Nartlar 10. Bölüm

0
705

IV. SAVSIRIKO

Ateşi çalıp getiren Nart Savsırıko, Nart destanında geniş bir yer tutuyor. Adıgeler Savsırıko’ya ilişkin çok sayıda türkü (pşınatl) ve şarkı (uered) söyler, çok sayıda öykü (xhice) de anlatırlar. Bu kahramanı Kafkasya’daki tüm halklar aynı adla, “Savsırıko” ya da “Sosrıko” adıyla tanırlar.

Bilim insanları 19-20. yüzyıllarda “Savsırıko”nun etimolojisine ilişkin çok sayıda görüş öne sürdüler, ama inandırıcı olamadılar.

Bu kahramanın adı, Adıge geleneğine uygun olarak annesinin isteğiyle, demirci ustası Nart Tlepş tarafından konulmuştur: Adıgece “kılıçla vuran” (“saue”, “cao”) ve “kıvılcımlar saçan ateşten oğlan” (“save-sır-yı-ko” ya da “Ş’ave-stır-yı-ko”) anlamlarını içermektedir (A. Hadeğale, “Adıge epos pamyat natsii”, Maykop, 2002, s.306-310. Ayrıca A.Hadeğale’nin bize yazdığı 25.05.2006 tarihli mektubu).

Savsırıko’nun doğuş biçimini anlatan yirmiyi aşkın öykü metni vardır. Bunlardan birine göre, Setenay-guaşe Kuban Irmağı (Pşıze; Psıj) kıyısında L’ıpts’emıko Zert’ıj (Lvıptsemıqo Zertvızh) ile karşılaşır ve ondan Savsırıko’yu edinir. Çocuk henüz doğmadan, annesi çocuğun olası doğuş biçimi üzerine bir öykü hazırlar: Irmak kıyısında çamaşır yıkarken, karşı kıyıdaki Nart çobanı L’ıpts’emıko Zert’ıj kendisini görür ve aşk okunu (xhopsaşe) Setenay’a doğru fırlatır; ok Setenay’ın yanındaki bir taşın üzerine düşer, Setenay da taşı alıp evine götürür; dokuz ay sonra taşın içinden ses gelmeye başlar, taşı götürüp Nartlar’ın demircisi Tlepş’e yardırır; taş yarılınca içinden kıvılcımlar saçan ateşten bir oğlan çocuğu çıkar; Setenay bebeği entarisinin eteği ile tutmak ister, ama bebek annesinin eteğini yakıp yere düşer…

Bilim insanları içinde “Savsırıko” etimolojisini aydınlatmaya en yaklaşmış ve bize göre en az bir elementini açıklamış olan kişi Abhaz bilim insanı A.K. Haşba’dır. Haşba’nın “Akademik N.Y.Marr o yazıke i istorii abxazov” adıyla l936’da Suhum’da yayınladığı bilimsel çalışmasında “Savsırıko”nun etimolojisini inceleyen bir bölüm vardır. Yazar, akademisyen N.Y.Marr’ın “Kavkazovedenie i abxazskiy yazık” adlı çalışmasına değinerek, Abhaz mit (söylence) kahramanı Abırskil (Güneşin Oğlu) örneğinden, yıldız ve güneş kültlerinden söz ederek, şöyle yazar: “.. Gökten ateşi çalmaya ilişkin söylenti dışında, Abhaz mitolojisindeki süjeler arasında, Adıge topluluklarından alınma olanlarına da rastlıyoruz, örneğin Kafkasya’nın her yerinde bilinen Nart destanındaki Savsırıko bunlardandır. Bir terim olarak sa-sır-kua sözcüğü Adıgece’de ‘Güneşin Oğlu’ gibisine bir anlam içermektedir. Adıge sözcüğü olarak sır ya da stır (‘kızgın’, ‘ateş-ışık’, ‘güneş’) ya da sov-zır-eş (61) terimi de Adıgece’nin Şapsığ lehçesinde ‘tha’ (tanrı) ve ‘peygamber’ gibi anlamlar vermektedir. Bu biçimiyle sa-sır, mov-zer, birçok öyküsü bulunan kahramanın övgü sözleri içeren asıl adıdır, sonek olan –kua, Adıgece’de yıko (oğlu) demektir.. Bütün olarak terimin içerdiği anlam ise ‘Tığem yıko’ (Güneşin Oğlu) olup, Abhazca’daki A-bır-skil’in ta kendisidir” (62).

Abhaz yazarı Haşba’nın üzerinde durduğumuz sözcüğe ilişkin olarak söyledikleri içinde bize göre tek tutarlı şey, “Savsırıko” terimi içindeki elementlerden –sır– kısmını bu Adıgece addan doğru olarak saptamış olmasıdır. Ancak “Savsırıko”nun “Güneşin Oğlu” olarak sunulması ise kuşkusuz bir yanılgıdır.

Bizim açımızdan doğru olan şey ise, Savsırıko’nun doğuşu üzerine sunulan öyküde kendiliğinden ortaya çıkan çözümlemedir (63).

