Worapsow Adıgey-Yaşasın Çerkesya

0
541

Çerkesliğini sorgulamak için Çarşamba, Uzunyayla, Pınarbaşı ve Düzce’ye giden Volkan Yaldız, bununla yetinmeyip Anavatan’a doğru motosikletiyle bir yolculuk gerçekleştirdi. Bu önemli deneyimi adım adım not etti ve herkesle paylaştı

Medyanın ve anlatılanların gerçeği çok fazla yansıtmadığı globalleşen bu dünyada iletişim ve ulaşımın kolaylaşmasıyla insanların iletişimsizlik çekmesi ve gerçeği yerinde görememe sorunlarıyla karşı karşıyayız.

Çevremizdeki insanlar daha fazla dikkat çekmek, ilgi görmek için abartarak anlattığı her şeyi biraz daha sorgulasak gerçeğe daha yakın olacağız.

Lise yıllarımda kendi ayaklarım üzerine durmayı başarmıştım. Bir Çerkes genci olarak ilk önce aileme, sülaleme ve dostlarıma ve sonra vatanıma, milletime faydalı olmalıydım. Derneklerde kültürel faaliyetleri çok da beceremiyordum. İmkânlarımın artmasıyla doğrulardaki gerçekleri aramaya başladım. İlk motosikletimi aldığımda Türkiye’yi gezerken farklı kültürleri gözlemliyor, Çerkesliğimi sorgulamaya başlıyordum. Benim beklentilerim yoktu, çünkü ön yargısız çıkmıştım yollara. Çarşamba, Uzunyayla, Pınarbaşı, Düzce’de gördüklerim genelde aynıydı. Neden dil bilmediğim ilk sorulardandı. Kim ne kadar Çerkesti, ne kadar milliyetçiydi ve doğru olanlar neydi? Gün geçtikçe Çerkeslerin farklı farklı dilleri konuştuğunu, Çerkeslerden başka Kafkas halklarının da dili olduğunu öğrendim. Türkiye’deki sorular gün geçtikçe artınca artık anavatan ziyaretini biran önce yapmam gerektiğini hissettim.

Bu yazının tabuları yıkıp, yatırımcıların anavatana  daha fazla yatırım yapacağını ve Adıgey Dönüşçülerinin artacağını ümit ederim.  (www.volkanyaldiz.com)

Volkan’ın ağzından seyahat güncesi

27.08.2012 sabahı Tiflis’ten Rusya’da ilk şehir olan Vladikavkaz’a gitmek için yol alıyorum. İlk durak  Kafkas Dağları- Stepantsminda.

Artvin üzerinden Batum’daki sınır kapısına ister kimlik ile ister pasaport ile giriş yaptıktan sonra Batum-Tiflis-Stepantsminda şehirlerini takip ettiğinizde Vladikavkaz (Rusya) tabelasını artık görebileceksiniz. Gürcistan’daki Rusya’ya geçiş için tek sınır kapısı Kazbegi Yukarı Lars’tır. (Verchni Lars). Sarp ve Kazbegi sınır kapılarına sabah erken saatlerinde giriş yapmanızı tavsiye ederim. Bazı ayrıntılar ise şöyle: Araç sürücüsü kendi aracıyla giriş yapmalıdır. Kazbegi’de sadece araçla girişe izin veriliyor.

Kafkas dağlarına tırmanmaya başlıyorum. Sıcaklık düşmeye başlıyor. Buralar milli park olarak işaretlenmiş haritalarda.

Festivalde tanıştığım Ukrayna ve Rus motosikletliler bana sınıra yakın yerdeki bozuk yoldan bahsettiler. Yola girdiğimde beni zorlayacak bir durum olmadığını anladım. Yollar paletli iş makineleri ile sürülmüş. Araçla geçecekler daha dikkat etmeli ve özellikle tünellerdeki çukurlara çok fazla dikkat etmeliler.

Sanki sınıra yaklaştıkça medeniyete yaklaşıyoruz. Gürcü Sınır Kapısı: Burada giriş yaptığınız sınır kapısı evrakını kontrol ediyorlar. Ben Batum’dan pasaportsuz geçiş yapmıştım. Orada Hopa Valiliği’nin verdiği belgeyi istediler.

Gürcistan’dan ayrılırken bir heyecanla gürcü sınır kapısını geçtiğimde kendimi Rusya’da sanıp heyecanla fotoğraf çekerken kendimi 2 km.lik kuyrukta buldum.

