Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

XEKUJ

Çocuktum; aklım ermiyordu anlatılanların çoğuna, yine de haçeş’de büyüklerin konuşmalarını büyük bir dikkatle dinliyordum. Aklımın bir köşesinde yer etmiş bazı kelimeler ‘Xekuj’, ‘Mezguaş’, ‘Oşhamafe’, Kuiji’, ‘Yinij’, ‘Labe’, ‘Kuban’ idi… Hepsi içimde büyüyen bir özlem oldu. Büyüdükçe, okudukça anladım ki hepsinin altında derin bir acı, özlem var…
Büyüdüm, Xekuj daha da anlam kazandı; sürgün olmanın acıları, asimilasyona, yok oluşa karşı mücadelem daha da anlam kazanıyordu. Ama tüm bunlara rağmen Xekuj bir ütopya idi. Ona ulaşmak sadece oraya gitmek değildi, orada yaşamak değildi; daha çok tarihin derinliklerine, mitosların başlangıcına yolculuktu. Yaşam bulduğumuz topraklar bizim ütopyamızdı.
Büyüdüm, bizi yurdumuzdan kovanlar kendi kültürlerini, kendi yasalarını yurdumuza inşa ettiler. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi anavatanımızda da azınlık durumuna düşmüştük. Zamanın ve işgalcilerin pençesinde hızla değişen, yok olan ülkemiz ve halkımız için koşullar pek de adil değildi.
Bu gerçeklerin gölgesinde umudum ve ütopyam beni hiç yalnız bırakmıyordu. Gittiğim her köşede bir tarih canlanıyordu; bu kimi zaman Çar’la yapılan son toplantının yeri, kimi zaman da kıyımlara uğradığımız vadilerdi. Çıktığımız her yolculuk biraz daha umutluydu Oşhamafe gibi, kimi zaman da anavatan ve diasporayı birbirine bağlıyordu Adıyıf’ın saçları gibi…

Sosruko, adını mitolojiden alan ve telesiyej ile çıkılan Nalçik’in simgelerinden birisidir.

1561 yılında Prens Temruk İdar, kızı Prenses Goşeney’i Çar İvan ile evlendirir. Goşeney kilisede vaftiz edilerek Hıristiyan yapılır ve Maria Temrukovna adını alır. Bu heykel onun adına yapılmıştır.

Bir masal kahramanıydım bu gün, binlerce yıl ötesinden gelip sırtımı dayamışım Oşhamafe’ye. O kadar yorgunum ki içimdeki kaygılardan; bir masal dağının gerçeğinde temize çektim kendimi. Sonra utandım kendimden, ertelediğim tüm hayallerden…

Derin bir mavidir Mavi Göl. Yer altından gelen kaynak sularıyla besleniyor, 279 metre derinliği ile dünyanın sayılı göllerinden.

Pazarcılık kadınlardan sorulur. Bu sabit pazarda çeşit çeşit reyonlar var giysiden gıdaya kadar. Bununla birlikte büyük AVM’ler ve market zincirleri de kentin her yerinde çoğalmaya başladı.

Mavi Göl

Nalçik; sisli bir mart gününde gördüm onu, içine kapanmış, acılarını saklayan bir bilgeydi. Caddelerini, sokaklarını çevreleyen görkemli ağaçlarıyla; büyük, geniş parkları ve görkemli Oşhamafesiyle Adigecenin başkenti.

Çurmit Sebahattin
Çurmit Sebahattin
Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Çerkes Kuşçular Köyü’nde 1973 yılında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Lise 1’den sonra okul hayatını bitirip inşaatlarda çalışmaya başladı. 1990 yılında İstanbul’a gitti. Orada İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin gençlik kollarında ve sosyal faaliyet kollarında yer aldı. 2005 yılında yayınlanmaya başlayan Jıneps gazetesinin yakınında, okuru olarak başladığı yayın serüvenine yayın kurulu üyesi olarak devam ediyor. Şimdilerde ise köyünde organik tarım yapma gayretinde.

Yazarın Diğer Yazıları

Uzunyayla’nın üzerindeki hayalet…

Endüstriyel patates üretimi son yıllarda aldı başını gidiyor. Daha çok verim alabilmek için toprağın kaldırabileceği yükten çok daha fazla gübre, ilaç kullanımı yeraltı sularının...

Ve masal bitti…

“Anadilimizdeki her sözcük okulda yaramazlıktı” Eski bir mızıkanın tuşlarında başlamış, ağır aksak arşınlarken yalnızlığını Uzunyayla, o eski ihtişamından kırıntılar barındıran bir bozkırdı artık. Her şey...

“Ubıhça trajedisinden ders almalıyız”

Son yıllarda anadile ilginin artırılması ve unutulmaması için dernek ve kurumlar 14 Mart Adige Dil Günü’nü kutluyor. Dünyanın pek çok ülkesinde yaygınlaşarak kutlanması, çalıştayların...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img