikle erkek çocuğu) başka bir aileye yetiştirmek üzere teslim etme geleneğidir; Kuzey Kafkas yaylalarının feodal üst sınıfları arasında yaygın olarak uygulanıyordu. Æmtsægzinad sonucunda gencin ailesi ile eğitimcileri arasında Oset dilinde æmtseg terimiyle ifade edilen bir ilişki kurulmuş oluyordu. Æmtsægzinad geleneği en azından iki aileyi kapsardı ve her zaman farklı sosyal grupları birleştirirdi. Oset feodal beylerin çocuklarının eğitimcileri-atalıkları (aldarlar ve badelatlar) hem kişisel olarak feodal görevleri üstlenen özgür Oset köylüleri (adæmı xatt’lar, færşag læg’ler) hem de kişisel olarak özgür Gürcü ve Kabardey köylüleriydi. Oset feodal beyleri, çocuklarını köylülere, hatta bazen komşu vadilerdeki Wæjdan læg’lere yetiştirtirken, Kabardey feodal beylerinin çocuklarını da yetiştiriyorlardı. Fakat ikinci durumda bile Æmtsægzinad geleneği Oset köylülerini kapsıyordu. Çok nadir istisnalar dışında, Oset feodal beylerin çocuklarının sütanneleri, feodal beylerin eşleri değil, genellikle feodal beylerin aday gösterdiği, bağımlı köylüler arasından gelen kadınlardı. Böylece yapma akrabalık, birbirlerine göre Æmtsæg veya Æmtsæk sayılan üç aileyi birleştiriyordu.
ЛÆДЗДЖЫТÆ [Læzcıtæ] Orion takımyıldızı.
МÆЙ [Mæy] Ay. Oset folklorunda Ay hakkında çeşitli efsaneler vardır. Bunlardan biri kısaca şöyledir: Bir annenin yedi oğlu vardı. Bir gün çocuklar ot biçmeye gittiler. O sırada anne akça pakça çok güzel bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Bebeği beşiğine bağlayıp ot biçmeye giden oğullarına öğlen yemeği hazırlamaya koyuldu. Kız bunu öğrenince annesinden kendisini ata bindirmesini istedi. Kardeşler yemeğini bitirince, kız kardeşlerini ata eyer takmaya gönderdiler. Kız gitti ama bir daha geri dönmedi. Bunun üzerine ağabeyi onu aramaya çıktı. Şişman kızın, atın leşini yediğini gördü, yarısı yemiş bitirmişti bile. Delikanlı geri döndü ve kardeşlerine “Hoşça kalın, artık sizinle yaşayamam” dedi. Yürümeye başladı ve bir kulenin önüne geldi. Kulede, siyah saçlı, siyah gözlü ve bembeyaz bir kar tanesi gibi bir kız oturuyordu. Kız oğlana âşık oldu ve birlikte yaşamaya başladılar. Zaman geçti. Çocuk kardeşlerini özlemeye başladı. Kız onu bırakmak istemedi ama sonunda bir gün ailesini ziyarete gitti. Köyüne ulaştı ama kimse yoktu, şişman kız kardeşi hepsini yemişti. Çocuk da kaçmaya başladı. Kız kardeşi onu takip etti ve yetiştiğinde delikanlı, kulesine çok yaklaşmıştı, karısı da onu izliyordu; kuleye vardığında ona doğru elini uzattı, ancak tam o sırada kız kardeşi de ağabeyinin ayağını yakaladı. İkisi de bırakmadı, delikanlı yer ile gök arasında asılı kaldı. Kız kardeşle eşi tartışıyordu. Kardeşi diyordu ki: “O benim kardeşim, o benim!” Kadın da “O seninle birlikteyken senindi. Artık benim!” diyordu. Uzun uzun tartıştılar ve nihayetinde delikanlının bir ay boyunca iki hafta kız kardeşinin yanında, diğer iki hafta da eşinin yanında kalması konusunda uzlaştılar. Çocuk Ay oldu ve o günden beri gökyüzünde dönüp duruyor: Kız kardeşinin eline geçince azar azar yenip bitiyor, eşinin yanına geçince de beslenip yeniden büyüyor.
МÆЙДАЛЫНГ [Mæydalıng] Ay tutulması.
МÆЙДАР [Mæydar] Karanlık Ay’sız gece.
