Dizi yazımızın 2. bölümünde (Eylül 2025) Kafkasyalı bir araştırmacının derlediği bilgileri aktarmıştık. “Katılım ve kayıp sayıları” başlıklı yazıda, Abazalar ve Adigeler özelinde derlenmiş sayısal verilerin içinde “Sovyetler Birliği Kahramanları” da yer almakta. Elbette diğer Kafkas halklarından da kahramanlar var. Bazı örnekler bu sayımızda.
Andırhuaye Huseyn, Emel Bezek’in araştırmaları sırasında dikkatini çeken bir Adige şair. “Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kafkas Dilleri ve Kültürleri Bölümü Çerkez Dili ve Edebiyatı Programı” kitaplarından Çerkez (Adige) Edebiyatı – II’nin 98. sayfasında da şaire yer verilmiş. Adigey Cumhuriyeti’nde yazılmış (çocuklar için) bir kitapçık var. “Kahramanın Yıldızı Sönmüyor”. Emel Bezek çevirisini yaptı, kitap kapağı sayfamızda. Farklı linklerde de şairin Rusça kısa yaşamı yer almış, linklerden birinin çevirisi de sayfamızda.
Ve Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden kahramanlık madalyaları alanlar. Savaşın son evresinde Stalin’in zulmünü yaşayan halkların, faşistlerle ölüm-dirim savaşındaki çabaları… Sayfamızda.
II. Dünya Savaşı konusunda yazılmış yüzlerce kitap var. Kafkasya faslı ile de ilgili olanlarından kısa aktarımlar yapmaya devam…
Jineps köşe yazılarından ikisinin özeti de var sayfamızda. Biri Mefewud Nartan imzalı, Feridun Büyükyıldız’ın “Kafkas Baharı” yazısı ki dizi yazı gibiydi. 2013 yılı mayıs sayımızdaki yazı, 2025 yılı kasım ayında tekrar okunduğunda düşündürüyor, güncelliğini koruyor zira. Diğeri, Drau tanıklarından Natho Kadir’in vefatından hemen sonra 2021 yılı şubat sayımızda Yaşar Nogay’ın yazdığı köşe yazısı.
“Alman Faşistleri II. Dünya Savaşı’nda ‘Nartların Kazanı ‘nı Kabardey Bölgesi’nde aradı”. Biliyor muydunuz? Yeni öğrendim ve Emel Bezek’e teşekkür ettim.
Andrukhaev Khusen Borezhovich (Borejoviç)
Sovyetler Birliği Kahramanı Andrukhaev Khusen Borezhovich (Borejoviç) birkaç düzine düşmanı yok etti
2 Mart 1920 tarihinde, günümüzde Adigey Cumhuriyeti Şovgenovski Bölgesi’nin Şovgenovski Köyü olarak adlandırılan Hakurinehable’de doğdu. 1935 yılında Adige Pedagoji Koleji’ne girdi ve 1939’da mezun oldu.
Önceleri yerel gazetenin yazı işleri müdürlüğünde ve 1935’ten itibaren “Sosyalist Adigey” adlı gazetenin muhabiri olarak çalıştı. Şevçenko RVC (Krasnodar Bölgesi) tarafından çağrılarak 1940’tan itibaren Kızıl Ordu saflarında görev aldı. 1941’de Stalingrad Askeri-Siyasi Okulu’ndan mezun oldu, siyasi eğitmen rütbesini aldı ve birliklerden birinde görev yapmak üzere Leninakan şehrine gönderildi. Gönderildiği birliğin ana subay kadrosu, Sovyet-Fin Savaşı’na katılan ve neredeyse tamamı askeri madalya sahibi olanlardan oluşuyordu. Buna rağmen, birliğin “keskin nişancı” grubunun öncüsü Andrukhaev Khusen (Andırhuaye Huseyn( oldu.
Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın patlak vermesiyle tümendeki keskin nişancı grubunu genişletmek için her türlü önlemi aldı. Sıkı eğitim gördü, hiç ıskalamadan atış yapıyordu ve kısa süre sonra, birlik belgelerinde de belirtildiği gibi, dürbünlü bir tüfek alarak 773. Tüfek Alayı’nın en başarılı keskin nişancılarından biri oldu. Birlikleri ancak Eylül 1941’in sonlarında cepheye ulaştı. 773. Alay, 28 Eylül’de savaş hattına ulaştı ve düşmanla temas başladı. Alay, şiddetli çatışmalarda kayıplar verdi ve Donbas’ın derinliklerine çekildi. Kasım 1941 başlarında, Alman General Kleist’ın tank birlikleri Rovenki, Şahti ve Novoçerkask şehirleri yönünde saldırıya geçti. Ana hedef Rostov’du. O günlerde 773. Alay, Güney Cephesi’ndeki en büyük çatışmaların yaşandığı Dyakovo Köyü yakınlarında savunmayı elinde tutuyordu.
