Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Acı anlar

Sahnede bir masa ve bir sandalye, bir adam orada oturuyor. Bir diğer adam elinde tabaklarla sürekli ona servis yapıyor. Müşteri durumundaki ise sürekli bir şeyler istiyor ve bıkmaksızın servisin iyi olmadığından şikayet ediyor. Konuşmalar Abazaca. Evet, iki kişilik bir oyun sahneleniyor. Yıl 1978,yer Kadıköy Reks Düğün Salonu. Salon hınca hınç dolu, adım atacak yer yok. Oyun bittiğinde ortalık alkıştan inliyor. Müşteri rolünü oynayan Rahmetli Aşamba Mümtaz, garson rolünde ki ise   Şimdilerdeki Abhazya Gazimiz Ajunt Şendoğan. O geçmiş gün güzeldi, toplantıya katılanlar mutlu bir şekilde ayrılmışlar idi.
Derneklerin her rutin gösterisi öncesinde olduğu gibi, dağıtılması için derneğe sık uğrayan kişilere belirli sayıda davetiyeler verilmiş idi. Ben de bana   verilenleri dağıtmıştım.
İş yerimizde, gezici bir teknik servis elemanımız vardı. Çok az görüşürdük. Çünkü sürekli seyahat halinde olduğundan iş yerine ayda yılda bir uğrar, bazen görüşebilir bazen de görüşemezdik. Bir gelişinde bizim bölüme de uğradı. Hoş sohbet ederken birden Çerkes olup olmadığımı sordu. Ben evet dediğimde bu sefer Abaza olup olmadığımı sordu. Böyle bir durumla çok az karşılaşmıştım. Nasıl anladığını sorduğumda şivenden demişti. Oysa ben Abazaca konuşmazdım ki şivem olsun. Kendisinin de Tokatlı ve Abaza, Selek’lerin de kendi köylerinden olduğunu söylemişti.
Derneğin davetiyelerini aldığım zaman, kendisi o sıra şirkette idi. Toplantıdan bahsettim. Gelemeyeceğini, yine iş seyahatine çıkacağını söyledi. Yalnız Aksaray taraflarında bir kuzeni olduğunu söyleyerek adresini verdi. Ben adresi arayıp buldum. Bunca zaman sonra hafızamda kaldığı kadarıyla, orta boylu, zayıfça, az saçlı, sarışın, kibar biri idi. Sevecen bir eşi vardı. Hoşça karşılayıp ilgilendiler. Bugün hatırlamıyorum, kendileri davetiye almışlar mıydı? Onlar da bana yine, kendi kuzenleri olan başka birilerinin adını ve adresini verdiler. Derneğe yeni birilerini kazanacağız, davetiye satacağız diyerek o adresi de arayıp buldum. Ama nasıl birileri olduklarını da, davetiye alıp almadıklarını da hatırlamıyorum. Onlar da nezaket gereği ilgilendiler veya ilgileniyormuş gibi yaptılar.
Gösteri güzel bir şekilde yapıldı, bitti. Teknik elemanımız, Tokatlı Abaza arkadaş seyahatten döndüğünde karşılaştık. Havadan sudan konuşurken, beni          davetiye vermem için gönderdiği kişinin hastanede yattığını söyledi. Geçmiş olsun dileklerimi söyleyip, nesi var nesi yok diye sorduğumda, davetiye vermem için beni gönderdiği kuzenleri tarafından dövüldüğünü, hastanelik edildiğini söyledi.
Beynimden vurulmuşa döndüm. Böyle bir şey olabilir miydi? Bir Abaza, Abazaca bir oyuna davet edilmesine vesile olan Abaza kuzenini hastanelik edinceye kadar dövüyor. Olacak şey değildi. Hafızam kabullenmiyor, almıyordu. Günlerce kendi kendimi yedim, bitirdim. Kimselere söyleyemedim, nerelere koyacağımı bilemedim.
Onca yıl geçti, hatırladıkça hala yüreğim sızlar, bir acı an olarak belleğimde durur.

Sayı: 2010 08
Yayınlanma Tarihi: 2010-08-01 00:00:00

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

O Gelecek

Sen! Gölgelerde saklı halk, O kara, kudurmuş gecelerden, Sağ çıktığını unutma! Gizlense de cismin, Denizlerin duruluğunda, Vuruyor aksin, Güneşin altın ışıklarına, Setenay çiçeği gibi, Arı, duru ve vakur. Kim demiş ki bitmez gece, Olsa da...

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img