Büyükelçi Ayüzba, bağımsızlık savaşını, TC-Abhazya ilişkilerini ve diasporadaki gözlemlerini anlattı

0
577

‘Türkiye, Abhazya’yı tanımalıdır’

“Abhazya’ya karşı savaşanlar arasında Gürcüler de vardı, Ermeni ve Ukraynalılar da. Savaş bittikten sonra Sohum’a gelmeden 1 km. öncesinden başlayarak, sıra sıra cesetlerle doluydu etraf. Çoğunun Ukraynalı olduğu anlaşıldı. Onlar şöyle demişlerdi, niçin savaştıklarını soranlara: ‘Geri gitsek Gürcüler bizi öldürecek, ileri gitsek siz’.”

Savaşın ve Abhazya’nın bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından Türkiye’ye gelen, Abhazya Büyükelçisi Vladimir Cemalipa Ayüzba tam 16 yıldır Türkiye’de. Kendi deyişiyle “Türkiye’deki 17. yılına giren” Ayüzba’nın en önemli beklentisi Türkiye’nin Abhazya’yı tanıması. Ancak, Türkiye’nin ve Gürcistan’ın arkasında ABD olduğunu da ekleyen Ayüzba, geçen ay Gürcistan Parlamentosu’ndaki “Çerkes soykırımının kabul edilmesine ilişkin görüşmeler”i de “ABD, Abhazya’yı Rusya’dan kopması şartıyla tanıyacakmış. Bizi ilk tanımış ülke olan Rusya’dan kopabilir miyiz?” sözleriyle yorumladı. Diasporada epey tartışma yaratan Abhaz Federasyonu’na ilişkin ise; “Diğer Çerkes halklarıyla ayrılmak aklımıza bile gelmez. Bizler kardeşiz” değerlendirmesi yapan Ayüzba, pek çok konuda sorularımızı yanıtladı.

JINEPS- Savaşın hemen ardından Türkiye’ye geldiniz. Uzun süredir Türkiye’desiniz. ‘Savaş’tan başlarsak, o süreçte Abhazya ve Gürcistan’ın uluslararası konjonktürde konumları nasıldı? Abhazya ve Gürcistan’ı kimler destekledi?

AYÜZBA- Öncelikle belirtmem gerekir ki Abhazya hiçbir zaman Gürcistan’la savaşmak istememiştir. Ancak tarihsel gelişim bizi o noktaya taşıdı. 1991 yılında SSCB dağıldığında ilk kurulan cumhuriyetlerden biri Gürcistan’dı ve derhal BM üyesi oldu. Sonrasında aniden 1921 anayasasına geri döndü. Oysa geçmişte Gürcistan ve Abhazya ayrı devletlerdi ve hakları eşitti. 1931 yılında Abhazya’nın egemen statüsü kaldırılarak Gürcistan’a bağlı otonom hale   getirildi. Otonom olarak görünüyordu ama her şey Tiflis’e bağlıydı. İnsanlar bir işe girseler bile birkaç ay içinde işlerine son veriliyordu. Gürcistan yönetimi aşırı milliyetçi bir tavır sergiliyordu. Ben de milliyetçiyim ancak diğer halkları da severim ve eşit görürüm. SSCB dağıldıktan sonra dönemin Cumhurbaşkanı Vladislav Ardzınba mevcut durumun gözden geçirilmesi ve bir anlaşmaya varılması amacıyla 12.Ağustos.1992’de Tiflis parlamentosuna bir yazı yazdı. Cevap beklenirken 14 Ağustos’ta saldırılar başladı. Gürcistan, yıllardır cezaevinde yatan eroinman, tecavüzcü ve hırsızların hepsini serbest bırakarak “Abhazya’yı alırsanız sizleri oraya yerleştiririz” vaadiyle savaşa yolluyordu. Bu insanlar Abaza halkına “yardım etmeye geliyoruz” diyorlardı ama yolda ne görürlerse yok ediyorlardı.