Birçok bölümden oluşan Savsırıko sözcüğünü parçalarına ayırıp her bir parçasının anlamını bulmaya çalışalım. “Savsırıko” sözcüğü, eski biçimi ile “Ş’avş’ırıko” (Caucırıqo) da olabilmektedir (Adı geçen mektup).

Sözcüğü parçalarına ayırdığımızda şunları elde ederiz:

Seve-sıre-ı-ko; Sa-ve-sır-ı-ko.

Parçaların anlamları da şöyledir: se (kılıç) – seşh’o (seşxo) (kılıç).

Ve- ven (uen) (vurmak).

Sıre-stıre (Natıkuay, Hak’uç’, Şapsığ, Abadzeh, Kabartay ve diğerleri: sıre) (Kızgın-çok sıcak, ateş gibi sıcak).

-ı (ek).

-ko (oğlu) – Adıge kişi ad ve soyadları soneki; bazen birinin oğlu olduğunu gösterir (Huşteko, Hajüneko, Nemıt’eko gibi); bazen de adı taşıyanın bir erkek kişi olduğunu belirtmek için erkek adları sonuna eklenir (Ğubcıko, Antsoko, Behuko gibi).

Böylece, “Savsırıko” adının Adıgece’deki anlamının Seve-sır//ş’evestır (Kızgın oğlan, ateş saçan oğlan); seve-sıre-yıko // ş’evestıre-yıko (yanan-ateşten-oğlan) olduğu görülmektedir. Söyleniş biçimleri de: “Sevesırıko, “Saveserıko” ya da “Savsırıko”dur. Sonraki iki ünlüden “E” (Э) ve “I”(Ы) art arda geldiğinde, iki ünlüden biri düşer, biri kalır ya da ikisi birden düşerse, iki ünsüz (sessiz) harf art arda gelebilir. Bu durum Adıgece’nin yapısında (içinde) görülen bir kuraldır.

Burada yeniden belirtmemiz gereken bazı şeyler vardır: ”Savsırıko” adında bulunan “Sav”ın, “Ş’av” (Cau) olması da Adıgece’nin bir dil içi kuralıdır.

Adıgece içinde “S”‘nin “Ş” (шъ;C) biçiminde söylendiği sözcükler –cisim, ad ya da sıradan sözcükler– vardır. Örneğin:

Sejıy-ş’ejıy (Сэжъый-шъэжъый) (çakı, bıçak)

Sıd–ş’ıd (Сыд-шъыд) (ne, nedir)

Selih-Ş’elih (Сэлихь-шъэлихь) (Salih)

Thak’ume tlaps–thak’ume tlapş’ (тхьакlумэ лъапс =тхьaкlумэ лъапшъ) (Kulak dibi, kulak memesi).

Bu arada Hak’uç’lar’ın Thağeps (Tхьэгъэпс) dediklerine, Bjeduğ ve K’emguylar’ın Thağepş’ (Тхьэгъэпшъ ) dediklerini anımsatalım.

Bunun gibi Adıgece içindeki dil özelliklerine uygun olarak, günümüzdeki “ş’av” (oğlan) sözcüğünün, eskiden “sav” olduğunu ve “sav” sözcüğünün de, “dil içinde donup” kaldığını, değişmeden günümüze eriştiğini görüyoruz. Bu görüşümüzü destekleyen en önemli olgu da, “sav” – “save” (сау = сао) sözcüğünün açık ve anlaşılır bir etimolojisinin hazırda olmasıdır: “sek’e verer” “save” (“сэкlэ орэр”-“sekve uerer”, “сао”-“saue”) (kılıçla vuran, kılıç kullanan) anlamını içermesidir. Bu aynı zamanda kılıcın egemen olduğu dönemde, kılıcı kullananın yani “save”nin (kılıçla vuranın), savaşçının (zeuelv), delikanlının (caue) görünümünü de yansıtmaktadır (65).

“Savsırıko” sözcüğündeki “S”‘ lerden ikinci “S”‘ nin ses tonu (gücü), kendinden önceki “S”‘ ye erişerek vurgu yapıyor, değişmemeyi ve aynen kalmayı sağlayabiliyor. Belirlediğimiz gibi, “se” – “sav” sözcüklerinden türeyen, o söylediğimiz kurala uygun olarak Adıge adındaki “S”‘ler birbirini çağrıştırıyor ve değişime uğramıyor, ancak sözcükte ikinci “S” sesi bulunmadığında, ilk “S” sessiz harfi “Ş’ – C” (шъ) olmaktadır:

Save – Ş’ave (Сао = Шъао) (Oğlan).

Sevefıj – Ş’evefıj (Сэофыжь = Шъэофыжь), (Nart Ceuefıj Epcabğu).

Sevay – Ş’evay (Сэуай = Шъэуай) (Nart Nebgırıyeko Ş’evay)..

Sonuç olarak ortaya çıkan gerçek “Savsırıko” sözcüğünün bir Adıge adı olduğu, anlamının Adıge dili ile verilebildiği gerçeğidir. “Savsırıko” sözcüğünün çok eskilerden beri Adıgelerce kullanıldığı, bunun yüzyıllarca türküler (pşınatl) sayesinde korunduğu ve ilk biçiminin günümüze aynen taşındığı anlaşılmaktadır.