Andrkhaev’in tüfeği
Andrukhaev, boş zamanlarında askerlerine keskin nişancı tüfeğiyle atış eğitimi vermeye devam ediyordu. Ordu ve tümen gazeteleri, siyasi eğitmen Andrukhaev tarafından kurulan keskin nişancı grubunun savaştaki faaliyetlerini sürekli olarak haber yapıyordu. Cephenin siyasi direktörlüğü bu gruba özel bir broşürde yer vermişti. Keskin nişancı müfrezesiyle ilgili haberde, tüm askerlere örnek olmaları çağrısı yer alıyordu: “Faşistleri keskin nişancılar gibi yeneceğiz.” Andrukhaev cephede bir aydan biraz fazla zaman geçirdi, bu az süreye rağmen bölükteki otoritesi oldukça büyüktü.
8 Kasım 1941’de, 733. Piyade Alayı’nın (136. Piyade Tümeni, 18. Ordu, Güney Cephesi) 2. Piyade Bölüğü’nün genç siyasi eğitmeni H. B. Andrukhaev, Dyakovo Köyü (Antratsyt Rayonu, Voroshilovgrad Bölgesi-Bugünkü Luhansk) yakınlarında gerçekleşen çatışmada olağanüstü bir cesaret gösterdi. Savaşta, görevde olmayan bölük komutanının yerine geçti. Çatışmanın kritik bir anında, etraflarını saran faşistleri iki tanksavar bombasını eline alıp patlatarak kendisiyle birlikte havaya uçurdu. Ölümünden sonra 27 Mart 1942’de “Sovyetler Birliği Kahramanı” unvanına layık görüldü. “Lenin Nişanı” ile ödüllendirildi.
Andrukhaev keskin nişancı tüfeğiyle birkaç düzine düşman askerini ve subayını öldürmüştü (A. I. Begunov’un “Ölüm Melekleri” adlı kitabında 115 düşmanı öldürdüğü belirtiliyor). Öldüğünde, cephe komutanlığı tarafından tüfeğine “Sovyetler Birliği Kahramanı H. B. Andrukhaev”in adı verildi. Bu tüfek, birliğin en iyi keskin nişancısı Başçavuş Nikolay İlyin’e ve onun ölümünden sonra Afanasy Gordienko’ya verildi. Yaklaşık 1.000 düşmanın öldürüldüğü efsanevi keskin nişancı tüfeği (No. KE-1729), üzerinde “Sovyetler Birliği Kahramanları Andrukhaev ve İlyin Adına” yazılı bir plaketle birlikte Silahlı Kuvvetler Merkez Müzesi’nde saklanmaktadır.
Andrukhaev, Dyakovo Köyü’ndeki toplu mezara gömüldü. Maykop şehri ve Dyakovo Köyü’nün bazı sokakları ve Adigey Pedagoji Koleji onun adını taşımaktadır. Kahramanın anavatanında ve Dyakovo Köyü’nde anıtları dikilmiş ve müzeler açılmıştır.
(soviet-aces-1936-53.ru)
Çeviri: Serap Canbek
Kafkas Baharı
Mefewud Nartan
Şeytan ile işbirliği olur mu?
2. Dünya Savaşı’nda Hitler ve Nazi yöneticileri Kafkasya’da sömürülecek çok fazla ekonomik değer olmadığını düşünüyorlardı. Hitler için ekonomik değer Kafkas ötesinde, Hazar Havzası ve Bakü’de idi. Onun için Kafkasya, Sovyet Rusya’nın enerji yollarını keseceği, Kafkas ötesine uzanacağı bir kapı niteliğinde idi.
“1941 yılında Kafkasya’ya sızma faaliyetlerini yoğunlaştıran Almanlar, öncelikle bu görevi kabul eden Kafkas kökenli Sovyet savaş esirlerini sabotaj ve casusluk konusunda eğiterek, Sovyet cephe hattı gerisindeki görevlere hazırladılar… 1941 Ekim’inde ‘Kuzey Kafkasya Özel Komandosu-Şamil’ adında bir harekât planlandı. 150 kadar Kafkasyalı 10 ay süreyle bütün yeraltı faaliyetleri için eğitildiler.”*
Kafkasya’dan çekilen Alman ordularından sonra Almanlarla işbirliği yapmanın bedelini başta Karaçaylar ve Malkarlar olmak üzere Kafkas halkları, ardı ardına gelen sürgünler ve katliamlarla ödemişlerdi. Mavi Alaylar, Hitlerin vaatleri, Kuzey Kafkasya Özel Komandoları’nın maceraları Kafkasyalıları tarihin gördüğü en büyük facialardan biri olan Drau faciasına kadar sürüklemiştir. Alman baharının bedelini, Alman işgalini hiç görmeyen Çeçenler dahi 1944’te topyekûn sürülerek ödemişlerdir.