 

J- Sabıkalı Gürcüler savaşa sürüldü yani?

A- Gürcüler de vardı, Ermeni ve Ukraynalılar da. Saldırılar başladığında ben Sohum’a 12 km. uzaklıktaki Yaşara’daydım. Savaş bittikten sonra Sohum’a gitmek üzere yola çıktım. Sohum’a gelmeden 1 km. öncesinden başlayarak, sıra sıra cesetlerle doluydu etraf. Sonrasında çoğunun Ukraynalı olduğu anlaşıldı. Onlar şöyle demişlerdi, niçin savaştıklarını soranlara: “Geri gitsek Gürcüler bizi öldürecek, ileri gitsek siz”.

Abhazya’ya kimlerin yardım ettiğini sordunuz. Bilinmelidir ki Abhazya’da yaşayan Abaza halkına bile yazılı bir savaş emri verilmemişti. Kuzey Kafkasya’nın tamamı, Asetinler, Kabardeyler, Adigeler, Çeçenler, Dağıstan’dan, Karaçay-Çerkes’ten, Türkiye’den Adigeler, Abazalar ve hatta Türkler savaşmaya geldi. Bizler Türkiye’den gelenlerin savaşmasını istemedik, çünkü genç ve acemiydiler. Ama onlar “Biz buraya fasulye pişirmeye, çamaşır yıkamaya değil savaşmaya geldik” diyorlardı. Türkiye’den gelen Çerkesler vasiyet yazdılar. “Biz bu savaşa canımızı vereceğiz. Şehit düştüğümüz zaman bizi burada vatanımızda gömün” demişlerdi.

Aralarında ilk şehit olan Tsıba Efkan’dır. Annesi kendi köylerinde gömülmesini istedi. Hendek-Soğuksu’daki mezarını her yıl ziyaret edip dualarımızı okuyoruz. Savaş 14 ay devam etti ve Abhazya kazandı. Savaş ilan edildiğinde Gürcistan’da yaşayan sivil halk karşı çıkmıştır. Ama Abhazya’da yaşayan Gürcülerden savaşanlar olmuştur. Abhazya’nın Gürcüleri sürdüğü söyleniyor. Oysa gidenler işte bu savaşanlardır. Bir örnek vermek isterim. Gagra’da yaşayan dayıları Gürcü olan biri vardı. Savaş başladığında dayılar Gagra’dan giderlerken “yeğenimizle vedalaşmak istiyoruz” demişler. Adamın eşi kocasının hasta olduğunu ve evde yattığını söylemiş. Balkona çıksın bari el sallarız diyerek adamın balkona çıkmasını sağlamışlar. Balkona çıkan yeğenlerini kurşuna dizip gitmişler.

 

J- Ardzınba savaş öncesinde Türkiye’ye gelmişti. Ancak Türkiye açıkça Gürcistan’ı desteklemişti. Bu konudaki düşünceniz?

A- Ardzınba Türkiye’yi sevdiği ve yardım edeceklerine inandığı için geldi buraya.

Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve TBMM Başkan’ı Hüsamettin Cindoruk görüşmeyi kabul etti. Başka düzeyde bir görüşme maalesef yapılamadı. Ancak o zamanki Türkiye ile şu an ki Türkiye farklı. Farklı derken halkı değil yönetenleri kastediyorum. Ardzınba geri gitti. Keşke görüşmeler yapılabilseydi. 3000 kişiyi kaybettik savaşta. Olmamalıydı.

 

J- Dolayısıyla T.C. Abhazya’ya destek olmadı.

A- Biz abluka altındayken şeker ve tuz bile yoktu, giyecek yoktu. Limanda Türk bayraklı gemiler oluyordu, bir şeyler geliyordu. Türkiye’nin hakkında konuşmak gerekirse seviyorum, çünkü bulunduğunuz yerin kanunlarına saygı duymanız gerekir. Türk halkı hiçbir zaman bizi unutmamıştır.

