Kafkas Tarihinden Yapraklar

0
513

İnsanın Aydınlık Yüzü 

İnsan bildiklerini akında tutuyor kuşaklara öyle anlatıyordu. Dünyanın ve maddenin özelliklerini öğrendi. Daha başlangıçta Homerosor, Zeus’un soyundan gelen soyluları, yani tanrıları göklere çıkartıyordu. Zamanla soylu olmayan kimseler Zeus’un soyundan gelenlerin iktidarını elerinden aldı. Homerso., Geziodos, Ksenafones birbirlerine düştüler. Ksenafones dedi ki  “Tanrılar deği,tanrı vardır.” 

İlk tek tanrı inancı öyle doğuyordu. Sonra Pitagor diye bir bilge çıktı. O da ‘tanrı tektir’ dedi. Onun arkasında Orefeus, Gerakles, Milın gedi. Pitagor, bilimi soyluların hizmetine sundu, yoksulardan gizledi. Bilgilerini öğrencisi Gippas açığa çıkarttı. Heraklet doğada durgunluğun olmadığını, Ampedok ise dünyanın; su, ateş, toprak ve havadan meydana geldiğini savunmuştu. 

Polikrat çıkmıştı, öncekiler gibi o da ünlenmişti. Bilgi çoğalıyordu. Sonra Pers orduları Babil’den, Anadolu’ya dek Ege’yi istila etti. O güne kadar biriken bilgiler Atina’ya taşındı. Denizciler, köle ticareti yapan kurnaz tüccarlar zenginleşti. Malları, inançları, bilimi mitolojiyi, edebiyatı, batıya taşıdılar. Onlarca halkın kültür, dili, sanatıydı bunlar. En çok da Nart kültürü ve inançlarıydı. 

Batıya gidenler içinde Perikles de çıktı. Aspasya karısıydı. İlk kadın filozoflarındandı. Patya çağdaşıydı, matematikçiydi, bilimi savundu Aspaysa ile. Sonra taşlandı, öldürüldü Patya. Kadın da bilim de yok sayıldı. Sokrat ve Fidye’in yanarına Öropides geldi. İlk tragedya onun tarafından girmişti insan yaşantısına. Din büyüyordu o sıralar. Tek tanrı dinler oturtuluyordu. Dinlerle yeryüzüne gelen ilk peygamber İdris Peygamberdi. Mısırlılar Toth 

 Sümerler Ningszidda, Yunanlılar Hermes, Museviler Enok, Kuran İdris Peygamber, Çerkesler Wa, sonra Tha demişti ona. Hermesin öğretisi, Mısır öğretisinin temeliydi. Atlantis’ten Mısır’da tanınan Mu diniydi. Anadolu Aleviliğinde olduğu gibi “yaradan sınırı olmayan bir birlikti.” Güneş ve ışık kutsaldı. Bütün ibadetler günün ilk doğuşuyla başlar, ye yakarılırdı güneşe. Bu öğreti Anadolu Aleviliği ve Kuzey Kafkasya’ya yerleşmişti. Adıgeler ve Abazalar’da olduğu gibi. Mısır dilinde de “ışın Tanrısı” Wa, bir ve tekti. Wa, Ubıhlarca’da, Rüzgar ve fırtına tanrısıydı. Wa Dersim Dımıli dilinde de Rüzgar demekti. 

Bilgi gelişiyordu. Bilim insanlarına daha o zamanar zındık, kafir, gavur diyorlardı. Kimileri ruzgar, ay ve güneş Tanrıdır derken, Anaksagoros, ay da dünyamız gibi gezegendir diyordu. İnsan gerçeğe doğru giderken Sokrat tersini düşünüyordu. O, insanın ilerlemesini değil gerilemesini savunuyordu, atalarının zamandaki inançlarına dönüyordu. Eskiye dönmek geriye çekilmektir. Ya Aristo* O da dönek oldu. Geriye çekildi. Demokrit’in karşısında durdu. Tarihte geriye gitmek imkansızdı. Ve Heron, İskenderiyeli bir bilgin. Kazanda su kaynattı. Su buharlaştıkça suyu topladı kovaya, ip bağladı tapınağın kapısına astı. Buhardan meydana gelen suyla kova ağılaştı, dolunca ip suyu aşağı düşürdü, tapınağın kapısı açıldı. 