Yıl 2013.
Kafkasyalılar yeni bir bahar ile müjdeleniyor. Bu kez patron ABD.
Kuzey Kafkasyalıların kulaklarına fısıldanan; Kafkas Baharı ile yeniden şekillenecek olan Kuzey Kafkasya’da Çerkesler başta olmak üzere tüm halklara mutluluk dolu baharlar yaşatmak. Bunun için ilgili profesörlere fonlar ayrılmış, konferanslar, paneller finanse edilmiş, Çerkeslerin yeni aktörleri kamuoyuna tanıtılmış, kısacası ABD, yenibaharın yeni işbirlikçileri ile yola çoktan çıkmıştır.
17 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ile dünyanın en büyük ülkesi Rusya ise bu gelişmeleri tepkisiz seyretmektedir. Rusya’nın, işin içindeki ABD’nin stajyer CIA elemanları ve heyecan arayan profesörlerini gördükçe çok da telaşlandığı söylenemez. Aksine 2014 Soçi Olimpiyatları sonrasında küçük bir bahar girişimi, Rusya’nın ekmeğine yağ sürecektir. Belki de Rusya, Kafkasya’da köklü bir çözüm fırsatı verecek olan küçük bir baharın gelmesini ABD’den daha çok istiyor, bekliyor ve hatta mikromilliyetçi akımları destekliyor dahi olabilir. Soçi Olimpiyatları sonrasında hareketlenecek Kafkasya coğrafyasında Almanların çekilme sürecini hatırlatacak bedellerin ödenmesi durumunda, o bedeli sadece orada yaşayan yerli halk ödeyecektir. ABD işbirlikçilerinin yeşil pasaportları ise bölgeyi terk etmek üzere çoktan ceplerinde hazır beklemektedir.
…
*İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların Kafkasya Harekâtı-Prof. Dr. Ufuk Tavkul
Yeryüzünden gelip geçen milyarlarca insandan pek azı iyilikleri ve güzel eserleri ile toplum hafızasında kalıcı izler bırakırlar. Natho Kadir işte o tür iz bırakanlardan biri. Son yazdığı, ‘Generalin Kızı’ adını verdiğimiz ilginç öykü kitabının Türkçeye tercümesini çoktan yaptırdığımız halde pandemi süreci devreye girdiği için baskısı bugüne kadar gecikmiş oldu.
Kitabın baskısını gerçekleştirecek olan KAFDAV tarafından baskıya hazır olduğu bildirildiğinde, Natho Kadir’in biyografisini yazmaya çalışırken vefat haberi geldi. Allah’ın rahmeti ile mekânının cennet olacağına inanıyoruz.
Natho Kadir 1927 yılında Çerkesya’nın Şapsığ diyarında, o coğrafyada yaşam şartlarının çok zor olduğu bir dönemde, Karadeniz sahilindeki Hatramtuk Köyü’nde dünyaya geldi. Sovyet rejiminin en sıkıntılı süreci devam ederken, dünyayı kasıp kavuran II. Dünya Savaşı’nın alevleri arasına düştüğünde henüz 15 yaşındaydı.
Ailenin yaşadığı köy korkunç savaşın ortasında kalmıştı. Annesi, başına isabet eden şarapnel parçası ile hayatını kaybedince, tek başına onu evlerinin bahçesine defnederken Kadir henüz 16 yaşındaydı. Babası felçli olduğu için hareket edemez durumdaydı. Eli silah tutabilecek bütün erkekler savaşın cephesine sürülmüştü. Köyde kalan birkaç yaşlı adam da evlerinden çıkmıyorlardı.
Daha sonra köyünden ayrılmak zorunda kalan Natho Kadir, savaşın seline kapılarak, kendini Avusturya’da, Drau Nehri kenarındaki esir kamplarında buldu. Ölüme gönderilen gruplar arasından şans eseri kurtulup İtalya’daki esir kamplarına, oradan da Ürdün’e intikal etti. 1956 yılında da ABD’ye göç ederek hayatının sonuna kadar orada yaşadı.
Savaşın başlangıcında Kızıl Ordu’da toplam 9.000’e yakın Çeçen ve İnguş görev yapıyordu. Sonraki 2-3 ay içinde, askerlik hizmetine tabi en az 8.000 Vainakh daha seferber edildi ve Çeçen-İnguş ÖSSC’deki cepheye hızla gönderildi. Dağıstan, Osetya, Gürcistan ve SSCB’nin diğer bölgelerinden de birçok Çeçen askere çağrıldı. Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın üçüncü yılında, en kaba tahminlere göre, cepheye giden Çeçenlerin sayısı en az 50 bin kişiydi (19.-20. Yüzyıllarda Çeçenya Tarihi // Ya. Z. Akhmedov, E. Kh. Khasmagomadov. – Moskova: Pulse, 2005).