 

J- 16 yıldır buradasınız. Şüphesiz ki Türkiye’ye gelirken hedefleriniz vardı. Hedeflerinizi gerçekleştirebildiniz mi? Gerçekleşmediyse nedenleri sizce nedir?

A- 17. seneye girdim. Ve sanırım 17 sene daha kalsam düşündüklerimin hepsini gerçekleştiremem. Çünkü ana dilini bilmeyen Abaza sayısı çok fazla. Ayrıca tarihimize ait bilgilerin de verilmesi gerekiyor.

 

J- O halde buradaki Abaza halkının da sorunları var.

A- Biz Abazalar bir şeyin en iyisini yapmak isteriz. Moralimin bozuk olduğu günlerden birinde çok saygı duyduğum Abaza bir hanım, “neden moralin bozuk?” diye sordu.

“Dil sorunu var, tarih sorunu var, kültür ve edebiyat sorunu var ama ben hiçbir şey yapamıyorum” dedim. Cevap olarak “30 sene öncesiyle senin buraya geldiğin tarih sonrasında bizim Abhazya’ya bakışımız aynı mıdır sence? Sen bize Abhazya’yı tanıttın ve sevdirdin. Gereken her şeyi yaptın” dedi. Ama görüyorum ki Abazaların yaşadığı her şehirde bir sorumlu olsa bile yapılması gerekenler bitmez.

Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın Türkiye’ye gelmesi için resmi bir heyetin girişimde bulunması gerekiyor ama henüz bunu gerçekleştiremedik. Bagapş buraya bir turist statüsünde gelmek istemez şüphesiz ki.

 

J- Sizce Türkiye Abhazya’yı neden tanımıyor?

A- Ben farklı bir soru bekliyordum. “Siz T.C. devletinden ne bekliyorsunuz?” diyebilirdiniz. Vladislav Ardzınba ve Sergey Bagapş’ın bana söyledikleri aynıydı. Türkiye ile ilişkilerimiz hiçbir zaman bozulmamalıdır. Çünkü Abhazya’da 150.000 Abaza varsa bu sayı Türkiye’de 700.000. Kafkasya’dan ailem gelince Kapalıçarşı’yı görmek istediler. Ben de hiç gitmemiştim. Yolu da bilmiyordum tabii. Karşıya geçtik. Bir kafede çay içen birkaç kişilik gruba Kapalıçarşı’ya nasıl gidebileceğimizi sordum. İçlerinden biri ayağa kalktı.

“Ben de oraya gidiyorum” dedi. Yolda kendisine “Siz 6-7 kişiydiniz. Hepinize sormuştum soruyu ve bir tek siz ayağa kalktınız, nedenini merak ettim” dedim. “Ben Çerkes’im.” dedi.

Şaşırdım. “Bildiğim kadarıyla Çerkeslerin Adige, Abaza, Çeçen gibi çeşitli kolları var. Siz hangisindensiniz?” deyince “Ben Abazayım” demesin mi? İçimden “bir de Ayüzba çıkarmış” dedim. Abazaca bilip bilmediğini sorunca çok küçükken annesinin babasının öldüğünü, bu nedenle sülale adını bile bilmediğini söyledi. Birçok Abaza da onun gibi sülale adını bile bilmiyor. Ben şöyle derim:”Odaya birileri girdiğinde ayağa kalkıyorsan Abaza’sındır”. Yanlış anlamayın Abhazya temsilcisi olduğum için Abaza diyorum. Yoksa bu özellik Çerkes halklarının hepsinde vardır.

 

J- Türkiye’nin Abhazya’yı neden tanımadığı hakkındaki fikrinizi sormuştum.

A- Türkiye Abhazya’yı sevmiyor o yüzden diyebilir miyim? Asla. Türkiye’nin arkasında ABD var. Gürcistan’ın arkasında da. Gürcistan’da yapılan soykırım kongresinden bahsedelim. ABD, Abhazya’yı Rusya’dan kopması şartıyla tanıyacakmış. Bizi ilk tanımış ülke olan Rusya’dan kopabilir miyiz?

