Unutulan Çeçenya Gerçeği 3. Bölüm

0
451

Batı; bölgedeki ekonomik ve siyasi çıkarları gereği Çeçenleri her zaman kullanabilecekleri bir koz olarak gördü ve RF’nin işlediği insan hakları ihlallerine göz yumdu. 

Türkiye’de sayıları 1500 civarında olan Çeçen sığınmacılar, sağlık güvenceleri ya da çalışma izinleri olmadan yaşam mücadelesi veriyor 

Herkes Çeçenya’da yaşanılanları biliyor, herkes RF’nin uluslararası hukuk kurallarını, demokrasiyi ve ahlaki değerleri yok saydığını biliyor 

 

Basında Çeçenler 

Savaşın ilk günlerinde dünya basınında, RF’ye başkaldıran cesur vatanseverler olarak tasvir edilen Çeçenler, zamanla RF’nin medya üzerindeki kontrolüyle uluslar arası teröristler olarak anılmaya başlandı. Nitekim son dönemlerde Çeçenlerin Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da ya da dünyanın başka bölgelerindeki terörist grupların içerisinde yer aldığı ve çıkan çatışmalarda öldürüldüğü şeklindeki hayal ürünü haberler bunun bir göstergesi. Bugüne kadar yayınlanan onca habere rağmen, tek bir Çeçen’in kimliğinin tespit edilememiş olması şaşırtıcı biçimde medya kuruluşlarını bu tarz haberleri iddia etmekten geri bırakmıyor. 

Tıpkı son dönemlerde Türkiye’de de türeyen ve kendisine gazeteci diyen, kan değil parayla beslenen vampirler grubu ısrarla Çeçenya’da hayatın normale döndüğünü iddia ederek RF’nin işgali altındaki topraklarda kurduğu kukla yönetimin meşruluğunu kabullendirmeye çalışıyor. Bu tip gazetecilerin her dönem var olduğu bilinmektedir; gazeteciler meslektaşları arasında Hitler’in ya da Stalin’in icraatlarını öven gazeteciler; Amerika’nın Irak’ı işgal etmesini haklı çıkarmak üzere hayal ürünü makaleler yazanları görmüştür. Bu açıdan Çeçenya konusunda da insanların zihinlerini bulandırmayı hedefleyen yazıların, görsel materyallerin varlığı kimseyi şaşırtmamalıdır. 

Öte yandan Çeçen halkının çektiği acılara, RF’nin bölgedeki hak ihlallerine şahit olan onlarca onurlu gazeteci, RF’nin kara listesine girerek yaşamını kaybetti, geride kalanlar ise meslektaşlarının haysiyetsizliğine nispet yaparcasına gerçekleri yazmaya devam ediyor. 

 

Batı’nın Çeçenya Konusundaki Yaklaşımı 

Batı; bölgedeki ekonomik ve siyasi çıkarları gereği Çeçenleri her zaman kullanabilecekleri bir koz olarak gördü ve RF’nin işlediği insan hakları ihlallerine göz yumdu. Batılı devletler ÇCİ’nın bağımsızlığını tanımayarak takındıkları iki yüzlü tavrı, RF’nun işgaline ve insan hakları ihlallerine verdikleri yapmacık tepkilerle sürdürdüler. Çeçen yetkililerle yaptıkları görüşmelerde Çeçenya’nın bağımsızlığını desteklediklerini, RF’nun Çeçenya’da soykırım başta olmak üzere pek çok savaş suçu işlediğini dile getiren Batılı yöneticiler, güzel sözleriyle Çeçenlere umut verirken diğer yandan da RF ile gaz, petrol ve ticari anlaşmaları imzalamaktan geri durmadı. Haziran ayında Strasbourg’da toplanan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin yayınladığı ve ilk kez RF tarafından kabul edilen sonuç bildirgesi de bunun tipik bir örneği, kararlar özetle Çeçenleri öldürürken insan haklarına riayet edin diyor, insanları öldürmek insan hakkı ihlali değilmiş gibi. 

