Biz Çerkesleri içinde yaşadığımız TC’nin diğer yurttaşları ne kadar ve nasıl tanıyorlar? Kısaca bu sorulara yanıt aramak için sokaktan geçen sıradan insan veya insanlara soralım.
- Çerkesler hakkında ne biliyorsunuz? Kimdir bu Çerkesler?
- Alacağınız yanıtlar hemen hemen aynı olup şudur:
- Benim Çerkes komşum vardı. Gelinim Çerkes. Babam Çerkesti. Bir Çerkes arkadaşım vardı. Köyümüz Çerkes köyleri ile komşudur.
Biraz okumuşluğu olanlar ise;
- Çerkesler iyi insanlardır. Türk’türler. Çerkes kızları güzel ve kocasına sadıktır. Ayrıca Çerkes tavuğunu çok severim. Tabi ki bir de okuduğumuza göre Çerkes Ethem vardır. Ama bana sorarsanız O hain değildi vb.
Son yıllarda daha doğrusu Sovyetler Birliğinin dağılması ve “Kopenhak Kriterleri” ile Çerkesler daha çok konuşulur hale gelmiştir. O da şu yönde;
- Biz Çerkesleri Türk bilirdik. Meğer onlar da Kürtler gibi “Anadilde yayını hakkı” istediler ve şimdi Çerkesçe yayın yapılıyor. Buna ne gerek vardı? Zaten Çerkesler devletin her kademesine vardır. Onların bölücü Kürtler gibi hak istemeleri bizi şaşırttı doğrusu.
İşte Çerkesleri tanıyan ve tanımlayanların genel bakışı ve değerlendirmelerinin genel tablosu. Bu değerlendirmelerde elbette ki bilgisizlikten kaynaklanan taraflar vardır. Diğer taraftan ise bilgili ve fakat siyasi açıdan beklentileri olanların kamuyu saptırışları mevcuttur. Bizim üzerinde durmamız gereken taraf ikincilerin ileri sürdükleri yapay söylem ve eylemlerdir.
Sözüm ona “Ana dilde yayın hakkı” adı altında TRT-3’te haftada sadece Perşembe günleri saat 10.30 – 11.00 arası yapılan yayına koparılan yaygaraya dikkat! Çok ilginçtir, TC yurttaşları Çerkeslerin tümü Türkçeyi ana dilinden daha iyi konuşur. Buna rağmen Türkçe yayınlanan haberleri Türkçe bilen Çerkeslere ikinci defa Çerkesçe olarak dinletirler. Bunun nasıl bir işkence olduğunu bu yayını yaptıranlar bilmezler mi? Elbette ki bilirler. Haydi, iyi niyetli düşünelim. Bu yayım sadece TC yurttaşı Çerkesler için değil de tüm dünya Çerkesleri içindir diyelim. Böyle düşünsek bile bu yayının içeriği iyi niyeti kötü niyete aktarmaktadır. Diyelim ki Dünyayı ilgilendiren bazı haberler, ana başlıklar altında Türkçe ve Çerkesce olarak verildi. Ya Türkiye’yi genel anlamda ilgilendirmeyen çiçek böcek adlarını önce Türkçe sonra Çerkesçe vermek, Dünyanın herhangi bir köşesinde yaşayan Çerkes insanı için ne ifade eder ki? O halde neden bu karmaşa? Yanıtı kolay, Çerkesleri bu yayından bıktırmak ve işi sulandırmaktır. Bu tarz tutum ve davranışları şark kurnazlığı sayan yetkili ve etkili “Beyaz Türkler” sayısal olarak çoğunlukta olan Türk üst kimlikli insanlar değildirler. Bunlar sayısal değil, zihinsel olarak topluma egemen olmak isteyen dar bir kadrodur. Bu kadro kendini “Beyaz Türk” olarak tanıtmayı sever. Kendini herkesten çok yurtsever, bayrak sever, millet sever, şehit sever görür ve hatta din bile bunların tekelindedir. Oysa son günlerde yükselen bu çatlak ses, hiçbir zaman yabancısı olmadığımız seksen yıllık inkarcı, dayatmacı ve kişisel çıkarcı dar bir kadronun YOK OLUŞ çığlığıdır. Sanki Çerkeslere veya benzeri halklara hak etmedikleri ve kendilerine ait olmayan bir hak verilmişçesine utanmadan;
- Daha ne istiyorsunuz? İşte kendi dilinizde yayın hakkı verdik. Devletin her kademesinde ve siyasette de varsınız. Daha ne yapalım yani?