Gürcistan’da insanlar işsizlik nedeniyle sokaklarda oturuyor. Türkiye’deki gibi Ruslar sınırda sıralarını kapıyor; fakat onlar çok sorun etmiyor.

Hayattan bir beklentileri yok gibi davranıyorlar. Soldaki adamın oturuşu Gürcistan’daki Gürcüleri simgeler şekilde.

Sınırdan sonra ilk fotoğraf. Sınırda direk ilk sıraya girmeme rağmen 3 saat bekledim. Belçikalı ve Hollandalı turistlerin yardımıyla aracın ruhsatının Rus sistemlerine kayıt olduğu evrakı doldururken bazı milliyetçi Ermeni vatandaşların davranışlarıyla gerildim. Evrak tamamen Rusça.

İlk Şehir: Kuzey Osetya – Vladikavkaz

İnternette tanıştığım arkadaşlarım Nonna ve Zahur beni şehirde karşılayıp, konaklama için yardımcı oldular. Şanslıydım. Rus Sivil Savunma Merkezinde 2 gün konakladım. .Osetler turistlere çok meraklılar. Çok iyi karşılandım tekrar gelmek ve Türkiye’de buluşmak için sözler verildi.

Enduro yaparken motosikletimi yatırıp aynamı kırmıştım. Aynam sürpriz şekilde tamir edildi. Buradaki insanlar genelde doğada çalıştıkları için,  enduro motosikletin ruhu da doğadan olduğu için çok iyi anlaşıyorduk.

Bazı şeyler evrenseldir.

Yola çıkarken Rus Sivil Savunma Komutanı ve kurtarma personelleri beni hediyelerle yolladılar. En ilginç olanları iyi turist arması ve 20. Yıl Sivil Savunma armasıydı.

Nalçik’e doğru kaskımdaki Çerkes ezgileriyle yol alırken bu tabela ile daha da heyecanlanıyorum.

Yollar gayet iyi. Seyahatimin 3000 km ‘lik Rusya kısmında neredeyse hiç kural ihlali yapan görmedim. Türkiye’den aracıyla gelenlerin trafik kurallarını tekrar hatırlamasını tavsiye ederim. Özellikle düz çizgi kuralına çok dikkat etmek gerekiyor. Ağır cezalar var.

Yola çıkmadan önce ulaşacağım şehirlerin Türkçe, İngilizce ve Rusça isimlerini, kullandığımız Latin alfabesinin harflerinin karşılığını Kiril alfabesini çıktı almıştım. Ayrıca motosiklet ile bir günde 700 km. iyi bir menzil. Vaktiniz varsa toplam km.  üzerinden bu sınırı geçmeden konaklanılacak şehirleri belirleyebilirsiniz. Ben daha çok Maykop ve Tuapse’yi merak ediyordum. Aşağıdaki km.lere göre yaptığım planların nerdeyse hiç biri tutmadı. Her şehrin girişindeki polis kontrolleri bazı yerlerde 1 km.lik kuyruklar bile oluşturabiliyordu. Motosikletin avantajıyla ilk sıraya yerleşmeyi zamanla öğrendiğimde ise gezimi yavaş yavaş tamamlıyordum.Tiflis – Vladikavkaz = 200 km, ,Vladikavkaz – Nalçik = 110 km, Nalçik – Maykop = 400 km, Maykop – Sochi = 160 km

Nalçik bana Kayseri’yi anımsattı. Kabardey soydaşlarımızdan olsa gerek. Rusya menşeli araçları trafikte çok göreceksiniz. Arkalarında anti statikleriyle Ladalar en çok kullanılan araçlardan. Sağdaki 2 haneli rakam herhangi bir krayın şehirini gösteriyor. Örneğin Maykop’un kodu 01.

Gelecek sene Elbrus kampı için Nalçik’e söz verdim. Planladığım sıradaki konaklama için Maykop’a doğru yol alıyorum. Anavatanımızın bir sınırı Karadenizken, diğer paralel sınırı ise Kuban Nehridir.

Destanlarda Maykop’un etrafı bereketli tarlalarda örtülü deniliyor. Hatta kahramanımız sırtındaki mısır yüklü çuvalı canavardan kaçırırken canavar tarafından isabet eden oklardan birinin Adıgey etrafına, bu tarlalara dönüştüğünü biliyoruz.