 

Türkiye Özelinde Çeçenya 

Türkiye savaşın çıktığı ilk dönemlerde bir devlet politikası olarak Çeçenleri güçlü biçimde desteklerken, zamanla RF ile artan ekonomik ilişkilerin neticesinde Çeçenlere tamamen sırtını döndü. Öyle ki devlet politikası gereği kimsenin tanımadığı Çeçenler bir anda “kahraman” ilan edilmişken, Çeçenler ne olduğunu fark edemeden Türkiye’de “aşırı dinci teröristler” olmuşlardı bile. Son dönemlerde ise Çeçenya’daki kukla yönetimin Türkiye’de faaliyet göstermesine izin verilmesi, TC’nin en büyük handikapı oldu. Elbette Türk yöneticiler hatalarını bir süre sonra anlayacaktır ama şimdilik RF’nu memnun etme niyetinde hedeflerine ulaştıkları için kendilerini başarılı görüyor olmalılar. Devletin tavrı sadece Çeçenya’ya yönelik olmadı, bir koz olarak elinde tutma ihtiyacı hissettiği Çeçen sığınmacıları uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarını yerine getirmeden bir köşede unuttu. Bugün sayıları 1500 civarında olan Çeçen sığınmacılar sağlık güvenceleri ya da çalışma izinleri olmadan yaşam mücadelesi veriyor. Her ne kadar geçici süreli ikamet izinleri verilse de Türkiye’yi terk ederek Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Çeçenlere çıkarılan “yasadışı ikamet” cezası, onları Türkiye’deki sefalete hapsediyor. 

Çeçenya sorunu Türkiye’nin devlet politikası gereği hemen milliyetçi ve dinci kesimler tarafından sahiplenildi. Alışılageldiği üzere bu gruplar içi boş söylemlerin ötesine geçemedi. Asıl ilginci ise Türkiye’deki sol cenahın Çeçen konusunu milliyetçiler ve dincilere terk etmesiydi. Öyle ya onların sahiplendiği bir konuya nasıl ilgi gösterebilirlerdi. Sol gruplar ne Çeçenleri ne de Çeçenya’da yaşanılanları anlamaya çalışmadılar. İçlerinden çıkan birkaç kendini bilmez ise Çeçenya’ya kendi ideolojilerini ihraç etmeye ve onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendi çaplarında anlatmaya çalıştı ve Çeçenleri terörist olarak nitelendirdi. Dünya geneline bakıldığında, Çeçen sorunu genel olarak sol görüşlere sahip kişi ve oluşumlar tarafından destekleniyorken, Türkiye’de bunun tam tersinin olduğunu görmek Türkiye’nin çarpıklığına bir işaret olsa gerek. 

Türkiye’de sayıları 3 ile 5 milyon arasında değiştiği ifade edilen Kafkas diasporası da Çeçen meselesinde sınıfta kaldı. RF ile iyi ticari ilişkiler peşinde olan zenginler zümresi, Çeçenleri Kafkasya’daki istikrarı ve iş yatırımlarını bozmakla itham etti. Bir grup, Çeçen halkının verdiği mücadeleyi kendi mücadelesi gibi algıladı, elinden gelen desteği sundu. Hatta içlerinde öyle isimler vardı ki yaptıklarıyla pek çok Çeçen’i utandırdı. Ama RF’nun Abhazya ve Güney Osetya’yı kendi topraklarına katıp “bağımsızlık ihdas” ettiğini açıklamasıyla Türkiye’deki Kafkas diasporasında akan suyun rengi değişti. Bir anda “siyasi çıkarlarımız” ve “geleceğimiz” söylemleri altında Çeçen halkının mücadelesi hor görülmeye başlandı. Hatta daha da ileri gidenler oldu. Çeçenya’daki Rus kuklalarıyla işbirliği yapanlar veya kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığıyla “Çeçenya”yı RF’nun bir parçası ilan edip Rusların atadığı isimleri de Çeçen halkının temsilcileri gibi zikretme gafletine düşenler oldu. 

