Gazeteci-yazar Recep Genel’in “Tanrı’nın Çorbasını İçmiştik” adlı yeni romanı İthaki Yayınevi tarafından yayımlandı. Recep Genel, ikinci romanı olan kitapta, 1930’lu yıllarda Kayseri’de başlayıp İstanbul!a uzanan bir öykü ekseninde cumhuriyetin ilk “Türkçe Konuş Vatandaş” kampanyaları ile de desteklenerek sürdürülen asimilasyon politikalarını eleştirirken Çerkeslerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Rumların gözünden genç cumhuriyeti de sorguluyor.
Çerkesler, Anadolu’daki serüvenlerinin miladı olan 1864 Büyük Çerkes Sürgünü’nde anavatanları Kafkasya’yı terk edip Anadolu’ya yerleştiler…
Balkanlarda, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta Yemen’de, Trablusgarp’da ve son olarak Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu insanı ile omuz omuza savaştılar, Cumhuriyeti birlikte kurdular. Ne olduysa ondan sonra oldu. Okulları, gazeteleri,dernekleri kapatıldı. Dilleri yasaklandı. İsimleri, soy isimleri Türkleştirildi. Bazen “Kafkas Türkleri”, bazen “Moskof Tohumu” oldukları ileri sürüldü.
Recep Genel, romanda dönemin politik atmosferini resmetmenin yanı sıra fallar, büyüler ve gelenekler kıskacındaki taşra yaşamının da sağlam bir portresini çiziyor. Ve; “İstanbul’dan ayrıldığı andan başlayarak, sadece Hatt Aslen’di. Ve Hattı Aslen, İstanbul nedir bilmezdi. İstanbul’u sadece Aslan Güzelyurt görmüştü. Bir bedende iki ruh taşıyordu.
Aslan Güzelyurt ne zaman İstanbul’dan ayrılmak istese, acıya boğulur, öksüzleşir, ne zaman ki onu taşıyan araç Pazarören’den çıkıp, Pınarbaşı’na doğru yol alsa, Hattu Aslen’in içini özlem basar, kalbi yerinden fırlayacaklarmış gibi olur ve kapılarının önüne ulaşıncaya kadar, yerlerini ezbere bildiği her değirmenin, her iğdenin, her söğüdün izini sürerdi…Yine Uzunyayla’daydı. Ve her ne kadar kendisini buraya ait hissetmese de, burada Hattu Aslen olmak, o kadar etsin ya da etmesin Aslan Güzelyurt olmaktan daha iyiydi.” Sözleri ile Türkiye’de azınlık olmanın çarpıcı bir tarifini yapıyor. (Kafkasdiasporasi.com)
Sayı : 2009 11