Bol miktarda olan ve nakaratlar eşliğinde Adıgelerce söylenen Nart Savsırıko’nun türkü ve şarkılarının süjeleri ve bu şarkılara ilişkin ana anlatılar, fazla bir değişikliğe uğramamış öyküler olarak Kafkasya halkları arasında günümüzde de söylenmektedir.

Yüzyılları aşmış olmasına ve değişik halklar arasında yayılmış bulunmasına karşın, “Savsırıko” sözcüğü pek değişmedi ve Adıgece yapısını sağlam bir biçimde korudu.

Belirtilmesi gereken şey de şudur: Adıge-Kabartaylar’a komşu olan ya da onlarla birlikte yaşayan halklar arasında Savsırıko sözcüğünün, Kabartay söyleyişine uygun olarak Sosrıko – Sozrıko – Sosruko biçimlerinde; Karadeniz kıyısında yaşayan Adıge-Şapsığlar’ın söyleyişine uygun olarak da, onların komşuları ve akrabaları olan Abhazlar “Sasrıkua”, Rusça yazılışı ile “Sasrıkva”; Abhazlar ile Hak’uç’lar arasında yaşamış olan Vıbıhlar (Uıbıx) arasında da “Savsırıkua” olarak yayıldığıdır (66).

 

V.PETEREZ

Adıge Nart destanlarındaki en yiğit kişidir Peterez. Peterez’in doğuşunu ve yaşamını anlatan şarkılardan birinde söylendiğine göre, Peterez ana karnındayken babası öldürüldü. Bunun üzerine yaşlı Nartlar Peterez için şu şarkıyı bestelediler:

Kız çocuğu olarak doğarsa bu bebek

Dikiş sepetini hazırlar, ona göre yetiştiririz.

Güçlü ve yürekli bir erkek bebek olarak doğarsa eğer,

Adım atılmaz gür bir kamışlığa bırakır

Azgın bir göle, denize atarız, dediler.

Peterez’i erkek yarattı Tanrı

Gür, geçilmez bir kamışlığa

Azgın bataklık bir göle attılar Peterez’i.

“Bu göl beşiğim benim” diyordu Peterez.

“Göl köpükleri de gömleğim, yorganımdır benim” diyordu Peterez.

(Bitlevsten L’ıpıy’dan – 15.06.1934’te yazan Asker Yevtıh, “Hımışeko Peterez” türküsünden) (67).

Böylece Peterez’in kundağı, “kamışlarla kaplı bataklıkta” sallanıp dururken, şiddetli bir “poyraz esti” ve sürüklendi, sonunda koyun çobanları tarafından bulundu ve kendisine “Peterez” (Düzgün burunlu) adı verildi.

Adıgeler’de el-ayak ve yüz-burun biçimlerine göre verilmiş adlar çoktur. Örneğin “pak” (kısa ve kalkık burunlu), “nak” (kısık bakışlı), “uş” (çarpık; şaşı) gibi. Böylesine bir anlayışla çobanlar da çocuğa “Peterez” adını koymuş olmalılar.

Sözcüğü parçalarına ayırıp anlamını bulmaya çalışalım. Sözcük iki parçaya ayrılmaktadır:

Pe – Burun.

Terez – Düzgün, doğru.

Böylece “Peterez”in karşılığı olarak, Adıgece “Düzgün burunlu” – “Doğru burunlu”, mecazi olarak da “adil” kişi, “doğru yolu gösteren, öncü kişi, lider” gibi anlamlar çıkmaktadır.

Adıge dil içi kuralına göre, Adıge toplulukları lehçeleri arasında, sözcüklerde “P”nin “B”ye dönüştüğü durumlara çok rastlanır. Örneğin K’ah’e (Кlахэ; Kvaxe; Adıgece’nin doğu kolu olan Kabartay –Kabardiya- lehçeleri dışında, Adıgece’nin batı kolu lehçelerini konuşan Adıgeler’e ve onların diline eskiden verilen ad-ç.n.) Adıgeleri’nin “P” sesini, Kabartaylar “B” olarak söyleyebiliyorlar:

  1.  a) pyeğembar – byeğembar (peygamber).
  2. b) pıyı – biy (düşman).
  3. c) Peterburg – Bıtırbıf (St.Petersburg).

Bundan başka Prof. G.V. Rogava’nın saptamasına göre, yarım dudaksı ünsüzler olan “P” ve “T” ünsüzleri, Kabartayca’da sert dudaksı ünsüzler olan “B” ve “D”ye dönüşmektedir (pıte – bıde) (katı, sert). “Böylece Adıgece pıte, Kabartayca’da bıde biçimine dönüşüyor” (68), diye yazıyor, Adıgece üzerinde yıllardan beri çalışan bu bilim insanı.

Ortaya çıkan gerçek, “P”nin “B”ye dönüşmesi kuralına uygun olarak, K’ah’e Adıgeleri’nin söylediği “Peterez”in Kabartayca’da “Beterez”e dönüştüğüdür. Daha başka bir anlatımla -bunun gibi, “analoji kaynaklı (yani buna benzeyen) değişiklikler olabilmektedir” (V.Pizani. Etimologiya, Moskova, 1956, s.88).

