Yeni ABD Başkanı’nın Türkiye ziyaretinde masaya yatırılan en önemli konulardan biri, Türkiye’nin Kafkasya’daki rolü ve ABD politikalarının değişen (ya da değişmeyen) stratejisiydi
Yeni ABD Başkanı’nın Türkiye ziyaretinde masaya yatırılan en önemli konulardan biri, Türkiye’nin Kafkasya’daki rolü ve ABD politikalarının değişen (ya da değişmeyen) stratejisiydi. Ama Çerkesler, bu politikaları etkileyecek bir ses yükseltemediği gibi taleplerini de dillendiremeyerek tarihi bir fırsatı kaçırdı.
Barack Obama’nın iki günlük bir ziyaret için 6 nisanda Türkiye’ye gelişi bütün dünyada yankı uyandırdı. ABD Başkanı’nın Türkiye’yi seçmesinden, çantasındaki konulara kadar pek çok spekülasyon yapıldı. Obama’nın Türkiye’den talepleri ve konuşmasında altını çizdiği ‘model/örnek ortaklık’ kavramı yeni tartışma konularından oldu. Ancak, Türkiye’deki Çerkes halklarını ilgilendiren ilk sıradaki konu, Obama’nın; Türkiye-Rusya- Kafkasya ilişkisine nasıl bir biçim vermek istediğiydi.
Nitekim kimilerine göre, Obama’nın başkanlığındaki ABD, Bush dönemi politikalarını değiştirerek, Kafkasya’da yeni bir politikaya yönelecek. Bu politikaya göre, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi desteklenecek, böylece Ermenistan’ın Türkiye aracılığı ile Avrupa’yla yakınlaşması sağlanacak.
Yani Obama, Rusya’nın Kafkasya’daki aktif politikasını göz önüne alarak, Bush’un ‘itici’ politikalarına karşı ‘yakınlaştırıcı’ bir strateji izleyecek. Ermenistan’daki bu politika değişikliğinin devamı olarak, Obama, Gürcistan’la ilişkilerini de yeniden gözden geçirecektir. Üstelik, Gürcistan’la Stratejik İşbirliği Anlaşması imzalayan yaklaşık 3,4 milyar Euro’luk ekonomik yardım paketi hazırlamış bir ABD’ye rağmen bu yorumu yapanların temel argümanı ise, Gürcü halkının ve aydınlarının, Bush yönetiminin Gürcistan’ı adeta bir arka bahçe yapmaya çalışmasına tepki duyması ve Avrupa Birliği’ne üye olmak istemeleri. Dolayısıyla, Cumhuriyetçi ABD yönetimi ile AB’nin çelişen politikaları Demokratları yeni bir politika izlemeye itecektir. Bunun bir başka temel nedeni ise, Abhazya ve Güney Osetya ile çatışan Gürcistan’ın artık güvenilir bir enerji hattı olma özelliğini kaybetmiş olmasıdır. Bu yorumlara göre, Gürcistan’da yakın olmasa da orta vadede, Demokratlara yakın yeni bir yönetimin işbaşına gelmesi bile olasılık dahilindedir.
Bu görüşün dayanaklarından birini de; Barak Obama’nın Kafkasya sorunlarıyla ilgili danışmanı Kanada McMaster Üniversitesi Antropoloji Fakültesinde Kafkas Dilleri ve Kültürü konularında uzman Prof .Dr. John Colarasso’nun görüşleri oluşturdu. Geçen yılın ekim ayında Rusya gazetesi “Vremya Novastey”e açıklama yapan Colarasso, Abhazya konusunda 1990 yıllarının başında ABD Dışişleri Bakanlığında ciddi kavgalar verdiğini söyleyerek, “Abhazya’nın Gürcistan’ın içerisinde kalmasının mümkün olmadığını, bunun stratejik bir hata olacağını, bölgeyi istikrarsızlaştıracağını söyledim. Ama maalesef ABD Dışişleri Bakanlığı’nda beni dinlemediler” demişti.
Abhazya Cumhurbaşkanı Sergey Bagapş ile ilk cumhurbaşkanı seçildiği zaman tanıştığını söyleyen Colarasso şunları söylemişti: “Güney Osetya Cumhuriyeti’nin durumu Abhazya’dan tamamen farklı. Abhazya küçük ama potansiyeli büyük bir cumhuriyet. Güney Osetya için en iyi çözüm Kuzey Osetya ile birleşerek tek bir Alan Cumhuriyeti oluşturulması olacak. Abhazya cumhuriyetinin ciddi finans desteğine ve yatırımlara ihtiyacı var. Bu sadece Rusya Federasyonu’nun desteğiyle olmaz. Diğer ülkeler de Abhazya’ya finans desteği vermeli, yatırımlar yapmalıdır. Abhazya Cumhuriyeti’nin çok büyük bir turizm potansiyeli var. Bu alanda yatırımlar yapılması gerekir. Bu da Abhazya ve bölgede istikrar ve barışı sağlar.”
