Mavinin en deriniydi…
Bakınca bir daha, bir daha baktığım gözler,
Uyanınca beni karşılayan gökyüzü,
Dalgasıyla coştuğum, hızıyla yarıştığım Kuban…
Yeşilin en cennetiydi,
Ne yana dönsem yemyeşil,
Bazen gizleyen, bazen açığa çıkaran
Açıklı koyulu bir huzur…
Beyazın en kir tutmayanaydı…
Yüzün aydınlık,
Kalbin aydınlık,
Zihnin aydınlık Kafkasya…
Grinin en dumanlısıydı…
Ne olduğu belli olmayan bir belirsizlik,
Bir rehavet çöktü sanki,
Bir umutsuzluk, binlerce umutsuzluk…
Kırmızının en kızılıydı…
Ateş gibi, kor gibi,
Yaktıkça yakan acıttıkça acıtan,
Acıydı,
Gözyaşıydı,
Ölümdü,
Siyahın en karasıydı…
Karanlıktı,
Yok oluştu,
Bir vedaydı,
Evine, vatanına, yarına söz veremeyen
bir elvedaydı…
Sarının en hüzünlüsüydü…
Tarih sayfalarını dolduran bir sürgün,
Bitmeyen bir hasret,
Tarihin gerçekle yüzleşmesiydi…
Tarihin gör dediği,
Gerçeğin kabul etmediği bir sürgündü…
Acının en acımasızını,
Savaşın en kanlısını,
Kanın en kırmızısını,
Göz yaşının hiç bitmeyenini gördüm…
Dilimden, dinimden, sevdamdan, vatanımdan
sürüldüm…
Yaşadığım sürece hiç korkmadan söyleyeceğim,
Emanet geldiğim bu topraklarda,
Sürgün doğdum, sürgün ölmeyeceğim!!!
Kelemet Çiğdem Türk
Sayı : 2010 05