 

J- Abhazya’nın ne anlamda Rusya’dan kopması?

A- Her anlamda. Hem ekonomik hem siyasi anlamda. Abhazlar ticaret için Rusya’ya gidiyor. Eskiden Trabzon’dan Sohum’a gemiler gelirdi. Gürcüler bir şekilde bunu da engelledi. Ekonomik ve politik anlamda Rusya dışında yakın bir yer yok. Moskova’da okuyan 500 talebemiz var. İlk resmi Abhazya Büyükelçiliği Moskova’da kurulmuştur. Rusya ile ilişkilerimizin kopması imkansız. Abhazya’da Barış Gücü’nden 100 Rus asker can verdi.

 

J- İlişkilerin kopmasından Amerika’nın ne gibi bir çıkarı olabilir?

A- Rusya’ya diyecek ki “bak Abazalar sizi istemiyor.” SSCB gibi Rusya’yı da dağıtmak istiyorlar. Gerçi Obama sonrasında ABD ve Rusya dost olmuşlardır.

 

J- Rusya ve ABD’nin Kafkasya’daki güç çatışmasının nedenleri ne olabilir? Kafkasya neden çıkar bölgesi?

A- Buna ancak “Allah bilir” diye cevap verebilirim. Ama Obama ve Medvedev oldukça savaş çıkmaz. Buna karşın onların da söz geçiremediği farklı güçler var. Kuzey Kafkasya’da yeni bir federasyon kuruldu. Bu federasyonun sorumlusu bölgede ekonomik imkanlar yaratması için görevlendirildi. 2 sene içinde bölgeyi kalkındıracağına dair söz verdi. Ancak bölgede devamlı savaş çıkaran, halkın içinden bir grup var. Aslında Rusya Çeçenya’yı ayrı tutarak ona özel davranıyor.

 

J- Son günlerde Abhaz Federasyonu’nun kurulması tartışma konusu oldu. Adige-Abhaz dayanışmasına zarar verebileceği söyleniyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?

A- Abhaz Federasyonu’nu oluşturmak isteyenlerin talebini Abhazya Devleti’ne bildirdim. Olumlu cevap aldım. Ben de aynı fikirdeyim. Türkiye’de yaşayan diğer Çerkes halklarıyla ayrılmak aklımıza bile gelmez. Bizler kardeşiz. Hem burada hem de Kafkasya’da beraberiz. Cumhurbaşkanı “parmağım ağrısa Nalçık’ta hastaneye gidiyorum” der. Bu federasyonun kurulmasına karşı olan Adige’den çok Abaza var. Ardzınba öldüğünde hepimiz ağladık. Cenaze için burada toplandık. Bağlarbaşı Derneği’nden Yaşar Nogay arayarak anma yapacaklarını söyleyerek davet etti. Bazı Abazalar Bağlarbaşı Derneği’ne gidip taziye sundu.

Abazalar önce Selimiye’ye gitmeliydi. Uluslar için dil, kültür, tarih bilgisi çok önemlidir.

Bu bilgileri bir Abaza’ya ancak bir Abaza öğretebilir. Kurslar açmak için ayrı bir federasyon gerekiyordu. Ancak önemli olan federasyonun kurulması değil ne yapacağıdır. Ben federasyonun çalışacağına inanıyorum. Adige ve Abazaların arası asla bozulamaz ve bozulmamalıdır. Savaş sırasında Ardzınba beni çağırarak köydeki çocukları ve yaşlıları emniyetli bir yere taşıma görevi vermişti. 50 çocuk topladım. Soçi yakınlarında 3 tane Şapsığ köyü vardır. Saat 3’de köye vardık. Tüm köy toplandı, çocukları bıraktık. Ertesi gün 11’de gittiğimde inanın çocukları tanıyamadım. Aralarında kendi çocuğum da vardı. Hepsi yıkanmış, tertemiz olmuşlardı. Baştan ayağa giydirmişlerdi çocukları. 60 ton buğday toplamışlardı bizim için. Kahraman insanlar. Böyle dostlardan kopabilir miyiz hiç?