Böylece Peterez adının eski Adıgeler tarafından konulduğunu ve içerdiği anlamı da öğrenmiş oluyoruz.

“Peterez”in katettiği yolu ve koordinatlarını incelediğimizde, “Peterez” adının K’ah’e Adıgeleri’nden çıkıp Karadeniz kıyısında komşumuz olan Abhazlar’a geçtiğini (yayıldığını), Abhazlar’ın da K’ah’eler gibi “Peterez” adını kullandıklarını görüyoruz (Ancak T ile R’yi bir araya getirerek- “Patraz” demektedirler); öte yandan doğudaki Adıge-Kabartaylar’a komşu olan ya da onlarla bir arada yaşayan halk toplulukları, bu arada Osetler de, Kabartay söyleyişine uygun olarak “Batraz” (-dz) diyorlar.

VI.AŞEMEZ

Aşemez, babasının katili Leguts-jak’e’yi öldüren kokusuz bir yiğit olarak Nart destanında yer alır. Nart Aşemez’e ilişkin anlatılar en çok Şapsığ ve Kabartaylar arasında bulunur.

Bu Nart adı daha önce incelediğimiz Setenay, Savsırıko ve Şebatınıko’nun bulunduğu grupta yer alır, özellikle se (kılıç), şe (ok) ve aşe (silah) yansıtanlardandır. Sözcüğü bölümlerine ayırarak inceleyelim: A – şe – mez.

a (el, ülke).

şe – şebzaş (ok).

mez –mezı (orman; mecazi: vahşi, sert).

Nart yiğidinin adı “Aşemez”, Adıgece olarak, “ağır silahlı”, “korkusuz silahlı” ve “yaman savaşçı” gibi anlamları yansıtmaktadır.

Bu ad üzerine daha geniş bilgi “Adıgskiy epos ‘Nartı’ i ego genezis” (Adıge Destanı Nartlar ve Kökeni) adlı kitabımızda bulunabilir (Bak.s.203-20)

NESREN

Tabloda adı sunulan Nartlar’a Nesren’i de eklemek gerekir. Nesren, insanlara iyilik yapan, bu yüzden dağa zincirlenen, olup biteni gören, yaşlı ve ileri görüşlü bir Nart önderidir.

Bu Nart adının etimolojisi son derece ilginçtir. Eski tarihsel olaylar; Grekler’in kültürel yönden Adıgeler’le ilişki kurmuş olmalarının izleri Nesren’e ait anlatılara yansımaktadır.

Dağa zincirlenen Nesren, Adıge destanındaki biçimiyle, Grek mitolojisindeki Kafkas Dağı’na zincirlenen Prometheus’un bir benzeri, adeta “ailesinden biri” görünümündedir.

Kötülük yapan kişilerin eski Adıgeler tarafından zincire vurulmakta olduğuna ilişkin anlatılar, masallarımızda da çoktur. Sözgelişi, “Yesemıko Yeshot” adlı Adıge masalına göre, yaşlı bir adamın kızlarını kaçıran Alreğu-Alğocej (Alreğu-Alğodjezh), işlediği suçlara karşılık, “yedi uzun ağaç kazıkla (hakurejıblk’e) yere zincirleniyor” (69). Aynı biçimde Yınıj Şhabğo’nun oğlu (bir dev), Peterez’in annesi Yısp-guaşeye yaptığı kötülük nedeniyle “yüz günah” (psek’odiş’e) işlemiş sayılarak, Nartlar tarafından bir dağ yamacına zincirleniyor; Grek mitolojisinde tanrıların Tartar’a (cehennem) attıkları, boynuna değin su içinde bulunmasına karşın bir damlacık olsun su içemeyen Tantalos (70) gibi, Nesren de suyu görüyor ama erişemiyor ve içemiyor.

Adıgeler’in Samğur adını verdikleri büyük bir kartala ilişkin anlatıları da vardır. “Jivopisnaya Rossiya” adıyla 1901’de yayılanan bir dergide (s.77-80), yazar V.İ. Koçetov’un Samğur’a, kartala ilişkin Adıge öyküsü ve kartal resmi sunulmaktadır: “Binlerce yıldan beri canlı, yaşıyor, kocaman, büyük bir yeşil kuştur Samğur. Bir gözüyle bütün bir geçmişi, diğer gözüyle de bütün bir geleceği görüyor” diyor yazar.

Kötülük yapanları, suç işleyenleri zincire vurma motifini işleyen Adıge anlatıları arasında “Akbeç’in Masalı” da vardır. Masala göre Akbeç, “Bir yolculuğu sırasında, ıssız bir yerde büyük bir beyaz taş evle karşılaşır. ‘Evde oturan biri var mı acaba, bir baksam’ diyerek evin bahçesine girer, atını bahçedeki büyük bir elma ağacına bağlar ve içeri girer… Evin içinde kocaman bir devin dikenli bir zincire vurulduğunu ve zincirin demir çengellerle tavana asıldığını görür… Devin önünde yarım somun ekmek (71) vardır, ekmekten yediği kadarı kendiliğinden yerine gelmektedir” (72).