Belki Türkiye’de yaşayan siz; 1864 olmasaydı bu tarlaların olduğu yerde bir öğretmendiniz, bir esnaftınız, bir mühendistiniz. İki kapılı Çerkes köy evleri, düğün sesleri…

Nalçik ve Maykop bugünlerde hareketli günler yaşıyor. Suriye’deki iç savaştan dolayı anavatana dönüş yapan Çerkesler,  Türkiye ve Adigey Cumhuriyeti’ne yerleşiyor. Yine daha önceki savaşlardan etkilenen Kosovalı soydaşlarımız Maykop girişinde caminin yanındaki köyde ikamet ediyorlar.  Maykop Elma Diyarı, Çerkesyamızın Başkenti

Maykop’ta otuz bine yakın öğrencinin eğitim gördüğü söyleniyor. Rastladığım yaz döneminde şehirde hareketlilik mesai saati başı ve sonunda oluyordu. Ayrıca Çerkeslerin kız kaçırmalarından sonra şehir de hareketleniyor. Maykop, Rusların dışında farklı komşu ülkelerden göç almış. Şehirde ticari yönden birçok eksiklik var. Türkiye’den gelecek Çerkeslerin bu eksiklikleri fırsata çevireceklerini düşünüyorum. “Ben Türkiye’den geldim” dediğimde dil sorunum olmasına rağmen ısrarla benimle konuşmak istiyorlardı. Tek katlı evler ve paralel caddeleri ile şehir planlaması çok güzel.

Çerkesler sokaklarda diğer vatandaşlara göre sokakta kendinden daha emin yürüyorlar. Gezdiğim esnaflarda genelde genç Çerkesler çalışıyordu. Worapsow Adıgey, siqoş !

Maykop’u doğduğum yer gibi sevmeme vesile olan Nadir Abla ve Yıldıray Abi’yi unutamam. Benimle misafir olan Suriyeli soydaşlarımızla beni yolcu ederlerken.

Türkiye’den gelen Çerkes soydaşlarımız Krasnooktabrskaya adındaki bu sokakta kafeler işletiyor. Trafiğe kapalı sokak Maykop Park’a çıkıyor. Yine aynı sokakta Çerkes gelinlikleri satan bu dükkanda ayrıca aradığınız birçok hediyelik eşyayı bulabilirsiniz.

Kıvas içerseniz bu şehiri artık daha çok özleyeceksiniz.

Soçi’ye Maykop’tan iki yol vardı. Krasnodar üzerinden Dzhubga -Tuapse -Sochi ile uzun ama yollar daha düzgün. Yolun yaklaşık 150 km. daha kısa olduğu Maykop’tan orman yoluyla Tuapse- Sochi. Ben yolun bozuk olmasına rağmen trafiğe takılmamak için orman yolunu tercih ettim. Gerçekten el değmemiş orman yolları beni çok heyecanlandırdı. Seyahatim boyunca Maykop-Sochi arasını 2 kere gidip geldim.

Denizi görmenin verdiği huzur, artık daha düzgün bir yol; ama daha fazla trafik vardı karşımda.

Tuapse’ye geldikten sonra daha fazla ilerleyemeyip bir büfede dinlenirken kendimi pansiyoncuda buluyorum. Ruslar sahile akın etmiş durumdalar. Her yerde Rus turist var. Orta yaş üzeri turistlerin ağırlıklı olduğu bu yerlerde sahili karayolundan bir demiryolu bölmüş. Ulaşım ve konaklama Türkiye’ye göre gerçekten çok ucuz. Yemek ise pahalı. Rusların neden zayıf olduklarını fast- food alışkanlıkları olmadığından anlıyorum.

Bu güzellikten mahrum edilen ilk atalarımız, sonra biz ve gelecek nesiller…

Tuapse’den sonra virajlar artıyor ve yollar kalabalıklaşıyordu. İnsanlar sanki denizde yer bulabilmek için yarışıyorlardı. Virajlara ve aşırı trafiğe dayanamayan motosikletimin arıza ışığı yandığında artık sınırları zorladığımı farkettim.

Tuapse’deki ünlü Şapsığ köylerini ziyaret etmek için Lazarevskoye’nin hemen çıkışındaki köprünün bitiminden sola dönüyorum. Yolda ilerledikçe muhteşem orman yolunda buluyorum kendimi. Belki sürgün olmasaydı ben buralarda yaşıyor olacaktım. Yollarda ilerlerken hep bunları düşündüm. Ailemi, akrabalarımı, soydaşlarımı burada hayal ettim. Thagapsh (тхагапш) için sola dönüyorum. Orada yaşayan soydaşlarımıza yalnız değilsiniz dedim.