 

J- Abaza kimliği adına Türkiye Cumhuriyeti’nden neler talep edilmelidir?

A- Dünyanın 75 ülkesinde Abaza var. Abhazya devleti “Tüm Abazalar geri dönsün” dese bile bu imkansızdır. Bize diyaspora da lazımdır. Bu bir güçtür. Halihazırda Türkiye üniversitelerinde öğrenim gören Abhazya’dan gelmiş 60 civarında öğrenci var. Türkiye bir anlamda Abhazya’ya kucak açmıştır. Teşekkür etmem gerekir. Sizler Türkiye’de yetiştiniz. Her şey Türkçe burada. Abazaca’yı unutmak istemeyen bir yolunu bulup öğrenecektir ve öğrenmelidir. Benim Abhazya’ya öğrenci yollamak için bir kontenjanım var. 1-2 sene Abaza’ca ve Rusça öğrenip sonrasında üniversiteye gitme hakkı var. Ama ne yazık ki Türkiye’deki Abazalardan 3-4 kişi geliyor. Abhazya’da herkes üniversite tahsili yapar. Ben 19 yıl okudum. Gidip okusunlar, sonra isterlerse geri dönsünler. Abhazya’dan Türkiye’ye en az 100 kızımız gelin olarak geldi ama hepsi Türkçe konuşmak zorunda. Çünkü kimse Abazaca bilmiyor. İrfan Argun Türkiye’de bir güç oluşturabilmek için çok samimi bir şekilde çalışıyor. Kurslar mutlaka açılmalıdır.

 

J- Sergey Bagapş Türkiye’ye gelecek mi?

A- Biliyorsunuz, Bagapş Nisan.2007’de gelecekti. Hazırlanmıştık. Son anda arayarak T.C. Devleti’nin, kendisine şu anda gelmesinin uygun olmayacağını söylediğini bildirdi.

 

J- Bu kadar Çerkes bir araya gelip Bagapş’ı getirtecek bir güç oluşturamıyor muyuz?

A- Resmi bir heyetin girişimde bulunması gerekiyor ama henüz bunu gerçekleştiremedik. Bagapş buraya bir turist statüsünde gelmek istemez şüphesiz ki. Türkiye ve Abhazya aynı denizi paylaşıyor. Türkiye’nin Abhazya’yı tanıyacağına inanıyorum. Bizler Trabzon-Sohum gemi seferlerinin başlamasını istiyoruz. İstabul-Sohum uçak seferleri için çalışmalar yapıyoruz.

 

J- Abhazya’ya Ermenilerin yerleştiğine dair spekülasyonlar var…

A- Bu haberler yanlış. Abhazya’ya dışarıdan gelen Ermeni yoktur. Savaş başladığında Soçi’ye gidenler barış döneminde evlerine dönmek istediler. Böyle bir talebe Abhazya hükümeti “hayır” dememelidir. Bizimle omuz omuza savaşan Ermeniler de olmuştur. Ancak nüfusta Abaza çoğunluğu kuralı daima korunacaktır. Bilinmesi gereken bir diğer ayrıntı şudur: Ermeniler Soçi merkezine değil köylerine geri dönmektedirler.

 

J- Abhazya Büyükelçisi olarak Türkiye’de yaşayan Abaza halkına ne iletmek istersiniz?

Anavatanla bağlantılarını daha sıkılaştırmalarını, dillerine, tarihlerine ve kültürlerine sahip çıkmalarını isterim. Ayrıca Türkiye’de yaşayan tüm Çerkes halklarının dostluklarını muhafaza etmelerini ve tek yumruk olmalarını diliyorum.

 

Sayı : 2010 04