21 Mayıs’ta yapmayın!

0
579

21 Mayıs Kabardey’de ”Ulusal Yas Günü” yani o gün resmi tatil.


Her yıl da hava aydınlık olur 21 Mayıs’larda. Havaya inat bizde hüzün tabi ki.
Ailecek evden çıkarız geç kalma telaşıyla. Evin delikanlısı, uzun bir yürüyüş mesafesine, bacak boyu yetişince başladı törene katılmaya. Yani 5 yaşlarındaydı sanırım. Çerkeskasız olmuyordu, o yüzden 2 yılda bir yenilendi çerkeskalar. Küçülenler arkadaş çocuklarına devredildi. İşte küçükken solunan o hüzünlü hava yerini başka havalara bırakamıyor. Bütün çocuklar için böyle. Mürekkep yalamış ama ruhunu saklayan pek çok yetişkinden daha farkında çocuklar. Daha duyarlı daha hesap sorucular. Daha mantıklılar, daha da yapıcılar.
Anlıyorlar hemencecik yeter ki bir anlatan olsun. Yeter ki onlar da dahil edilsin her şeye.
13 yaşındaydı sanırım, tarih dersinden bir ödev vermiş öğretmeni, “ madem senin ailen diyasporadan geldi, oradaki Çerkeslerin yaşantısı nasıl, bir ödev hazırla ve sunum yap” demiş. Bizimki de konuyu “sürgüne” endekslemişti. Hazırlanmaya başlayınca bizlerden duyduklarının ötesine daldı haliyle okurken, araştırırken. Nasıl gidiyor diye sordum bir gün.
“Bu sunumu yapınca, ya herkes onlardan nefret edecek ya da onlar benden” demişti.
Nefret aşılamamıştık, o yüzden biraz irkildim, bu duyguya o yaşta açık olmasını istemiyordum. Gerçi biz de küçükken “Türküm, doğruyum …….” diye başlayıp, “ ….varlığım Türk varlığına armağan olsun!” diye biten andı her sabah söylemeyerek boykot ederdik sessizliğimizle. Birbirimize de anlatırdık gururla; “söylemedim ya oh olsun!” diye, daha da ileri gidebildiğimiz zamanlarda çok kısık bir sesle -gereken yerlere- “Çerkesi” ikame ettiğimizle övünürdük. Nefret değildi bu, ezilmişliği hissetmek ve kendi çapında bir başkaldırıydı, kızgınlıktı. Öteki olmaktı.
Çerkesler 21 Mayıs’ta, halkı için, vatanı için can verenleri saygıyla anarken, bu saatten sonra artık anmanın ötesinde, bu yarayı açanlara ve üzerine tuz basanlara, “yaralarımızı sarın, biz de başkaları gibi geri dönüşümüzü kutlamak istiyoruz” diyorlar. Demeye çalışıyorlar.
Bu söylemlerimiz, taleplerimiz, deli mayın gibi sağa sola saldırmadan, planlı, bilinçli ve ayakları yere basan türde olmalı, ancak ‘isterim ama vermezler’ çekincesiyle de “bağırıyorum ama umarım kimse duymuyordur” şeklinde olmamalı. Sadece meydanın coşkulu havasını solumak için atılan tek seferlik sloganlardan da ibaret olmamalı. Güçlü olmalı, sesli olmalı, sağlam olmalı, hiç çatlağı olmamalı.
Nalçik’te 21 Mayıs anma törenini devlet organize ediyor. Pek çok kişi törenin yavanlığından, yeterince ciddiye alınmadığından şikayetçi. Ancak buna rağmen herkes aynı törene katılıyor. Çünkü çıkan ses daha güçlü oluyor. Nalçik Parkında (Hatokşukey Parkı) bulunan “Pse Jığ” anıtında toplanıyor insanlar, sabah saat 10’dan itibaren. Tören saat 12 civarında başlıyor. Ancak bu törene katılacak yüzlerce insan şehrin belli bir noktasında sabah erken saatlerde toplanmaya başlıyor. Tören alanına belli bir saatte ulaşacak şekilde topluluk yürüşüye başlıyor. Önde atlılar, arkada hepimiz. Bu konuda ciddi bir organizasyon ya da bir duyuru vs. yapılmıyor. Yürüyüşe katılanlar ne aynı gruba mensup, ne aynı mahalleden, ne aynı köyden, ne aynı derneğin ne de aynı çevrenin insanları, kesinlikle değiller. Bunların hepsinden katılımcılar oluyor. Uzun bir yürüyüşün sonunda tören alanına ulaşıyoruz ve orada toplanmış olan diğer insanların arasına karışıyoruz.
Doğru bir hareket olduğunu düşündüğüm için bu örneği özellikle anlattım.
Kaffed’i beğenmeyebiliriz, eleştirebiliriz. Yapıyoruz da. Ben kendi adıma, ‘örgütlü yapının daha somut talepleri olmalı, kitleleri harekete geçirebilecek karizması olmalı ve hem diyasporada hem de anavatanda, sahip olduğu temsil yetkisini sonuna kadar hatta fazlasıyla kullanmalı’ diyorum, istiyorum ve bekliyorum. İster aynı çatının altında ister dışarıdan taleplerimizi dile getirerek, yapıcı olmak zorundayız.
21 Mayıs bizim bam telimizdir, nirengi noktamızdır. Taleplerimizin, geleceğimizin başlangıç noktasıdır. Bu nedenle Kaffed’in organizasyonunu beğenmeseler de, tek ve gür ses prensibiyle herkesin desteklemesi gerektiğini, 21 Mayıs’ın kimsenin kaprisine kurban edilmeyecek kadar değerli olduğunu düşünüyorum.
Nerede ne zaman neyi tartışacaksınız, birbirinizi düelloya mı davet edeceksiniz, ne yapacaksanız yapın ama 21 Mayıs’ı sabote etmeye hakkınız yok.
21 Mayıs’ta, aynı taban, aynı taleplerini dile getirmeyecek mi? Ayrışmak niye. Birkaç noktada yapıldığında kimseyi rahatsız etmeyecektir, ancak hesap soran, hak talep eden Çerkesleri rahatsız edecektir.
Pek çok noktada cılız törenler yerine, tek ve güçlü bir ses çıkartmak zorunda diyaspora.
21 Mayıs anlamını korumalı, milletimiz adına vurgularını arttırmalı ve bu anlamı zayıflatacak çatlamalara izin verilmemelidir.
Tek merkezde tek tören olmalı, tek ve gür ses orada çıkmalı.
Gupse Aydemir Altınışık

 

Sayı : 2011 04