Yaşlı Nesren’e (Nesren-Jak’e) de bu çok eski geleneğe göre davranıldığı, Nesren’e ilişkin Adıge türkü ve öykülerinden anlaşılmaktadır. Nesren-Jak’e üzerine bestelenmiş türküleri, en özgün biçimiyle derlemeyi Kabartay Bilimsel Araştırma Enstitüsü başarmıştır. Buradaki Adıge türküsünde söylendiğine göre:

Başkanı var Nartlar’ın – Nesren-Jak’e,

Vo – re – da,

Ufak-tefek biridir, ama yamandır Nesren-Jak’e,

Vo – re –da.

Nartlar huzurlu bir toplumsal düzen içinde yaşayıp giderlerken, tanrılık iddiasında bulunan Pak’o buna kızıyor, Nartlar’a saldırmaya ve “üstlerine dağları devirmeye” başlıyor, sonunda “Nartlar’ın ocağındaki ateşi alıp gidiyor”. Nartlar ateşsiz ve çaresiz duruma düşüyorlar. Böylesine durumlarda sorunlara çözüm bulan, aracı olan biri olarak Nesren, Pak’o’ nun yanına gidiyor ve onu görüyor. Pak’o bu acımasız davranışlarının nedenlerini bir bir Nesren-jak’e’ ye sayıyor:

“Dön diyorum sana, din yolundan saptınız siz insancıklar,

Vo – re – da,

İnançsız davranışlarınızla, kuşku yaratıyorsunuz, ben tanrınız üzerinde,

Vo – re – da,

Sofra kurduğunuzda, ayırmıyorsunuz payımı benim,

Vo – re da,

Her yıl dönümünde çağırmıyorsunuz tanrımız diyerek beni,

Vo – re – da!.. (73).

Ardından Pak’o, insanlar için ateşi geri getirmeye giden Nesren-jak’e’ yi yakalayıp Oşhamafe (Elbrus) doruğunda zincire vuruyor, başına da bekçi olarak kartalını dikiyor. Birçok yolu deniyor Nartlar, ama Pak’o ile başa çıkamıyorlar. Bu çaresizlik sürerken, Hımışıko Peterez, Nartlar için yola koyulur, önce Pak’o’nun kartalını, ardından celladını (pseh’eh’) ve en sonunda da ejderhasını (blağo) öldürür, atı Karakopse’nin (Qerequaptsve) sırtında, Nesren-jak’e de yanında ve elinde ateş (meşale) Nartlar’ın yanına döner.

Adıgeler’in bu türküyü söylediği dönem milattan çok öncesine, ateşi bulmanın ve onu canlı tutmanın insanlar katında çok önemli olduğu, “Ateşin sönmesin!” (Mef’ehu apşı!) deyiminin selam yerine kullanıldığı, gelin getirdiklerinde “Ocağın hep tütsün ve mutluluk içinde yaşayasın!” (Uimecvuache mızhexıjveu, uıtxhejveu uepseu!), “gelin odasına” da, “mecvuapve” (ocak, ateş yeri) dendiği bir dönem olmalıdır. Başka bir biçimde söylemek gerekirse, Grekler’in henüz Kafkasya’ya ulaşmadığı bir dönemde ateşi getirme (çalma) ve insanları zincire vurma ya da dağa çıkarıp bağlama motiflerini yansıtan türkü ve öyküler Adıgelerce oluşturulup söylenmiştir. Adıgeler çok daha sonraları, MÖ 5-4. yüzyıllarda yazısı bulunan Grekler’le tanıştılar. Grekler de Adıge türkü ve öykülerinin süjelerini yazıya geçirip onlara yeni sanatsal biçimler kazandırmış olmalıdırlar.

İnsanların dağa zincirlenmesi olaylarını anlatan Kafkas söylencelerinin Kafkas Dağları’nın öz yaratısı olduğunu, bunların Grekler’den alınma olmadığını söyleyen çok sayıda bilim adamı ve değişik yazar (V.F. Miller, A.T. Şorten, vb) vardır; Akakiy Tseretelli çok eski söylenceler olan Prometheus ve Yason-Medea’ya ilişkin olarak, “Onlar yöremizin çocuklarıdır, Kafkasya’da doğdular” demektedir. Adıge Nart destanındaki “Nesren”in etimolojisi de bu görüşü doğrular niteliktedir.

Nesren gibi, Grek mitolojisindeki Pometheus da (74) insanların iyiliği için uğraş veren ve bu yüzden dağa zincirlenen büyük bir insandır. Karl Marks, ‘düşünce tarihinde en çok çile ve ıstırap çeken kişi Prometheus’ tur, demektedir (75) .

Nart Savsırıko’nun Yınıj’dan (dev) ateşi çalması gibi, Prometheus da tanrılardan ateşi çalıp insanlara getirir. Anlatıya göre bu yüzden Tanrılar Tanrısı Zeus tarafından (tıpkı Nesren’e yapıldığı gibi) dağa zincirlendi ve başına da ciğerini gagalayan bir kartal dikildi. Hımışıko Peterez’in Nesren’i özgürlüğüne kavuşturması gibi, Herakles de Prometheus’u özgürlüğüne kavuşturdu.