МÆЙЗÆРОНД [Mæyjærond] Ay’ın dördüncü evresi (Yaşlı Ay).
МÆЙНОГ [Mæynog] Yeniay.
МÆЙРУХС [Mæyruxş] Ay ışığı.
МÆЙРУХСÆХСÆВ [Mæyruxşæxşæv] Ay ışığının aydınlattığı gece.
РАЙСОМЫ СТЪАЛЫ [Rayşomı Şt’alı] Venüs Yıldızı (“Sabah/Seher Yıldızı”).
СÆУÆХСИД [Şæwæxşın] Şafak vakti.
СОСЛАНЫ ÆРДЫН [Şoşlanı Ærdın] Soslan’ın yayı.
СТЫР ЦОЛПЫ [‘Ştır Tsolpı] Büyük Kepçe. Büyükayı Takımyıldızı içerisinde bulunan en parlak 7 yıldızın (Alkaid, Mizar, Alioth, Megrez, Phecda, Merak ve Dubhe) oluşturduğu kepçe veya cezve görünümde bir yıldız grubu (“Büyük Kepçe”).
СТЪАЛЫБАРДЗ [‘Şt’alıbarz] Takımyıldız. (“Yıldız Grubu/Topluluğu”).
СТЪАЛЫГУППАР [‘Ştalıguppar] Takımyıldız. (“Yıldız Kütlesi/Yumrusu”).
ТÆХГÆ СТЪАЛЫ [Tæxgæştalı] Meteor, yıldız kayması (akan yıldız) (bir meteoroitin, kuyrukluyıldızın veya asteroitin Dünya’nın atmosferine girişinin görünür geçişi olarak tanımlanır) (“Uçan Yıldız”).
ФИСЫНМÆДЗÆУДЖЫТÆ [Fişınmæzæwcıtæ] Büyükayı.
ФЫЙЙАУЫ ЛÆДЗДЖЫТÆ [Fıyyawı Læzcıtæ] Orion Takımyıldızı (“Çobanın Asaları”).
ХÆРДЗ [Xærz] Güneş bulutsusu.
ХУР [Xur] Güneş. Oset Nart Destanı’nda, gökyüzünde yaşayan ve bir ailesi, özellikle de birkaç kızı olan bir tanrıdır. Xur göksel varlıklarla ve belli bir zamana kadar Nartlarla dostça ilişkiler içindedir; hatta bazı Nartlarla akrabalığı bile vardır: Kızı güzel Atsıruxs (Ацырухс), ünlü Nart Soslan’ın karısıydı. Nart Batradz ile göksel varlıklar arasındaki savaşta Xur, tanrının emriyle ikincisinin tarafını tuttu. Onun gönderdiği ısıdan Batraz’ın çelik gövdesi eridi. Xur’un emri üzerine Balsag Tekerleği (Балсæджы цалх), Xur’un kızlarından birine hakaret eden (Kız, Soslan’ın karısı olmak istiyordu, ancak Soslan olumlu bir cevap vermedi) Soslan’ı öldürdü.
ХУРЫСКАСТ [Xurışkaşt] Gündoğumu.
ХУРДАЛЫНГ [Xurdalıng] Güneş tutulması.
ХУРНЫГУЫЛД [Xurnıguıld] Günbatımı, Güneş’in batışı.
ХУРХÆТÆН [Xurxætæn] Yaz gündönümü.
ХЪАЗАНТЕМЫР [X’ajantemır] Kuzey Yıldızı.
ХУРХОРТÆ [Xurxortæ] (“Güneş’i Yiyenler”) Güneş sürekli kötü güçlere karşı geldiği için onu yemeye çalışırlar, bu nedenle onlara “Güneş’i Yiyenler” denir. Kurtlar gibi gökte dolanıp durur, onu ararlar, bulunca da ışınlarını yemeye başlarlar fakat halk onu gürültüyle, fişek atarak korkutur, kovalar, Güneş de azıcık ışıklarıyla göğe parlar. Güneş’i yiyenler galebe çaldığında gündüz vakti Güneş tutulması meydana gelir.
ЧЫСЫЛ ЦОЛПЫ [Çışıl Tsolpı] Küçükayı.
Derleyen ve Aguızatı Elmas Güneş ile beraber çeviren: Atsætı Ufuk Güneş