Bu yorumlar gerçekleşse bile Türkiye’nin Gürcistan ile ilişkilerinde bir strateji değişikliğine gideceğini ummak pek kolay değil.
Nitekim , ABD’nin en etkin düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS), Obama’nın tarihi Türkiye ziyareti arifesinde açıkladığı “Türkiye’nin Gelişen Dinamikleri” başlıklı Türkiye raporunda, ABD yönetimine Türkiye’nin Gürcistan gerginliğinden sonra ortaya attığı Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nu desteklemesi gerektiğini söyledi.
Raporda, Türkiye’nin enerji koridoru özelliğine atıfta bulunularak, ABD’nin Orta Asya ve Kafkaslar’daki petrol ve doğalgaz kaynaklarını Avrupa pazarlarına taşıyacak boru hattı projelerinde Türkiye’ye destek vermesi, bunun için de öncelikle bölgedeki üretimin artırılmasını sağlaması gerektiği belirtildi.
Başbakan Erdoğan’ın Putin’le geliştirdiği şahsi ilişkilerin Türk-Rus ilişkilerinin gelişmesinde çok etkili olduğu belirtilen raporda, Türkiye’nin Rusya ve Kafkaslar’da etkin bir pozisyonda olduğu da vurgulandı.
Bu da iyimser yorumların aksine, Türkiye’nin Kafkasya’da yürüttüğü stratejinin destekleneceği, ABD’nin Kafkasya’da Türkiye’yi bir atlama taşı olarak kullanmaya devam edeceği gibi farklı yorumları da gündeme getirdi.
Tabi bu arada, Rusya’nın ABD’deki değişimin ardından Kafkasya’da bir değişikliğe gidip gitmeyeceği, ya da özellikle Çerkes halklarının yaşadığı Cumhuriyetlerde daha himayeci bir politika izleyip izlemeyeceği de dikkatle izlenmesi gerekenlerden. İzlemenin de ötesinde başta Abhazya, Kuzey ve Güney Osetya ile Çeçenya’nın bu değişen dinamiklere göre bağımsızlıktan yana yeni politikalar üreterek, hazırlıklı olması gerekir.
Türkiye’deki Çerkesler’in yapması gerekenler ise görülüyor ki, pek de tartışma konusu olmuyor. Kendilerini kanaat önderi ya da temsilci olarak görenlerin, Obama’nın ziyareti öncesi, ziyaret boyunca ve sonrasında da pek sesi çıkmadı.
Oysa bizim taleplerimiz var. Ve acilen bu talepleri yüksek sesle dillendirecek, geniş katılımlı, elbette demokratik platformlara!
Obama bu talepleri de duy!
-Abhazya ve Güney Osetya’nın tanınması, bu süreçte Trabzon-Sohum ulaşımına getirilen yasağın kaldırılması,
-Gürcistan’a saldırgan tutumunu sürdürmesinin önünü açan yardımların ve desteğin kesilmesi, aksine Abhaz ve Osetler’in kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermesi gereğinin empoze edilmesi,
-Çeçenya’da süren devlet terörünün sona erdirilip Çeçen halkının onaylayacağı bir yolun açılması, 99 savaşı sonrası dünyanın dört bir tarafına dağılan Çeçen sürgünlerin vatanlarına dönüşlerinin sağlanması
-Kafkasya’daki yerel inisiyatiflerin görüşleri dikkate alınmaksızın Kafkasya politikası oluşturulmaması,
-Kafkasya’da güneyde ve kuzeyde daimi barış için uluslararası düzeyde, taraflardan her kesimin katılımıyla yapılacak, arayış konferansları düzenlenmesi,
-1864 gerçeğinin uluslararası kamuoyunda, ABD – RF çekişmesinde hamle nedeni olmayacak bir açıklıkla ortaya konmasına zeminin hazırlanması,
-Kafkasya politikalarında, sıçrama tahtası ülke, bölge yaratma anlayışı yerine iç dinamikleri harekete geçirebilecek bir politika konması,
-Türkiye’nin ABD ve NATO direktifli Gürcistan hamlelerini yaparken Çerkesler’in sesine kulak vermesi gerekliliği,
-Çifte vatandaşlık hakkının, RF ve diyaspora ülkelerinde kabulü, özel koşullar gereği ön şartlar aranmaksızın (RF tarafından Rusça bilme vb. gibi) bu hakkın tanınması,
Sayı : 2009 04