Mart 1942’de, NKVD’nin ısrarı üzerine Çeçen ve İnguşların aktif orduya alınması durduruldu. Ancak, dağlılardan gönüllü alımı aktif olarak devam etti.
24 Haziran – 10 Temmuz 1941 tarihleri arasında, cumhuriyetin 17 binden fazla sakini halk milislerine kaydoldu; bunların yaklaşık 10 bini Vainakhlardan oluşuyordu.
Çeçen-İnguş topraklarında, %80’i dağlılardan oluşan 317. Piyade Tümeni ve 114. Çeçen-İnguş Süvari Tümeni (General Kirichenko komutasındaki 4. Kazak Süvari Kolordusu’nun bir parçası) oluşturuldu. Bu askeri birlikler Mozdok-Malgobek istikametinde savaştı. Bahsedilenlere ek olarak, cumhuriyette 242. Dağ Tüfeği Tümeni, 16. Mühendis Tugayı, 4. Hava Manevra Tugayı, bir motor taburu, bir tüfek yürüyüş tümeni ve birkaç yedek birlik de oluşturulmuştur (Yermekbayev Jh. A. Kazakistan’da Çeçenler ve İnguşlar. Tarih ve Kaderler. Alma-Ata: “Daik-Press”, 2009).
242. Dağ Tüfek Tümeni ve 317. Tüfek Tümeni, Kafkas Cephesi’nde faşistlere karşı yürütülen muharebe operasyonlarında aktif rol aldı. 242. Tümen, Kuzey Kafkasya’dan Prag’a kadar ilerledi. 317. Tümen, Kafkasya, Ukrayna ve Belarus’ta Nazi saldırganlarına karşı savaştı ve Berlin’in ele geçirilmesinde yer aldı.
1942 yılında, Stalingrad Muharebesi’ne katılan tümen temelinde 255 ayrı Çeçen-İnguş süvari alayı kuruldu. Savaş sırasında yaşanan ağır kayıplar ve Çeçen-İnguş’tan takviye almanın imkânsızlığı nedeniyle, komutanlık alayın kalıntılarından iki keşif süvari tümeni oluşturmaya ve bunları Korgeneral T.T. Şapkin komutasındaki 4. Süvari Kolordusu’na bağlamaya karar verdi. (gums-41.ru)
SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
ÖSSC: Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
NKVD: SSCB İçişleri Halk Komiserliği
Çeviri: Serap Canbek
Çeçen-İnguş ÖSSC’nin madalyalı kahramanları
Nazi Almanya’sının 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırdığı Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın başlangıcından itibaren diğer birçok Kızıl Ordu askeri gibi, Kuzey Kafkasyalılar da faşistlere ve müttefiklerine karşı savaştılar. Aralarında ünlü muharebelere katılanlar da vardı. Çeçen-İnguş savaşçıları, Nazi işgalcilerine karşı savaştılar ve Nazi saldırganlarına karşı gösterdikleri askeri başarılarla, tüm ülkenin kahramanlık tarihine şanlı sayfalar yazdılar. Çeçen-İnguş ÖSSC’nin 40 binden fazla vatandaşı, Büyük Vatanseverlik Savaşı cephelerinde savaştı.
Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı’nın 16 Mayıs 1996 tarihli kararnamesiyle, Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda Nazi işgalcilerine karşı gösterdiği cesaret ve kahramanlık nedeniyle, emekli başçavuş Çeçen Kanta Abdurakhmanov, Rusya Federasyonu Kahramanı unvanına layık görüldü. 1. ve 3. derece Şan Nişanı, 1. derece Vatanseverlik Savaşı Nişanı ve çok sayıda madalya ile ödüllendirildi.
Çeçenler arasında Büyük Vatanseverlik Savaşı’na katılan efsanevi isimlerden biri de Mavlid Visaitov’dur. Visaitov komutasındaki 28. Muhafız Süvari Alayı, P. P. Brikel komutasındaki 6. Muhafız Süvari Tümeni’nin bir parçasıydı ve Almanya’da Volga’dan Elbe Nehri’ne kadar savaştı. 27 Nisan 1945’te başlayan taarruz sırasında 160-170 km yol kat etti, iki düşman alayını bozguna uğrattı, 50 yerleşim birimini ele geçirdi ve çok sayıda düşman askeri ve teçhizatını imha etti. Bu başarılarından dolayı alaya Kızıl Bayrak Nişanı verildi. 2 Mayıs 1945’in sonunda alay, Elbe Nehri’ne ulaştı ve Wittenberg şehrinin kuzeyindeki İngiliz-Amerikan birlikleriyle karşılaşan ilk birlikler arasında yer aldı. Visaitov, Amerikan birliklerine komuta eden General Bowling ile el sıkışan ilk Sovyet subayıydı. ABD Başkanı Harry Truman, M. Visaitov’u Amerika Birleşik Devletleri’nin en yüksek muharebe nişanı olan Legion d’honneur’a aday gösterdi. 5 Mayıs 1990’da Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına (ölümünden sonra) layık görüldü.