Bütün bunlardan ayrı olarak, Aisklylos’un (Aşil) “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı oyununda, Prometheus’un zincire vurulduğu yer de belirtilmektedir:

“Meot suyu başında (76),

Yüksek kalede, Kafkasya’nın kapılarında,

Yaşayan Sarmat halkı, Arey’in sevgilisi,

O korkunç ordu sever, sivri mızraklarını

Gürültülü şakırdatmayı (77).

Kolayca anlaşılabileceği gibi Prometheus’un zincire vurulduğu yer, Adıge H’ı Mıvt’e (Meot Denizi yani “Azak Denizi”) yakınındaki Kafkasya’dır. Yani, sözünü ettiğimiz eski Adıge türkü ve öykülerinin motifleri ile Grek mitolojisindeki Prometheus’a ilişkin öyküdeki motifler benzeşmekte ve örtüşmektedir; olayların geçtiği yer her ikisinde de –yani, Nesren ve Prometheus’un zincire vuruldukları yer– Kafkas Dağları’dır.

Grek adı “Prometheus” ya da “Prometey” sözcüklerinin Grekçe anlamı “ilk gören”, “ilk bilen”, “ilkin yüreğiyle erişen”, “uzağı gören”, “geleceği gören” demektir (78). Doğrudan söylemek gerekirse, Adıge “Nesren”i ile Grek “Prometheus”u anlam yönünden birbirine uzak değildir.

Bütün bu olguların akla uygun olacak biçimde kanıtladığı şey, en eski dönemlerden beri Adıgeler’in Nart destanında ve diğer değişik Adıge öykülerinde tanrıya karşı gelme, tanrıyı dinlememe, tanrıyla mücadele etme, insanı yere ya da dağa zincirleme motifleri varken, Gürcüler’in Amiran ve Abhazlar’ın Abırskil’i ünlüyken, yani Milattan önceki yüzyıllarda, Grekler Adıge, Gürcü ve Abhazlar’la ilişki kurdular ve birbirlerinin ülkelerine gidip gelmeye başladılar. Grekler’in, sözünü ettiğimiz bu eski motifleri ve onlarla birlikte Mıvt’e (Meot) – Adıge özelliklerini Kafkasya’dan taşıdıkları ve onları kendi yazdıkları ürünlere kattıkları anlaşılmaktadır. Bu düzlemde “Nesren” – “Prometheus” örneğinin Kafkasya’dan alındığını kabul etmemiz ve Adıge Nesreni’ nin Grek Prometheusu’ ndan daha yaşlı olduğunu söylememiz yerinde olacaktır.

Nart destanının Kafkasya kökenli olmadığı ve hiçbir Kafkasyalı topluluğa ait bulunmadığı, bu destanın eski dönemlerde Kafkasya’ya dışarıdan getirilmiş olduğu biçimindeki görüşlerin gerçeği yansıtmadığı düşüncesindeyiz. En başta, “Nartlar” destanının gövdesini oluşturan bölümlerde karşılaşılan kişilerin adları Adıgece’dir. Bu adları içeren çok sayıdaki şarkı ve türküyü Adıgeler’in oluşturduğu, kuşkuya yer bırakmayacak denli doğrudur. Çünkü Kafkasya dışında, dünyada, kendileri dışında Adıgece konuşan, Adıgece şarkı, türkü, öykü ve vecizeleri söyleyecek bir başka halk daha yoktur. Yani Nartlar’a ilişkin Adıge şarkıları, öyküleri ve özlü sözleri (guşıej şerıveh’er) –bütün bunlardan oluşan Nart yiğitlik destanı– ve bütün bunların hepsi Adıgeler’in yarattığı büyük bir sözlü anıt durumundadır. Destan önceleri, yani ilk oluşum döneminde, belki birkaç şarkıdan ibaretti, ama şarkılar öbekler oluşturarak üreyip çoğaldı, sonunda giderek büyük bir topluluk birliği düzeyine ulaştı.

Bu duruma ve daha yukarılarda değindiğimiz sorunlara dayalı olarak şunu söyleyebiliriz: Çok sayıda Kafkas halkı tarafından anlatılan (söylenen) yiğitlik destanı “Nartlar”ın çekirdeği (özü) Adıge çıkışlı ve Kafkasya kökenlidir.