Çerkes Köyleri sadece köy değildir.

Bir ormancı olarak ormanların bakir olduklarını söyleyebilirim. Ormanlar işletilmiyor. Yola diğer Şapsığ köyünü ziyaret için devam ediyorum. Ashe (Awe) nehrinin hemen yanından yaklaşık 9 km.  içeri giriyorum.

Burada da Çerkesler turizm ile uğraşıyor. Safari turları, ekip gösterileri, yöresel yemekler verdikleri hizmetler arasında.

 

İşte burada aniden durup bir kez daha, daha önceden neden gelmedim diye kendime kızmaya başladım.

Köydeki evimizden yayık, ütü ve haluj tavasını hemen hatırladım. Onlar da kullanmıyordu bu güzel bir şey gibi gelebilirdi; ama yapacak bir şey yok dünya globalleşti. İnternet ve bilgi her yerde. Halujlar hazırlanıp dolaplarda bekletiliyor artık.

Bu ufak müzeyi işleten Marin ve Marin ile sohbet ettiğimde beni kendi kafelerine davet ettiler. Ben de diğer davetten vazgeçip onların ilgisini geri çevirmek istemedim. İşte burası benim için dönüm noktası oldu. Türkiye’deki Çerkeslerle karşı cinsle iletişime geçmenin gerçekten büyük bir zanaat olduğunu ve bunu başarabilmenin şans ve mucize ile olduğuna emin oldum.

Daha sonra tanıştırdıkları Rashid ve ekibini izlemek için bekledim. Rashid’in 1864 ve Şapsığlar  hakkında söz ve müziği kendine ait eserleri varmış. Kendi çabalarıyla oluşturduğu bir albüm CD’si hediye etti bana. Gerçekten burada kalbimin bir yarısı kaldı artık.

Gece beni Rashid misafir etti. Sabah kalktığımda köpek ile kedinin dostluğunu görünce burada onların bile kardeşçe yaşayabildiğini anladım.

Rashid ve ailesiyle bir fotoğraf çekildikten sonra ertesi gün yolculuk teyidi için limanı aradığımda 2 saat sonra geminin kalkacağını öğrendim. Artık motosiklette ustalığımı konuşturmam gerekiyordu. Önümde 70 km. yol, radar ve 2 şerit trafik vardı. Ayrıca bir umut görüşmek istediğim arkadaşıma durumu anlatıp yolda ilerlerken mesaj attığımda kontörüm de bitmişti. Dil problemi de olunca artık dakikalar çok önemliydi. KM lerce yolda durmuş bir araba arıyordu gözlerim… Bir mucize oldu ve onunla 5 dakika bile olsa görüşebildim. Kalbimin diğer yarısı da orada kalınca artık tek şey gemiye sağ salim ulaşmaktı.

Limana yaklaştığımda şehirde trafik durmuştu; fakat daha önceden haberleştiğim motorcu dostlarım beni şehir girişinde ve limanda bekliyordu. Aslında onlar beni ertesi gün orada olacağımı biliyordu. Motorculardan biri limanda çalışıyormuş ve o da Soçi – Trabzon anonsunu duyunca beni beklemişler. Şehir trafiğinden beni limana ara yollardan ulaştıran yetiştiren Pasha sayesinde sağ salim dönüyordum Türkiye’ye…

Gümrük kontrolleri ve artık yolculuk başlıyor. Telaşı, hüznü, sevinci, mutluluğu, kederi, üzüntüyü, heyecanı, talihsizliği, mucizelere tanıklığı, karşılıksız dostluğu, gururu, başarıyı iki saat içinde yaşayınca gemide saatlerce müzik dinleyip düşündüm her şeyi tekrar tekrar… Güverteye çıkıp güneşin doğuşunu izledim. Hala inanamıyordum.

Bir kez daha Trabzon’u görmenin üzüntüsü vardı bende. Reklamını yapmış bu şehir çok şey aldı benden. Atalarımızı da kabul etmemişti bu şehir…

Herkes garaja inmişti, kapakların açılmasını bekliyordu. Türklerden çoğu çalışmak için gelen kandırılmış işçilerdi. Ruslar turizm için geliyordu.  21 günlük Doğu Anadolu – Gürcistan – Rusya (Osetya ve Kafkasya, Çerkesya) seyahatimi sağ salim tamamladım, şükürler olsun. Gelecek senenin rotasını şimdiden çizdim bile .

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz