Dilaver Demirağ
Demokrasi bir değerse, demokrasi insanın onurunu önemsemekse, demokrasi herkese eşit yurttaş olarak yaklaşmak, bir coğrafyada yaşayan herkese koşulsuz olarak tüm haklarını vermek ise herkese demokrasi. Sadece Kürtlere ya da Türklere değil herkese, her etnik, sosyal, sınıfsal topluluğa haklarını kayıtsız şartsız verecek bir demokrasi bu hükümet başta olmak üzere herkesin görevidir.
O yüzden demokratik açılım düşüncesi doğru ama eksiktir. Çünkü burada yaşayan herkesi daha özgür, daha eşitlikçi bir toplumun üyesi kılmak kapsamlı bir anayasa değişimine gitmek yerine bu işi siyasi getiri ve götürü meselesine indirgeyen tavrı ile hükümet demokrasinin değil özelleşmiş çıkarların temsilcisi konumuna düşmektedir.
Kürtlerle yaşadığımız tüm sorunları, onlara yapılan tüm haksızlıkları gidermek için herkese yapılan haksızlıklar giderilmeli. Alevilerin, Çerkeslerin, Lazların, başörtülülerin, emeğinin hakkını alamayan işçilerin, kısacası haksızlığa uğrayan, horlanan, hakkını alamayan herkesin taleplerinin karşılık bulduğu bir toplum sözleşmesi artık gereklilik oldu. O yüzden hükümet artık bu süreci sürekli taca atarak bundan kaçınmadan, tüm toplum kesimlerinin aktif olarak katılımda bulunduğu herkesin sürece eşit olarak katılıp kendi taleplerinin karşılık bulduğu, bulacağı bir anayasal değişim sürecinin önünü açmalıdır.
İşte tam da bu eksende Çerkeslerin başlattığı açılım en doğru, en demokrat, en eşitlikçi en kamusal tavır olmuş durumda. Yayınladıkları manifestoda bakın herkese nasıl da demokrasi dersi vermiş haldeler.
“Tarihimizle yüzleşmek ve kendimizle barışmak için;
Kendimizi anlatmak ve diğerlerini anlamak için;
Demokratik yeniden yapılanma sürecinin, sadece belirli bir etnik grubun siyasi ve kültürel hakları konusuna indirgeyen algıdan kurtarılıp, tutarlı argümanları ile olması gereken boyutuna çekilmesi için;
Süreci adeta bir mevzi kazanma veya kaybetmeme savaşına dönüştürmeden, ülkemiz ve halkımız için bir yenilenme ve yeniden yapılanma fırsatı yaratmak için;
Çocuklarımıza, kendilerini daha güvende hissedecekleri, daha mutlu yaşayabilecekleri ve sömürünün, çatışmanın, güvensizliğin değil; ikramın, barışın, eşitliğin, sevginin egemen olduğu bir ülke ve bir dünya bırakmak için;
Süreçten kapabileceklerimizi değil, sürece katabileceklerimizi konuşmak ve aramak için;
Biz aşağıda imzası bulunan farklı dünya görüşlerine sahip Çerkesler;
Yüzlerce yıllık geçmişinde farklı etnik yapılarla iç içe yaşaması sebebiyle kimliklere saygıyı içselleştiren,
Çok farklı inançların harmanlandığı coğrafyası sebebiyle inanç ve ifade özgürlüğünden yana olan tavrını kolektif hafızasına kodlamış olan,
Bireysel özgürlüğü yaşamının önemli şartı sayarak, tercih hakkına saygıyı kültürünün en önemli ögesi haline getiren Çerkesleri ve tüm örgütlü yapılarımızı, duyarlı fertleriyle Demokratik Yeniden Yapılanma sürecine daha aktif katkı yapmak üzere “Biz de Varız” demeye davet ediyoruz.
Bu sürecin ülke ve toplum lehine sonuçlanması için çalışmak, tüm toplum kesimleriyle birlikte elbette ki biz Çerkeslerin de görevidir. Demokratik Yeniden Yapılanma’ya evet, ayrıcalık ve halklar hiyerarşisine hayır diyoruz. Yok sayarak var olunamaz!”
Çerkesler anayasal bir dönüşüm talebini ad olarak dile getirmeseler de talepleri tam da ancak anayasal düzeyde bir değişimle örtüşecek bir talep. O yüzden bu cesur girişim herkese örnek olmalı ve Çerkeslerin açtığı bu yoldan herkes ilerleyerek hükümeti topyekûn demokratik değişime zorlamalıdır.(http://blog.milliyet.com.tr/Herkes_icin_demokrasi/Blog/?BlogNo=217408)
Sayı : 2009 12