Türkiye’de sayısı diğer Kafkasyalılara nazaran az olan Çeçen diasporası da bugünlerde karışık aslında. Paranın kokusunu alan simsarlar kendilerini Putin’in kiralık katili Kadirov’a yamamak için çırpınıyorlar. Daha önce İçkerya için methiyeler düzen, hayatını kaybeden siviller için göz yaşı döken, Çeçen savaşçıların mücadelelerini anlatıp “para toplayan” aç gözlü tilkiler şimdi de Çeçenya’nın yeniden imar edildiğini ve hayatın normale döndüğünü anlatmakla meşguller. Bir de Çeçenya’yı bağımsızlığın ilanıyla birlikte para kazanılacak yeni bir saha olarak gören, orada yatırım yapan ve yaptıkları yatırımların RF’nun işgaliyle havaya uçtuğunu görüp Dudaev’e düşman olan “tuzu kuru mutlu bir azınlık” var ki, onlar da yeni gelişmelerle yine Çeçenya’dan gelecek paranın hesabıyla meşguller. Bu iki satılık küçük grubun aksine, Çeçen diasporasının neredeyse tamamı hala bağımsız “Çeçen Cumhuriyeti İçkerya” ideasını savunuyor ve bu uğurda desteğini sürdürüyor. Türkiye’ye adım attıkları 1800’lü yılların sonlarından bu yana “bağımsızlık” ve “özgürlük” fikrinden vazgeçmeyen vatanperverlerin para ya da makam uğruna sahip oldukları değerlerden vazgeçebileceğini düşünmek ise ancak hayalperestlerin işi. 

 

Sonuç 

Çeçenler bugün herkesin kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı bir koz. Bunu tüm kesimler inkar etse de Çeçenler devletlerin politik ilişkilerinde öne sürülüyor, zengin olmanın kestirme yolu Çeçenler için yardım toplamaktan ya da Çeçenya’da kurulan kukla yönetim adına çalışmaktan geçiyor; kimi faaliyetleri haklı çıkarmak için terörist olarak dünyaya lanse ediliyor Çeçenler! 

Oysa yaşama mücadelesi veriyor mülteciler dünyanın dört bir yanında, her an RF’na iade edilme korkusu altında. Oysa özgürlük için savaşıyor Çeçenler, uydurulan kimi kisvelerin aksine. Çeçenler artık sadece özgürlükleri ve Çeçenya için değil aynı zamanda hümanizm ideasını da kurtarmak için savaşıyorlar, dünyanın yapılan soykırımı ısrarla görmezden gelmesi nedeniyle, tüm görmezden gelmelere yanıt verebilmek için! 

Tüm dünyada Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak işgali protesto edilip barış sesleri yükselirken RF’nun son 11 yılı kesintisiz olmak üzere 16 yıldır süregelen Çeçenya işgali konusunda ise böyle gür sesler çıkmadığını gördük. Bush’u ıslıklayanlar ve değişim için Obama’ya sarılanlar, dünyanın en acımasız katliamını yürüten Putin’i unutmayı tercih ettiler. Bu durum şu gerçeği bir kez daha ortaya koydu, aslında Irak için yapılan mitingler orada yaşanılan vahşeti durdurmak için değil, tamamen ABD karşıtlığıyla ilintiliydi. Hal böyle olunca da Putin’in Rusya’sı, eski büyük Rusya’ya olan saygıdan ötürü aydınların olaya duyarsızlığını da beraberinde taşıdı ve taşımaya da devam ediyor! 

Herkes Çeçenya’da yaşanılanları biliyor, herkes RF’nun uluslararası hukuk kurallarını, demokrasiyi ve ahlaki değerleri yok saydığını biliyor; ve herkes şunu da çok iyi biliyor ki buna karşı koymak herkes için büyük riskler, politik kaygılar taşıyor. Küçücük bir ülke için de bu riskin altına girmek çıkarlarına ters düşüyor. Ama bu duruma kayıtsız kalan tüm dünya da bu suçun ortağı oluyor. Eğer bir gün uluslararası hukuk kuralları gerçekten uygulanabilir ve gerçek suçlular mahkeme huzuruna çıkarılabilirse olanları görmezden gelenlerde kurulacak mahkemede yargılanmalıdır. Uluslararası toplum bu vicdani sorumluluktan kurtulmak için bir an önce ÇCİ’nın bağımsız bir devlet olduğunu dile getirmeli, Rus işgalini kınayarak Rus askeri güçlerinin Çeçenya topraklarını terk etmesi için gerekli her türlü siyasi ve ekonomik yaptırımı uygulamalıdır! (27.08.2010) 

ÇCİ: Çeçen Cumhuriyeti İçkerya  

RF: Rusya Federasyonu  

 

Sayı : 2010 11