Sovyet Ordusu Muhafız Teğmeni Hansultan Daçiev de savaşta onurla hizmet etti. SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlığı’nın 15 Ocak 1944 tarihli kararnamesi ile “Alman işgalcilerine karşı mücadelede örnek bir muharebe görevi performansı ve bunu yaparken gösterdiği cesaret ve kahramanlık” nedeniyle, Kızıl Ordu askeri Hansultan Daçiev, Lenin Nişanı ve 3201 numaralı Altın Yıldız madalyasıyla Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına layık görüldü.
Kızıl Ordu askeri Hanpaşa Nuradilov da Stalingrad yakınlarındaki muharebelerde adını ölümsüzleştirdi. Nuradilov savaşta nispeten kısa bir süre kaldı, ancak bu süre zarfında toplam 920 faşisti yok etti, 12 Almanı esir aldı ve düşmanın 7 makineli tüfeğine el koydu. SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlığı’nın 17 Nisan 1943 tarihli kararnamesi ile (ölümünden sonra) Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına layık görüldü. Ödülleri arasında Lenin Nişanı, Kızıl Yıldız Nişanı ve Kızıl Bayrak Nişanı da yer alıyordu.
Büyük Vatanseverlik Savaşı tarihinin en etkili keskin nişancılarından biri de Abukadzhi İdrisov’du. Moskova muharebelerinde kahramanca işler başardı. Vechernyaya Moskva gazetesi (22 Nisan 1943) onun hakkında şöyle yazıyordu: “Çeçenya’nın komünist oğlu İdrisov tarafından 309 faşist öldürüldü…” Mart 1944’e gelindiğinde, 349 faşisti öldürmüş ve Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına aday gösterilmişti.
Havadzhi Magomed-Mirzoyev (makineli tüfekçi, muhafız kıdemli çavuşu) Eylül 1941’de cepheye gitti. 1943’te Dinyeper’i geçerken, makineli tüfeğiyle tek bir çatışmada 144 faşisti imha etti. 1943’ün sonunda, süvari birlikleri geri çekilen düşmanı takip ederken yaralandı. Şubat 1944’te eşi Ekaterina Vasilyevna, Havadzhi’nin saflarında savaştığı birliğin komutanlığından bir mektup aldı. Mektupta şöyle deniyordu: “SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlığı’nın 15 Ocak 1944 tarihli kararnamesi ile eşiniz, muhafız kıdemli Çavuş Magomed Mirzoyev Havadzhi, Sovyetler Birliği Kahramanı unvanıyla ödüllendirildi.”
Brest Kalesi savunmasına katılanlardan biri, 6. Oryol Kızıl Bayrak Tüfek Tümeni 333. Piyade Alayı eğitim müfrezesi komutan yardımcısı Magomed Uzuyev’di. Uzuyev, 19 Şubat 1996’da (ölümünden sonra) Rusya Federasyonu Kahramanı unvanıyla ödüllendirildi. Adı, Brest Kahraman Kalesi anıtının levhasına, diğer savunucuların adlarıyla birlikte kazınmıştır.
4. Ukrayna Cephesi 51. Ordu 126. Gorlovka Piyade Tümeni 690. Piyade Alayı Tabur Komutanı İrbayhan Beybulatov, 1941’de Kızıl Ordu’ya çağrıldı. 1942’de Buinaksk Piyade Okulu’ndan mezun oldu. Proletarskaya Köyü yakınlarındaki çatışmalarda ağır yaralandı, ancak daha sonra cepheye geri döndü. Birliği Melitopol için kıyasıya savaştı. Şehre ilk girenlerden biri olan Beybulatov komutasındaki tabur, sokak çatışmalarında düşmanları şehirden kovdu. Tabur savaşçıları 100’den fazla ateş noktasını bastırdı, 7 tankı ve yaklaşık 1.000 düşman personelini imha etti. Tabur komutanı bizzat iki tankı ve 20’den fazla Alman askeri ve subayını imha etti. 1943’te Beybulatov, Melitopol Muharebesi’nde şehit düştü. SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlığı’nın 1 Kasım 1943 tarihli kararnamesi ile, komuta kademesinin ağır tahkim edilmiş Alman hattını aşarak Melitopol şehrini kurtarma konusundaki örnek muharebe görevi performansı ve bunu yaparken gösterdiği cesaret ve kahramanlık nedeniyle, Kıdemli Teğmen Irbayhan Beybulatov’a Sovyetler Birliği Kahramanı unvanı (ölümünden sonra) verildi. Ayrıca Lenin Nişanı ve Kızıl Yıldız ile madalyalarla ödüllendirildi. Melitopol şehrinde, Kirov Meydanı’ndaki toplu mezara defnedildi. (vesti095.ru)