Bu saldırıların sahibi sadece kendisini “Beyaz Türk” sayanlardan ibaret değildir. Adı Arapça, Farsça olup sonradan Türkçe soyadı alarak “Beyaz Türk” olanlar da vardır. Kısaca her konuda olduğu gibi “Ana dilde yayın” da, söz konusu “Beyaz Türk” zihinlilerce sulandırılıp vıcıklaştırılmıştır. “ANA DİLDE YAYIN” hiç kimsenin tekelinde değildir. Ve hiç kimsenin de hediyesi değildir. Hele hele “BAĞIŞ” hiç değildir. “ANA DİL” adı üstünde kullanan ve kullanmak isteyen herkesin hakkıdır. Tarihin insan ve insan toplumlarına doğal bir hediyesidir. Hiç kimse bu hediyeyi isteyerek almadı ve dahası ana dilin oluşumu iradi değildir. Tanrısaldır. Doğaldır, insanlık camiasının dokusu ve rengidir. Güzelliğidir. Su gibi, hava gibi, toprak ve güneş gibi ihtiyaçtır, kutsaldır.
Süreç içinde TC’de “Beyaz Türkler” tarafından, inkar edilerek dayatmacı bir zorbalıkla gasp edilen doğal bir hakkın Avrupalı insanın aracılığı ile gecikmeli iadesidir. Örnek olsun diye söylüyorum. Hırsızın evinizden zorla veya çalarak aldığı malınızı polis aracılığı ile hırsızdan geri alırsanız bunun adı hırsızın size mal bağışı mı olur? O zaten sizin malınız ve mülkünüzdü. Tıpkı bunun gibidir. “Ana dilde yayın hakkı” bizim olanın bize iadesidir. Haktan söz edeceksek bu yayının zamanını ve programının içeriğini hak sahipleri belirlemelidir. Bu istek mevcut koşullar içinde makul bir şekilde yerine getirilse “BİR HAKTAN” söz edilebilir. Çağımızda hiç kimse kimseyi kandırdığını sanmasın, herkes her olayı biliyor. Ancak zalimin zulmünden korkan insanlar susmayı yeğliyor. İşte Çerkeslerin susuşunun nedeni? İnsan olanın, aklı olanın korkmasından daha doğal ne olabilir ki? Ayrıca Çerkesler ve Çerkes insanı tarihinden gelen bir soyluluk içinde davranmayı bilen ve bu bilinç içinde sadece kendisini değil, insan olan herkesi kendisi gibi düşünerek hareket eder. Onun için samimidir. Onun için yurt severdir. Onun için insan severdir. Onun için barış, sevgi ve kardeşlikten yanadır. Birlikte yaşadığı tüm insan ve toplumlarla uyum içinde yaşamak onun değişmez ana felsefesidir.
Şimdilerde, TC’de yaşayan biz Çerkesler (Abhaz-Adığe) bundan 141 yıl önce yani 21 Mayıs 1864 yılında Çarlık Rusyasınca, zamanın Osmanlı topraklarına sürgün edilen bir halkın çocuklarıyız. Bunun adına sadece “Sürgün” sözcüğü koyarak izah etmek elbette ki yeterli değildir. Ancak “Şimdilik” diyoruz. Çünkü “SOYKIRIM” gerçeğini şu anda dillendirmenin mevcut Dünya sistemindeki Çerkesler için yararı yoktur. Ayrıca yabancı tarihçiler bizi “ÇERKES” olarak yazıyor ve biliyorsa da biz kendimizi Adığe ve Abhaz, ata yurdumuza da Adığe Xeq ve Abhazya diye anıyoruz. Kafkasya veya Kafkasyalı kavramları Çerkesleri anlatmaya yetmemektedir. Bu kavram sözcükler daha çok siyasi ve coğrafidir. Son günlerde siyasilerin kullandığı Kafkasya veya Kafkasyalı sözleri Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı anlatmak içindir. Kuzey Kafkasya adı ise artık hiç kullanılmamaktadır. Bunun yerine Güney Rusya veya Karadeniz’in kuzeyi tabirleri kullanılmaktadır. Üstünde durmaya değer bir değişiklik. Kısaca her ikisi de Çerkesleri ve Çerkeslerin kadim ata yurdunu anlatmaya yetmemektedir. Bizce doğrusu “Çerkesya” veya “Çerkesiztan” dır. Çerkes (Ab-Ad) üst kimliğini benimsiyoruz. (Devam edecek)
(21 Mayıs 2005) *Yeni Kafkasya gazetesinde yayınlanmıştır.
Sayı: 2019 08 Yayınlanma tarihi:2010-08-01 00:00:00