Çerkes yaşamında mayıs ayının yeri çok özeldir. Derneklerimiz, vakıflarımız, köylerimiz ve bireylerimiz “21 Mayıs 1864” öncesi ve sonrası yaşananları anımsar, okur, yaşar ve çocuklarına ya da başkalarına aktarmaya çalışırlar. Sadece burada değil, dünyanın dört bir yanındaki Çerkesler de benzer duygularla hareket eder; düşüncelerini paylaşmaya çalışırlar. Abhazya, Adigey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Rusya, Almanya, Hollanda, İngiltere, İsrail, Ürdün, Suriye gibi ülkelerde yaşayan Adige, Abaza ve Ubıh kökenli halklar da atalarının yaşadığı trajedileri unutmadan yaşatmaya çalışırlar.
1922-23 Aralık Gönen-Manyas Sürgünü, 1945 Drau Faciası, 1878 Balkanlar’dan Anadolu’ya zorunlu göç ve 1977’de Ankara Kuzey Kafkas Kültür Derneği’ndeki toplantıdan çıkanlara durakta yapılan silahlı saldırı gibi olaylar da bu bağlamda anılır.
Coğrafyamızda bu çapta bir sürgün ilk kez yaşandığında, Kafkasya’nın yerli halklarından yaklaşık 2 milyon kişi, kadın-erkek, genç-yaşlı, hasta-sağlam demeden yaşam alanlarından zorla koparıldı. Karadeniz sahiline kadar sürüldüler, açık alanlarda aylarca bekletildiler. O dönemin deniz taşıtları beklenirken sürgün, gümüş Rus rubleleriyle teşvik bile edildi. 1864 model deniz araçlarına bindirilerek Karadeniz’in azgın sularına bırakıldılar. Sağ salim Balkan ve Anadolu limanlarına ulaşabilenler hayata tutunmayı başardı. Aile ve sülaleler yok oldu, çocuklar ve kadınlar başsız kaldılar, tek başına kalan adamlar… Yaşamları antik medeniyete dayanan Çerkesler, Xabze, dil, anane, örf ve âdetlerini yitirdiler.
“Göç”, “gönüllü göç” diyenlerimiz, “sürgün” diyenlerimiz, “soykırım” diyenlerimiz, “sürgün, aynı zamanda soykırım” diyenlerimiz çoktur. Hiçbir şey söylemeyenlerimiz az değildir.
Sakarya, Kayalar Mahallesi’nde bu yıl düzenlenen, bağımsız Abhazya’nın kurucu başkanı merhum Vladislav Ardzınba’nın anma etkinliği de bu kapsamda önem taşır. Bu yıl Gebze’den arkadaşlarım Ardzınba A. Kadir ve Aşuba Ümit Şahin ile birlikte bu anmaya katıldık. Yolculuk boyunca, aileleri sürgün ve soykırıma uğramış bu arkadaşlarla güncel sorunlarımızı konuşarak Balbalı’ya kadar geldik. Orada bir cenazeye uğradık. Vefat eden kişi Bazba ailesinden, Aydın Öğün’ün (*) büyüğüydü. Kendisine başsağlığı diledik.
Aydın Öğün, dedesi Hurşit Bazba’nın Çanakkale Savaşı’na kardeşiyle birlikte katıldığını, gazi olarak köylerine döndüklerini anlattı. 57. Alay I. Süvari Bölüğü’nde görev yaparken yaralanan Hurşit Bey, sahra hastanesine kaldırılmış. O kadar çok yaralı varmış ki müdahalelerde öncelik sırasına göre ilerlenememiş. Hurşit Bey bu süreci gözyaşlarıyla anlatır, sağlık görevlilerinin olağanüstü çabalarını unutamazmış. Yaralı vaziyette uzun süre bekletildiğini ve sonrasında tedaviye alındığını söylermiş. Yaşadıklarından söz ederken ağlayarak gözyaşlarını akıtırmış.
Yaralı yatarken, Yarbay Mustafa Kemal’in hastaneyi ziyaret edeceği duyurulmuş. Hazırlık yapılmış ve her askerin künyesi bir kâğıda yazılarak başucuna asılmış. Mustafa Kemal sırayla künyeleri okuyup yara ve yaralı hakkında bilgi alırken Hurşit Bazba’nın ranzasına gelmiş ve “Benim süvari birliğimde olan Çerkes sen misin?” demiş. Yaraya bakmış ve hemen başhekimi getirtmiş. Onu çok sert bir şekilde gömleğinin yakasından tutarak ve sarsarak “ağaç kovuğunda adam aranırken basit yaralanmalara dahi zamanında müdahale edilmediğini, askerin gereksiz yere burada yatırıldığını, etkili tedavi yapılmadığını” belirterek sitemde bulunmuş. Ardından ceketinin iç cebinden tütün torbasını/kâğıtlarını çıkarıp Hurşit Bey’e uzatmış. “Komutanım, ben tütün içmiyorum” demiş Hurşit Bey. “Olsun, tütün iç, acını, ağrını unutturur” demiş ve yastığına bırakmış Mustafa Kemal.
Savaş sonrası Hurşit Bey, Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım ile görüştürülmüş. Zübeyde Hanım kendisine bir çift çorap ve bir ipek mendil hediye etmiş. Hurşit Bey gazilik madalyasını reddetmiş, hatta ailesine bile bunu talep etmeyi yasaklamış. “Biz görevimizi yaptık, bu ülkeye hizmet ettik, bunun karşılığında bir şey kabul edemem” demiş.
Taziye ziyaretinden sonra Ardzınba A. Kadir ve Aşuba Ümit Şahin’le birlikte Kayalar Köyü’ne geçtik. Köy okulu kültür merkezine dönüşmüş, bahçesine stantlar kurulmuş, üretilen el emekleri, yiyecek ve içecekler gelenlerin beğenisine sunulmuştu. Kültür merkezi bahçesinde V. Ardzınba’nın yaşamı, savaş öncesi, sonrası, Türkiye ziyareti, çeşitli çalışmalarını ifade eden 100’e yakın fotoğraf karesi katılanlar tarafından beğeniyle izlendi. Sahne önündeki sandalyelere bırakılan “Çerkeskalı Savaşçılar-Акәымжәыуаа” başlıklı DVD’ler katılanlar tarafından hatıra olarak alındı.
V. Ardzınba’nın veciz sözü “Biz, yaşatmak için ölüme yürüdük” yazılı pankart tören alanında yerini almıştı. Saygı duruşundan sonra milli marşlar birlikte söylendi, protokol konuşmaları yapıldı. Köy gençleri otantik kıyafetleriyle danslarını sergilediler, şiirler okudular, anılar paylaşıldı.
Abhazya’dan gelen misafirler de etkinliğe katıldılar, şiirler okudular, lokma dağıtıldı, şehitler için dualar yapıldı ve gece böylece kalabalık bir izleyici katılımıyla anma sonlandırıldı.
Derleyen: Meliş Fethi Özlü
Anlatan: Balbalı Köyü’nden Bazba Aydın Öğün (*)
Tarih: 20.05.2025
(Uncibze pas pasım ceğ det.)
Not: Balbalı/Kayalar Mahallesi’ni mutlaka ziyaret edin. Restoranlarında yöresel yemeklerin tadına bakın, doğanın güzelliğini yaşayın. Pazar günleri kalabalık olduğunu unutmayın.