Heron, Asur tahıl tüccarlarının emrine girmişti. Bilim tüccarların elindeydi. Halka değil. Tapınaklara hizmet veriyordu. O da bilim değildi. Bilimdi yani Bugün Amerika, Irak’ta vuruyor, Rusya Çeçenya’da. Silahla, bombayla, bilimle…. 

Ve bilin insaniyetliğini yitiriyor. Gene de insanın aydınlık yüzü doğayı kavrıyor, haksız savaşları lanetliyor. Daha en başta Thaes de savaşı reddetmişti. Rüzgar, suyu, yağmuru, ağaçları gözlemişti. Güneş tutulmasını ilk o keşfetti. Yıldızları inceledi. Öğrencileri Anaksamendos ile Anaksimondos öğretmenini geçtiler. Güneş, aya ve gezegenler, yıldız kümeleri, sonbahar yaprakları gibi gökte uçuşuyorlar demişlerdi. İnsanlar Saman Yolu’nun bir çuval samanın gökyüzüne savrulmasından ileri geldiğine inanıyorlardı…. 

Derler ki: 

Bir kişi yaşıyordu Dersim’de. Hayvancılık yapıyordu. Fırtınalı uzun, kara bir kışın ortasında yemi tükenmişti hayvanların. Sağdıcına haber vermeden doğruca onun samanlığına gitti. Bir çuval saman aldı evine döndü. Yürürken delik çuvaldan dökülen samanlar gökyüzüne savrulmuş. Gökte bir “ Raye Sımeri” yani Saman Yolu’na dönüşmüş. O günden sonra “eline, beline, diline sahip ol, kimsenin malını alma” denildiği gibi sahip çıkmışlar Dersimliler o sözlere, bakıp durmuşlar gökteki Saman Yoluna. 

Kuzey Kafkasya’da ise: “iyi kadının ayak izi” demişerdi Saman Yoluna. 

Çerkeslerin bir köyü vardı. Köylü bolluk ve bereketten şımarmış, peynirlerden, ekmeklerden top gibi oyuncaklar yapmış birbirlerine atacak kadar ileri gitmişlerdi. Yaşlısı, genci şaşırmış yoldan çıkmıştı. Köyde küçücük kızıyla, kocası ölmüş dul bir kadın yaşıyordu. Dürüst, saygılı bir o kalmıştı. Bir gün bir dilenci geldi köye. Köylüler taşladı, köpekleri sadılar üzerine. Dul kadın korudu aldı evine onu, karnını doyurdu. Akşam olup da karanlık bastığında, sana bir şey söyleyeceğim dedi ev sahibine: 

”Ben dilenci değim. Bu köyü cezalandırmaya geldim. Bu köy batacak. Kapını, pencereni kapat, dışarı çıkma” 

Dul kadın söyleneni yaptı. O gittikten sonra bir fırtına koptu., yamura her yanı bir gök gürültüsü kapladı. Meraktan perdesini aradı dışarı baktığında, ince bir ışık gördü. Oradan yürüyüp gidiyordu dilendi kadın. Sabah olunca köyün sulara battığı görd,. B 

R tek o dilenci kadın üstünde yürüdüğü ince uzun bir yol uzayıp gidiyordu gökyüzüne doğru. O günden sonra Çerkesler, “iyi kadının ayak izi” anlamına gelen “Şüzoşü Yiğoğ Ihağu” yani “Saman Yolu” dediler o yola. Daha o zamanlar Abelar yoktu. Thaes ve Anaksamendos ile Anaksimondos’un fikirerini geliştirmiş. Saman Yolu’nun yıldız kümesi olduğu fikrini bilime ilk Abelar katmıştı. 

 

Sayı : 2006 08