Çeviri: Serap Canbek
Alman Faşistleri II. Dünya Savaşı’nda ‘Nartların Kazanı’nı Kabardey Bölgesi’nde aradı
Tev Aslan
Nartların tüm halkı besleyen kutsal, büyük bir kazanı vardı. Bu kazandan beslendikleri müddetçe başka bir şeye ihtiyaç duymadan refah içinde yaşadılar. İnsanlar iyi yaşam koşullarına sahip olarak sorunsuz yaşayınca şımarırlar ya… Nartlar da şımardılar, “Bu kazanı ortak kullanmayalım” dediler. “Altında ateş yakmadan içindeki suyu kaynatacak birine verelim” diye karar aldılar ve Vorzemec’e verdiler. Vorzemec kılıcını çekip havada salladı, hamleler yaptı, havayı ısıttı. Dağdan indirip kazana koydukları taşları eritti, suyu kaynattı. Kazandan çıkan buhar tüm dünyayı kapladı, göz gözü görmez oldu. İnsanlar Vorzemec’e çok kızdılar, “Bize zarar veriyorsun” dediler. Vorzemec gökyüzüne çıktı, tanrıya yalvardı. Buhar dağıldı, hava düzeldi. Fakat bulut yok, yağmur yok, hava hep açık olunca çok ısındı. İnsanlar “Hayvanlar ölüyor, bitkiler yetişmiyor” dediler. Vorzemec yeniden tanrıya yalvarıp sorunu halletmeye çalışırken kazandaki su kaynadı, kaynadı, kazan toprağa gömüldü. Adige topraklarında bulunan sıcak ve şifalı suların “Nartların Kazanı”ndan taşan sular olduğunu anlatırlar.
Kazanın piramit şeklinde bir kurganın altında olduğu söylentileri vardı. II. Dünya Savaşı’nda 1941-1945 yıllarında Rusya-Almanya savaşı devam ederken Alman faşistleri birilerini gönderdiler, Kabardey Bölgesi’nde kazanı aradılar. Fakat bulamadılar, çünkü onlar piramit şeklinde kurgan aradılar. Oysa bizim bulduğumuz Vulape’deki kurganda ahşap bir piramidin altındaydı. 1982 yılında hiçbir Adige görmeden kazanı Moskova’ya götürdüler… Kazanı geri getirmek için gençlerle Moskova’ya yazı yazdık. Onu geri getirmemiz gerekir…
Çeviri: Huşt Emel Bezek
3 Haziran 2019
Not: “Nartların Kazanı” 37 yıl Moskova’da sergilendikten sonra Maykop’a getirildi.
Çerkesya’dan Amerika’ya
Yazar: Kadir Natho
Chiviyazıları Yayınevi
Yayınevinin tanıtım yazısı
1927 yılında Çerkesya’nın Hatramtuk Köyü’nde başlayan Natho’nun yaşam öyküsü, tarihleri sürgünle özdeşleşmiş Çerkeslerin trajedisinin 1864’te sona ermediğini gösteriyor. Anı kitapları aynı zamanda tarihin belli dönemine ışık tutan tanıklıklardır. Yazar Kadir Natho, önce bir çocuğun gözünden Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında yönetimin, yokluğun ve yoksulluğun ailesine ve halkına çektirdiği acıları anlatıyor. Ülkesinin Nazi işgali altında kaldığı İkinci Dünya Savaşı ise, delikanlılığa ilk adım attığı yıllarda onu ailesinden ve ülkesinden koparıp çaresiz bir sığınmacı olarak oradan oraya savuruyor.
Bir Kafkas Göçmeninin Anıları
Yazar: Musa Ramazan
Kafder Yayınları
Yayınevinin tanıtım yazısı
Musa Ramazan, 70 yaşında kaleme aldığı bu kitapta çarpıcı olaylarla dolu yarım asırlık geçmişini anlatıyor. II. Dünya Savaşı onu, daha yirmi yaşına gelmemişken, çok sevdiği vatanı olan Kuzeydoğu Kafkasya’daki Dağıstan’dan kopararak Alman cephesine savuruyor. Almanya, Avusturya ve İtalya’da yaşanan esaret yıllarında verdiği yaşam sınavı ve bu arada ‘‘Drau Faciası’’na tanıklık… Ardından, yeni vatanı Türkiye’de iş bulma ve Kafkas kültürünü yaşatma çabaları ile geçen on yıllar… Cambazlık, halk oyunları, kuyumculuk ve sürekli derneklerde çalışma… Kafkas halk oyunlarındaki ustalığı onu 1950’lerde tekrar İtalya’ya yöneltiyor. Sovyet rejiminin yıkılışından sonra, anavatanını tekrar görebilmenin coşkusu, mutluluğu ve hüznü… Acılı ve kimi zaman mutlu olaylarla dolu ama her zaman anavatan özlemi ile geçen bir ömür. Kitap, Musa Ramazan’ın deneyimlerini genç nesillere aktarma isteğinin ürünü.