Sonuç olarak “Nartlar” adını taşıyan bu giriş bölümünde, Nart söylencelerine ilişkin birkaç sorunu belirlemiş ve açıklamış bulunuyoruz:

  1. Adıge Yiğitlik Destanı “Nartlar” çok eski yüzyıllardan bu yana Adıge toplumunun varolan yaşam biçimini, toplumsal ilişkilerini, algılama yeteneğini, özlem, düşünce ve kaygılarını yansıtmaktadır.
  2. Anlamlarını açıkladığımız birkaç Nart adı ile “Nart” deyiminin kendisi de Adıgelerce verilmiş adlardır, bu kişi adları arasında geleneksel bir kurala dayalı sıkı bir iç bağ vardır. Nartlar’a ilişkin şarkılar (uered), türküler (pşınatl) ve öyküler (xhice) –tüm Adıge topluluklarınca yaratılmış ve yaşatılmış olan– Nart kahramanlık destanını oluşturmaktadır.
  3. Tarihsel, arkeolojik, toponomik ve dilbilimsel olguların kanıtladığına göre Nart destanının özü (çekirdeği) Adıgeler’den diğerlerine doğru yayılmıştır ya da başka bir anlatımla, bugünkü ünlü Kafkas Nart destanı sağlam bir Adıge kuruluşuna sahiptir.
  4. Nart söylentileri (lорlуатэ) bütün Kafkas halklarında bulunmaktadır. Bu nedenle Nart yiğitlik destanına “Kafkas Destanı” da denilmeye başlanmıştır.

Nartlar’a ilişkin metinler üzerinde çalışırken, buralarda gördüğümüz ve saptadığımız şeyleri “Yiğitlik Destanı ‘Nartlar’ ve Kökeni” (79) adıyla bir kitap halinde Rusça bir monografi olarak yayınladık.

Sözkonusu Nart adlarına ve Adıge destanının tümüne ilişkin öne sürdüğümüz bu görüşlere katılmayanlar da olabilir. Ama hiçbir görüşün yadsıyamayacağı bir gerçek de vardır, o da Adıgeler’in kendi dillerinde söyledikleri büyük bir yiğitlik destanlarının bulunduğu gerçeğidir. Üzerinde durulması, öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken asıl şey de budur.

Daha eski dönemlerde yazıya geçirilemeyen ve Adıge halkına ait olan bu destan, yüzyılları aşarak ve kuşaktan kuşağa aktarılarak, sözlü anlatımıyla günümüze erişmeyi başardı. 20.yüzyıla ulaşabilen eldeki Nart destanı parçalarına, bizim 1946-1968 yılları boyunca derlediklerimizi de katarak, yedi cilt (şimdi sekiz cilt-ç.n.) oluşturduk ve bunları ilk kez yayınlıyoruz (80).

Adıge Yiğitlik Destanı “Nartlar”, Kafkasya’nın çok eski dedelerinin yüzyıllar boyunca yaratmış olduğu büyük bir ortak kültürel zenginlik kaynağıdır. Bu nedenle yayınladığımız bu destan parçalarının zevkle okunacağını umuyoruz.

Maykop – 1968

Asker HADEĞAL

Dilbilimleri Uzmanı

Kaynakça:

61.Etimolojisine göre, “ceuezyeş”‘ in, “ceuezyekvome yazyeşakvu”, yani akıncıların şefi anlamını içermesi gerekir. A.H.

62.A.K. Xaşba. Akademik N.Y. Marr o yazıke i istorii abxazov, Suxumi, 1936, s.27.

63.Taş anlamındaki “sos”a “ko” (qo) ekleniyor ve böylece “Sosırıko” –“Taşoğlan” (Taşın Oğlu) anlamlarının elde edildiğini öne süren yazarlar da yanılıyorlar. ”Sos”, Adıgece’de taş demek değildir.

64.Adıge adlarına ekli “-ko” (qo) eki gibi, Rusça’da –ov, -ev, -in, -ın (İvanov); Gürcüce’de –dze (İvanidze); Abhazca’da – ba (Bğajuba, Lakoba, Evanba) vardır.

65.Akademisyen Arn.Çikobova’nın “Drevneyşaya struktura imennix osnov v kartvel’skix yazıkax” adıyla 1942’de yayınladığı yapıtta eski Gürcüce’deki “S” sesinin bugünkü Gürcüce’de “Ş”ye dönüşmesi dururmunu şöyle göstermektedir: ”Saşa”- “Şaşa” (s.170). Bu da “S”nin “Ş”ye dönüşebildiğini göstermektedir.

66.Bak. G. Dumézil. Uıbıx raskazxer, Paris, 1931, s.169-170.

“Savsırıko” adının Osetler’den Adıgeler’e geçmiş olmadığını Dr. Muhadin Komah’o de göstermiştir (Bak. M.A. Kumaxov. O sootnoşenii Sosırıko i Solsan, UZ ANİİ, V. Maykop, 1966, s.61-65.

67.ANİİ yıarxiw, f-1, Nartxer, t.I.

68.G.V. Rogava. K voprosu o strukture imennix osnov i kategoriyax grammatiçeskix klassov adıgskix (çerkesskix) yazıkax, Tbilisi, 1956, s.24-25.

69.Bak. “Adıgeyskie skazki”, Maykop, 1952, s.147.

70.Bak. Muki tanatala, ”Krılatie slova”, ”GİXL”, M., 1955, s.342.

71.Mı txıdevuatem “halığu” yeo, nahıbeme qızeraorer “pvaste” ye “pveste bzığ”. Aş fedeu yışxırer qızexexhojveu Yınızh Chabğom yıpache yıtlır “pveste bzığ” (Bu öykü anlatıcısı “ekmek” diyor, ama çoğunlukla “mamırsa, kaçamak” ya da “mamırsa dilimi” deniyor. Yınıj Şhabğo’nun önünde bulunansa “mamırsa dilimi”dir.

