‘Boykot’ onurumdur!

0
1438
AKP, tam sekiz yıldan bu yana ‘demokrasi’ vaadiyle kitlelerin iradesini rehin tutuyor.
2007’deki anayasa değişikliği sürecini ‘başörtüsü’ne kilitleyip, ‘bile bile lades’ diyen iktidarın yaptığı tek hayırlı şey; tüm toplum kesimlerinde sivil ve demokratik bir anayasanın destek bulacağının ortaya çıkmasını sağlamaktı.
Ancak aynı iktidar, o gün sivil bir anayasa için emek veren akademisyenler, aydınlar, demokratlar, sivil toplum oluşumları ve hatta kendi tabanını bile sürece katmadı. Kimseyi tartıştırmadı, ‘bu kadarıyla yetinin’ dedi. 2007’den çok daha geride bir paketi, tıpkı paşaların yaptığı gibi; ‘buyrun onaylayın’ diyen, hiçbir demokratik yöntemi ve süreci izlemeyen bu zihniyet mi, ‘demokratik bir yönetim’i hedefliyor?
Yine 2007’de ‘Henüz özgür değiliz’ diyen arkadaşlarıma sormak istiyorum; bu paket sizi özgür kılacak mı?
‘Yetmez ama evet’çilere de soruyorum; o günkü taleplerinizden neden bugün vaz geçmek zorunda kaldınız?
Şu hale bakın lütfen! ‘Evet’, ‘Boykot’ ve hatta ‘Hayır’ diyenlerin büyük çoğunluğu sivil ve demokratik bir anayasada hemfikirken bizzat AKP eliyle yaratılan bu kutuplaşmanın sonuçlarına bakın!
Önümüze ‘başka çareniz yok, çünkü bundan iyisini yapacak da yok” diye fırlattıkları demokrasi kırıntılarıyla yetinmemizi istiyorlar.
Pozitif-negatif kadar birbirine yakın, birbirinden güç alan iki vesayet odağı en büyük pay için kavga ederken, bize de tribünde izleyici, arenada kurban rolü biçiyorlar.
Sizi bilmem ama ben, bana ‘koyun’ muamelesi yapılmasını reddediyorum!
Ne ‘Evet’ diyerek, ne de ‘Hayır’ diyerek, bu iki güçten birine yedeklenmeyi ‘içime sindiremiyorum’!
Bizzat iktidarın yönettiği ve istediği bu referandum kamplaşması, bize biçilen ‘koyun’ rolünün etkinliğinin artırılması içindir.
Bu kamplaşma sayesinde, üçüncü bir sesin, kendi talebini koyabilecek, tartıştırabilecek bir sesin çıkması önlenmiştir. Bu sayede, demokrat kamuoyu, gerekenleri değil, ‘yetinmenin düzeyini’ tartışma çaresizliğine sıkıştırılmıştır.
Sizi bilmem ama bu benim onurumu kırıyor!
Benim için Barış İçin Kadın Girişimi’nin pakete ilişkin yaptığı çalışma bir referans olabilir. AKP’nin özellikle propaganda malzemesi olarak kullandığı bazı maddelere baktım. Örneğin, Türkiye’nin imzaladığı BM CEDAW, AB uyum yasaları ve AK kararlarına aykırı olarak, ilgili maddeye ‘fiili eşitlik’ ibaresi konmadığı, LGBTT bireylerin haklarının hakim ve savcıların yorumuna bırakıldığını görüyoruz. Ki bu yorumu nefret cinayetlerine ilişkin davalarda sık gördük.
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin hakların, bir yasayla tamamen işlevsiz hale gelebileceğini anlıyoruz. Siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili değişikliğin AB Konseyi’ne ve uyum yasalarına aykırı olduğunu, kamu emekçilerine hak verilmediği gibi, İLO Sözleşmelerinin de ihlal edildiğini, askerin eline pimi çekilmiş bomba tutuşturanların yine sivil yargı dışında tutulduğunu, 12 Eylül ile hesaplaşma propagandasının bir aldatmaca olduğunu öğreniyoruz. Çünkü, bu dönemde işlenen suçların zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, sorumlulara yargı yolunun açılıp açılmadığı ve hatta 1982 Anayasası’nın halkoylamasıyla kabulünün bir tür af niteliği taşıyıp taşımadığı belirsiz.
İktidar “Paketi çıkarın, sivil ve demokratik bir anayasa istediğinizi ispatlayın, biz de iki yıl sonra istediğinizi yapalım” diyerek, bir kez daha irademizi rehin almaya çalışıyor. 2007’de geniş kesimlerin zaten ortaya koymuş olduğu talepleri belirsizliğe havale ediyor, bir taşla iki kuş vuruyor!
Demokrat, liberal kesimler ve özellikle de sol yelpazede yer alanlar ise, bunları sorgulamak, ‘yetinmeyi’ reddedip kendi seslerini yükseltmek yerine bir ‘kör döğüşü’ içinde, her iki güç odağının ekmeğine yağ sürüyor.
İşte tüm bu nedenlerle referandumu ve bana biçtikleri rolü reddediyorum, ‘Boykot’ onurumdur, diyorum!
Özgürlükçü bir anayasa isteyenleri de ‘Hiçbiri’ şıkkını kullanmaya, iradelerinin rehin alınmasına karşı durmaya, yurttaş olduklarını hatırlatmaya, biçilen rolü reddetmeye çağırıyorum.

Sayı: 2010 08
Yayınlanma Tarihi: 2010-08-01 00:00:00