Savaşın Zirvesinde: Kızıl Ordu ve II. Dünya Savaşı’nda Kafkas Dağları Mücadelesi
Yazar: Alexander Statiev
Cambridge Üniversitesi Yayınları
Yayınevinin tanıtım yazısı
Bu, İkinci Dünya Savaşı’nın en yüksek muharebe alanının hikâyesidir ve bu zorlu dağ savaşında katlanılan aşırılıkları canlandırır. Alman savaş makinesi, Sovyetler Birliği’ne karşı başarısız Blitzkrieg’in ardından petrol kıtlığından dolayı sendelediğinde, Wehrmacht 1942 yazında Grozni ve Bakü’deki Sovyet petrol sahalarını ele geçirmek ve Ortadoğu’nun engin petrol rezervlerini güvence altına almanın yolunu açmak için cesur bir girişim olan Edelweiss Harekâtı’nı başlattı. Hitler bu harekâtı İkinci Dünya Savaşı’nda zaferin anahtarı olarak görüyordu. Dağ savaşı benzersiz beceriler gerektirir: tırmanma ve hayatta kalma teknikleri, alışılmadık lojistik ve tıbbi düzenlemeler ve yüksek irtifalarda balistik bilgisi.
Kafkasya 1942-43 Kleist’ın Petrol Yarışı
Yazar: Robert Forczyk
İllüstratör: Steve Noon
Osprey Yayıncılık
Yayınevinin tanıtım yazısı
Wehrmacht ve Kızıl Ordu arasında Stalingrad’da yaşanan muazzam çatışmalar hakkında çok şey yazıldı. Bu cilt, Fall Blau (Case Blue) hikâyesinin diğer, aynı derecede önemli yarısını anlatıyor.
Bir yıl önce Barbarossa Harekâtı’nın kapsamlı ilerlemeleri sırasında yaşadıkları deneyimlerden ders çıkaran Wehrmacht komutanları, Nazi Almanyası’nın petrol eksikliğinin büyük bir stratejik sorun olduğunu biliyorlardı. Sovyetler Birliği’nin ham petrolünün %82’sinden sorumlu olan Kafkasya petrol sahalarının ele geçirilmesi, Alman ordusunun petrol sıkıntısını hafifletirken aynı zamanda Kızıl Ordu’nun hayati yakıt kaynaklarından mahrum kalmasına yol açacaktı.
B Ordu Grubu Volga boyunca Stalingrad’a doğru giderken, Ewald von Kleist’in seçkin Panzerarmee 1’inin önderlik ettiği A Ordu Grubu, Maykop, Grozni ve Bakü petrol sahalarını ele geçirmek için Kafkasya’ya ilerleyecekti.
Tam renkli çizimler, arşiv fotoğrafları ve detaylı analizler içeren bu kitap, II. Dünya Savaşı’nın en önemli harekatlarından birini karakterize eden şiddetli ve vahşi çatışmaları konu alıyor.
Kafkas Savaşı
Yazar: Andrei Grechko
Pasifik Üniversitesi Yayınları
Yayınevinin tanıtım yazısı
Kafkasya Muharebesi (Temmuz 1942-Ekim 1943), Stalingrad ve Kursk Muharebeleri ile aynı zamana denk gelmiş ve II. Dünya Savaşı’nın gidişatında köklü bir değişimin yaşanmasında önemli rol oynamıştır.
Bu kitapta, önde gelen Sovyet askeri komutanı, Sovyetler Birliği Mareşali Andrey Greçko, Kafkasya Savaşı’nın kahramanca öyküsünü aşama aşama anlatıyor: Don ve Kuban bozkırlarındaki çetin çarpışmalar, Stavropol Tepeleri’ndeki ve Kafkasya eteklerindeki muharebeler, Novorossiysk, Krasnodar, Maykop, Tuapse ve Armavir’in savunulması ve Ana Kafkas Sıradağları geçitlerinde düşman kuvvetlerinin imhası.
Ocak 1943’te, tümenlerin ve ardından orduların saldırıya geçerek düşmanı Stavropol, Kransodar ve Kuban’dan kovmasıyla, yaklaşan bir dönüm noktasının işaretleri ortaya çıktı. Sovyet birliklerinin tamamı, güçlü bir dağ sel gibi, Almanları Kuzey Kafkasya’dan silip süpürdü. Bu, Sovyet silahlarının gücünün ve Sovyet halklarının kardeşlik ve dostluğunun muhteşem bir göstergesiydi.
Yazar, büyük savaşın her aşamasını objektif bir şekilde ele alıyor ve vardığı sonuçları belgelerle destekliyor.