72.Adıghe txıdezhxemre pşısexemre, Mıyquape, 1940, s.133-134.

73.ANİİ yifond, No.1, ”Narxer”, tom.IV, Peterez yitsikl.

74.Tiere yıpeke ya VI lvecveğum Grek dramaturg-tragikeu Esxil “Prometey prikovanniy” yıou trilogiye tsverıo yıtxığ (MÖ. 6.yüzyılda yaşayan ünlü Grek dram-trajedi yazarı Aisklylos (Eşil) “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı oyununu (triloji) yazmıştır).

75.K. Marks, F.Engels.Soç.t.I, s.26.

76.”Meotskie vodı“ ye more – Xı Mıutver, Azowıxır. Aş yınepqxem akvetlırısxeu, adıgheme yapesere pseupveştığeme aşış. Mı xım kvetlırıs adıghe tlepqızhme “mıutvexer” araoştığe, adre – xım (ade şıe xım – Xı Cvuıtsvem kvetlırısxeme ) “dexxer” araoştığen faye, – mış “adexi”, ”adıghi” tıravukvıjvığeşt (“Meot suyu” ya da denizi – H’ı Mıvt’e, yani Azak Denizi’dir. Bu denizin kıyıları eski Adıgeler’in yerleşim yerlerinden idi. Bu deniz kıyısında yaşayan Adıgeler’e “Mıvt’eler” (Meotlar) deniyordu, öte yandaki deniz (yani Karadeniz) kıyısındakilere de “Deh’ler” denilmesi gerekir, -bu deyimden “Adeh’” ve “Adıgh” (Adıge) adları türemiş olmalıdır.

77.Tsit.zeretcv.: Vs.Miller. ”Kavkazskie predaniya o velikanax, prikovannıx k goram, j.Ministerstva narodnogo prosveşeniya, M., 1883, No.225.

78.Bak. Xrestomatiya po antiçnoy literature, M.,1947, s.610. Burada şöyle yazılıdır: “Prometey” – po gre- çeksi oboznaçaet “providets”, ”prozorlivets”.

79.A.M. Gadagatl. Geroiçeskiy epos “Nartı” i ego genezis, Krasnodar, 1967, s.424.

Eleştiriler: 1) D.G. Kestan. Nartlar’a ilişkin kitap. ”Sotsialistiçeske Adıgey”, Maykop, 23.06.1967; 2) Prof. İ.V. Megrelidze. Tsennıy vklad v nartovedenie, ”Adıgeyskaya Pravda” gazetesi, Maykop, 03.09.1967; 3) A.M. Hanfen. Gurur duyulacak önemli bir çalışma. “Lenin nur” gazetesi, Çerkessk, 11.11.1967, UZ ANİİ, tomVII, Maykop, 1968, s.139-149; 4) Ceğupe Cambolet. Değerli büyük bir çalışma. ”Sotsialistiçeske Adıgey” gazetesi, Maykop, 14.11.1967; 5) APN (Agentsvo Peçati Novosti). Monografiya ob epose “Nartı”, ”çernomorskaya zdravnitsa”, Soçi, 17.01.1968; 6) Vladimir Vladimirtsev. Monografiya ob epose “Nartı”, al’m. ”Kuban”, 8, Krasnodar, 1968, s.109-110; 7) Prof. F. Begiaşvili. Nartxer, jurn. ”Vuachemaxue”, 4, Nalşık, 1968, s.59-61.

80.Adıge destanını ele alan çalışmalar: 1)K’ereşe Tembot. Nartme yatxıdezhxer, ”Adıghe ueredızhxer”, Mıyequape, 1940, s.12-14; 2) K’ışoko Alim. ”Nart xhıbarxer”, Nalşık, 1945, s.3-7; 3) Kestan D.G. Nartme yaepos, ”Adıghe literature uçebnik”, Mıyequape, 1958, s.42-60; 4) Tevnov Haçim. Literatura i pisateli Kabardı, Nalçik, 1965, s.2-40; 5) Şorten Askerbiy. Nart Vuerıvuatexer, ”Qeberdey literature”, xrestomatie, Nalşık, 1960, s.3-16; 6) Bekizova L.A. Çerkesskaya sovetskaya literatura, Çerkessk, 1964; Dumézil Georgiy. Nartxem yahılveğe xhicexer, Paris, 1930 (Fransızca).

Çeviri: Cevdet Yıldız (Hapi)

Not: Bu bölümle, bilim insanı Asker Hadeğal’,in derlediği 9 ciltlik Nartlar eserinin giriş bölümü tamamlanmış oluyor. Bundan sonraki sayılarımızda, yine C. Yıldız çevirisi ile derlenmiş tekstlerden örnekler vermeye devam edeceğiz.

Fotoğraf; Adıge Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde Nartlar’ın 6. cildi görüşülüyor. Soldan; Şamsudin HUT, Asker HADEĞAL, Dmitriy KESTAN, Kasım MERETIKO. (Maykop, 20.01.1971)

Sayı : 2008 07