Çeçen Kampları Yeniden Gündemde

0
630

Uzunyayla.com emektarlarının, olumlu adımlarına Çeçen Kampları’nı gündeme taşıyarak bir yenisini daha eklemiş olması, tüm duyarlı çevrelerce umutla karşılanmaktadır. Çalışmalarına katkı sunmak amacıyla kendilerine ulaştırılan “Çeçen Kampları Dosyası”, kamplar konusunda çalışmaları olan gönüllülerin ve hukukçuların gözetiminde dönemin kamp yetkililerinin de görüş ve onayıyla 2005’de hazırlanmıştı.  

 “Çeçen Kampları Dosyası”, sorunu doğru tespit edip doğru çözümlere ulaşma hedefli olmakla birlikte, önemi ve önceliği gözetilerek JİNEPS’in Kasım 2005 ilk sayısında yer alması, bir yönüyle de ezberlerin bozulması için demokratik kamuoyuna bir seslenişti. Çeçen topraklarının işgal edilerek; soykırıma, sürgüne maruz kalmaları, Türkiye’de belli odaklarca siyasi malzeme edilmeleri, istismar edilmeleri, son aşamada da yalnızlaştırılmaları ve yalıtılmaları gibi benzeri sorunların, birbirinin müttefiki ve besleyeni olduğunu artık pek çoğumuz bilmekteyiz. Çeçen topraklarını işgal edenler kadar; işgali meşrulaştırmaya/akılcılaştırmaya çalışanlar, fundamentalist eğilime malzeme yapanlar, işgalcilerin ekmeğine yağ sürenler, hükümetlerin soruna duyarsızlığını oylarıyla destekleyenler ve kaba laik mantıkla bir halkı topyekün şeriatçı göstererek zan altında bırakanlar da bu tarihi hataya bilerek ya da bilmeyerek ortak olmuştur. 

JİNEPS’in ilk sayısınnda konuya yer vermesi, hem bizler hem de okuyucular için anlaşılabilirdir ve önceliklidir. Söz konusu durumu 1864 Sürgünü’nden farksız görmemiz ve devamı olarak düşünmemizdendir. Bu insanlık trajedisinin nedenlerinden en önemlisi, başta Rusya ve ABD güdümündeki Türkiye hükümetlerinin siyasi tercihleridir. “Mavi Akım” projesi ve Gürcistan’la askeri ittifaklar bu genel siyasi bakışın nedenlerinden sadece birkaçıdır. Tam da bu aşamada,1864 öncesi hatırlanmalıdır: Rus, Osmanlı, İngiliz, Fransız sömürgecileri Kuzey Kafkasya’da bir “Taşdeğermeni” rolünü üstlenmişlerdi, öğütülenler Çerkeslerdi!. Çarlığa karşı destekler gözüküp, hiçbir şey yapmadıkları gibi sürekli kışkırttılar ve yalnız bıraktılar. Sonunda Çerkesler topraklarından sürüldüler. Yıl 1999; benzer nedenlerle, aynı acılarla tekrar yüzleşti Kafkasyalılar. Bu durumda; yaşananların arka planındaki politik gerçekleri doğru tespit ederek, politikleşmiş bir strateji ekseninde dünya kamuoyunu da bilgilendirerek hukuksal mücadele aslolandır… 

Bu sorunlar, sadece Çeçen ya da Kafkasyalıların değil, tüm insanlığın sorunudur. Dünya insanı düşünmelidir, 250 bin ölü insanı yan yana dizmeyi bir an olsun aklından geçirmelidir. Bunu beceremezse, 42 bin ölü çocuğu el ele tutuşturarak yan yana dizmeyi aklından geçirmelidir. Tüyleri ürperenlere sesleniyorum!.. 

 Daha ne kadar orada yaşanılanların farkında değilmiş gibi ya da ilk kez duyuyormuş gibi  

davranacağız??? İşgale karşı KURTULUŞ MÜCADELESİ vermiş olan Türkiye Toplumu, tarihinde insanlığa çok önemli entellektüel katkılar sunmuş Rusya Toplumu, aynı acıları ezbere bilen Ortadoğu ve Latin Amerika Toplumları, açlıkla yoğrulmuş Afrika Toplumları, Çeçenler’i ve tüm Kafkasyalılar’ın acılarını en iyi anlayacak olanlardır… 

Yiyecek ve giyecek yardımları çok önemlidir ve dişimizden tırnağımızdan artırarak mutlaka yapılmalıdır. Ama “vicdan rahatlatıcı” yardımlarla vicdan istasyonları kurmaktan çok öte bir sorunla yüzyüzeyiz. Bir halkı “yardım alan” konumdan kurtarabilecek kalıcı çözümler için aslolan hukuksal ve siyasi taleplerdir: ÖNCE BARIŞ talebimizi her alanda yükseltelim. BARIŞ sesinin, uluslararası stratejiler içinde boğulmasına izin vermeyelim. ”Çeçen Soykırımı, Mülteci Sorunu, Abhazya’da Ambargo, Adigey’in Feshi, Türkiye’de Çerkesler’in ulusal, kültürel, demokratik talepleri” konusunda bir proğram önerisi ve sesi olmayan partilere oy vermeyelim… 

Toplumumuzun öncelikli ve asli gündemlerinden olan çalışmalara imza atan arkadaşlarımıza başarılar dilerim. 

Sayı: 2007 03 

Yayınlanma Tarihi: 2007-03-01 00:00:00