Kuban 1943
Yazar: Robert Forczyk
İllüsratör: Steve Noon
Osprey Yayıncılık
Yayınevinin tanıtım yazısı
II. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’nde, Kızıl Ordu’nun Kafkasya’da bir dizi vahşi Alman saldırısını püskürttüğü Kuban köprübaşı için verilen savunma mücadelesinin tam resimli bir çalışması.
1942 yazında Wehrmacht, Maykop, Grozni ve Bakü’deki kritik petrol üretim tesislerini ele geçirmek için Kafkasya’yı işgal etti. Ancak Kızıl Ordu, Almanları hedeflerine ulaşamayacakları bir noktaya getirdi ve ardından Stalingrad’da onları kuşatan yıkıcı bir kış karşı saldırısı başlattı. Sonuç olarak Hitler, isteksizce de olsa Kafkasya’dan tahliye emri verdi, ancak 17. Ordu’ya Kuban köprübaşını tahkim edip, gelecekteki saldırı olasılığını açık tutmak için her ne pahasına olursa olsun tutmalarını emretti. Öte yandan, Sovyet Stavka, Kuzey Kafkasya Cephesi ve Karadeniz Filosu’na Kuban köprübaşını mümkün olan en kısa sürede ortadan kaldırmalarını emretti. Hareketsiz bir nesne ile durdurulamaz bir güç arasında bir mücadele için sahne hazırdı.
Özel olarak sipariş edilen göz alıcı sanat eserlerinin de yardımıyla bu kitap, Kuban’daki etkileyici ama stratejik açıdan aptalca Alman mevzilenmesinin büyüleyici hikâyesini anlatıyor. Sovyetlerin ‘Kuban kıyma makinesi’ adını verdiği bu yıpratma savaşında yedi Sovyet ordusunu birbirine bağlayan bu mevzilenme, etkileyici bir hikâye.
Kafkas Savaşı 1942–1943 Savaş Görselleri
Hazırlayan: Anthony Tucker-Jones
Pen & Sword Yayınevi
Yayınevinin tanıtım yazısı
Hazırlayan: 1942’nin sonlarında Hitler’in kuvvetleri, İkinci Dünya Savaşı’nın en iddialı taarruzlarından birinde Sovyetler Birliği’nin güneyindeki Kafkasya’ya doğru ilerledi. Ancak bu olağanüstü olay çoğu zaman unutulur; aynı dönemde gerçekleşen Stalingrad’a yönelik feci Alman saldırısının gölgesinde kalır. Anthony Tucker-Jones, 150’den fazla savaş fotoğrafı kullanarak okuyucuya Doğu Cephesi’ndeki bu dikkat çekici ancak ihmal edilmiş harekâta dair grafiksel ve özlü bir giriş sunar.
Edelweiss Harekâtı, Maykop, Bakü ve Grozni petrol sahalarını ele geçirmek için tasarlanmıştı. Bazıları tarafından Stalingrad’daki kritik çatışmadan tamamen gereksiz bir kaynak saptırması olarak görülen Kafkasya saldırısı, Almanlar için petrol kaynaklarını güvence altına almayı ve Sovyetler’i bunlardan mahrum bırakmayı amaçlıyordu.
Bu unutulmaz fotoğraf seçkisinin de gösterdiği gibi, Werhmacht başarıya çok yaklaşmıştı. Güçleri Grozni’ye kadar ilerledi ve bölgenin en yüksek zirvesi olan Elbruz Dağı’na Nazi bayrağını çekti; ancak Doğu Cephesi’ndeki diğer bölgelerdeki Alman mevzilerinin hızla kötüleşmesi nedeniyle aceleyle geri çekilmek zorunda kaldılar.
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı.
Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.
Yaşar Güven
Konumuz olan “II. Dünya Savaşı’nda Kafkasya”yı da içeren yayımlanmış kitaplardan bir kısmını bu sayımızda bulacaksınız, başkalarına ulaştıkça onlara da yer verilecek. Hiçbir belgeyi,...
Yaşar Güven
Nazi Almanya’sının Kafkasya’ya ilgisi özeldi.
*Gazetemizin 2022 nisan sayısında bir kitap tanıtımı yayımlamıştık; “II. Dünya Savaşında Abhazya (1941-1945)” (https://jinepsgazetesi.com/2022/04/yayinlardan-secmeler-nisan-2022/). Sohum’da 2015 yılında raflarda yerini...
Azerbaycan-Ermenistan liderleri Washington’da
Barış mı? Gelecek savaşlar için zemin mi?
Azerbaycan’ın Çerkes ilgisi, ABD ziyaretiyle anlaşılır oldu
Ağustos ayı manşetimiz:
“Çerkes Soykırımı emperyal oyunların malzemesi değildir” idi.
Hemen...