Nato Kafa Ne İşe Yarar?

0
551

Nisan başında Bükreş’te düzenlenen bugüne kadarki en kalabalık NATO zirvesinde örgütün üzeri örtülmeye çalışılan hikmeti sebebine dair kimlik krizi bir kez daha net olarak görüldü. Zirvenin önemli yanlarından biri de ABD-Rusya rekabeti altında geçmesi oldu.

Romanya’nın başkenti Bükreş’te nisan başında düzenlenen NATO zirvesi, örgütün Soğuk Savaş sonrası varlığına dair soru işaretlerini ortadan kaldıramazken ABD-Rusya gerilimini bir kez daha görünür kıldı. Zirvede dünyanın efendileri paylaşım planları yönünde pazarlıklar yaparken “Neden biraradayız?”, “Misyonumuz nedir?” gibi daha net cevaplamak istedikleri sorulara yine cevap bulamadılar. Hatta NATO genel sekreteri Jaap Hoop Scheffer zirvede dahi itiraf niteliğindeki şu açıklamayı yaptı: “İttifakın Taliban’a ve dünyada teröre karşı mücadele etmek için yeni bir konsepte ihtiyacı var.”

NATO, Soğuk Savaş yıllarında sözde Sovyet tehlikesine karşı sözde demokrasi ve özgürlükleri savunmak adına Varşova Paktı’nın karşısında faaliyet gösteren bir savunma işbirliği örgütü olarak çalıştı. 1990’ların başında reel sosyalizmler çözülüp, Varşova Paktı dağılıp, Soğuk Savaş bitince NATO’nun varoluş nedeni de ortadan kalktı. Örgüt bunun üzerine ABD ve AB ülkelerinin hegemonya çıkarları doğrultusunda kendine yeni misyonlar edindi. Örgütün son yıllardaki en belirgin misyonu ise ABD dış politikasının güncel eğilimi paralelinde uluslararası terörle mücadele oldu. Ancak NATO’nun misyonundaki soyutluk ile örgütteki görev ve yetki paylaşımı konusundaki sorunlar NATO’daki ülkelerin önceliklerinin farklı olması sorununu körükledi. Bükreş’teki zirve bu durumu bir kez daha ortaya koydu. ABD ve AB ülkelerinin gündemlerinin farklı olduğu ortaya çıktı. ABD son zirvede Afganistan’a daha fazla muharip asker gönderilmesini ana gündem maddesi yaptı. Ancak Fransa dışında Afganistan’a askeri katkısını artırmayı hiçbir ülke kabul etmedi.

NATO’nun genişlemesiyle ilgili ABD ve AB ülkeleri arasında gerilim yaşandı. Hırvatistan ve Arnavutluk üyeliğe kabul edilirken ABD’nin desteğine rağmen Makedonya, Yunanistan’ın isim sorunu nedeniyle muhalefeti karşısında üyeliğe kabul edilmedi.

Zirvenin bir diğer önemli özelliği ABD ve Rusya’nın da gerilimine sahne olması oldu. Afganistan konusunda Rusya, NATO’ya topraklarında geçiş izni verdi ancak hava sahasını açmadı. Rusya’nın güvenliğine tehdit olarak gördüğü için ABD’nin tüm desteğine karşın Ukrayna ve Gürcistan’ın örgüte üyeliği kabul edilmedi.

ABD’nin Doğu Avrupa’da gerçekleştirmeyi planladığı, Rusya’nın güvenliğine tehdit olarak gördüğü, Washintgon yönetimininse temel amacının İran’a karşı dünyanın güvenliği olduğunu belirttiği füze kalkanı projesini NATO ülkeleri benimsedi. Ancak üyeler Rusya’nın itirazlarını göz önüne alarak, bu ülkeye iki güvence verdi. Birincisi füzeler silolara, İran’ın balistik füze üretme kapasitesi kesinleşmeden konmayacak. İkincisi radar sabit bir beton zemine konarak Rusya’ya doğru dönmesi engellenecek, Rus uzmanlar gerektiğinde bu sistemleri denetleme olanağına sahip olacak.

Zirve bu anlamda Rusya’nın “vazgeçilmez ülke” statüsünü güçlendirmiş oldu. AB ülkelerinin Rusya’yı önemsedikleri görüldü. Batı-Rusya arasındaki nefret ilişkisinde aşkın da bulunmasının nedeniyse ekonomik ilişkilerde yatıyor. AB’nin gaz ve petrolünün yüzde 25’ini sağlayan ve dünya ekonomisi daralırken batılı ülkelere büyük mali kaynaklara sahip bir pazar sunan Rusya’yı AB her geçen gün daha fazla önemsiyor.

Zirvenin hemen sonrasında 6 Nisan’da ABD Başkanı George W. Bush ve Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin Soçi’de görüştü. Görüşmede Bush, Putin’i “yumuşatma konusunda” başarılı olamadı. Liderler son kez devlet başkanı olarak Soçi’de biraraya gelmiş oldu.

Tabii ki Bükreş zirvesinde de Soçi buluşmasında da Kafkasya halkları dahil dünya halklarını çıkarları doğrultusunda hiç bir olumlu gelişme yaşanmadı. Emperyalistlerin tarih boyunca tüm buluşmalarında olduğu gibi… (Jineps)

 

Sayı : 2008 04